Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/760 E. 2021/1298 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2020/760
KARAR NO: 2021/1298

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2017 (Dava) – 26/06/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/361 Esas – 2018/782 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
BAM KARAR TARİHİ : 08/12/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ: 08/12/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2018 tarihli, 2017/361 Esas ve 2018/782 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09.02.2017 tarihinde müvekkiline ait … plakalı araç ile sürücüsü ve maliki davadışı … olan … plakalı aracın maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, müvekkiline ait araca arkadan çarpan karşı aracın kazada asli kusurlu olduğunu, davalı ….’nin … plakalı aracın ZMMS sigortacısı ve davalı …’ nin de İMMS sigortacısı olduğunu, İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/27 Değ.İş dosyasından hasar tespiti yaptırdıklarını ve 80.000,00-TL hasar belirlendiğini, sigorta şirketlerine yaptıkları başvuruya olumlu cevap alamadıklarını belirterek, tazminat tutarı bilirkişi incelemesiyle aydınlanacağından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 34.000,00-TL maddi tazminatın, 33.000,00-TL’sinin ….’ den ve 1.000,00-TL’nin de ZMMS limitini aşan kısım yönünden İMMS teminatı veren davalı …’den dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, ayrıca tespit gideri olan 1.004,60-TL’nin de yargılama gideri olarak davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bedel arttırım dilekçesi ile davalı …’ nden olan tazminat talebini 47.000,00-TL’ye çıkarttığı anlaşılmıştır.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili tarafından İMMS sigorta poliçesi ile sigortalandığının doğru olduğunu, davacı tarafça usulüne uygun şekilde belgelerle yapılmış bir hasar başvurusu bulunmadığını, usulen kötüniyetli bir başvuru yapıldığını, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun trafik sigortasınca karşılanmayan ve trafik sigortası teminatlarını aşan kısım için doğacağını, bu nedenle gerçek zarar tespit edilmeden müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, hasımsız olarak tespite itiraz hakkı bile tanınmadan tespit yaptırılmış olup bu konudaki masrafların müvekkilinden talep edilemeyeceğini, tespitteki raporun da emsal fiyat vs. hiçbir somut dayanağı olmadığını, pert total çalışmasının detaylı olarak yapılması gerektiğini, talep edilen hasar miktarının fahiş olduğunu, kusur ve zararın mahkemece belirlenmesi gerektiğini, avans faiz talebinin de yerinde olmayıp yasal faiz istenebileceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; hasarın belirlenmesi için ekspertiz çalışması yapılmasının davacı tarafça engellendiğini, ihbar üzerine hasar dosyası açılarak hasar işlemleri başlatıldığını, ancak davacı tarafça aracın ekspertiz tarafından incelenmesine izin verilmediğini, tespit raporunda belirlenen onarım bedelinin yüksek işçilik bedelleri ve tedarik parça iskontosunun uygulanmaması nedeniyle fahiş olup, kabulünün mümkün olmadığını, tespit raporuna itiraz da ettiklerini, tespit masraflarını kabul etmediklerini, kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Kuruluna sevk edilmesini, ayrıca davacının gerçek zararının tespiti için de bilirkişi raporu alınması gerektiğini, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, “…Dava; 09/02/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeni ile davacının … plakalı aracındaki maddi hasarın tazminatının kazaya neden olan aracın ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalanan davalı şirketten ve İMMS teminatı veren ….’ den tahsiline yönelik maddi tazminat davasıdır… Alınan bilirkişi heyet raporunda dava konusu davacıya ait … plakalı araçtaki hasar ile çarpma şekli ve çarpma noktası ile uyumlu olmadığı ve birbiri ile örtüşmediği bildirilmiştir. Maddi hasarla sonuçlanan trafik kazalarında taraflarca doldurulacak kaza tespit tutanaklarına ilişkin genelge gereği maddi hasarlı trafik kazasına karışan taraflar, kazanın oluşumu ile ilgili aralarında anlaşma sağlamaları halinde kaza tespit tutanağını kendileri düzenleyip olay yerinden ayrılabilmekte olup, genelgede belirtilen esaslara göre düzenlenen tutanak, trafik zabıtasınca düzenlenen Trafik Kaza Tespit Tutanağı hükmünde olması sebebiyle aksi ispat edilinceye kadar geçerli resmi belge niteliğindedir. Tutanağın aksi yönündeki ispat külfeti MK’ nun 6. ve TTK’ nun 1409/2. maddeleri uyarınca davalı sigorta şirketine aittir. Yargıtay emsal içtihatlarında bilirkişilerin araçlarındaki hasarların bulunduğu yer itibariyle kazanın belirtilen yer ve şekilde teknik olarak olmasının mümkün olmadığı yönündeki görüşlerinin tutanağın aksini ispatlayacak mahiyette olmadığı, sigortacının rizikonun teminat dışında kaldığı iddiasını somut delillerle ispat etmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu nedenle açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketlerinin açıklananların ışığı altında meydana gelen kaza nedeniyle sorumluluklarının bulunduğu kabul edilmekle; DAVANIN KABULÜ İLE, 33.000,00 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …. ‘ den tahsiline, 47.000,00 TL’ nin de dava tarihinden itibaren işleyeek yasal faizi ile birlikte diğer davalı İMM sigortacısı ….’ den tahsiline, davacı vekilinin avans faizi yönündeki talebi araç ticari araç olmadığından ve şartları oluşmadığından reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Her iki davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Davalı …. vekili “Alınan bilirkişi heyet raporu ile davacının talebine konu hasar ile beyan edilen kazanın uyumsuz olduğunun ve dolayısıyla hasarın teminat kapsamında olmadığının tespit edildiği, mahkemece kaza tespit tutanağına itibar edilerek davanın kabulünün yasa ve içtihatlara aykırı olduğu, mahkemenin bilirkişi raporuna mutlak olarak itibar etme zorunluluğu bulunmamakla birlikte, bilirkişi raporunun aksine karar verilmesi halinde bunun gerekçelendirilmesi gerektiği, rapor içeriği incelendiğinde söz konusu tespitin somut incelemelere dayandığı ve ayrıntılı değerlendirmelerin görüntülerle desteklendiği, her zaman aksi ispat edilebilir bir belge olan kaza tespit tutanağının aksini ispat için yeterli olduğunun kabulü gerektiği, HMK’nın 282. maddesinde hakimin bilirkişi raporu ile bağlı olmadığının kabul edildiği, ancak bunun, hâkimin bilirkişi raporlarını keyfi biçimde değerlendirebilme ve ondan ayrılma yetkisine sahip olduğu anlamına gelmediği, nitekim yerleşik Yargıtay içtihatları ile hakimin, bilirkişinin oy ve görüşüyle bağlı olmadığı hakkındaki bu kanun hükmünün, hakimin bilirkişi raporunu değerlendirmesi sonucunda raporu yeterli görmemesi hâlinde, bilirkişiden ek rapor alması gerektiği, bu rapor ile de tatmin olmaması durumunda yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması gerektiği şeklinde yorumlandığı, kaldı ki mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilmemesinin gerekçesi olarak gösterilen hususun kabulünün de mümkün olmadığı, kaza tespit tutanağı tarafların beyanları doğrultusunda tutulduğundan tarafsız olduğu söylenemeyecek bir delil iken, mahkemece alınan bilirkişi raporunun tarafsızlığının tartışılmaz olduğu, kabul manasında olmamak üzere hükmedilen tazminatın fahiş olduğu, yine kabul manasında olmamak üzere müvekkili şirketin yargılama giderinden de teminat limiti gözetilerek hükmedilen tazminat oranında sorumlu tutulması gerekirken, yargılama giderinin tümünden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulmasının yasa ve usule aykırı olduğu” gerekçeleriyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı … vekili, “Davanın reddi gerektiği, zira oluştuğu iddia edilen hasarlar ile kazanın birbiriyle uyumsuz olduğu, aynı kazaya karışan biri mağdur ve biri kusurlu durumdaki iki araç için tesadüf sınırlarını zorlar ve aynı zamanda menfaat çatışması da teşkil eder şekilde aynı vekiller aracılığı ile müvekkili sigorta şirketi aleyhine biri tüketici mahkemesinde biri de istinaf taleplerine konu Asliye Ticaret Mahkemesinde olmak üzere açılan iki ayrı davada alınan iki ayrı tamamıyla lehlerine ve birbirini doğrular, destekler mahiyetteki bilirkişi raporunun varlığına rağmen eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile davanın reddi yerine, kabulüne dair verilen kararın kaldırılması gerektiği, oluştuğu iddia edilen hasarların davaya konu kazada oluşmadığı, oluşmasının mümkün olmadığı, davaya konu kazanın gerçeğe aykırı bir kaza olduğunu teknik tüm yönleriyle ortaya koyan bilirkişi raporu olduğu, raporda yer alan somut, teknik, gerekçeli ve açıklamalı tespitler karşısında artık ispat külfetinin davacı tarafa geçtiği, kamuya veya 3. bir kişiye ait olduğu anlaşılan direğe çarpma söz konusu olduğundan kaza tespit tutanağının Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 152. maddesinin ç bendi gereğince trafik zabıtası tarafından tutulması, trafik zabıtasının bulunmadığı veya yeterli olmadığı yerlerde ise genel kolluk tarafından düzenlenmesi gerekirken, işbu yasa hükmüne aykırı olarak taraflarca tanzim edildiği, yani yine ilk derece mahkemesi kararına tek gerekçe ve dayanak olarak gösterilmeye çalışılanın aksine geçerli ve bağlayıcılığı olan bir kaza tespit tutanağının da söz konusu olmadığı, her iki dosyada da düzenlenen bilirkişi raporlarında, davaya konu kaza ile talep edilen hasarların birbiriyle tamamıyla uyumsuz ve gerçeğe aykırı olduğunun, kaza tespit tutanağında yer alan ve açıklanan çarpma şekli ve çarpma noktaları ile uyumlu olmadığının ve birbiriyle örtüşmediğinin açık, net ve ihtilafa yer bırakmayacak şekilde ortaya konulduğu, açılan hasar dosyaları ile dosyada mevcut tüm delil ve belgeler yok sayılarak, hiçbir yeterli tatmin edici açıklamaya da yer verilmeden doğrudan açılan davanın kabul edilmiş olmasını anlamanın mümkün olmadığı, bu konuda pekçok emsal kararda ve raporda da özellikle vurgulandığı üzere TTK 1453 ile 1472 arasındaki maddelerde düzenlenmiş olduğu üzere sigorta ettirenin, rizikonun gerçekleşmesi halinde ihbar/bildirim yükümlülüğünün mevcut olduğu, bu yükümlülüklerin tamamının temelinde iyiniyetin esas olduğu, olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halindeki durumun düzenlendiği, bilirkişi teknik ekibi tarafından tutanakta bahsedilen hasarın, araçtaki hasar ile uyumsuz olduğu kanaatine ulaşılmış olduğuna göre, bu halde davacı yanca ‘… Sözleşmenin devamı sırasında ihbar/bildirim’ yükümlülüğünün yerine getirildiğinin söylenmesinin mümkün olmadığı, verilen kararın miktar itibariyle de kabul edilmediği, hükmedilen rakamların çok fahiş olduğu, davaya konu aracın 2014 model eski ve yıpranmış bir araç olduğu, hesaptan mutlaka ve mutlaka yenilenme, amortisman ve hurda tenzili yapılması gerektiği halde, bunların hiçbirinin yapılmadığı, araçta değer kaybı oluşması kesinlikle mümkün değil iken, sadece tahmine ve takdire dayalı olarak değer kaybı tespit ve değerlendirmesinde dikkate alınması gereken kriterlerin hiçbirinin dikkate alınmadan uygulanması gereken yöntem ve formüllerin hiç hesaba katılmadan takdire ve tahmine dayalı olarak bir değer kaybı rakamı belirlendiği” gerekçeleriyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasına dayalı olarak araç hasar bedelinin karşı yan zorunlu ve ihtiyari mali mesuliyet sigortacılarından tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı her iki davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Davalı … vekili, dosyaya sunmuş olduğu beyan dilekçelerinde, davacı vekilinin aynı kazaya dair davacının aracının yanısıra karşı taraf aracı olan … plakalı araç için de tüketici mahkemesinde müvekkiline dava açtığını, kaza sonrası her iki aracın da şüpheli bir şekilde müvekkili ekspertizine gösterilmediğini beyan etmiş, sözkonusu dava dosyasından alınan ve kaza-hasar uyumsuzluğu yönünde görüş bildiren bilirkişi raporunu da dosyaya sunmuştur.
Mahkemece alınan üç kişilik heyet raporunda, dosyada ayrıntılı bir kaza yeri tutanağı, araçların kaza mahallindeki durumlarını gösteren fotoğraflar bulunmayıp tek veri olarak delil tespit dosyası bulunduğu, hasarların taraflarca düzenlenen kaza tespit tutanağında açıklanan çarpma şekli ve çarpma noktası ile uyumlu olmadığı, birbiri ile örtüşmediği kanaatine varıldığı, ancak dava konusu kazada bu davaya konu aracın hasar almadığı, kazanın gerçek olmadığı hususlarının net olarak kendilerince beyan edilmesinin mümkün de olmadığını belirterek hesaplama yapılmış olduğu görülmekle, sözkonusu rapor kesin bir kanaat içeren bir rapor niteliğinde olmayıp, tüm dosya kapsamı da dikkate alındığında hükme esas alınamaz. Mahkemece, tarafların tüm itirazlarını da karşılar şekilde İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyetinden ayrıntılı ve açıklamalı, taraf ve yargı denetimine elverişli heyet raporu alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmadığından kararın HMK 353/1-a-6.madde uyarınca kaldırılması gerekmiştir.
Kabule göre de; sigorta şirketlerinin sorumluluğuna karar verilirken hükümde ” poliçe limiti ile sınırlı sorumluluk ” hususunun belirtilmemiş olması doğru olmamıştır.
Davalı …. vekilinin yargılama giderlerine ilişkin itirazı da yerinde olmakla birlikte, karar kaldırma nedenine göre bu itirazın şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş, bu husus burada yalnızca belirtilmekle yetinilmiştir.
Yine, mahkemece asıl karardan sonra dosyadan el çekildiği, ancak 11.01.2019 tarihli ek karar ile, harç ve yargılama giderleri bakımından kararda değişiklik yapıldığı anlaşılmakta olup, karardan el çekildikten sonra bu şekilde taraf hak ve yükümlülüklerini değiştirecek şekilde ek karar verilmesi doğru olmamakla birlikte, karar kaldırma nedenine göre bu husus da burada yalnızca eleştirilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar …. ile …. vekillerinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/361 Esas – 2018/782 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalılardan … tarafından yatırılan 564,00 TL istinaf karar harcı ile …. tarafından yatırılan 1.368,65 TL istinaf karar harcının istek halinde ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
8-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 08/12/2021