Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/663 E. 2021/1124 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/663
KARAR NO : 2021/1124

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2018
NUMARASI : 2017/46 Esas, 2018/121 Karar
DAVA : Tasarıma Tecavüzün Men’i, Maddi- Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/11/2021

İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 10/07/2018 tarihli, 2017/46 Esas ve 2018/121 karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin pet ambalaj üretimi yapmakta olan, faaliyet alanında Türkiye’nin sayılı firmalarından olduğunu, üretimini yaptığı tüm ürünlerin tasarımlarını kendisinin geliştirdiğini, bu konuda gerekli koruma ve tescilleri yaptırdığını, müşterilere özel olarak ürettiği birçok ürünü mevcut olduğunu, müvekkiline ait bu tasarımlardan birinin de dava konusu olan ve Türk Patent ve Marka Kurumunda 28/11/2014 tarih ve 2011/07158 no ile tescilli “Pet Kavanoz ” tasarımı olduğunu, bu tasarımın davalılardan … nin belli miktarda ve sürekli alım garantisi vermesi sebebiyle geliştirildiğini, tescil edildiğini ve üretim için kalıp ve sair yatırımların yapıldığını, yapılan uzun ve maliyetli çalışmalar sonrasında davalı … ne bir kısım ürün satışı yapıldıktan sonra davalı tarafından hiçbir neden gösterilmeden durdurulduğunu, ancak yaptıkları araştırma sonucu müvekkilinin tasarımı olan ve davalı … ne satışı yapılan kavanozun “…” markasıyla çeşitli yerlerde satışının yapıldığını tespit ettiklerini, … şirketine bu durumu ilettiklerinde diğer davalının daha ucuza imal ederek satacağını taahhüt ettiklerini beyan ettiklerini, bunun üzerine davalılara İzmir 27. Noterliğinin 23/11/2015 tarih 23004 yevmiye nolu ihtarnameyi gönderdiklerini, ihtarnameye rağmen söz konusu tasarıma tecavüzün durdurulmadığını, aksine davalı … Şirketi yaptığı üretime konu tasarımın farklı özelliklere sahip olduğu gerekçesi ile İzmir 6. Noterliğinin 11/12/2015 tarih ve 10989 yevmiye nolu ihtarnamesini gönderdiğini, davalı şirketlerin söz konusu eylemleri bilerek kötü niyetle gerçekleştirdiklerini ve eylemlerinde ısrar ettiklerini, bu nedenle ihtiyati tedbir yoluyla tecavüzün durdurulmasını, tasarıma tecavüzün men’ini, şimdilik fazla hakları saklı ve ıslah etme hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminatın ihtarname tebliğ tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketlerden müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, davacının tasarımının yeni ve ayırt edici bir tasarım olmadığını, davacıdan önce birçok şirket tarafından aynı ve benzer tasarımların üretilip, kamuya sunulduğunu Türk Patent ve Marka Kurumunda tescilli 2005/05019, 98/00380 ve 4390 nolu tasarımlar ile davacının tasarımlarının aynı olduğunu, davacının tasarımı ve üretimi hakkında müvekkilinin bilgisinin bulunmadığını, davacı tarafından gönderilen ihtarname ile haberdar olduğunu, tasarımlar incelendiği zaman farklı olduğunun görüldüğünü ve davacıya bu durumun ihtarname cevabı ile bildirildiğini, müvekkilinin şişe tasarımı ile davacının tasarımının tamamen birbirinden farklı olduğunu, gövde ve kapak kısmı, kavanozun yüksekliği, çapı, ağız kısmı, kapak ve gövde arasında bulunan geometrik şeklin tamamen birbirinden farklı olduğunu, tasarıma tecavüzün söz konusu olmadığını, öte yandan manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını, ihtiyati tedbir taleplerinin yerinde olmadığını bildirerek açılan davanın reddini istemiştir.
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirkete ait tescilli ürünleri gerek diğer davalı şirkete, gerekse 3. bir şirkete yaptırma yoluna gitmediğini; tüketicilerin ürün seçerken pet ambalaja değil, doğrudan doğruya markaya dikkat ettiklerini, müvekkili şirket ürünlerinin diğer ürünlerden ayırıcı niteliğinin ürünün ambalajı veya saklaması değil, doğrudan doğruya ürünün logosu olduğunu, müvekkilinin ürününün logo ile ayırt edildiğini, öte yandan, davacının her ne kadar müvekkilinin talebi doğrultusunda bu ürünü geliştirdiklerini iddia etmiş ise de buna ilişkin bir sözleşme, bir mutabakat metninin dosyaya sunulmadığını, söz konusu tasarımın salt müvekkili için üretildiğinin davacı tarafından ispatlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Birleşen 2017/118 Esas- 2017/145 Karar sayılı dosyada davacı … Şirketi vekili dava dilekçesinde özetle; davalının tescil ettirmiş olduğu 2011/07158 nolu kavanoz tasarımının Dünyanın pek çok yerinde üretilmiş, kamuya sunulmuş ve kullanılmış olduğunu, yenilik şartlarını taşımadığını belirterek, davalı şirket adına kayıtlı 28/11/2011 tarih, 2011/07158 başvuru ve tescil nolu tasarımının yenilik ve ayırt edicilik kriterlerini sağlamadığından, tasarımın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
Birleşen 2017/118 Esas- 2017/145 Karar sayılı dosyada Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, davacı yanın söz konusu tasarımdan Kasım 2015 yılında haberdar olduğunu, o tarihten beri söz konusu tasarımın yeni olmadığı yönünde iddiada bulunmadığını, 2015 yılında davacı yanın yazılı taahhüt verdiğini, ancak davacının bu taahhütte rağmen üretime devam ettiğini belirterek, öncelikle hukuki yarar yokluğu nedeniyle açılan davanın reddini esasa ilişkin olarak, tasarımın yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, dava dışı şirketlere ait tasarımların tümünden farklı olduğunu, ilgili kullanıcılar tarafından farklılıkların anlaşılabileceğini bildirerek,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARARIN ÖZETİ:
Mahkemece, asıl davada davalıların, davacı adına kayıtlı 2011/07158-2 ve 3 çoklu tasarımların aynısını/ belirgin benzerini üretme ve ticarete konu etme eylemlerinin tasarım hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüz oluşturan ürünlerin toplanarak el konulmasına, tecavüzün giderilmesine, dava tarihinden itibaren değişen oranlı ticari faiziyle birlikte 1.000 TL maddi, 7.000 TL manevi tazminatın davalılardan müşterek- müteselsil tahsil edilerek, davacı yana ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat hakkının saklı kalmasına, birleşen davada; sabit olmayan 2011/07158 nolu tasarım hükümsüzlüğü davasının reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı /birleşen davalı 2017/118 Esas- 2017/145 Karar sayılı dosyada Vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;maddi tazminatı belirleme konusundaki talepleri doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak, tespit edilecek maddi tazminatın ve talep ettikleri tüm manevi tazminatın kabulüne karar verilmesini, birleşen davanın ise tümden reddi ile ve hüküm kurulurken HMK nın 329/1-2 düzenlemesinin nazara alınması gerektiğini bildirerek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı /birleşen davacı Vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; açtıkları karşı davada tasarımın hükümsüzlüğüne dair bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadan hüküm kurulduğunu, yargılama sırasında alınan kök ve ek raporda bu yönde bir değerlendirmede bulunulmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, alınan kök raporda bilirkişinin 2005/05019 tescil numaralı 22/12/2005 tarihli tasarımda dört ürün olmasına rağmen iki numaralı ürünü seçerek yalnızca bu ürün ve dava konusu davacıya ait kavanozu seçerek davacının ürününün yeni ve ayırt edici olduğu kanaatini bildirdiğini, bilirkişinin bahsettiği tasarımların tek ortak noktasının omuz bölgesinde bulunan desen olduğunu bildirdiğini, bu durumun sonraki tarihli davacı tasarımının yeni ve ayırt edici kılmayacağını, bilirkişi tarafından … A.Ş tarafından 14/01/2019 tarihinde çizildiği belirtilen 169199 nolu tasarımın kamuya sunulduğuna dair bilgi ve kanıt olmadığından değerlendirilmediğinin beyan edildiğini, ve inceleme yapılmadığını, rapora itiraz etmelerine ve mahkemeden anılan şirkete müzekkere yazılarak tasarımın hangi tarihte kamuya sunulduğunun sorulmasını istemelerine rağmen bu taleplerinin yerine getirilmediğini, anılan şirketin internet sitesine söz konusu tasarımı koyduğunu, bu durumun kamuya sunulma şartını taşıdığını, raporda …a ait tasarımın davacının tasarımı ile aynı olduğunun belirlendiğini, ilgili ürünün ne zaman piyasaya sürüldüğünün müzekkere ile anılan firmaya sorulmasını talep etmelerine karşın mahkemece müzekkere yazılmadığını, toplanmasının istedikleri belgelerin celbedilmediğini, bu nedenle eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğunu, mahkemece resen araştırma yapılabileceğini, özellikle 2005/05019 tescil numaralı ve 22/11/2005 tescil tarihli tasarım bakımından yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, tasarımın değerlendirilmesinde ortak özelliklerden çok farklılıklara ağırlık verilmesi ile tasarımların bilgilenmiş kullanıcı nezdinde yarattığı genel izlenimin dikkate alınmasının gerektiğini, 2005/05019 tescil numaralı tasarımla davacının tasarımının farklı kabul edilirken, müvekkili ile davacı/karşı davalının tasarımlarının aynı kabul edilmesinin çelişkili olduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini bildirerek, istinaf isteminde bulunmuştur.
Asıl davanın davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararında özetle; uyuşmazlığa konu olan olayda tasarım hakkına tecavüzün oluştuğunun tespit edildiğini, bunun önlenmesine ve tecavüz oluşturan ürünlerin toplanarak el konulmasına karar verildiğini, bu kapsamda davacı tarafın talepleri noktasında 1.000,00- TL tutarında maddi tazminata ve 7.000,00-TL tutarında manevi tazminata hükmedildiğini, ancak yargılama kapsamında müvekkili şirkete isnat edilen suçlamalar ise somut olarak ispatlanamadığını, müvekkili şirketin bu yöndeki bir kasti ya da tacir olmasından doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği ispat edilemediğini, dava dilekçelerinde beyan ettikleri üzere; taraflarınca davacı şirkete gönderilen ihtarname de özetle; ‘’… müvekkili şirketin hiçbir şekilde diğer muhatap ya da başkaca üçüncü kişilere mevcut mevzuat hükümlerine aykırı olarak yaptırma, üretme, satın alma vb. diğer yollara gitmediğini, bununla birlikte müvekkili şirketin ambalajlama ya da ürün sunumu noktasında kendisine sunulan ambalajlama ya da diğer saklama araçlarını kontrol mükellefiyeti de olmadığı, müvekkil şirketin yasa ve usullere uygun olarak üretimini yapmakta ve ürünlerini yasal mevzuatlar çerçevesinde piyasaya sürmekte olduğu ve hiçbir şekilde gerek davacının gerekse de üçüncü gerçek ya da tüzel şahısların hak ve menfaatlerine aykırı olacak şekilde bir üretim ya da pazarlama yoluna gitmediği hususları…’’ beyan edildiğini, zira müvekkili şirket çok uzun yıllardır söz konusu ticari alanda faaliyet göstermekte olup bulunduğu bölge içerisinde de sayılı şirketler arasında olduğunu, müvekkili şirket her şeyden önce davacı şirket ile belli bir dönem ticari alışveriş içerisinde bulunmuş olmakla birlikte davacı firmaya ait olan ve tescillenen ürünleri gerek diğer davalı şirkete gerekse de 3. bir şirkete yaptırma yoluna gitmediğini, zira müvekkili şirket açısından ürünlerinin ayırt edici özelliğinin söz konusu pet ambalaj değil doğrudan doğruya şirketi temsil eden … markası olduğunu, uyuşmazlığa konu olan davada müvekkili şirket tarafından üretimi yapılan ürünlerde tüketicinin ürün seçiminde, tüketicilerin ürünlerin içerisinde yer aldığı pet ambalaja değil doğrudan doğruya markaya dikkat etmekte olduklarını, ayrıca davacı tarafça dile getirildiği üzere söz konusu ürünün müvekkil şirketin talebi doğrultusunda geliştirildiğinin beyan edildiğini, böyle bir durumun varlığı karşısında işbu hususlara ilişkin olarak müvekkili şirket ile davacı taraf arasında herhangi bir mutabakat metni ya da sözleşmenin dosyaya sunulmadığını, söz konusu ürünün salt olarak müvekkil şirket için tasarlandığının iddiası karşısında işbu hususun da ispatının davacı tarafa ait olduğunu, ancak davacı taraf söz konusu sözleşmeleri dosya içerisine ibraz edemediğini, ayrıca yapılan bilirkişi incelemelerinde de bu hususun değerlendirilmediğini, müvekkili şirket tüm iş ve işlemlerinde basiretli bir tacirin göstermesi gereken objektif özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, bu hususta diğer davalı tarafından sunulan ürünlere ilişkin olarak müvekkili şirketin herhangi bir şekilde uzmanlık alanı olmayıp sunulan ürünler noktasında benzerlikleri ve farklarını da objektif kriterler çerçevesinde tespit edebilmesinin mümkün olmadığını, yargılama ile birlikte bu durumda ancak ve ancak bilirkişi incelemesi neticesinde yapılabildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin davacı tarafça iddia edilen şekilde hareket etmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafça talep edilen manevi tazminat ve maddi tazminat taleplerinde müvekkili şirketin herhangi bir şekilde hukuken sorumluluğunun doğabilmesi için müvekkil şirketin kötü niyetle hareket etmesi ve buna bağlı olarak haksız menfaat elde etmesi gerektiğini, ancak müvekkil şirketin böyle bir yola başvurmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi müvekkili şirketi piyasa içersinde tanıtımını sağlayan ürünlerin içerisinde yer aldığı pet ambalajlar değil doğrudan doğruya markası olduğunu, zira müvekkil şirketi piyasa içerisinde yer alan diğer firmalardan ayıran özelliğin hiçbir şekilde ürünlerin içerisinde olduğu pet ambalajlar olmadığını, söz konusu işbu durum piyasa içerisinde yer alan ve aynı alanda faaliyet gösteren diğer dava dışı firmalar içerisinde geçerli olduğunu, bu nedenle Yerel Mahkeme tarafından müvekkili şirketin hukuken sorumlu tutulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından bilirkişi raporlarına yönelik olarak yapmış oldukları itirazların göz önünde bulundurulmadığı gibi davacı şirket tarafından yargılamanın başından bu yana ısrarla dile getirilen; ”… Şti.’nin talebi doğrultusunda çok yüksek tutarlarda yatırım yapıldığı ve ar-ge çalışmaları yapıldığı” noktasında beyan edilen sözleşmenin de dosya içerisine sunulmadığı hususlarının göz ardı edildiğini, yerel Mahkeme tarafından taraflarınca dile getirilen hususların göz ardı edilmesi suretiyle davacı tarafın talepleri doğrultusunda hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil etmesi nedeniyle ana dosya kapsamında uyuşmazlığa konu olan olayda tasarım hakkına tecavüzün oluştuğunun tespit edildiğini, bunun önlenmesine ve tecavüz oluşturan ürünlerin toplanarak el konulması noktasında davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi noktasında verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ve ana dosyadaki kararın kaldırılması gerektiğini beyanla istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava tasarıma tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminata, birleşen dava ise tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece ayrı ayrı açılan tasarıma tecavüzün önlenmesi, maddi-manevi tazminat davası ile tasarımın hükümsüzlüğü davası birleştirilerek yargılamaya devam olunmuş, yazılı şekilde karar verilmiş, taraf vekilleri istinaf kanunu yoluna başvurmuşlardır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Bilindiği üzere, 6769 sayılı ve 22/12/2016 tarihli Sınai Mülkiyet Kanunu, 10 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Ne var ki, anılan Kanun’un “551, 554, 555 ve 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin hükümlerinin uygulanması” başlığını taşıyan geçici 1. maddesinin (1) fıkrasının ilk cümlesi, “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Enstitüye yapılmış olan ulusal ve uluslararası marka ve tasarım başvuruları ile coğrafi işaret başvuruları, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.” hükmünü taşımaktadır.
Somut olayda, davaya konu tasarım tescili, 28/11/2011 tarihinde asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısı … adına başvurularak 2011/07158 no ile yapılmış ve halen geçerli bulunmaktadır. Tasarım tescili geçerli olduğu sürece, hükümsüzlük davasına konu edilebilmektedir. Dava konusu tasarım, mülga 554 Sayılı End.Tas. KHK hükümleri uyarınca tescillenmiş bulunduğundan, hükümsüzlüğü konusu da 6769 Sayılı SMK’ nın geçici 1. maddesi uyarınca mülga 554 Sayılı KHK hükümlerine tabiidir.
554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (554 s. KHK) ile koruma altına alınmak istenen tasarım, kavram olarak; bir ürün veya ürün parçasının görünümüdür (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, Beşinci Bası, s.661).
554 s. KHK’nin 3. maddesindeki tasarım tanımı ise; “bir ürünün tümü veya bir parçası veya üzerindeki süslemenin, çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme veya esneklik gibi insan duyuları ile algılanan çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu bütünü” şeklindedir.
Korumanın kapsamı, ürünün görünüm özellikleriyle sınırlıdır (Karahan/Suluk/Saraç/Nal; Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Ankara 2012, s. 285).
Türk Hukukunda “hükümsüzlük” ancak mahkeme önünde ileri sürülebilir. TPE, bir tasarımın hükümsüz olup olmadığı konusunda karar veremez. Ancak itiraz prosedürü çerçevesinde TPE YİDK, tasarımın koruma şartlanın karşılanmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddedebilir. (Karahan/Suluk/ Saraç/Nal; y.a.g.e., s.290)
Hangi hallerde mahkemelerce hükümsüzlük kararı verileceği 554 s. KHK’nin 43. maddesinde sayılı olarak (numerus clausus) belirlenmiştir. Bunlar, tasarımın yeni ve ayırt edici nitelikte olmaması, teknik fonksiyonun tasarım şekillendirmesi, tasarımın kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı olması, tasarımın gerçek sahibinin başkası olması, sonradan kamuya açıklanmış olmakla birlikte, aynı veya benzer başka bir tasarımın başvuru (veya varsa rüçhan) tarihinin daha önce olması halleridir.
Açıklanan bu madde (554 s. KHK m.43) uyarınca verilen hükümsüzlük kararları geriye etkilidir. Bu hususun düzenlendiği 554 s. KHK nin ‘Hükümsüzlüğün Etkisi’ başlıklı 45/1. maddesi aynen; “Tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, kararın sonuçları geçmişe etkili doğar. Bu nedenle, tasarım başvurusu veya tesciline hukuki bakımdan bu Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan koruma, hükümsüzlük kapsamında doğmamış sayılır.” şeklindedir.
Tasarımın hükümsüzlüğü, istisnai haller dışında herkes tarafından istenebilir. Tasarımın hükümsüzlüğü davası, davanın açıldığı anda Tasarım Sicili’nde tasarım belgesi sahibi olarak kayıtlı kişiye karşı açılır. Tasarım üzerinde sicilde hak sahibi görülen kişilerin davaya katılabilmelerini sağlamak için ayrıca onlara tebligat yapılır.
Mülga 554 Sayılı EndTasKHK’ nın 3-5 ve 7. maddeleri uyarınca tasarım başvuru tarihinden önce kamuya sunulmamış olmak kaydıyla yani, “yeni ve ayırt edici” özellik taşıdığından tescillenmektedir. Aynı KHK’ nın 43. maddesi uyarınca hükümsüzlüğü talep edilebilmekte ve bu dava menfaati olan kişilerce açılabilmektedir. Hükümsüzlük kararı verildiğinde tasarım tescili sicilden terkin edilmekte ve terkin kararı geçmişe etkili bulunmaktadır.
Davaya konu olay bakımından, asıl davanın ve birleşen davanın davacısının dava açmakta menfaati bulunmaktadır.
Mülga 554 sayılı KHK’nın 5. maddesi uyarınca yeni ve ayırt edici niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunur. Bir tasarımın yeni olduğunun kabul edilmesi için tasarımın aynısının, başvuru tarihinden önce Türkiye’de veya dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması gerekir. Bir tasarımın ayırt edici olduğundan söz edebilmek için de, KHK’nın 7. maddesi uyarınca, koruma talep edilen tasarımın, önceden bilinen tasarıma karşı, bilgilenmiş kullanıcı nazarında genel izlenim yönünden belirgin bir farklılık oluşturacak özellikte olması gerekir. Ayırt edici nitelik belirlemesi yapılırken, koruma talep edilen tasarımın, önceki tasarımlarla karşılaştırması sırasında, tasarımcının bu sınıftaki ürünler yönünden sahip olduğu seçenek özgürlüğü de dikkate alınarak, tasarımlar arasında farklılıklardan çok ortak özelliklerinin belirlenmesi ve bilgilenmiş kullanıcının genel izlenimi itibariyle, ortaya çıkan farklılıkların, tasarımı önceki tasarımlara nazaran ayırt edici kılıp kılmadığının belirlenmesi gerekir ve karşılaştırılan ürünlerin teknik ve işlevsel özellikleri dikkate alınmaz. KHK’nın 7. maddesinde bahsedilen bilgilenmiş kullanıcı olarak, tasarım konusu ürünü bizzat kendi işlerinde veya ortamında kullanan, genel kullanıcılara göre nispeten daha dikkatli, ancak tasarıma konu ürünün de uzmanı olmayan kişiler ölçüt olarak dikkate alınmalıdır (Yargıtay 11. H.D’nin 24.09.2018 tarih 2016/14497 E, 2018/5594 K sayılı ilamı da aynı doğrultudadır). Bu bağlamda hükme esas alınan 30/05/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporu yukarıda açıklanan ilkelere tam olarak uygundur.
Mahkemece asıl dava yönünden, yazılı şekilde asıl davanın davalılarının asıl davanın davacısına ait tasarıma tecavüz ettikleri sabit görüldüğünden, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede ise, birleşen davalı … adına tescilli 2011/07158 no ve halen geçerli bulunan tasarımın yeni ve ayırt edici olduğu alınan 14/12/2017 tarihli bilirkişi raporu ile saptandığından, hükümsüzlük koşulları oluşmadığından birleşen davanın reddinde de usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, mahkemece hükmedilen maddi ve manevi tazminatın yerinde olmasına, asıl davanın davalılarının tecavüz edilen tasarım ile aynı nitelikteki plastik pet kavanozlar ile ticari faaliyet yaptıklarının sabit olmasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesine göre esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 10/07/2018 tarihli ve 2017/46 Esas, 2018/121 Karar sayılı kararına karşı taraf vekillerinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
3-a-Asıl davada maddi tazminat davası yönünden; davacı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin hazineye gelir kaydına,
b-Asıl davada manevi tazminat davası yönünden; davacı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 59,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
c-Asıl davada davacıdan alınan 98,10 TL başvuru harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
4-a-Asıl davada maddi tazminat davası yönünden; davalı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 478,17 TL harçtan başlangıçta alınan 100,72 TL’nin mahsubu ile bakiye 377,45 TL’nin hazineye gelir kaydına,
b-Asıl davada manevi tazminat davası yönünden; davalı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin hazineye gelir kaydına,
c-Asıl davada tasarıma tecavüz davası yönünden; davalı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 59,30 TLnin anılan davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
d- Asıl davada davalı … ‘den alınan 98,10 TL başvuru harcının bu davalı üzerinde bırakılmasına,
5-a-Asıl davada maddi tazminat davası yönünden; davalı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 478,17 TL harçtan başlangıçta alınan 100,72 TL’nin mahsubu ile bakiye 377,45 TL’nin hazineye gelir kaydına,
b-Asıl davada manevi tazminat davası yönünden; davalı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin hazineye gelir kaydına,
c-Asıl davada tasarıma tecavüz davası yönünden; davalı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 59,30 TL nin anılan davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
d-Asıl davada davalı … ‘den alınan 98,10 TL başvuru harcının bu davalı üzerinde bırakılmasına,
6-a-Birleşen dosya yönünden; birleşen dosya davacısı … ‘den alınması gereken istinaf karar harcı olan 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin hazineye gelir kaydına,
b-Birleşen dosya yönünden; birleşen dosya davacısı … ‘den başlangıçta alınması lazım gelen istinaf başvuru harcı alınmadığından 162,10 TL harcın birleşen dosya davası … ‘den tahsili ile hazineye gelir yazılmasına,
7-İstinaf yoluna başvuran tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
8-Kullanılmayan istinaf gider avansının HMK’nun 333. maddesi gereğince yatıran tarafa İADESİNE,
9-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/11/2021