Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/753 E. 2021/1234 K. 01.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2020/753
KARAR NO : 2021/1234

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2017 (Dava) – 30/10/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/91 Esas – 2018/201 Karar
DAVA : Marka Hükümsüzlüğü
BAM KARAR TARİHİ : 01/12/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ: 01/12/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin uzun yıllardır elektrik-elektronik sektöründe tanınmış “…” markası ile faaliyetlerini sürdüren bir firma olduğu, özellikle ısıtma ve soğutma cihazları başta olmak üzere her türlü elektrik ve elektronik ürünün tanınmış “…” markası ile üretim alım-satım, ithalat-ihracat ve ticaretini gerçekleştirdiğini, 2012 yılına kadar “… Şirketi” ünvanı ile faaliyetlerini sürdürdükten sonra, 11.05.2012 tarihinde Ticaret Siciline tescil edilmiş olan ünvan değişikliği ile “… Şirketi” adını aldığını, özellikle … ve sair soğutma cihazları alanında yüksek tanınırlığa sahip olduğunu, davalı …’ın ise; fason imalat yapan davadışı … A.Ş.’ de uzun yıllardır çalıştıktan sonra 05.12.2016’da şirket hissedarı olduğunu, davalının, 30.04.2014 tarihinde davaya konu markaların tescil başvurusunda bulunduğunu ve 2014/36076 sicil nolu “…” markası; “2014/36078” sicil nolu “…-…” markası ve 2014/36069 sicil nolu “…” markasını kendi adına tescil ettirdiğini, fason üretim yapan davadışı … Şirketi’nin, müvekkilinin marka lisans sözleşmesi ile lisans hakkı vermiş olduğu davadışı … Şti.’ne … markalı ürünlerin üretimini de yaptığını, kısacası davalının ortağı olduğu sözkonusu … Şirketinin 2011-2014 yılları arasında … markasıyla ısıtma-soğutma ürünleri üretmiş bir firma olduğunu, davalının marka olarak tescil ettirdiği “…”, “…” ve “…” şeklindeki ibarelerinin de müvekkili şirketin kullandığı model numaraları olduğunu, 03.05.2007 tarihinde İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 20074/6 Esas ve 2007/215 Karar sayılı dosyası üzerinden iflas eden davadışı … (… A.Ş.)’nin ürün kataloğunu da dilekçelerinde sunduklarını ve 2007 tarihinde iflas etmiş olan şirketin ürün kataloğunda dahi … markası altında … model kodlu …lerin yer almakta olduğunu, … Şti. tarafından … markalı ürünlerin çeşitli şirketlere satışına ilişkin düzenlenen 2013 tarihli faturalarda da KOD sütununda “…” “…” ve “…” ibarelerine yer verilmiş olduğunu, yine 2013 yılına ait ürün kataloglarında da bu ibarelerin davalının marka tescil başvurusundan çok öncesinde kullanmakta olduklarının görüldüğünü, davalının tescil ettirdiği markaların müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır tescilsiz olarak kullanılan “…”; “…” ve “…” ibareleri nedeniyle iltibas yaratacak düzeyde benzerlik içerdiğini, davalının ortak olduğu … Şirketi’nin müvekkili şirkete keşide etmiş olduğu 04.05.2017 tarihli ihtarname ile … ve … ibarelerinin kaldırılması ve bu ürünlere ilişkin tüm katalog ve görsellerin piyasadan kaldırılması ihtarında bulunduğunu, bu suretle davalının ve ortağı olduğu … firmasının kötüniyetinin bu şekilde sabit olduğunu, müvekkilinin … markasını taşıyan ürünlerinde “…”; “…” ve “…” ibarelerini uzun yıllardan bu yana kesintisiz olarak kullanmakta olduğunu, bu kullanımlarının; davalı yanın söz konusu ibareleri taşıyan marka tescil başvurularını gerçekleştirmiş olduğu 2014 yılından çok daha öncesine dayandığını, Türk marka hukukunda mevcut olan gerçek hak sahipliği karinesi çerçevesinde marka tescili zorunlu olmayıp, marka hakkı sahibine ek koruma sağlayan bir kurum olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirketin, davalıya ait markalar içinde yer alan dava konusu ibareler üzerinde önceki kullanıma dayanan üstün hakkı bulunduğunun açık olduğunu, bu ibareleri piyasada bilinir hale getirenin de müvekkili olduğunu, halen de kullanmakta olduğunu, davadışı … Şirketi ortaklarından olan (davalının da babası olan) …’ın müvekkili şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, bu nedenle sözkonusu ibarelerin müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanıldığının davalı yanın da bilgisi dahilinde olduğunu, haberdar olduğu halde davalının markaları tescil ettirdiği gibi, müvekkiline de kullanmaması için ihtar göndermiş olduğunu belirterek, davalı adına kayıtlı “…” “…” ve “…” markaların hükümsüzlüğüne, kararın en yüksek tirajlı iki ulusal gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin akademisyen olup, 05.12.2016’da da ticaret siciline tescil edilen sermaye değişikliği kararı neticesinde davadışı … A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, sözkonusu şirketin 2012 yılında kurulmuş olup sektörde … markası altında kaliteli ürünler sunan ve tüketici nezdinde tanınmış bir firma olduğunu, müvekkilinin tüm marka ve tasarımlarını TPE nezdinde korumayı amaçladığını ve bu nedenle tescil ettirdiğini, dava konusu markaların da 30.04.2014 tarihi itibariyle koruma altına alındığını, işbu davanın, davacı şirkete, haksız ve hukuka aykırı olarak markalarını kullanması sebebiyle göndermiş oldukları ihtarname sonrasında açılmış olup kötüniyetli olduğunu, davacının davaya konu üç adet markayı, haksız ve hukuka aykırı olarak ve tüketici nezdinde iltibas yaratacak şekilde kullanmakta olduğunu, müvekkilinin ortağı olduğu şirket tarafından bir fuarda markalarının davacı tarafça taklit edildiğine dair broşür ve kataloglara rastlaması üzerinde durumdan haberdar olduklarını, davacının müvekkilinin marka tescilinden sonra tescil başvurusunda bulunmuş olup, başvuruda belirttikleri … kelimesi de olmaksızın markayı birebir müvekkilinin tescil ettirdiği şekilde kullanmakta olduğunu, ürünlerini de bu şekilde piyasaya sürdüğünü, bu nedenle davacıya ihtar gönderdiklerini, tecavüzün tespiti amacıyla aynı mahkemeye açtıkları tespit davasının da derdest olduğunu, sözkonusu markaların kullanıldığı ürün olan …lerin karıştırılma ihtimallerinin oldukça yüksek olduğunu, davacı şirket her ne kadar elektrik-elekronik sektörüne bir dönem öncülük yapmış “…” markasıyla tanındığını iddia etmişse de, 1990’larda tanınan … markasına sahip şirketler grubunun 2007 yılında iflas etmiş olduğunu ve tüm markalarının da mahkeme kararıyla iptal edildiğini, söz konusu iflas kararı sonrasında, 2008 yılında kurulmuş ve 2012 yılında ünvan değişikliği yapmış olan davacı şirketin ise bambaşka bir firma olduğunu, iflas eden … markasının tanınmışlığından faydalanmakta olduğunu, … Şirketler Grubundan bir firma olmadığını, tüketiciyi de mahkemeyi de yanıltmaya çalıştığını, söz konusu markaların mahkeme kararıyla iptalinin ardından, davacı şirketçe tüketici nezdinde varolan tanınmışlığından yararlanmak amacıyla, 2012 yılında … olarak ünvan değişikliği yaptığını, ünvan değişikliği sonrasında da kullanılmayan bu markaları tek tek tescil ettirmeye başladığını, davacının iddia ettiği üretim faaliyetlerinin müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olduğu şirketle yapılmış olan ve davadışı … Şirketi aracılığıyla yapılmış olan fason üretim sözleşmesi sonrasında başladığını, müvekkili şirketin, kendi ürünleri yanında birçok büyük firmaya da fason üretim yapmakta olup, davacı şirketin de bunlardan biri olduğunu, davadışı … Şti’ye müvekkilinin kesmiş olduğu 2013 tarihli faturaların sunulmuş odluğunu, bu tarihte müvekkilinin ortağı olduğu … A.Ş’nin zaten söz konusu … – … adı altında ürünleri üretiyor ve satıyor olduğunu, herhangi bir üretim tesisine sahip olmayan davacı şirketin de … Şti aracılığıyla fason üretim yaptırıp sattırdığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir üstün hak iddiası ileri sürülebilecekse bu hakkı ileri sürecek tek firmanın da iflas ederek son bulan … Şirketi olduğunu, kaldı ki sözkonusu ibarelerin o dönemde dahi tescilli olmadığını, hiçbir zaman iflas eden şirket tarafından marka olarak kullanılmadığını, sadece kod olarak kullanıldığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.

YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Dava konusu olan 2014/36078, 36069 ve 36076 nolu markaların davalı … adına kayıtlı ve geçerli bulunmakta olup, tescil tarihlerine göre bu markaların hükümsüzlüğünün dava konusu edilebileceği, davacı tarafın önceye dayalı kullanımını ileri sürerek delillerini sunduğu, davalı gerçek kişinin ortağı olduğu bir şirketin davacıyla rekabetinin söz konusu olduğu, kural olarak bir marka için ilk başvuranın hak sahibi olacağı ve tescili elde edeceği, bununla birlikte gerçek hak sahipliği ve önceye dayalı kullanım iddiasının kanıtlanarak tescilinin terkin edilmesi, böylece gerçek hak sahibinin o markayı tescilleyebilmesinin mümkün olduğu, dava konusu markaların sicile tescillerinin 2015 yılında gerçekleştirildiği, 11. sınıfta kayıtlı olan markaların ‘…, … ve …’ şeklindeki unsurlarının davacı tarafından 11. sınıf alanında ‘…, …’ şeklinde kullanıldığının sunulan broşürden anlaşıldığı, broşürün 2013 yılına ait olup ürünlerin tanıtıldığı sayfada markasal biçimde kullanımının gösterilmekte olduğu, davacının ‘…’ ana markası altında ürettiği … ürünleri tanıtım ve sunumlarında … ibarelerini iri puntolarla yazmak suretiyle markasallaştırdığının anlaşıldığı, dava konusu markalarda yer alan, …, …, … şeklindeki unsurların doğrudan doğruya tanımlayıcılık özelliği göstermediği, ortalama tüketicinin bu işaretleri markasal algılamasının olası olduğu, nitekim SMK 4, MarkKHK. 5 maddeler uyarınca harf ve sayılardan ibaret işaret gruplarının marka olabilme kapasitesine sahip olduğu, davalının ise tescilden önceki kullanımını fiili olarak göstermediği, davalının bilirkişi raporu düzenlendikten sonra sunduğu …, … ibarelerini taşıyan ve ana markası … başlığıyla yayınladığı kataloglarında, davacı gibi …lerini sergilediğinin anlaşıldığı, ancak bu kataloglarından ‘…’ katalogunun, davalının iddia ettiği gibi daha önceki tarihe ilişkin kullanım gösterdiği değerlendirilmesinin yapılamadığı, nitekim aynı kataloğun kapağında ‘…’ logo ve ibareleri yer almakta olup (…) bu ibarenin kataloğun ‘…’ şeklindeki tarih bilgisi ile çelişik olduğu, bu nedenle anılan kataloğun önceye dayalı bir kullanım kanıtı olarak marka sahibine hak sağlamayacağının anlaşıldığı, gerçekten de 2011 yılında basılan bir belgede 2018 …leri hakkında bilgi verilmesinin anakronik olduğu, delil gösterme konusundaki yasal süreler bittikten sonra, rapor üzerine gösterilen veya sunulan kanıtların usulen dikkate alınmayacağı gibi, markasal özellik dahi arz etmemekte olduğu, bu nedenle; davalının dayandığı katalogların tescil öncesi kullanım bakımından davalıya hak sağlamayacağı, öte yandan davalının, … A.Ş.’ye 05/12/2016 tarihinde ortak olduğu, dava dışı … Şirketinin ise markalara ilişkin 3. kişi konumda olduğu, davalı tarafından, markanın öteden beri bizzat kendisi tarafından kullanılması ile ilgili belgeler, varsa lisansların ortaya konmuş olmadığı, davalı tarafından, … A.Ş.’nin 2012 yılında kurulduğu beyan edildiğinden markaların bireysel olarak davalının kullanımı altında kalmadığının anlaşılmakta olduğu, davalının savunmasına ek mahiyetinde sunduğu katalogların tescil öncesi fiili kullanıma ilişkin kesin deliller olarak kabul edilemediği, davacının daha önceki fiili kullanımlarının 11. sınıf kapsamında tescilsiz olsa da davacıya itibar sağladığı ve sonraki tesciller nedeniyle iltibas doğabileceği anlaşılmış olup tescil tarihinde yürürlükte olan MarKHK’ nın 8/1-b ve 42. maddesi uyarınca hükümsüzlük kararı verilmesi gerektiği, davacı ilan istemiş olsa da, hükümsüzlük kararları ilana tabi olmadığından bu isteminin reddi gerektiği ve sonuç olarak; DAVANIN KABULÜNE, davalı adına kayıtlı 2014/36076 nolu ”…, 2014/36078 nolu …, 2014/36069 nolu …” markalarının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, kayda konulan tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde kalkacağına, ilan isteminin reddine” şeklinde karar verilmiştir.

İSTİNAF İTİRAZLARI: DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Davacının davasına dayanak olarak iflas etmiş, adlarına kayıtlı tüm markalar mahkeme kararıyla iptal edilmiş olan … Şirketler Grubunun kullanımlarını gösterdiği, bunun kabulünün mümkün olmadığı, her türlü beyan, bilirkişi raporlarına ilişkin itirazları ve dilekçelerinin göz ardı edildiği, davacı tarafın önceye ilişkin kullanımını gösteren belgelerin tamamının mahkeme kararıyla hükümsüz kılınan … markasına ait olduğu, davacının iflas eden … grubunun tanınırlığından faydalanmaya çalışan bir şirket olduğu, davacı şirketin 2007 yılında … şirketler grubuna ait şirketlerin iflası sonrasında, 2008 yılında kurulmuş ve 2012 yılında ünvan değişikliği yaptığını, iflas eden … Şirket Grubundan bambaşka bir firma olduğu, iflas eden … markasının tanımışlığından faydalanmakta olduğu, 1990’lı yıllarda hepimizin bildiği … markasının iflas eden şirketlerle birlikte kullanılamaz hale geldiği, davacının ünvan değişikliği sonrasında kullanılmayan bu markaları tek tek tescil ettirmeye başlamış olduğu, dosya kapsamında davacı şirket tarafından 2007-2013 yılları arasında üretim ya da satış faaliyeti yapıldığına dair bir belge sunulamadığı, ancak mahkeme tarafından bu hususların irdelenmediği, bilirkişi incelemelerinde de davacı şirketin sunmuş olduğu dava konusu markaların önceye dair kullanımına ilişkin delillerin, iflas eden … markası ile ilişkili olduğu iddialarının değerlendirmeye alınmadığı, aksine iflas eden … markasının kullanımlarının bilirkişiler ve mahkeme tarafından davacı şirketin kullanımı olarak addedildiği, davacı şirket tarafından müvekkiline 11.10.2016 tarihinde atılan mailin de müvekkilinin önceye dair kullanımını kanıtladığı, davacının iflas eden … (… A.Ş.)’ ye ait ürün katoloğu ve … gibi sosyal medya çıktılarını sunduğu, 2004 yılında henüz kurulmamış olan davacı şirketın … şirketler grubunun bu tanınmışlığını sanki kendileriymişcesine göstermeye çalışarak tüketiciyi yanılttıkları gibi, yargılamayı da yanıltmayı amaçlamakta olduğu, davadışı … Şti’ye müvekkilinin kesmiş olduğu 2013 tarihli faturaların sunulduğu, bu tarihte müvekkilinin Yönetim Kurulu üyesi olduğu … A.Ş. incelendiğinde zaten söz konusu …- … adı altında ürünlerini üretip sattığının ortada olan bir gerçek olduğu, oysa herhangi bir üretim tesisine sahip olmayan davacı şirketin … Şti aracılığıyla fason üretim yaptırıp sattırmış olduğu, müvekkilinin kullanımının davacıdan çok önceye dayanmakta olup buna ilişkin sundukları delillerin mahkeme tarafından dikkate alınmadığı gibi bilirkişilerce de incelenmediği, eksik incelemeye dayalı mahkeme kararının kaldırılmasının gerektiği, iflas eden … Şirketler Grubunun söz konusu ibareleri hiçbir zaman marka olarak kullanmadığı, sadece kod olarak kullandığı, bu ibarelerin müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olduğu şirket tarafından markalaştırılarak piyasada tanınmışlık kazandığı, davacı şirketin de müvekkilin bu ibareleri markalaştırmasından sonra, benzer marka başvuruları yapmaya başladığı, üstelik söz konusu markaları tıpkı müvekkilin markası ile iltibas yaratacak şekilde ‘… … – … …’ olarak kullanmasının, müvekkili şirketin markalaştırdığı ibareleri haksız olarak kullanmaya çalıştığının kanıtı olduğu, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olduğu … AŞ.’nin 2012, 2013 ve 2014 yıllarındaki kullanımlarına ilişkin katalog ve belgelerin dosyaya sunulduğu, ancak mahkeme ve bilirkişilerce değerlendirmeye alınmadığı, hükme esas teşkil eden bilirkişi raporlarının eksik incelemeye dayalı, objektif hazırlanmamış ve somut gerçeklikten uzak olduğu, tek taraflı olarak hazırlandığı, kendilerince sunulan delillerin değerlendirilmediği, davacı şirketin sunmuş olduğu delillerin davacı şirketin kullanımına ilişkin mi yoksa iflas eden … Şirketler Grubuna mı ait olduğunun irdelenmediği, müvekkilinin ortağı olduğu … A.Ş. … tarafından verilmiş olan sertifikayı sunarak davacı şirketten çok daha önce davaya konu markaları kullanmış olduğunu kanıtlamış olduğu, bu hususun bilirkişice de saptandığı, raporun ilgili kısmında yer aldığı, raporu çelişkili ve tek taraflı yapan hususlardan birinin de bu olduğu, raporun sonuç kısmında delillerinin değerlendirilmediği, davacı şirketten 2013 yılı kullanımına ilişkin katalog aslının istendiği, ancak davaya konu markaları içerir katalog aslının dosyaya sunulmadığı, dosyaya sunulan tek sayfa evrak üzerinde davaya konu markaların olmadığı, önceki raporda, … Şti’ye ait kullanım ve lisans sözleşmesinin ileri sürüldüğü, ancak bu lisans sözleşmesinin davaya konu markaları kapsamıyor olup, … markasına ilişkin olduğu, sözleşmeye konu bu markanın da hükümsüz kalmış olduğu, dolayısıyla … Şti.’ ye ait kullanımın davacı şirkete ait bir kullanım olduğu iddiasının da geçerliliğini yitirdiği, bu husus defalarca dile getirilmiş olmasına rağmen bilirkişilerce dikkate alınmadığı” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; tescilli markaların önceye dayalı hak iddiasına dayalı hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamının incelenmesinde; mahkemece bilirkişiden kök ve ek raporlar alındığı, esasen davalı tarafça, kök rapor aşamasına kadar sunulmamış bulunan birtakım kataloglar ve sertifikanın sunulması üzerine ek rapor aldırıldığı, davacı tarafından savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediklerine dair beyanda bulunularak kök rapor sonrasında davalı tarafça sunulan bu belgelere itiraz edilmiş olduğu, ek raporda da davalının sunduğu bu katalogların 2011-2012-2013-2014 yıllarına ilişkin olduğu belirtilmesine rağmen aynı kapak kısımlarında bu yılların yanısıra “…” şeklinde yazılı olmasının anlaşılamadığının bilirkişi tarafından belirtildiği, davacı tarafça; bu katalogların gerçeği yansıtmadığı, zira davalının internet sitesindeki başka kataloglarında hangi yıla ait ise sözkonusu yazıda da o yılın belirtildiğinin beyan edilerek itirazda bulunulduğu, yine davalı tarafından kök rapor aşamasında sunulan sertifikanın da fason üretici firma konumunda olan ve davacı şirket ürünlerini bu kapsamda üretmekte olan davalının üretim yapabilmesi için almak zorunda olduğu AB standartlarında bir sertifika olup, marka kullanımı olduğuna dair bir delil niteliğinde olmadığı itirazında bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, davalı tarafından 30.04.2014 tarihinden itibaren 10 yıl koruma süresi bulunan ve ikisi 14.04.2015 tarihinde, biri 20.01.2015 tarihinde tescil edilmiş bulunan, üç adet markanın önceye dayalı olarak gerçek kullanım hakkı sahibi olduğunu ileri sürerek ve davalının da bu hususu bilmesinden dolayı kötüniyetli olarak markaları tescil ettirdiğini iddia ederek eldeki davayı açmış bulunmaktadır.
Davalı ise, davacının önceye dayalı kullanımı olmadığını, … markasının davadışı iflas eden … Şirketler Grubuna ait iken, 2007 yılındaki iflası sonrasında davacı tarafından tanınmışlığından faydalanmak amacıyla kendi adına tescil ettirilip kullanıldığını, davacının dava konusu ettiği 3 adet markanın önceye dayalı kullanımı iddiasıyla delil olarak sunduğu katalog ve belgelerin de sözkonusu iflas eden şirkete ait kullanımlar olup davacının eskiye dayalı bir kullanımı olmadığını savunmuştur.
Davadışı davadışı iflas eden … Şirketine ait firma kataloğu işbu davada davacı bakımından delil niteliğinde olmadığından, davacı tarafça sunulan diğer deliller kapsamında değerlendirme yapılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davacı davalının marka başvurusundan önceye dair 2013 yılına ilişkin birtakım faturalar sunmuş, yine 2013 yılına ilişkin kendi ürün kataloğunun da aslını dosyaya ibraz etmiştir. Sözkonusu belgelerin incelenmesinde; kök bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu iki markaya ilişkin (… ve …) davacının 2013 yılındaki kullanımının olduğu görülmektedir. Nitekim, davacının dosyada mevcut marka lisans sözleşmesini yaptığı davadışı … Şirketi’nin bu anlaşma uyarınca fason üretim yapan davalıya 2013 tarihli faturaya konu malları ürettirmiş olduğu, davalı şirketin de kendi üretiminin yanısıra başka firmalara fason üretim de yaptığını dilekçelerinde beyan etmekte olduğu, davacının verdiği yetkiyle … markalı ürünler ürettiren davadışı… Şirketi’nin sözkonusu faturalarının üzerinde açıkça “… … “, “… …” şeklinde ürünlerin belirtilmiş olduğu, yine davacıya ait 2013 yılı … kataloğunda da bu iki ürünün yer almış olduğu, ancak diğer marka olan …’ye ilişkin ise herhangi bir belge sunulmamış olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı vekilince, müvekkilinin hem fason üretim yaptığı hem de kendi ürünlerini de ürettiği ve dava konusu markalı ürünleri de davacının kullanımından da daha önceye dayalı olarak üretmekte olduğu ileri sürülmüşse de, bu yönde ispata yarar delil sunulmamış olduğu, kök rapordan sonra sunulan delillere de, mahkemenin de red gerekçesinde belirttiği üzere katalog üzerinde yazılı 2018 tarihi ve sertifika bakımından da marka hakkına dair bir hakka ilişkin bir ispat niteliğinde olmaması karşısında itibar edilmemiştir.
Bu durumda; mahkemece davanın kısmen kabulü ile, davacı tarafından daha önceye dayalı kullanımı ispatlanamamış olan “…” şeklindeki marka bakımından davanın reddi gerektiği gözetilmeksizin davacının tüm talepleri bakımından davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu yönde kaldırılıp düzeltilerek yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile; İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/91 Esas – 2018/201 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a)Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalı adına kayıtlı 2014/36078 nolu … ve 2014/36069 nolu … markalarının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, kayda bu markalarla ilgili konulan tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde kalkacağına, ilan isteminin reddine,
b)Davalı adına kayıtlı 2014/36076 nolu … markası bakımından davanın reddine,
c)Alınması gereken 59,30 TL karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27.90 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın da davalıdan alınarak, davacı tarafa ödenmesine,
d)Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre belirlenen 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
e)Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre belirlenen 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
f)Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 11 tebligat gideri 115,10 TL, 600 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 751,10 TL yargılama giderinin kabul-red durumuna göre 500,73-TL’sinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
g)Davalı tarafından yapılan 4 tebligat gideri 56,00 TL, 200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 256,00 TL yargılama giderinin kabul-red durumuna göre 85,33-TL’sinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
ğ)Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili yanlara iadesine”, ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 28,00-TL tebligat ücreti ile 32,50 TL posta gidiş dönüş ücretinden oluşan toplam 60,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
7-Kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 01/12/2021