Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/637 E. 2021/1015 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/637
KARAR NO : 2021/1015

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2018
NUMARASI : 2016/729 Esas, 2018/563 Karar
DAVA : Makine Kırılma Poliçesinden Kaynaklanan Rücuen Tazminat
KARAR TARİHİ : 21/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/10/2021

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/05/2018 tarihli, 2016/729 Esas ve 2018/563 Karar sayılı kararının dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesi süresi içinde usulünce verilmiş olmakla; dosyadaki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin, sigortalısı olan …’nin Çiğli’deki fabrikasında 08/07/2015 tarihinde davalının imalatçı-tedarikçi-montajcısı olduğu 2.25 ton kapasiteli gezer köprülü vincin kancasının yerinden çıkıp üzerine düşmesi sonucu “…” marka film sarma makinesinde ve bazı ekipmanlarında maddi zarar oluştuğunu, yapılan tespit ve alınan ekspertiz raporu ile zarara neden olan kancanın yerinden çıkarak düşmesinin sebebinin “davalının montaj hatası olduğunun” belirlendiğini, bu durumun davalının kendi ekipleri tarafından yapılan servis raporu ile de sabit olduğunu, hasarın tespitinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/159 D.İş sayılı dosyasında yapıldığını, müvekkilinin, sigortalısına zarar miktarı olan 169.526,95-TL’yi 04/11/2015 tarihinde ödeyerek onun hakkında halef olduğunu belirterek, 169.526,95-TL’nin 04/11/2015 ödeme tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacının TTK’nın 1472. maddesi gereğince sigortalının halefi olmadığını, halefiyet hakkı kazanmadığını ve dava hakkının bulunmadığını, davaya konu olayın 08/07/2015 tarihinde saat:14.00 civarında gerçekleştiğini, davacının M-60367477-0-0 poliçe numaralı Makine Kırılması Sigorta Poliçesinin düzenleme tarihinin 08/07/2015 olduğunu, poliçenin düzenleme saatinin ve acentenin hazırladığı poliçenin davacı şirketçe onaylandığı ve geçerli olduğu zamanın davacının resmi ve değiştirilemez kayıtlarından bilirkişi incelemesi suretiyle belirleneceğini, davacının ilk ekspertiz tarihinin 08/07/2015 ve poliçeye göre peşinatın ödeneceği tarihin 08/07/2015 olduğunu, sigortalının önceki poliçe süresi dolduğu halde ya da geçerli bir poliçe bulunmadığı halde o güne kadar yapılmamış olan yeni makine kırılması poliçesinin 08/07/2015 tarihinde kazanın gerçekleşmesinden sonraki saatlerde düzenleme saati içermeyecek şekilde hazırlandığını, buna göre davacının sorumluluğu başlamadan rizikonun meydana geldiğini ve davacı tarafından ödenmemesi gereken sigorta tazminatının ödendiğini, bu bakımdan davacının sigorta tazminatı sorumluluğunun doğmadığını, ayrıca sigorta tazminatı bedeli ödendiği ileri sürülen sarma silindirinin demirbaş listesinde yer almadığını, dolayısıyla poliçeye göre bunun teminat kapsamında kalmadığını, ortada olduğunu, poliçe şartlarına aykırı uygulama yapıldığını, davacı tarafça düzenlettirilen ekspertiz raporunda hasarlandığı ileri sürülen makinenin imal tarihinin, yaşının ve satın alma tarihinin boş bırakılarak yazılmadığını, 15 yaş üzeri makinelerin teminat harici olduğunu, müvekkiline sigortalı tarafından usulüne uygun olarak süresi içinde bir ayıp ihbarının yapılmadığını, davaya dayanak yapılan ve müvekkili ekipleri tarafından düzenlendiği ileri sürülen servis raporunun gerçek dışı olduğunu, sunulan 09/07/2015 tarihli “taraflar arası tutanak” olarak tanımlanan adi yazılı kağıt altında tarafların imzalarının bulunmadığını, böyle bir belgenin düzenlenmediğini, davacının sigortalısının İş Yasası’na göre zorunlu olarak raylı sistem tavan vinci operatörlük belgesine sahip ehil bir personeli tarafından kullanılmamış olan vinçten kaynaklandığı ileri sürülen hasardan dolayı müvekkilinin sorumluğunun bulunmadığını, ayrıca imal tarihine göre yıpranma bedeli düşülmeden ödeme yapıldığını, hurda bedelinin dahi dava konusu istekten mahsup edilmediğini, ödeme tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini, ticari faiz isteğinin de yasal dayanağının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Toplanan ve sunulan deliller, taraf vekillerinin karşılıklı yazılı ve sözlü beyanları, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriği göz önüne alındığında; davalı üretici ile dava dışı sigortalı şirket arasında 19/11/2014 tarihli sözleşmenin imzalandığı, bu sözleşme ile davalının “2 x 25 ton’luk çift kiriş arabalı gezer köprülü vincin imal, otomasyon, aksesuarlarının imali, nakliyesi, montajı ve devreye alınması” işini yüklendiği, bu taraflar arasında eser sözleşmesinin bulunduğu, işin garanti süresinin 2 yıl olduğu, kurulumun, montaj ve devreye alınmasını işleminin 13/04/2015 tarihinde tamamlandığı, dava konusu olayın ise 08/07/2015 tarihinde garanti süresi içerisinde gerçekleştiği, eserin bedelinin dava dışı sigortalı tarafından davalıya ödendiği, olay günü vincin kancasının yerinden çıktığı, dava dışı sigortalı şirketin müşteri temsilcisi ile davalının servis yetkilisi tarafından 08/07/2015 tarihinde düzenlenen ve imzalanan servis raporunda “yerinden çıkan kancanın gagasının ve somununun proje imalat ölçülerine uygun ve hatasız olduğunun, arızanın sistemin tesliminden sonra sahada yapılan kanca gagası değişiminin hatalı yapılmasından kaynaklandığı” şeklinde tespite varıldığı, bu işlemin kim tarafından yapıldığının belli olmadığı, buna ilişkin bir tutanak da bulunmadığı, her ne kadar vinci kullanan kişinin yeterli düzeyde belgesi yok ise de bilirkişi raporunda da belirlendiği şekilde bu kişinin dava konusu olaya sebebiyet vermediği, zarar gördüğü ileri sürülen kontak rulonun kullanılmasının sakıncalı olduğu yönünde yapılmış bir test raporunun veya teknik servis raporunun da bulunmadığı, yapılan keşifte hasar gördüğü ileri sürülen vincin kancası ve film sarma ünitesinde herhangi bir hasar belirtisine rastlanmadığı, kullanılmasında sakınca olduğuna ilişkin herhangi bir tespit ya da tutanak bulunmayan dava konusu ünitenin muhtemelen tedbir amaçlı olarak kullanılmadığı kanaatine varıldığı, zararın ve zarara sebebiyet veren olayı gerçekleştirenin davalı olduğu yönündeki ispat yükünün davacı tarafta olduğu ancak davacı tarafça davalının üretiminden ya da montajından kaynaklı bir sorunun varlığı ve zararın oluşunda davalının kusurlu ve sorumlu olduğu konusunda kanaat oluşturacak nitelikte delil sunulmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, gerek ekspertiz raporu gerek Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/159 değişik iş tespit dosyası, gerekse davalının bizzat tanzim ettiği montaj hatasını gösterir raporu ve dosya kapsamındaki bilirkişi raporunun dikkate alınmadan karar verildiğini, ,hükme esas alınan bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişinin görev sınırlarını aşarak kontak rulonun yapılabiliceğini beyan ettiğini, hasar onarımı olabileceği kabul edilse dahi 35.700 Euro tamir edeli çıkacağını, vinç kancasının davalı çalışanı tarafından değiştirildiğine dair yazılı belgenin dosyada bulunmasına gerek bulunmadığını, kazanın vincin iki yıllık garanti süresi içinde meydana geldiğini, ispat yükünün davalıda bulunduğunu, mahkemece sigortalı ile davalı şirketin yazışmaların celbedilmediğini, kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini bildirerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, makine kırılması poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK’nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. HMK’nın 281.maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkemece, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için mahkemenin, gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır. Bu bağlamda hâkim, bilirkişi raporunu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemez.
Somut olayda uyuşmazlığın çözümünün, özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği ve bilirkişinin görüşünün alınmasının gerekli olduğu açıktır.
İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan 26/03/2018 tarihli bilirkişi raporu ile tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu arasında çelişki mevcuttur.
Hal böyle olunca mahkemece, dosyanın iki makine mühendisi (vinç konusunda uzman), bir sigorta hesap uzmanından oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, dava konusu uyuşmazlık hakkında taraf vekillerinin iddia ve savunmaları ile bilirkişi raporlarına karşı itirazları ve dava konusu olayla ilgili daha önce yaptırılan tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu da ayrıntılı olarak incelenmek sureti ile, davalının, dava konusu makine kırılması poliçesine konu zarardan kaynaklanan sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise miktarı hususunun net olarak tespit edilmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan bu durum karşısında; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın. 353/(1)-a-6. maddeleri gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/05/2018 tarihli, 2016/729 Esas ve 2018/563 Karar sayılı hükmünün, dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK’nın 353/(1)-a-6. Maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA;
4-İstinaf yoluna başvuran taraftan başlangıçta alınan 35,90 TL istinaf maktu karar harcının ve istek halinde kendilerine İADESİNE, iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
5-İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
6-İstinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
7-Kararın temyize tabi olmaması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 21/10/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.