Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/648 E. 2021/1064 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2020/648
KARAR NO : 2021/1064

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2016 (Dava) – 15/05/2018 (Karar)
NUMARASI : 2016/398 Esas – 2018/536 Karar
DAVA : Haksız Rekabetin Önlenmesi, Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2021

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2018 tarihli, 2016/398 Esas ve 2018/536 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili, müvekkilinin … Organize Sanayi Bölgesi’nde 1981 yılından bu yana geniş bir ürün alanına sahip bir şirket olduğunu, ulusal ve uluslararası piyasalarda hem ithalat hem de ihracat yaparak faaliyetlerine devam ettiğini, davalı gerçek kişinin diğer davalı ….’nin Başkanlığı görevini yürüttüğünü, davalı şirketin resmi bir kuruluş olmadığını, gönüllü ve denetim yapma yetkisi bulunmayan bir kuruluş olduğunu, davalının son zamanlarda başkanlık sıfatını kullanarak Tarım Bakanlığı’nın 31/12/2015 günü yayınladığı “Taklit ve Tağşiş Listesi” ile kamuoyunda oluşan zeytinyağı gündemini fırsat bilerek, yazılı ve görsel basında bol bol beyanat verdiğini, gazete ve internet sitelerinde geçen beyanlarından birinde “Tüketicilerimiz markalı ürün almaya ve 25 liranın altında fiyatla zeytinyağı almamaya özen göstersinler” dediğini, bu beyan için işbu davanın açıldığını, Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’na da bu konuda şikayette bulunulduğunu, söz konusu açıklamanın maaliyet etkinliği sağlayarak ürününü 25 liranın altında, evsafına ve kalitesine uygun olarak piyasaya süren firmalar için TTK 54.madde hükmüne göre tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı bir açıklama olduğunu, davalının ticari hayatta da faaliyet gösterdiğini, kendisine ait bir internet sitesinde kendisini “…: … Yönetim Kurulu Üyesi ve Zeytinyağı Uzmanı” olarak tanımladığını, ayrıca … yağlarının üretim ve kalite danışmanı olduğunu, tüm bunların TTK’da hüküm altına alınan haksız rekabet hükümlerine ve ayrıca Rekabet Kanununa aykırılık oluşturduğunu, hem de 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkili şirketin … üyesi olmadığını ve müvekkilinin etkin maliyet yöntemleri ile piyasaya bu alanda tekelleşmiş birkaç firmanın geçmişte onlarca yıldır %100 kârla zeytinyağı satmasının rekabetçisi olarak ortaya çıktığını, mümkün olduğunca uygun fiyatla (25 liranın altında) kendini yüksek kârdan mahrum ederek tüketiyice kaliteli ürünü ucuza arz edebildiğini, haksız rekabetin engellenmesini talep hakkının yalnız belli kimselere karşı olmadığını, herkese ileri sürülebilecek haklardan olduğunu, 6102 sayılı TTK Md. 54/1 hükmüne göre “Haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır” dendiğini, TTK Md. 56 hükmü uyarınca müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya tehlikeyle karşılaşan kimselerin dava açma hakkının bulunduğunu, davalının hiçbir maliyet ve işletmesel kıstasa dayanmadan kendi iradesine göre 25 liranın altında fiyatla zeytinyağı almamaya özen göstersinler beyanının, 25 liranın altında satılan tüm zeytiyağları hileli, bunları üretenleri ise hilekar olarak lanse ettiğini, tüketicilerin bu kıstasa göre müvekkilinin ürünlerinin hileli ve sağlığa zararlı olduğunu düşünmelerinin kaçınılmaz olduğunu, haksız rekabet nedeni ile maddi tazminat talep edilebilmesi için müvekkilinin fiili bir zarara uğramasının şart olmadığını, haksız rekabet eylemi neticesinde ortaya çıkan maddi zararın yoksun kalınan kâr olabileceği gibi fiili zarar da olabileceğini, bu hususlar dikkate alındığında davalının müvekkilini ve ticari itibarını hedef alan beyanlarının müvekkilinin ticari itibarina yönelik tecavüz teşkil ettiğini, manevi tazminatın takdir edilmesi için gerekli tüm şartların oluştuğunu, açıklanan nedenlerle müvekkili hakkında kötüleyici açıklamaların haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile önlenmesine, davalının haksız rekabet teşkil eden söz konusu davranışlarının önlenmesine ve etkilerinin giderilmesine, haksız rekabet teşkil eden davranışları nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu maddi zarar için hakları saklı kalmak kaydı ile 300.000,00-TL tutarında manevi tazminatın haksız rekabetin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, cezai şikayet hakları ile Rekabet Kuruluna başvuru haklarının saklı bulundurulmasına, mahkeme kararının Türkiye genelinde yayımlanan en yüksek tirajlı üç gazetede ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğu için reddinin gerektiğini, davacının dava dilekçesinde …’nın resmi bir kurum olmadığını bellirttiğini, bu görüşünü de …’nın web sitesindeki bir beyanına dayandırdığını, ancak …’nın resmi bir kurum olduğunu, 5488 sayılı Tarım Kanununun Md. 11’e göre çıkarılan 05/04/2007 tarih ve 26484 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik ile kurulduğunu, …’nın ülkemizde kurulan il ürün konseyi olduğunu, şu anda ülkemizde … ile birlikte toplam 9 adet ürün konseyinin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının izni ile kurulduğunu ve faaliyet halinde olduklarını, söz konusu yönetmelik ile …’nın görev ve yetkilerinin belirlendiğini, …’nın kuruluşundan bu yana ülkemizde zeytin ve zeytinyağı standartlarının yükseltilmesi, uluslarası platformlarda saygınlığının arttırılması, ülkemizin iç ve dış ticarette payının büyütülmesi adına pek çok çalışmalarda bulunan tüzel kişiliğe haiz, resmi bir kurum olduğunu, Bakanlık tarafından da denetlendiğini, davacının haksız davasına dayanak olarak davalının ticari faaliyette bulunduğunu iddia ettiğini ve bu iddiasını bir web sitesine bağladığını, müvekkili davalının sadece … Zeytinyağlarının danışmanlığını yaptığını, bu konuda bir ticari faaliyetinin olmadığını, aynı zamanda … Üniversitei Mutfak Sanatları Bölümü’nde 2011/2016 yılları arasında Zeytin ve Zeytinyağı Kültürü dersini verdiğini, davacının dava dilekçesinde müvekkilinin 31/12/2015 tarihinden sonra yazılı ve görsel basına bol bol beyanda bulunduğunu idda ettiğini, bu tarihin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Zeytin ve Zeytinyağında Taklit ve Tağşiş yapan firmaların isimlerini açıkladığı tarih olduğunu, söz konusu listede davacının da adının olduğunu, davacının listede adının yer almasının tamamen Bakanlığının tasarrufunda olduğunu, müvekkillerinin bu olayda bir etkisinin olmadığını, müvekkilinin bugüne kadar davacıya yönelik ya da davacıyı itham eden bir söyleminin bulunmadığını, tüm açıklamaların kanuna dayanarak çıkartılan yönetmelik ile kendisine verilen görevleri doğrultusunda olduğunu, 2014/2015 ve 2015/2016 yıllarında ülkemizde oluşan olumsuz iklim koşulları nedeniyle, zeytinyağı üretim rakamlarının geçmiş yıllara oranla düşme gösterdiği için fiyatlarda tırmanma meydana geldiğini, davacının haksız davasını dayandırdığı beyanların bu şartlar altında verildiğini, bu beyanlarda davacının ya da başka bir firmanın adının geçmediğini, davacının davasına dayanak yapmaya çalıştığı tüm beyanlarının davalı … ve başkanı sıfatı ile …’e kanunen yüklenen görevlerden ibaret olduğunu, müvekkillerinin davacıya yönelik hiçbir haksız rekabetinin olmadığını, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Dosyada yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacı şirketin, davalı gerçek kişi tarafından bir kısım internet sayfalarında ve gazetelerde yapılan açıklamaların haksız rekabet oluşturduğu ve davacı şirketi zarara uğrattığı iddiası ile haksız rekabetin var olduğunun tespiti ve bunun önlenmesi için manevi tazminat istemi ile davalılar aleyhine işbu davanın açıldığı, davalılar vekilinin davalı …’nın kamu kurumu olduğunu belirttiği ve davanın reddini istediği, dava konusu edilen hususlar dikkate alındığında davalının geçmişte yapmış olduğu faaliyetler ve işlemler gerekçe gösterilerek davalı konseyin yönetimine atandığı, bulunduğu konum itibariyle tüm üreticilere eşit mesafede olduğu, konseye üye üretici firmalar olmakla birlikte konseyin konumu itibariyle tüm üreticilerin haklarının korunması yönünde iş ve işlemler yapabilecek bir kuruluş olduğu, davalı gerçek kişinin söz konusu kurumda yetki sahibi olduğu, özellikle zeytinyağı üretimi konusunda gerek maliyetler gerekse piyasa koşulları yönünden bilgi sahibi olduğu, özellikle maliyetler noktasında ürünlerin bedellerinin tespiti hususunda kendisinden bilgi istendiğinde veya kamuoyunda bu konuda beyanda bulunulması sonucunu oluşturan durumlarda kendisine ait bilgiler ışığında beyanda bulunabileceği, söz konusu internet sitesinde yapılan açıklamalar ve dava konusu edilen yazılar dikkate alındığında davacının haksız rekabet koşullarının oluşmasını sağlayacak kasıtla hareket ettiğini gösterir herhangi bir verinin tespit edilemediği, bununla birlikte davalı gerçek kişi ile davacı şirket arasında geçmişe dayalı olarak herhangi bir husumet ve ihtilaf olduğuna dair de bir bilgi veya beyanın dosya içinde olmadığı, bunun yanında yargılama süresince de bu hususa dönük herhangi bir beyan veya iddianın dosyaya yansıtılmadığı, davacıyı doğrudan hedef alır ve davacıdan manevi zarar oluşmasına sebep olur şekilde bir hareket tarzının sürdürülmediği ve davacının doğrudan zarar görmesi kastı ile beyanda bulunulduğunu gösterir bir delilin dosyada tespit edilemediği, bu haliyle davalı gerçek kişi yönünden gerek haksız fiil, gerekse manevi tazminat isteminin kabulünü gerektirir belge ve delil tespit edilemediği, davalı konsey yönünden yapılan incelemeye göre ise, davalı konseyin kurumsal olarak Bakanlık bünyesinde kurulan tüzel kişiliği olan bir kurum olduğu, konsey yöneticisinin bulunduğu beyanlar yönünden doğrudan sorumluluğunu gerektirir bir husunun tespit edilemediği, bu haliyle DAVANIN REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Davalı …’in davalı … üyesi bir firmanın danışmanlığını aynı zamanda … başkanlığını yapmakta iken 23.01.2016 tarihinde çeşitli gazete ve internet sitelerine piyasaları bozucu ve aldatıcı nitelikte olan şu şekilde beyanı verdiği; ‘Tüketicilerimiz markalı ürün almaya ve 25 liranın altında fiyatla zeytinyağı almamaya özen göstersinler.’, söz konusu açıklamanın maliyet etkinliği sağlayarak ürününü 25 liranın altında, evsafına ve kalitesine uygun olarak piyasaya süren müvekkili şirket için TTK madde 54’te amacını bulan ‘tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı’ bir açıklama olduğu, dürüstlük kuralına aykırı olduğu, davalı …’in konsey başkanı olarak tarafsız davranmak ve sektörün bir bölümünü hedef alan açıklamalardan uzak durmak zorunda olduğu, ancak … başkanı olarak konsey üyelerinin menfaatine, konsey üyesi olmayanların ise aleyhine beyanlarda bulunduğu, bu durumun açıkça haksız rekabet oluşturduğu, davalı …’in hiçbir maliyet ve işletmesel kıstasa dayanmayan ticari hayatın yorum tekniğinden uzak kendi iradesine göre belirlediği bu beyanı ile 25 liranın altında satılan zeytinyağlarını hileli, bunları üretenleri ise hilekar olarak lanse ettiği, rekabet hukuku uygulamalarının özü ve ilgili yasal mevzuat çerçevesinde; davalının sosyal ve mesleki statüsü de dikkate alınıp beyanları birlikte değerlendirildiğinde ortaya çıkan tablonun hukuken korunamayacak haksız rekabet durumu olduğu, konseye üye olanların ‘beyaz listede’, konseye üye olmayanların ise liste dışı tutulduğu, bunun ise beyaz listede olanların iyi ve kaliteli firma, beyaz listede olmayanların ise bunun tam tersine haiz firma izlenimi doğurmakta olduğu, söz konusu durumun dahi konseye üye olan ve olmayanlar arasında rekabetin oluşmasına neden olacak şekilde olduğu, davalının müvekkili şirketin mallarını, ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini ve ticari işlerini genel bir isnatla yanıltıcı ve gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemiş olduğu, müvekkilinin piyasadaki faaliyetlerini ve etkinliğini tehlikeye sokacak açıklamalarda bulunduğu, bu hususun TTK m.54 ve devamında düzenlenen haksız rekabet koşullarına sebep olduğu, fiyatlandırmaya ilişkin beyanının dayanağı niteliğinde somut ve kabul görmüş bir veri olmadığı dikkate alınarak bu beyanın yanlış ve ortalama tüketici bakımından yanıltıcı, genel bir ifade içermesi itibariyle de gereksiz yere incitici olduğu sonucuna ulaşılması gerektiği, özellikle davalının … başkanı sıfatını taşıdığı dikkate alındığında tüketicilerin satın alma tercihlerinin ve dolayısıyla ticari yaşamın etkileneceğinin açık olduğu, bu açıdan TTK’nın 55’inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ilk halinde öngörülen ‘kötüleme’ fiilinin gerçekleştiğinin ortada olduğu, Savcılık tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda da açıkça; ‘….beyanlar …’in şahsi düşünceleri ve kanaati niteliğinde olup Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın duyurusundaki bilgilerin ötesinde bu duyuruda yer almayan ve fiyatlandırmaya ilişkin kişisel bir kanaat içermektedir. Şüphelinin söz konusu beyanında fiyat konusunda genel bir ifadede bulunulması, bu fiyatın altında üretim yapan işletmeler yönünden olumsuz sonuçlar doğurabilecek niteliktedir.’ denildiği, hal böyle iken Kanun maddesinde kusur bile aranmazken yerel mahkemenin kasıt varlığı değerlendirmesi yaparak ‘davalının haksız rekabet koşullarının oluşmasını sağlayacak kasıtla hareket ettiğini gösterir herhangi bir verinin tespit edilemediği’ gerekçesiyle davayı reddetmesinin hukuka aykırı olup bozulması gerektiği, haksız rekabet hükümlerine göre taraflar arasında ihtilaf ya da husumet olmasının gerekli olmadığı, eylemin dürüstlük kuralına aykırı olarak ekonomik düzeni bozacak şekilde olmasının yeterli olduğu, TTK m.56 hükmü dikkate alındığında dolaylı ve doğrudan; ‘müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya tehlikeyle karşılaşan kimselerin’ bu duruma sebep olanlara karşı dava açma hakkı olduğu, gerek …’nın sitesinde gerekse diğer davalı beyanatlarında sürekli ‘beyaz liste’ den bahsedilmiş ise de beyaz listenin yasal dayanağının ne olduğuna yer verilmediği, daha doğrusu verilemediği, zira bu şekilde bir beyaz liste uygulamasının hiçbir yasal dayanağı bulunmadığı, davalı …’in beyaz listeden bahsetmekle aslında danışmanı olduğu firma ve konsey üyesi firmalar lehine konsey üyesi olmayan firmaların aleyhine davrandığı, bunun ise ‘bizden olanlar beyaz listede bizden olmayanlar ise kara listededir’ gibi bir mantığa neden olmakta olduğu, ki bu durumun da haksız rekabete yol açacak olduğu, şayet beyaz liste gibi bir uygulama var ise firmaların sanayi sicil belgesi aldıkları anda bu konudan haberdar edilmeleri gerektiği, ancak davalıların yasal dayanağı olmayan bir durum yaratarak kendileri ve üyeleri menfaatine üye olmayan firmalar hakkında ihbar ve karalama kampanyaları yürütmekte olduğu, bunun ise kabul edilemez nitelikte olduğu, bu sebeple yerel mahkeme kararında konseyin beyanlar yönünden sorumluluğunu gerektirir hususun tespit edilemediği gerekçesinin de kabul edilemeyeceği, manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, etkilerinin giderilmesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davalı gerçek şahsın diğer davalı … (….)’nin Başkanı olduğu, sözkonusu konseyin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı mevzuatı uyarınca kurulduğu ve tüzel kişiliğe haiz olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının davaya dayanak yaptığı beyanlar incelendiğinde; sözkonusu açıklamaların davacıyı doğrudan hedef alan ya da davacı ile bağ kurulmasını sağlayacak nitelikte beyanlar olmadığı, davalı …’in sözkonusu konsey başkanı sıfatıyla tüketicilere birtakım açıklamalarda bulunmasının görevinin gereği olduğu ve davacıya yönelik haksız rekabet teşkil edecek bir eylemin sözkonusu olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/398 Esas ve 2018/536 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcının peşin alınan 1.271,84 TL’den mahsubu ile bakiye 1.212,54 TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27.10.2021