Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/645 E. 2021/954 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/645
KARAR NO : 2021/954
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/09/2016 (Dava) – 28/05/2018 (Karar)
NUMARASI : 2016/1162 Esas – 2018/633 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 13/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2021

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2018 tarihli, 2016/1162 Esas ve 2018/633 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili, … plaka sayılı aracın 17.12.2008 günü şehir içinde dikkatsizce ve hızlı bir şekilde seyir halinde iken iş çıkışında yol kenarında araç beklemekte olan müvekkiline dikiz aynası ile çarpması ve yere düşürmesi neticesinde yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, davadışı işleten …’ un oğlu olan sürücü …’ un asli ve tam kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketinin de aracın Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğunu, kazada yaya olan müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, kaza sonrasında … Üniversitesi Hastanesi’nden alınan Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Sağlık Kurulu raporunda müvekkilinin vücut fonksiyon kaybı oranının %22,2 olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şikayetçi olmadığından savcılıkça takipsizlik kararı verildiğini, alacak miktarı aktüerya uzmanı tarafından yapılacak hesaplama sonrası belirleneceği için davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, dava öncesinde sigortaya başvurularından sonuç alınamadığını, 28.04.2016’da davalının temerrüdünün gerçekleştiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000-TL tutarındaki maddi tazminatın olay tarihindeki sigorta limiti aşılmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekilinin 08.02.2018 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 62.393,20-TL’ye yükselttikleri anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekili, … plakalı aracın ZMMS poliçesi ile müvekkili şirkete sigortalı bulunduğunu, aracın dava konusu olayda kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere olayda tarafların kusur oranı ile davacının müterafik kusurunun değerlendirilmesini talep ettiklerini, davacı meydana gelen zararın artmasına kendi kusurlu fiilleriyle sebep olduğu takdirde hesaplanacak tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasının gerekli olduğunu, sigortalı araç normal seyir halindeyken davacının aniden yola fırladığını ve kazaya sebebiyet verdiğini, kusur durumlarının tespiti için dosyanın bu hususta uzman bilirkişiye sevk edilmesini talep ettiklerini, kaza ile maluliyet arasındaki illiyet bağı açısından dosyanın ATK 3.İhtisas Dairesine sevkini istediklerini, kusur durumu ve maluliyet belirlendiğinde dosyanın hesaplama amacıyla aktüer bilirkişiye verilmesini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 17.12.2018 tarihinde davacının arkadaşı ile birlikte yol kenarında beklediği sırada davalı sigortalısına ait aracı kullanan …’un sağ dikiz aynası ile davacının sol koluna çarptığı ve sağ ön tekerleği ile davacının sol ayağının üzerinden geçtiği, meydana gelen olayda bilirkişi raporunda açıklanan gerekçelerle davalı sigortalısına ait araç sürücüsü …’un %100 oranında kusurlu olduğu, davacının sürekli iş göremezlik oranının %22,2 olduğu, davacının yaralanması nedeniyle talep edebileceği sürekli iş göremezlik tazminatının maluliyet oranı nazara alındığında 62.393,20-TL olduğu, tazminat miktarının poliçe limiti içerisinde kaldığı ve kazanın poliçe süresi içerisinde gerçekleştiği, davalı sigorta şirketinin sigorta poliçesi ve KTK’ nın 91.maddesi gereğince tazminatlardan sorumlu olduğu, bilirkişi raporunun Yargıtay yerleşik uygulamalarına uygun olarak düzenlendiği ve hüküm kurmaya yeterli olduğu, davalı sigorta şirketine 28.04.2016 tarihinde başvuru yapıldığı, davalının buna göre 8 gün sonrası olan 07.05.2016 tarihinde temerrüde düştüğü, davacının 11.05.2016′ dan itibaren faiz talebinde bulunduğu anlaşılmakla, faiz başlangıcı yönünden taleple bağlı kalınarak ve sonuç olarak; DAVACI TARAFINDAN DAVALI ALEYHİNE AÇILAN TAZMİNAT DAVASININ KABULÜNE; 62.393,20-TL’ nin 11.05.2016 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN, “…İtirazları dikkate alınmadan, yalnızca davacı tarafça sunulan maluliyet raporuna göre hesaplama yapıldığı, mahkemece maluliyet değerlendirmesi yapılmadığı, davacının kaza öncesi herhangi bir rahatsızlığı bulunup bulunmadığı, var ise bunun hali hazırdaki maluliyet oranına etkisinin değerlendirilmesi gerektiği, kaza ile illiyeti bulunan maluliyet oranının tespiti için dosyanın maluliyet oranlarının tespiti hususunda tek yetkili yer olarak Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne gönderilmesinin gerektiği, kusura yönelik de itiraz ettikleri halde dikkate alınmadığı, dilekçe ekinde sundukları kusur raporunun müvekkilinin başvurusu sonucunda alınmış olup rapora göre müvekkiline sigortalı aracın kusurunun bulunmadığı, Yargıtay kararlarına göre de kusur raporlarının uzman bilirkişi kurullarından alınması gerektiği, sigortalı araç sürücüsünün kazayı önlemek için elinden geleni yaptığı, kendisine atfedilen kusur oranının kabulünün mümkün olmadığı” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının anlaşılması açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01/06/2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta da … Hastanesi’nden alınan ve kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak hazırlanan rapora göre hüküm tesis edildiği anlaşılmakla, dosya içerisinde mevcut davalı sigorta şirketinin maluliyete dair kendisince yaptırılan eksper araştırması sonucunda dahi … Hastanesi raporunun ve belirlenen maluliyet oranının doğru ve rasyonel kabul edilebileceğinin belirtilmiş olduğu da dikkate alındığında, dosyada maluliyete dair bir çelişki de bulunmadığı, hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya elverişli ve uygun olduğu görüldüğünden, bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir (Bu hususta bknz. Yargıtay 4. HD 2021/9683 E.- 2021/2135 K).
Yine, davalı sigorta şirketi tarafından sunulan istinaf dilekçesi ekinde kusur mütalaası da bulunmakla birlikte, dosya kapsamında yapılan değerlendirmede; olay yeri inceleme tutanağında fren izinin bulunmadığının saptanmasına, soruşturma aşamasında dinlenen tanık beyanına ve tüm dosya kapsamına göre mahkemece alınan kusur raporunun oluşa uygun olduğu anlaşılmakla, mahkemece delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığından, bu yöndeki istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/1162 Esas – 2018/633 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 4.262,08 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.066,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.196,08 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 13/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.