Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/568 E. 2021/904 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/568
KARAR NO : 2021/904

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2018
NUMARASI : 2017/84 Esas – 2018/123 Karar
DAVA : Markaya Tecavüzden Kaynaklanan Tazminat
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/10/2021

İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 11/07/2018 tarihli, 2017/84 esas ve 2018/123 karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; karşı yanla franchise sözleşmesini yaptıklarını, denetimlere rağmen eksiklerin yerine getirilmediğini ve ödemelerin yapılmadığını belirterek, 19/08/2015’de davalının da feshi kabul etmesi nedeniyle, 26/05/2015’de 2015/39 D.iş dosyada tespit ettikleri tecavüzlü durum nedeniyle, sözleşmeden kaynaklanan kayıpları ve alacaklarının şimdilik 10.000,00 TL’ lik kısmının ticari faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle ticari dava olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, şartlara uygun bina arayışı nedeniyle aksama olduğunu, bir sözleşme olduğunu kabul ettiklerini, ancak yeni bir sözleşme imzalanmadığını, sözlü olarak kendilerine daha önce Karşıyaka’daki okul için imzalanan sözleşme için Bostanlıdaki yeni binada da geçerli olacağının söylendiğini, ödemelerinin dekontlarının bulunduğunu, davacının sunduğu sözleşmedeki imzanın davalı …’ya ait olmadığını, karşı tarafın sözleşme koşullarına uymadığını ve sözleşmeyi karşılıklı fesih ettiklerini ve markaları kaldırdıklarını belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR :
“….Dava, marka ihlali nedeniyle tazminat davasıdır. Türk Patent ve Marka Kurumunda kayıtlı “….” markası 41 ve 43. sınıfta kayıtlıdır. Keza, “….” ibareli 2011/16546 nolu marka davacı adına kayıtlı ve geçerlidir. Davacı aralarındaki marka lisans ve franchise sözleşmesinin davalı tarafından ihlal edildiğini, bu konuda davalıya tutanak tutarak uyarıda bulunduklarını, eksikliklerin giderilmediğini belirterek, 19/08/2015 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiklerini, bu nedenle fazla hakları saklı sözleşmeden doğan alacaklarının ticari faiziyle şimdilik 10.000 TL’sinin tahsilini istemiş ise de, yanlar arasında geçerli bir marka, lisans ve franchise sözleşmesi bulunduğu kanıtlanamamıştır. Sunulan fotokopi sözleşmenin geçerli olduğu ileri sürüldüyse de, ıslak imzalı gerçek belge sunulamamıştır. Bu durumda taraflar arasında yazılı, şartları açıkça belli sözleşme bulunduğunu kabul etmek mümkün değildir. Buna bağlı olarak sözleşmeden doğan alacak konusunda da bir karar kurulamayacaktır. Davacı yan iki tarafın imzasını taşıyan bir sözleşme fotokopisi sunmuştur. Ancak davalı sözleşmeyi kabul etmemiş, imzayı inkar etmiştir. Kural olarak, ticaret şirketleri veya tacirler yaptıkları her işlemi kayıtlarına geçirmek, ticari ve mali değeri olan belgeleri yasaya uygun olarak düzenleyip, saklamak ile yükümlüdür. Fotokopi üzerinden yapılan imza araştırması ise kural olarak hükme esas alınamayacaktır. Her ne kadar bu yönde bir teknik görüş varsa da, asıl olan ıslak imzalı sözleşmenin varlığının kanıtlanmasıdır. Fotokopi üzerinden yapılan inceleme ile kesin bir yargıya varılamayacaktır.
Ancak taraflar arasında markanın bedeli karşılığında kullanımı mahiyetinde bir sözlü anlaşma bulunduğunu kabul etmek gereklidir. Nitekim, taraf davranışları, dilekçelerindeki beyanlar, tespit ve bilirkişi raporundaki bulgular bu çıkarımı gerektirmektedir.
Bununla birlikte davalının işlettiği ana okulunda “….” markasını kullandığı tartışmasızdır. Nitekim 16/02/2015 tarihinde marka sahibinin eksiklerle ilgili bir tutanak düzenlediği, akabinde 2015/39 D.iş tespit dosyası ile davalının kullanımını kanıtladığı anlaşılmıştır. 19/06/2015 tarihli marka uzman raporuna göre, davalı tarafından marka aynen kullanılmaktadır. Oysa, 16/02/2015 tarihli tutanaktan ve burada belirtilen mehilden sonra artık sözleşme fiilen feshedilmiş, buna rağmen kullanım sürmüştür. Gerçekten de bu kez 19/08/2015 tarihinde ihtarname çekilmiştir. Buna göre, taraflar arasında fiili olarak markanın kullanımına ilişkin sözleşme mevcutken, tespit tarihi itibariyle kullanım sürdüğü halde öncesinde fiilen feshedilmiştir. Marka sahibi markanın kullanımı konusunda yazılı veya sözlü olarak izin verebileceği gibi bu izni geri almaya da yetkilidir. Böyle olduğundan anılan tutanaktan sonra iznin geri alındığı, dolayısıyla devam eden kullanımının marka hakkına tecavüz oluşturduğu kabul edilmiştir. Buna karşılık yazılı sözleşmeye dayalı olarak hesap yapılmasının temeli bulunmamaktadır. Sözleşmenin geçerliliği yazılı kanıt sunularak kanıtlanamamıştır. Buna rağmen davacı marka sahibinin fiili ve izinsiz kullanım nedeniyle hak kaybına uğradığı tartışmasız olduğundan, dava tarihine kadar geçen dönem için TBK 50 ve 51. maddeler çerçevesinde, kadri maruf 5.000 TL olarak belirlenen tazminatı talep edebileceği anlaşıldığı” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının tek taraflı feshin gerçekleşmesine rağmen, marka kullanma eyleminin markaya tecavüz oluşturması nedeniyle takdiren 5.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren değişen oranlı ticari faiziyle birlikte tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin tazminat taleplerinin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece verilen 11.07.2018 tarih ve 2017/84 E., 2018/123 K. sayılı kararının lehlerine kabul edilen kısım hariç usule ve yasaya aykırı olduğundan kısmen ortadan kaldırılması gerektiğini, adli tıp uzmanı tarafından hazırlanan 27.03.2018 tarihli imza incelemesi raporuna beyanları ile mali müşavir ve marka vekili bilirkişileri tarafından hazırlanan 23.05.2018 tarihli rapora karşı beyan ve kısmi itirazlarını daha evvel 7.6.2018 tarihli dilekçe ile de sunduklarını, imzaların davalıya ait olduğu tespit edildiğini, bilirkişi tarafından hazırlanan 27.03.2018 tarihli raporda özetle davalının sözleşmelerde ve belgelerdeki imzalarının kendi arasında uygunluk ve benzerlik gösterdiğini, kaligrafik ve karakteristik özellikler bakımından uygunluk ve benzerlik gösterdiği tespit edildiğini, bu tespitlerin davalarının haklılığı ispatlar nitelikte olduğunu, 16.06.2014 tarihli sözleşme aslının davalıda olduğunu, davalının kötüniyetle bu delili dosyaya sunmadığını, bu sözleşmenin yazılı delil başlangıcı olduğunu, yazılı delil başlangıcının ek delilerle birlikte değerlendirildiğinde geçerli olacağını, 09.03.2010 ve 16.04.2014 tarihli sözleşmelerin taraflar arasında akdedildiğini ve geçerli sözleşmeler olduğunu, bunu davalının da cevap dilekçesinde kabul ettiğini, mahkeme dosyasında eksik sözleşme sayfalarını yeniden sunabileceklerini, müvekkili şirket yetkilileri tarafından tespit edilen sözleşmeye aykırı hususların davalıya bildirildiğini, her iki sözleşmede de ücretlerin, miktarların, ödeme şekli ve ödeme zamanlarının belirlendiğini, davalı ile müvekkili arasındaki sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinin daha evvel ilk derece mahkemesinin 2015/39 d.iş sayılı tespit dosyasından da belirlendiğini, davalı tarafından fesihten sonra da müvekkiline ait marka ve logonun kullanıldığının tespit edildiğini, ticari defterlerin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/870 esas sayılı dosyasına sunulduğunu, toplam 570.836-TL alacaklarının bulunduğunu, kararın kısmen ortadan kaldırılarak talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; marka hakkına tecavüz nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla ve sözleşme aslının dosya içeriğine sunulmamasına, fotokopi olarak sunulan sözleşmedeki imzanın davalı adına atfen atılmış sayılamayacağına, mahkemece takdir edilen tazminatın uygun bulunmasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun HMK nın 353/1/b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 11/07/2018 tarihli, 2017/84 esas ve 2018/123 karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302-(5) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 07/10/2021