Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/807 E. 2022/17 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/807
KARAR NO : 2022/17

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2015 (Dava) – 12/07/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/1350 Esas – 2018/796 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 11/01/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 11/01/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/07/2018 tarihli 2015/1350 Esas ve 2018/796 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/97 Esas-2005/710 Karar sayılı dosyasından 07/07/2008 tarihli karar ile Tasfiye Halindeki … Şti’ne tasfiye memuru olarak atandığını, aynı dosyada 09/02/2009 tarihli karar ile de tasfiye memurluğu ücretinin Ocak 2009 tarihinden itibaren 1.750,00 TL’ye yükseltilmesine, ücretin 1/2’sinin davalılar tarafından ödenmesine karar verildiğini, 2013 yılı Ekim ayı ile 2015 yılı Ekim ayı arasında kalan döneme ilişkin tasfiye memur ücretinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için davalılar aleyhine İzmir 26. İcra Müdürlüğünün 2015/15609 sayılı dosyasından takip başlatılmış ise de davalıların haksız ve mesnetsiz itirazları nedeniyle takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalılar aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzerine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; takibe itirazlarında da ifade ettikleri üzere tasfiye memuru ücretinden şirket ortaklarının sorumlu olmadığını, şirket borçlarından şirketin kendi mal varlığı ile sorumlu olduğunu, Yargıtay kararlarında da bunun ifade edildiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun hiçbir maddesinde tasfiye memurunun ücretinden ortakların sorumlu olacağına dair bir hükmün bulunmadığını, tasfiye memurunun ücretini alamadığında istifa edebileceğini, bu insiyatifine bağlı karar ve sorumluluğun da tasfiye memurunun kendisine ait olduğunu, şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılması gereken işbu davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, yine şirketin %50 ortak olan davalı müvekkillerinin taraf gösterilmesinin, diğer ortakların taraf gösterilmemiş olmasının da usulen hatalı olduğunu, davacı tarafından tasfiye memurluğu görevinin gereği gibi yerine getirilmediğini, tasfiye işlemleri hakkında şirketin bilgilendirilmediğini, raporların mahkemeye ibraz edilmediğini, bu sebeple davacının tasfiye memurluğundan bir ücret alacağına hak kazanamayacağını, davacının tasfiye memurluğu görevinden alınması için talepte bulunulduğunu, bu konunun mahkeme tarafından incelendiğini, bu nedenle bekletici mesele yapılmasını, yine tasfiye memuru hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’ na da görevi kötüye kullanma nedeni ile suç duyurusunda bulunduklarını, tüm bunların davacının hiçbir iş yapmadan yıllardır şirketi tasfiye etmeyerek haksız kazanç elde etmeye çalıştığını göstermekte olduğunu, Medeni Kanunda iyiniyetin esas olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, “….Dosyada yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacının İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/97 Esas sayılı dava dosyasında verilen karar ile dava dışı tasfiye halinde …. Şti.’ne tasfiye memuru olarak atandığı, bu şirketin %50 payının davalılar …, …, … ve …’e ait olduğu, tasfiye memuru ücreti olarak takdir edilen 1.750,00 TL’nin %50’sinden davalıların sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, buna göre 2013 Ekim ayından 2015 Ekim ayına kadar 25 aylık tasfiye memuru ücretinin tahsili istemi ile başlatılan icra takibi yönünden yapılan hesaplamaya göre talep edilen bedelin bilirkişi raporu ile de doğrulandığı, davalıların tasfiye memuru yönünden dosyaya bildirdikleri iddialarının ispatına dönük her hangi bir verinin dosya içinde tespit edilemediği, bu nedenle davalıların itirazlarında haksız oldukları, alacağın niteliği dikkate alındığında likit olduğunun kabulü gerektiği, bu nedenle de inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜNE, İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2015/15609 sayılı takip dosyasında davalıların itirazının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, inkar tazminatı isteminin kabulüne, hükmedilen asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranında inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; “…Dava dosyalarının Yargıtay’da olması sebebi ile beklenmesine karar verilmesini talep ettiklerini, mahkemenin önce beklediğini, ancak son celsede bu kararından vazgeçerek usul ve yasalara uygun olmayarak karar verdiğini, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/863 Esas sayılı dosyasının yerel mahkeme kararından hemen sonra Yargıtay’dan bozularak döndüğünü, işbu kararda bozma sebebinin ilama dayalı alacağın ilamsız takip konusu olamayacağı hususu olduğunu, davaların aynı mahiyette olduğunu, davacı alacaklının alacağını ilamsız takip yolu ile icraya verdiğini, yerel mahkeme kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/9604 Esas – 2018/4539 Karar sayılı kararı gibi bozulmasına karar verilmesini…” beyanla mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tasfiye memuru ücretinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili, tasfiye memuru olarak atandığı dava dışı … Şti.’ndeki görevine ilişkin 07/10/2013-07/10/2015 tarihleri arasındaki tasfiye memuru ücretinin ödenmediği gerekçesi ile davalılara karşı ilamsız icra takibi başlatmış olup, davalıların süresinde itirazı üzerine takibin durduğu ve işbu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Davacının, takip talebinin dayanağı cevaba cevap dilekçesinde de açıkça belirttiği üzere İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/97 Esas-2005/710 Karar sayılı dosyası ve bu dosyadan verilen tasfiye ücretinin arttırılmasına dair 09.02.2009 tarihli ek karardır.
Bilindiği üzere, HMK’nın 114/h maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiş olup, HMK’nın 115. maddesinde ise dava şartlarının mevcut olup olmadığının yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı için takdir edilen ücretin 1/2’sinin davalılardan tahsiline dair görevli mahkemede verilmiş bir ilam olmasına rağmen davacı, bu alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatmış ve itiraz üzerine dava açmıştır. Ancak, ilamların genel haciz yoluyla ilamsız takibe konu edilmesinin icra hukuku ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakta alacaklının hukuki yararının bulunmadığı gibi borçlunun hukuki durumunu da ağırlaştırdığı gerekçesiyle ilama dayalı bir alacağın ilamsız takibe konu edilemeyeceğine 21/07/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2017/2 Esas ve 2017/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu kararı ile karar verilmiş olup, bu durumda İBK’nın bağlayıcılığı gözetilip ilama dayalı alacağın ilamsız takip konusu yapılamayacağı nazara alınarak, davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay 11 HD. 2016/9604 E.- 2018/4539 K).
Ancak; bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Dairemizce HMK 353/1-b-2.madde uyarınca mahkeme kararının kaldırılarak, “davanın hukuki yarar yokluğundan reddi” ne dair yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar vekilinin istinaf itirazlarının kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1350 Esas – 2018/796 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a)Davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan dolayı USULDEN REDDİNE,
b)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gerekli 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 289,00 TL harçtan mahsubu ile artan 208,30 TL harcın yatıran davacı tarafa iadesine,
c)Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden vekilin harcadığı emek ve mesaiye karşılık yürürlükte bulunan AAÜT ne göre 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
d)Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
e)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
f)Karar kesinleştiğinde artan gider avansının taraflara ödenmesine”, ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-İstinaf başvurusu sırasında davalılardan alınan 408,57 TL istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine,
b-İstinaf incelemesi esnasında istinafa başvuran davalılardan alınan 98,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacıdan alınarak davalılara verilmesine, davacı tarafından yapılan 42,00 TL tebligat ücretinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
d-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 11/01/2022