Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/630 E. 2021/988 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/630
KARAR NO : 2021/988

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03.12.2015 (Dava) – 15/05/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/1364 Esas – 2018/473 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ : 20/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2021

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2018 tarihli, 2015/1364 Esas ve 2018/473 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA; Davacı vekili, davalı … Sigorta AŞ tarafından Zorunlu Trafik Sigortası ile sigortalı bulunan … plakalı aracın, müvekkilinin maliki olduğu … plakalı araca 08.11.2015 tarihinde sağ yanından çarptığını, müvekkiline ait araçta yüksek maddi hasar meydana geldiğini, taraflar arasında tanzim edilen kaza tespit tutanağında müvekkilinin meydana gelen kazada sorumluluğunun bulunmadığının belirtildiğini, araçtaki hasar miktarının tespiti için İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/163 D.İş sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda; araçtaki hasarın 24.000-TL olduğu, onarım için gereken miktarın aracın piyasa rayiç emsal bedeline yaklaştığından tamirinin ekonomik olmadığı ve aracın sovtaj değerinin 12.000-TL olduğunun belirlendiğini, davalı sigorta şirketinin gerçek zararı tazmin etmekle yükümlü olduğunu belirterek, hasar bedeli likit alacak olarak kabul edilmediğinden ve yargılamayı gerektirdiğinden fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere şimdilik 10.000-TL tazminatın davalı sigorta şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, tespit dosyasında yapılan 475-TL gider ve 300-TL vekalet ücretinin yargılama giderlerine dahil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde sigortalı olduğunu, kabul anlamında olmamakla birlikte poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında olmak üzere araç başına maddi zararlarda 29.000-TL ile sınırlı olduğunu, davacı tarafça müvekkili şirkete dava açılmadan evvel usulüne uygun yapılmış bir ihbar bulunmadığını, talep edilen miktarın fahiş ve gerçek zararı yansıtmaktan uzak olduğunu, davacı yanın kazadan sonra tek taraflı yaptırmış olduğu tespitte belirtilen rakamların hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını, araç üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak değişmesi gereken tüm parçaların gerçekten değişip değişmemesi gerektiğinin, söz konusu hasarların meydana gelen kaza ile illiyetinin olup olmadığının tespitinin gerektiğini, davaya konu aracın toplam 6 ayrı hasar kaydının bulunduğunu, değer kaybının tespitinde davacıya ait araca ilişkin tramer kayıtları ve uygulamada geçerli hale dönüşmüş matematiksel formül, katsayı ve oranların dikkate alınması gerektiğini, davacı yanın avans faiz isteminin de yerinde olmadığını, taraflar arasında ticari bir ilişki olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Dosyaya toplanan deliller ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; 08/11/2015 tarihinde … ve … plakalı araçlar arasında trafik kazasının meydana geldiği, kaza sonucu davacının … plakalı aracında yüksek maddi hasar meydana geldiğinden bahisle karşı … plakalı aracın trafik sigorta poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketi aleyhine şimdilik 10.000,00 TL’nin tazminine yönelik işbu davanın açıldığı, alınan 04/04/2017 tarihli bilirkişi raporu ve 05/09/2017 tarihli ek raporlarında; olay yerindeki orta refüjün yüksekliğinin 22 cm olduğu, aracın yerden yüksekliği dikkate alındığında araçta şanzımanın ve motorda bulunan parçaların zarar görmesinin mümkün olmadığı, aynı hasarın 09/02/2016 tarihinde de meydana geldiğinin SBM(Sigorta Bilgi Merkezi) kayıtları ve eksper raporundan anlaşıldığının bildirildiği, itirazlar üzerine alınan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin raporunda da olay yerinde her iki araçtaki hasar durumunu gösterir fotoğrafların bulunmadığı, dolayısıyla refüje çarpma ile ilgili herhangi bir belge bulunmadığı, refüj yüksekliği ve hasar durumuna göre hasarın kaza ile uyumlu olmadığının bildirildiği, alınan raporlarla davaya konu araçtaki hasarların davaya konu kazayla uyumlu olmadığının tespit edildiği, bu nedenle tüm dosya kapsamı ile SÜBUT BULMAYAN DAVANIN REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Kaza mahallinde ve araç üzerinde keşif incelemesi yapılmadığı, dolayısıyla ne bordür taşının yüksekliği ne de müvekkiline ait aracın yüksekliği ölçülmeden afaki değerlendirmeler içeren denetime elverişsiz rapora itiraz ettikleri, itirazları doğrultusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alındığı, ancak Adli Tıp Kurumu raporunun da ilk raporun tekrarı niteliğinde olduğu, bordür taşının yüksekliği ve araç yüksekliğine atıfta bulunarak hasarın uyumsuz olduğu yönünde rapor tanzim edildiği, raporlara karşı itirazlarda bulunduysalar da işbu raporlara göre hüküm kurulduğu, ancak hükme esas alınan raporların tamamen hatalı ve denetime elverişsiz olduğu, kabulünün mümkün olmadığı, mahkeme tarafından itirazları yok sayılarak eksik incelemeye göre hüküm kurulduğu, ayrıca araç sürücüsünün de dinlenmediği, tüm bu eksiklikler giderilerek akademisyen bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınmasının gerekmekte olduğu, kaldı ki; aynı yerel mahkemenin başkaca dosyasında aynı bilirkişinin aynı şekilde bordür taşının yüksekliğinin 22 cm olduğunu iddia ederek hasarın uyumsuzluğuna dair görüş belirttiği, ancak o dosyada mahkeme heyetiyle kaza mahallinde keşif yapıldığı ve raporda bahsedilen 22 cm’ lik bordür taşının keşif esnasında 37 cm olduğunun anlaşıldığı, bahsettikleri davaya ilişkin ilk rapor ve keşif tutanağı ve keşif sonrasında düzenlenen raporların dilekçe ekinde sunulduğu, aynı bilirkişinin yine işbu dosyada da keşif dahi yapılmamış olmasına rağmen hem araç yüksekliğini hem de bordür taşını ölçmeden afaki beyanlarla dosyanın hasar uyumsuzluğu nedeniyle reddine sebep olduğu, mahkemenin de işbu durumun benzeri daha önce yaşanmış olmasına rağmen keşif taleplerini reddederek davanın reddine karar vermiş olmasının hatalı ve hakkaniyete aykırı olduğu, hasar uyumsuzluğunun tek nedeni araç yüksekliği ve bordür taşının yüksekliği olarak görülmesine rağmen bunların yüksekliğinin mahkemece keşif yapılarak tespit edilmediği, eksik incelemeye göre hüküm kurulduğu, bordür taşının yüksekliği 22 cm dahi çıksa bu hasarın uyumsuzluğuna veya davanın reddine gerekçe olamayacağı, zira; kaza anında ne şekilde, ne kadar süre fren yapıldığı, aracın yük durumunun ne olduğu konuları bilinmeden ya da araçta herhangi bir değişiklikle aracın yükseltilip alçaltıldığı bilinmeden bu kazada bu hasar oluşmaz demenin mümkün olmadığı, ayrıca kazanın oluşuna ilişkin araç sürücüsünün bevanlarının da alınmasının gerekli olduğu, Yargıtayın yerleşik güncel içtihatlarının da hasarın belirtilen sekilde ve yerde meydana gelmediğinin ispat yükünün davalı sigorta şirketinde olduğu yönünde olduğu, bu nedenle rizikonun teminat kapsamında kabul edilmesi gerektiği, davalının dava açılışından bu yana kazanın belirtilen şekilde olmadığına dair bir delili ve ya ispatı değil, böyle bir iddiasının dahi bulunmadığı, alınan raporları kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte, rapora göre kazayla hasar uyum göstermese bile bu durumun sigorta şirketinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, trafik kazası nedeniyle araçtaki maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde; yerel mahkemece kaza yerinde herhangi bir keşif yapılmadığı, araç üzerinde keşif yapıldığı, makine mühendisi bilirkişiden alınan raporun davacı aracı üzerinde keşif yapıldıktan sonra düzenlenmiş olduğu, içeriğinde davacı aracında meydana gelen birtakım hasarlardan (sağ ön ve arka kapıdan darbe aldığı gibi) bahsedildiği anlaşılmaktadır. Raporda kaza yerindeki refüjün yüksekliğinin 22 cm olduğu ve aracın yerden yüksekliği dikkate alındığında şanzımanının ve motorda bulunan parçaların zarar görmesinin mümkün olmadığının, tramer kayıtlarına göre aynı hasarın 09.02.2016 tarihinde de meydana geldiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır. Davacı aracı üzerinde davadan önce mahkemece yapılan tespitin tarihinin ise 06.11.2015 olduğu görülmektedir. Davacı vekilinin itirazları üzerine aynı bilirkişiden alınan ek raporda da araç yüklü ise ön tarafının daha yukarıya kalkacağı ve davacı tarafın iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilerek, orta refüjün de 22 cm olmasına göre ve dosyadaki resimlerde şanzıman kolunun hasar görmemesi, aks kolu, rot başları, salıncak kolları, jant ve lastiğin bağlı aksamlarının hasar görmediği gibi değiştirildiğine dair de ibareye rastlanılamaması ve şanzıman alt kapağının sağlam olmasına göre şanzıman ve motorda bulunan parçaların zarar görmesinin teknik olarak mümkün olmadığı, kaza ile hasarın uyumlu olmadığı yönünde görüş bildirildiği, davacı taraf itirazı üzerine alınan ATK raporunda da her iki araçtaki hasar durumunu gösterir olay yeri fotoğrafları olmadığından incelenemediği belirtildikten sonra, mevcut dosya kapsamına göre refüje çarpma ile ilgili herhangi bir belge bulunmadığı, refüj yüksekliği ile hasar durumu dikkate alındığında kaza ile araçtaki hasarın uyumlu olmadığı yönünde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili, somut olaydaki kazada refüj yüksekliğinin 22 cm olmadığını, kaza yerinde keşif yapılmadan bu şekilde bir kabulle karar verilemeyeceğini, refüj yüksekliğinin farklı çıktığı örnekler olduğunu belirterek, buna dair birtakım belgeleri de sunmak suretiyle istinaf isteminde bulunmuştur. Dosyada alınan ATK raporunda da ilk bilirkişinin refüj yüksekliğini 22 cm. olarak kabulüne göre sonuca varıldığı görülmekle, mahkemece yapılan araştırmaların karar vermek için yeterli olmadığı, davacı vekilinin itirazlarının somut verilerle karşılanmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle, mahkemece farklı bir makine mühendisi bilirkişi refakatinde kaza yerinde keşif yapılarak, kazanın meydana geldiği yerdeki refüj yüksekliğinin ihtilafa mahal bırakılmaksızın tespiti ile davalı vekilinin tüm itirazlarını da karşılayacak şekilde yeniden bilirkişi raporu alınması, kaza tutanağında belirtilen hususlar da dikkate alınarak, kaza bakımından şanzıman ve motor aksamında refüje çarpmaya bağlı hasar olup olmayacağının belirlenmesi, refüje çarpma hususunun dışında da kaza sonucu araçta meydana gelebilecek hasarın tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmediğinden HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kararın kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1364 Esas ve 2018/473 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 20/10/2021