Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/697 E. 2021/1297 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2020/697
KARAR NO : 2021/1297

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2017 (Asıl Dava) – 09.05.2017 (Karşı Dava)- 11/09/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/51 Esas – 2018/132 Karar
ASIL DAVA : Tasarıma Tecavüz Nedeniyle Maddi-Manevi Tazminat
KARŞI DAVA : Tasarımın Hükümsüzlüğü
BAM KARAR TARİHİ : 08/12/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ: 08/12/2021

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/09/2018 tarihli, 2017/51 Esas ve 2018/132 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın diğer müvekkili şirketin sahibi olduğunu ve 2014/02383 tescil numarası ile bazı tasarımlarını kendi adına tescil ettirdiğini, bu tescilli ürünlerin müvekkili şirkette kullanılmakta olduğunu, müvekkilinin yıllardır Alman şirket olan…’in kodlama makinaları ile bu makinalarda kullanılan mürekkep ve solvent gibi maddelerin distribütörlüğünü yapmakta olduğunu, bu mürekkep ve solventler için şişe tasarımı yaratıp tescil ettirdiğini, bu davanın konusunun da davalının tescilli bu tasarım şişelere yönelik tecavüz eylemleri olduğunu, davalı hakkında aynı mahkemenin 2015/38 Değ.İş sayılı dosyasında işyerinde yapılan keşif sonucunda taklit ürünlerin tespit edildiğini, bilirkişi raporunda bu ürünlerin müvekkilinin ürünleriyle ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu tespitinin yapıldığını, davalının Çin’den ithal getirdiği makinelerin müvekkilinin distribütörlük yaptığı Alman … firmasının taklidi olduğunu, nitekim internet tanıtımlarında “Alman Teknolojisi” tabirini kullandıklarını ve aynı tür üründe müvekkilince tasarımı tescillenmiş olan şişeleri kullandıklarını, davalının satışını yaptığı … markasının şişesini kullanmak yerine müvekkili ürününü taklit ettiğini, ayrıca müvekkilinin yanından ayrılan iki işçinin de davalı tarafından işe alındığını, tüm bunların davalının kötüniyetini göstermekte olduğunu, davalının ürünleri daha ucuza satarak da haksız rekabette bulunduğunu, müvekkilinin ticari itibarının zarara uğraması nedeniyle yasal mevzuat uyarınca ayrıca tazminat istenebileceğini, müvekkilinin bu durumdan büyük üzüntü de duyduğunu belirterek, bilirkişi raporu ile tespit edilecek olan zararları bakımından fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, tecavüzün men’ine, ürünlerin üretim ve satışının durdurulmasına, zarar ve kazanç kaybı nedeniyle şimdilik 250.000,00 -TL maddi tazminatın ve ayrıca 50.000-TL de manevi tazminatın tespit tarihi olan 27.05.2015’den itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline, kararın ulusal bir gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin taraf sıfatının bulunmadığını, davanın haksız ve yersiz olduğunu, kaldı ki tasarımın da yenilik taşımadığını, davacının tescilinden çok önce kamuya sunulmuş olduğunu, ayırt edici nitelikte de olmadığını, davacının tazminat taleplerinin dayanaksız olduğunu beyanla asıl davanın reddini talep etmiş, KARŞI DAVA DİLEKÇESİNDE İSE; davacının tasarımının hükümsüzlüğünü dava ettiklerini, karşı davalarının ön mesele olarak görülmesini, bu ürünün dünyada ve Türkiye’de müvekkili ve davacı dahil pek çok firma tarafından tescilden önce zaten kullanıldığını, kamuya sunulmuş olduğunu, bunun mutlak objektif hükümsüzlük nedeni olduğunu, davadışı … ‘nin söz konusu tasarımın tescilinden önceki tarihlerde bu şişeleri çeşitli firmalara ürettiğini, davacı şirkete de ürettiğini ve davacı … şirketi tarafından satışa sunulduğunu, fason üretimler yapıldığını, bu şirketin 2006 yılı kataloğunu ve 2013 yılındaki bir faturalarını sunduklarını, ürünün yaygın olduğunu, çeşitli firmalar tarafından aynı şişenin dezenfektan, şişeli alkol olarak satılmakta olduğunu beyanla, 2014/02338 nolu tasarımın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, “…Davacı firma 2014/02383 tescil numarası ile 26/03/2014 tarihinde tescillediği şişe tasarımını kullanmak suretiyle belirli bir kodlama sistemi dahilinde Alman kaynaklı kodlama makinelerine solvent ve mürekkep sarf ürünleri sattığını tasarım tescil belgesi, D.iş tespit dosyası, sunduğu görseller ile kanıtlamıştır. Davalı firmanın da aynı ürünü tasarım tesciline alınmış olan şişelere benzer olan şişelere doldurmak suretiyle sunum yapmakta olduğu D.iş tespit dosyası ile kanıtlanmıştır. Tespit dosyasında davalı tarafın kullandığı şişelerin davacının tescillenmiş şişesiyle hemen hemen aynı olduğu tespit olunmuştur. İki ayrı farklılık şişelerin ön yüzündeki desenler ve boyun kısmındaki kapağa ilişkin renkler yönünden tespit olunmuştur. Sair yönlerin tamamen aynı olduğu belirlenmiştir. Dolayısıyla davalının kullandığı aynı amaçlı ürünlerin ambalaj tasarımı davacıya tescil koruma kapsamına girmektedir. Tescilli tasarım, sahibine, tasarımı kullanma konusunda 3.kişileri dışlayıcı tekelci nitelikte hak ve yetkiler sağlamaktadır. Ancak, tasarım tescili yenilik ve ayırt edicilik şartlarını koruma kaydıyla korunmaktadır. Tasarım Hukuku ile korunan ürünlerin görsel özellikleridir. Diğer bir ifadeyle Tasarım Hukuku, ürünün teknik özellikleri ile ilgilenmez. O halde yapılacak iş; görsel kıyaslamaya yönelik sunulan delillerin dava konusu tasarımın başvuru tarihi olan 26/03/2014 tarihinde önce kamuya sunulmuş dokümanlar olup olmadığının ve bu dokümanlarda hükümsüzlüğü istenen tasarımla aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer tasarım görselinin bulunup bulunmadığının tespitidir. Dava konusu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik değerlendirmesinden geçmeden önce, bu tür tasarımlarda tasarımcının seçenek özgürlüğü, bilgilenmiş kullanıcı ve tasarımda bulunması gereken teknik zorunluluklar tespit edilerek tasarım koruma kapsamında belirlenmesi gerekmektedir. Kıyaslama yaparken belirtilen bu hususlar dikkate alınarak inceleme ve değerlendirme yapmak gerekecektir. Bu kapsamda yapılan inceleme sonunda, davalı tarafın kullandığı şişeler, tasarım tescilli şişelerle kıyaslanmıştır. Buna göre, davalının kullandığı şişeler 2014/02383 nolu tasarımın kapsamındadır. Davalı … firması 3 ve 4 nolu çoklu tasarımlar kapsamına göre aynı görünümlü şişelerle aynı amacı taşıyan ürünleri pazarlamaktadır. Bununla birlikte, davalı – karşı davacı savunmasına koşut olarak bu şişelerin tescil şartlarını taşımadığını ileri sürerek hükümsüzlük de talep etmiştir. Nitekim, karşı davanın halli ile tecavüz konusunda bir karar verilmesi mümkündür. Bilirkişi kurulu yaptıkları teknik incelemede, davacıya ait 2014/1 ila 6 çoklu tasarımların teknik zorunluluk dışında tescile esas bir görünüm sergilemedikleri ve 26/03/2014 tarihinde önce kamuya da sunuldukları (1, 3, 5 bakımından) gerekçeleriyle tescil şartlarının bulunmadığını rapor etmişlerdir. Bu durumda tasarımın sahibi lehine tekelci hak sağlama işlevi başvuru tarihinden itibaren ortadan kalkmaktadır. Tasarım korunamayacağından, tasarımı kullanan 3. kişilere karşı tasarım ihlali ve SMK kapsamında tazminat istemi ileri sürülemez. Bununla birlikte, davalının kullandığı şişeler gerekmediği halde davacının belirli bir marka makine için üretmiş olduğu şişeyi aynı makinelere uyabilecek tarzda, neredeyse aynı formda kullanmak suretiyle ticaret yapması davacının pazar payını daraltıcı rekabet etkisi yaratmaktadır. Çekişme, bu makineleri kullanan müşterilerin alım kararı verirken davacı ile davalı işletmelerini karıştırmaları veya aradaki farkı önemsememeleri ve davalı tarafı da tercih edebilmelerinden ileri gelmektedir. Davacının dayandığı tescilli tasarımların, herhangi bir yenilik ve tasarımsal özellik taşımaması nedeniyle Tasarım Hukukuna göre korunamayacakları tartışmasızdır. Nitekim, tasarım tescili yeni ve ayırt edici tasarımlara sağlanmaktadır. Bu şartları sağlamayan bir tasarımın tekelci nitelikte hak sağlayamaması, 3. kişilerin tasarımı serbestçe kullanabilecekleri anlamına gelmektedir. Somut çekişmede iki taraf da benzer işlev ve amaç taşıyan makineler için mürekkep malzemesi temin ve satışı yapmaktadır. Diğer deyimle iki taraf aynı ihtiyaçla ilgili olarak sunum sağlamaktadır. Söz konusu mürekkeplerin hangi markayı taşıdığı ise taraflar için çekişmeli değildir. Tasarım Hukukuna göre korunamayan şişelerin kullanımı serbest olduğundan, davalı tarafından kullanıldığında tüketicilerin malın kaynağı konusunda yanılgıya uğrayıp uğramadıkları üzerinde durulmalıdır. Bu yönde kanıtlar ise dosyaya yansımış değildir. Diğer deyimle iki tarafın ürünleri tasarımsal benzerliklerine rağmen farklı markalar taşımaktadır. Dolayısıyla, farklı ticari markalar taşıyan, ancak benzer şişe tasarımına sahip olan ürünler bakımından TTK 55/1-4. maddenin öngördüğü karıştırma tehlikesi söz konusu değildir. Yenilik taşımayan bir şişe tasarımının kullanımı bir tarafın üstün bir sınai hakkı olmadığı sürece hukuka aykırı olamaz. Davacının bu ürünleri tecavüzlü olarak nitelemesi, ürünleri gerek Çin tebalı firmanın ürettiği makinelere, gerekse Alman kaynaklı makinelere uygun olmasından ileri gelmektedir. Aynı amaç ve işleve yönelik farklı makinelere sarf malzemesi sağlanması konusunda davacının korunabilir bir sınai mülkiyet hakkı bulunmadığı belirlenmiştir. Öte yandan davalının eyleminin koruma şartları olmayan tasarımı taşıyan ürünler olması karşısında haksız rekabet kurallarına göre engellenemeyecektir. Nitekim sunulan numunelerden, teknik rapordan davalının kullandığı şişelerde kendi ticari adını etiketlediği, davacının da … markasını taşıyan şişeler kullandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, iltibas bulunduğu veya tasarım ihlal edildiği gerekçeleri ile davacının zarar ziyan talep etmesi de kabul görmeyecektir. Muhasip bilirkişiden olası kabul dikkate alınarak tazminat hesabı yaptırılmış, SMK 151/1-b yöntemine göre hesap yapılmak suretiyle mürekkep satışları, makeup satışları bakımından 3.691,62 TL zarar veya yoksun kalınan kâr miktarına ulaşılmıştır. Ancak, tasarım tescilinin baştan beri hükümsüzlüğe tabi olduğu belirlendiğinden, zarar veya yoksun kalınan kâr hesabının TTK hükümlerine göre yapılması gereklidir. Buna karşılık anılan şişelerin kullanımları rekabet hakkının kullanımı kapsamını taşmamaktadır. Diğer deyimle, şişelerin sınai mülkiyet tescil belgesi kapsamı korunmaması yanında, biçimlerinin haksız rekabete dayanılarak korunması da kabul edilemeyecektir. Ancak, bir iltibas veya dürüstlüğe aykırı ticari uygulama bulunmak ve kanıtlanmak kaydıyla, haksız rekabetten söz edilebilecektir. Buna karşılık dosyada bu anlamda bir eylem bulunmamakta, tam da serbest rekabet alanı içinde ticari faaliyet gösterilmelidir. Sonuç olarak; Ana dosya bakımından; SABİT OLMAYAN TASARIM İHLALİ VE TAZMİNAT DAVASININ REDDİNE, birleşen dosya bakımından; TASARIMIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ DAVASININ KABULÜNE, 2014/02383 nolu … adına kayıtlı tasarımın hükümsüzlüğüne, sicilden terkin edilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; “…Mahkemenin asıl davada vermiş olduğu red kararı ile karşı davada vermiş olduğu kabul kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu, bozulması gerektiğini, davalının müvekkili şirket ürünlerinin birebir benzeri ile içindeki kalitesiz mürekkep ile haksız bir rekabet içinde olduğunu, müvekkilinin pazarında bu ürünleri pazarladığını ve sattığını, ürünleri de yasal olarak ya defterlerinde göstermeyerek ya da bilirkişilere eksik evrak vererek sakladıklarının açık olduğunu, mahkemeye sundukları ama göz önüne alınmayan itirazlarının bir kez daha burada sunulduğunu, HMK 267. maddede açıkça, birden fazla kişiden oluşan bir heyetten raporu alınacaksa bu heyetteki bilirkişi sayısının tek rakam olmasının düzenlendiğini, dosyadaki raporda iki bilirkişi olduğunu, bu şekilde bir heyet oluşturulmasının mümkün olmadığını, öncelikle bu usulü itirazlarını sunduklarını, davalarında oluşturulacak heyette marka tasarım uzmanı olması gerektiği kadar davaya konu sektörden bir uzmanın da heyette bulunarak bu konuyu değerlendirmesi gerektiğini, bilirkişiler bu konunun uzmanı olmadıkları için davalının eylemlerini tam olarak değerlendiremediğini, bazı teknik hususların önemini bilemedikleri için raporlarında bu konulara giremediklerini, sadece davalının beyanının rapora geçtiğini, mahkemenin de bu raporlara dayanarak karar verildiğini, örneğin davalının asla dökme mürekkep kullanmadık savunmasının hem samimi olmadığını hem de davalarındaki kötü niyetin, haksız rekabetin tespit edilememesine ve elde edilen karın hesaplanmasında hataya düşülmesine neden olduğunu, heyette bu iş kolundan anlayan bir uzman olsaydı bu davanın karara bağlanmasında, hukuka ve yargı denetimine uygun bir raporun hazırlanmasında faydalı olacağını, tasarım ile ilgili rapordaki tespitlere gelince, heyet raporu hazırlarken tasarımların parça parça değerlendirildiğini, bu piyasa koşullarına ve davaların özüne uymadığını, 3 ve 4 no’lu tescillerin bir araya geldiği bir şişe ürettiklerini ve bunu dava dışı … firmasına özel olarak yaptırdıklarını iddia ettiklerini, … firmasının verdiği cevapta müvekkili şirkete üretim yaptığını beyan ettiğini, davalının sadece 3 no’lu tasarımı kullansa belki bir dereceye kadar haklı olacağını, davalı da bunu fark ettiği için cevap dilekçelerinde birebir aynısını kullanmadıklarını belirttiklerini, hem ilk rapordaki hem de son rapordaki bilirkişilerin ise davalının hem 3 hem de 4 no’lu tasarımlarını tek bir şişede kullanarak piyasadaki şişelerinin birebir aynısını kullandıklarını tespit ettiğini, bu durumda hala davalının taklit ürün kullanma çabasında olmadığının söylenemeyeceğini, bilirkişilerin … adlı ürünün faturası olduğundan bahsederek katalogdaki el yazısı ile yazılmış tarihe itibar ederek bu ürünün daha önce de piyasaya sunulduğunu söylediğini, oysa kataloğa el yazısı ile eklenmiş bir tarihe bakarak bir değerlendirme yapılamayacağını, fatura tarihi baz alınırsa zaten 12 aylık hoşgörü süresinin içinde olduğunu, kaldı ki … firmasının cevabi yazısında … kodlu şişenin benzer bir şişe olduğunu ancak müvekkili şirket için üretilen şişe olmadığını, boyun yapısının farklı olduğunu beyan ettiğini, yani tespit ettikleri …’nın davalarına konu satımını yaptıkları şişe olmadığını, boyun yapısı farklı bir şişe olduğunu, davalı tarafın hiçbir şekilde piyasaya sunduğu bu şişenin aynısının piyasaya daha önce sunulduğunu somut olarak ortaya koyamadığını, bilirkişilerin diğer tüm tespitlerinin ekran görüntülerine dayalı, soyut, varsayımsal bir görüş olup davayı aydınlatmaya yetmeyeceğini, davalı tarafın bu şişeden bir tane dahi dosyaya sunamadığını, bu davanın aynı zamanda haksız rekabete de dayandığını, bu davada sadece şişe değil, isim, etiket, içine konulan ürüne boya (kendi ürünlerine renk veren boya değil donmayı ve tıkanmayı önleyen özel kimyasal katkılar) katılarak taklit edilmesinin de irdelenmesi gerektiğini, davalının tüm eylemleri bir arada değerlendirildiğinde, müvekkilinin satışını yaptığı … makinalarını kullanan müşteri pazarına girebilmek için, davalının, hem şişelerini, hem boyun yapısını, hem etiketini, hem ismini, hem de içindeki ürünün rengini dahi taklit ederek piyasaya kalitesi daha düşük bir ürünü sanki müvekkilinin ürünüyle aynıymış gibi sürdüğünün açıkça görüleceğini, davalının aynı şişeyi kullandığı iddia edilen yurt içinde ve yurt dışındaki firmaların benzer şişeyi (aynı değil, konuyu bilen bir kişinin derhal ayırt edebileceği farklılıkta) makinaya monte şeklinde kullanmamakta, sıradan 1 litrelik şişe olarak kullanmakta ve satmakta olduğunu, müvekkilinin şişesinde bir kompozisyon yaratılıp bu kompozisyon tasarımının tescil edilmiş olduğunu, davalının da bu kompozisyonu birebir taklit ettiğini, isminde … eki bile olmasının, etiketinin benzerliğinin dahi savunmalarının samimi olmadığını gösterdiğini, davalının … sattıklarını belirttiğini, ancak neden …’i şişesinde satmadıklarını belirtmediklerini, …’in başka şişe tasarımı kullandığını, müvekkilinin şişelerini birebir kullanıp, … makinası kullanan firmalarla iletişime geçip müvekkilinin müşterilerine bu ürünü sattıklarını, ayrıca şişe taklidi ile birlikte, işyerimizden ayrılan birkaç personeli de işe alıp, ürünleri hakkında bilgi ve becerilerinden faydalanıp, hakkında edindiği bilgiler ile solvent ve mürekkeplerinin benzerlerini oluşturup, bu taklit şişe ile 13 yıldır Türkiye tedarikçisi oldukları … marka kullanan müşterilere haksız ve hileli, yanıltıcı olarak ürünleri ve dökme mürekkepleri orjinalmiş gibi pazarlayıp yüksek kazançlar elde ettiklerini, bu eylemlerinin iltibas ve yanıltıcı olduğunu, değişik iş dosyasındaki bilirkişinin de bunu tespit ettiğini, mahkemeye müşteri listesi sunduklarını, bu müşterilerden alım miktarlarının sorgulanmasını talep ettiklerini, ancak mahkemenin bu taleplerini cevapsız bıraktığını, bu tasarımın bu makine için ayırt edici ve tercih edilir (bilen müşteri için) bir özellik olduğunu, davalı firmanın kullandığı solventin dahi hileli olduğunu, müşteriye orjinalmiş gibi lanse edip, yanıltıcı ve korsan ürün ile haksız rekabet ile haksız kazanç sağladığını, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi ürün etiketinin de neredeyse kendi ürün etiketlerinin aynısı şeklinde bastırıldığını, ithal ettiği mürekkepleri ve dökme mürekkepleri … etiketi ile değil, bilirkişinin de tespit ettiği gibi … etiketi ile müşterilerine sattığını, mahkemenin bu haksız rapora dayanarak karar verdiğini, muhasip bilirkişinin maalesef objektifliğini yitirmiş ve sadece karşı tarafın kendisine verdiği donelerle yetinerek, gerçek bir araştırma yapmadan, hesapların içine girmeden oldukça da taraflı bir dil kullanarak rapor hazırladığını, raporun ekinde verdiği belgelerin de davalı firmanın hazırlayıp kendisine verdiği belgeler olduğunu, gerçek satışların gizlendiğinin tespit edildiğini, bilirkişilerin davalının yaptığı tüm satışların faturalarını çıkarttırması, maliyet hesabını istemesi, şişirilmiş giderlerle değil, normal bir firmanın bu satış kapasitesi ile ne gelir elde edeceğini hesaplaması gerektiğini, davalının cirosunun büyük bir kısmının müvekkilinin ürünlerini satarak elde ettiğini, bilirkişinin dediği gibi davalının asıl işinin elektrik işi olmadığını, piyasanın içinde bir firma olarak davalının yoğun bir satış yapmakta olduğunu çok iyi bildiklerini, bu bilgi ve belgelerin bilirkişiden ve mahkemeden gizlendiğini, bilirkişinin de kolayına geldiği için faturaları, irsaliyeleri vs. incelemek yerine davalının ona verdiği tablolardan rapor hazırladığını, delilleri arasında davalının sürekli satış yaptığı şirketlerin listesini verdiklerini, bu listedeki şirketlere müzekkere yazılarak davalıdan aldıkları malların miktar ve bedellerinin yıl yıl sorulmasını istediklerini, ama bu taleplerinin de cevapsız bırakıldığını, 2,5 yıl için bir şirketin net 3.691,62 TL kar elde ettiğinin kabul edilemez olduğunu, bu raporun gerçeklikten uzak olduğunun tartışmasız olduğunu, taklit ürün satışının total olarak değerlendirilmesi gerektiğini, uğradıkları zararın davalının ithal ettiği ‘metronic ink’ (mürekkep) ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda iç piyasadan satın alıp taklit şişelere doldurup sattığı toplam solvent satışlarını da kapsamakta olduğunu, aynı zamanda Çin’den mürekkep ithalatları olduğunu, firmaya düzenlenen baskında bile buradaki rakamlardan fazla sayıda dolu ve boş şişe tespit edildiğine dair kendilerine verdiği mütalaada, rapordaki çarpıklıkların teknik olarak da ortaya konduğunu, aynı olayın bu raporda da gerçekleştiğini, davalının ısrarla bunu yaptığını, bir önceki bilirkişinin de bu inceleme itirazını haklı bulduğunu, ama bu incelemenin İstanbul’da yapılabileceğini söylediğini, maalesef İstanbul’daki bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, mahkemenin de bu raporlara dayanarak karar verdiğini, müvekkili şirketin piyasada yaptığı araştırmada davalı firmanın mürekkep ve solvent adı altında sattığı ürünün 80.000 adet ile 120.000 adet civarında olduğunu, davalının yurt içinden satın aldığı solventleri de gizlemiş olduğunu, onlarca ton solvent alımı yaptıklarını ve bunları taklit şişelere doldurup korsan şekilde sattıklarını ve bunu muhasebe kayıtlarında gizlediklerini, davanın konusunun, hem müvekkilinin hem de devletin zararının giderilmesi olduğunu, önemli olanın somut gerçeğe ulaşmak olduğunu bilirkişinin iştigal konularının farklı olduğunu söylemesinin bile raporun gerçekçi olmadığını ortaya koyduğunu, bilirkişinin raporunun son kısmında Anayasa’dan bahsedip çalışma özgürlüğü konusuna girmesinin tam bir saçmalık ve skandal olduğunu, bu kişilerin orada çalıştırılmalarının ve bu kişiler sayesinde müşteri portföylerine ulaşmalarının kötü niyetin ve haksız rekabetin bir göstergesi olduğunun kesin olduğunu, kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava; endüstriyel tasarım ihlali ve haksız rekabet nedeniyle tazminat, tecavüzün önlenmesi ve giderilmesi istemine ilişkin olup, karşı dava ise; tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verildiği, asıl dava davacısı/karşı dava davalısı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
6100 Sayılı HMK’ nın “Karşı davanın açılması ve süresi” başlıklı 133. maddesinde; “1) Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır. (2) Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde, mahkeme davaların ayrılmasına karar verir.” denilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, asıl davanın dava dilekçesinin davalıya 10.04.2017’de tebliğ edildiği, 2 haftalık yasal süre sonundan itibaren geçerli olmak üzere cevap süresinin mahkemece 25.04.2017 tarihli kararla 2 hafta daha uzatılmış olduğu, bu suretle cevap süresinin (ve karşı dava açma süresinin) son gününün 08.05.2017 olduğu, ancak karşı dava dilekçesinin davalı tarafça mahkemeye teslim tarihinin 09.05.2017 olduğu, UYAP kayıtlarında da daha önceki tarihli bir karşı dava dilekçesi bulunmadığı görülmekle, HMK’nın yukarıda belirtilen 133/2.maddesi hükmü gereğince mahkemece karşı davanın ayrılmasına karar verilmesi gerekirken, bu hususa dikkat edilmemiş olması doğru görülmemiştir.
Asıl dava bakımından yapılan incelemede; mahkemece alınan tasarım bilirkişi heyet raporunda, yivli yapı dışında bir görünüm sergilemeyen 2, 4, 6 nolu tasarımların teknik zorunluluk gereği 6769 sayılı kanunun 58. maddesinin 4 fıkrasının ( b) bendi gereği koruma dışı hal sergilediği, teknik bir amaca yönelik zorunlu görünümlerin yasanın 58/4.b maddesi gereğince koruma dışı olduklarının tartışmasız olduğu, 1, 3, 5 nolu tasarımlarla aynı görünüm özelliğine sahip ürünlerin başvuru tarihi olan 26.03.2014 tarihinden önce kamuya sunulduğu, davalı … firmasına ait iş yerinden elde edilen ürünlerin 2014 02383 /3 nolu tasarımla aynı görünüm özelliğine sahip olduğu, şişe ağız ve boyun yapısının 4 nolu tasarımla aynı görünüm özelliğine sahip olduğu belirtilmiş, mahkemece de bu rapor esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, davacı/karşı davalı vekilinin sözkonusu rapora ayrıntılı ve gerekçeli olarak itiraz etmiş olduğu, yerel mahkemece itirazlara dair rapor alınmadan ve sözkonusu itirazlar gerekçeli kararda da karşılanmadan hüküm tesis edildiği görülmüş olup, eksik inceleme ile hüküm tesis edilemez. Mahkemece, aralarında sektör bilirkişisinin de olduğu üç kişilik yeni bir heyetten davacı/karşı davalı vekilinin itirazlarını ve ayrıca haksız rekabete ilişkin iddialarını da karşılayacak şekilde ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi için HMK 353/1-a-6.madde uyarınca kararın kaldırılarak dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı/karşı davalı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkemenin asıl ve karşı davadaki kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı/karşı davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile; İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/51 Esas – 2018/132 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı/karşı davalı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye irat kaydına,
4-İstinaf aşamasında davacı/karşı davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 08/12/2021