Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/824 E. 2021/1401 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/824
KARAR NO : 2021/1401

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/02/2018 (Dava) – 06/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2018/34 Esas – 2018/228 Karar
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)

BAM KARAR TARİHİ : 16/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/12/2018 tarihli 2018/34 Esas ve 2018/228 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tanınmış markası sahibi olduklarını, … nolu “…” markasının 23/11/2007 tarihli Türk Patent kararı ile tanınmışlığının tespit edildiğini, davalının ise, …/… nolu markayı 19. sınıfta 20/03/2013 tarihinde tescillediğini, müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını, marka hakkına tecavüz ettiğini belirterek, davalı markasının hükümsüz kılınmasını, terkin edilmesini dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin başka bir sektörde faal olduğunu, plastik yüzer platform ve kanolar alanında kendi müşteri kitlesini oluşturduğunu, “….com.tr” web sitesi bulunduğunu, 2005 yılında kurularak bugünkü haline geliştiğini, o tarihte davacının markasının tanınmış statüsünün bulunmadığını, davacının uzun süre sessiz kaldığını, dava hakkının düştüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince “…sabit olmayan davanın REDDİNE, ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleşince kendiliğinden kalkacağına, …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece yeterli inceleme yapılmadan ve bilirkişi raporuna karşı itirazları değerlendirilmeden verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararının gerekçesi davanın seyrine ışık tutacak yeterlilikte olmayan bilirkişi raporuyla aynı doğrultuda olup objektiflikten uzak ve hukuka aykırı kararın gerekçelerinin kabulünün mümkün olmadığı belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı markasının hükümsüzlüğünün tespiti ve terkin istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Somut olayda, davacı vekili davalı adına tescilli bulunan “ …” ibareli markanın müvekkiline ait “…“ ibareli markası ile birebir benzer olduğunun ve iltibasa meydan verdiğini, müvekkili şirketin markasının tanınmış marka olması nedeni ile davalının müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını, marka hakkına tecavüz ettiğini belirterek, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmek suretiyle, sicilden terkin edilmesini dava etmiş, davalı ise davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, müvekkili şirketin 08/09/2005 yılında kurulmuş ve yapı malzemeleri ve plastik sektöründe faaliyetlerini uzun yıllardır sürdürdüğünü, davacı ile müvekkilinin farklı alanlarda, ayrı ayrı iş kollarında faaliyet gösterdiklerini ve müvekkilinin faaliyetleri sebebi ile davacıya ait markanın zarar görmesi veya itibarının zedelenmesi mümkün olmadığını, davacının isminden yararlanarak çalıştığı sektörde bir fayda elde etmesi mümkün olmadığını, müvekkili şirketin, özellikle plastik yüzer platform sistemleri ve kanolar alanında uzmanlaşmış ve kendi müşteri kitlesini oluşturmuş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; uyuşmazlık; dava konusu marka tescillinin davacıya ait markanın tanınmışlığından haksız yararlanma amacı taşıyıp anılan markanın itibarına ve ayırt edici karakterine zarar verip vermeyeceği ve buradan varılacak sonuca göre farklı sınıfta tescilli davalı markasının hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece alınan 08/10/2018 tarihli tek bilirkişi tarafından düzenlenmiş olan bilirkişi raporunda, bilirkişinin marka ve patent vekili olarak belirtildiği ve raporda “… davacının markasını tescilli olduğu mal ve hizmetlerde kullandığı, dava tarihi itibari ile davacı lehine 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun’ da belirtilen koruma haklarını sağladığı, davalınında …/… tescil numaralı … ibareli 19. sınıftan kayıtlı olan markasının tescilli olduğu, davacının ağırlıklı olarak — otobüs ve minübüs segmentlerinde üretim ve ihracat yaptığı, kayıtlar ve vekilinin beyanları gereğince iş makinalarının faaliyet kapsamında olduğu, davalının kanolar,plastik yüzer platform sistemleri, plasitik dubalar ve bariyerler, kanolar ürettiği ve sattığı, davalının çalıştığı “plastik yüzer platform sistemleri, plasitik dubalar ve bariyerler” faaliyet alanlarının tescil edildiği 19. sınıf eşya listesinde yer aldığını, tarafların farklı sektörde faaliyet gösterdiği ve iştigal konularının farklı olduğu, hitap ettikleri müşteri kitlesinin aynı olmadığı, davalının tescil edildiği sınıf davacının tescilli markalarının sınıflarından farklı olup, davalının marka kullanımında iltibas söz konusu olmadığı, tarafların markalarına ait tescil edildiği sınıflar farklı olmakla birlikte tarafların tescil edildikleri sınıflar arasında bağlantı söz konusu olmadığı, tarafların markaları her ne kadar benzer olmakla birlikte tescil kapsamları, faaliyet alanları ve ortalama tüketici kitlelerinin tamamen farklı olması ve dosyadaki diğer unsurlar itibari ile davalının 19. sınıf içeriğine yönelik marka kullanımının davacının markasının tanınmışlığından haksız yararlanmadığı, davacının markalarının ayırt ediciliğini bozulmak sureti ile markanın sulandırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, davalının davacının dava konusu taleplerinin aradan uzun süre geçtikten sonra öne sürmesinin MK’nın 2. maddesine aykırı olduğu iddiasının ve bu iddia kapsamında sesiz kalma suretiyle hak kaybının şartlarının oluşup oluşmadığının takdir ve değerlendirmesinin Mahkemeye ait olduğu….” şeklinde görüş belirtilmiştir.
Mahkemece alınan 08/10/2018 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmış ise de, düzenlenen bilirkişi raporunun içerik olarak davaya esas uyuşmazlık noktalarında yeterli bilgi ve incelemeyi içermediği, bu hali ile hükme esas alınamayacağı anlaşılmış; bu durumda mahkemece aralarında sektör bilirkişisinin de bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetinden, dosya kapsamı ile birlikte Yargıtay HGK’ nın 2017/11-18 E ve 2021/532 K kararında belirtilen hususların da incelenerek irdelendiği, taraf ve yargı denetimine elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre hüküm verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm kurulması doğru olmadığından, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir,
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1 ve 353/1-a-6 maddeleri gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın kaldırılma şekli ve sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/12/2018 tarihli, 2018/34 Esas ve 2018/228 Karar ve 2018/142 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın kaldırılma şekline ve sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 16/12/2021