Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/549 E. 2021/958 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/549
KARAR NO : 2021/958

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2018
NUMARASI : 2014/799 Esas, 2018/311 Karar
DAVA : REKABET YASAĞI İHLALİ NEDENİYLE CEZAİ ŞART
KARAR TARİHİ : 13/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2021

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/799 Esas – 2018/311 Karar sayılı kararının dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesi süresi içinde usulünce verilmiş olmakla; dosyadaki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler incelendi.
DAVA
Davacı vekili; müvekkili davacının … … … … Sokak 10 no’lu adreste bulunan fabrikasında 03.04.2007 tarihinden itibaren bilgi sistemleri uzmanı ve takım lideri olarak, 4.168,55-TL aylık brüt ücret ile çalışan davalının, 11.03.2013 tarihinde iş sözleşmesini feshettiğini, işten ayrıldığı 12.03.2013 tarihinden hemen sonra … … … … Sokak 16 no’lu adreste bulunan ve davacının rakibi olan … A.Ş.’nde işe girdiğini, taraflar arasında imzalanan 01.07.2010 tarihli İş Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile kararlaştırılan rekabet yasağı şartına ve hükmüne aykırı hareketi nedeni ile davacı şirketin zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek, son brüt ücretinin 6 katı tutarındaki 25.011,30-TL cezai şart ile 2.985,09-TL eğitim masrafının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı vekili; yaş şartı hariç 15 yıl ve 3600 gün prim ödeme şartının sağlanması nedeni ile, 1475 s. İş Yasası 14/1.5 md. hükmü uyarınca iş akdini, görev tanımında yer almayan özellikle muhasebesel işleri yapmak zorunda bırakılması, iş yükündeki artış, temmuz ayında terfi etmesine rağmen maaşında artış yapılmaması, şirket içi belirsizliklerin artması, şikayetlerine herhangi bir çözüm getirilmemesi gibi haklı nedenlerle fesheden davalı müvekkilinin, henüz emekli maaşı bağlanmamasından dolayı yaşamını idame ettirebilmesi, ailesini geçindirebilmesi için çalışmak zorunda olduğunu, 1 yıl boyunca çalışamamasının ekonomik mahvına yol açacağını, uzun yıllar yaşadığı ve iş hayatına atıldığı bölgede, kendi uzmanlık alanında faaliyet gösteren bir şirkette işe başlamasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, buna ilişkin kısıtlayıcı rekabet yasağının hukuken geçersiz sayılacağını, 03.04.2007 tarihli iş akdinde rekabet yasağına ilişkin hüküm bulunmadığını, çalışmanın devamı sırasında dayatma ile imzalatılan 01.07.2010 tarihli iş sözleşmesinin geçerli olmadığını, sözleşmede yer alan rekabet yasağının Borçlar Yasası’nda öngörülen sınırlamalara aykırı olduğunu, bilgisayar programcısı olan ve teknik eleman vasfında çalışan davalının, davacı şirkette kimsenin bilmediği üretim sırlarına vakıf olmasının mümkün olmadığını, davacının zarara uğrama ihtimalinin bulunmadığını, cezai şart miktarının fahiş, faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; “…TBK.’nun 445.madde hükmünde: Rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı; hâkimin, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabileceği belirlenmiştir. Burada hakime aşırı nitelikteki rekabet yasağının kapsamını veya süresini sınırlama yetkisi verilmiştir. Ne var ki, bu sınırlamanın ön şartı işverenin üstlenmiş olduğu bir karşı edimin bulunmasıdır. Oysa, olayda, ceza şartı öngörülen sözleşmede sadece davalı işçi aleyhine cezai şart konulmuş, davacı işveren aleyhine cezai şart ya da karşı bir edim ihdas edilmemiştir. Bunun doğal sonucu olarak, TBK.’nun 420/1.madde hükmü uyarınca cezai şart geçersiz sayıldığı ..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; olayda ceza şartı öngörülen sözleşmede sadece davalı işçi aleyhine cezai şart konulduğunu, davacı işveren aleyhine cezai şart ya da karşı bir edim ihdas edilmediğini, bunun doğal sonucu olarak, TBK’nun 420/1. madde hükmü uyarınca cezai şartın geçersiz sayıldığını, bu itibarla, aşırı nitelikteki davalı aleyhine olan rekabet yasağının kapsamı veya süresi bakımından sınırlaması cihetine gidilmediğini, cezai şartın geçersiz sayıldığını ve bu kararın hatalı haksız ve hukuka olduğunu, bilirkişi raporunda davacının rekabet yasağı taahhüdünü ihlal ettiği ve müvekkil şirketin (6) aylık brüt ücret tutarında cezai şart talep edebileceğinin kabul edilmesine rağmen, mahkemece davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Mahkemece, 6098 sayılı TBK’nın 420/1. maddesi uyarınca cezai şartın geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak dava konusu 01.07.2010 tarihli hizmet sözleşmesinin “Rekabet Yasağı ve Eğitim Masrafları” başlıklı 12. maddesindeki cezai şarta ilişkin düzenleme, hizmet sözleşmesine ilişkin olmayıp hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki 1 yıl için geçerli olan rekabet yasağı sözleşmesine ilişkindir. Her ne kadar dava konusu rekabet yasağı ve buna dayalı cezai şarta ilişkin sözleşme, taraflarca hizmet sözleşmesi içerisinde akdedilmişse de hizmet sözleşmesinin sona ermesiyle beraber hüküm ifade edeceği gözetilerek mahkemece, 6098 sayılı TBK’nın 445/2 maddesi uyarınca bir değerlendirme yapılıp hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. ( aynı yönde Yargıtay 11. HD, 2018/3000 E. – 2019/ 4468 K. Sayılı ilamı, )
Taraflar arasında imzalanan 01.07.2010 tarihli Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi’nde işçinin işe başlangıç tarihi 03.04.2007, brüt aylığı 3.132,15-TL olarak belirtilmiş, sözleşmenin 12. maddesi ile; çalışanın kendi isteği ile veya işverenin haklı ya da geçerli sebeple feshi ile iş akdinin sona ermesini müteakip 1 yıl süre ile kısmen dahi, işveren ile aynı sektörde faaliyette bulunan İzmir, İstanbul, Konya, Manisa, Kocaeli-İzmit, Gaziantep, Ankara ve Bursa İllerindeki bir rakip firmada çalışmamayı, aykırı davranması halinde ihtar ve ihbara gerek olmaksızın son brüt ücretinin 6 katı tutarında tazminat ödeme kabul ve taahhüdü düzenlenmiştir.
Davalı tarafından davacı şirkete keşide edilen İzmir 4. Noterliği’nin 11.03.2013 tarih 1713 y.s. ihtarnamesi ile iş sözleşmesinin 1475 s. Yasa’nın 14/1-5 md. gereğince feshedildiği bildirilmiştir.
Davacı şirkete ait sicil dosyasının celbi ile incelenmesinden şirketin amaç ve konusunun; matbaa ve baskı endüstrisinde kullanılan rotogravür silindirler ve fotopolymer klişe ile ilgili her tür ham ve mamul maddenin imalatı ve ticareti olduğu, dava dışı … A.Ş.’nin amaç ve konusunun matbaa ve baskı silindirleri imalat ve ticareti olduğu, bu itibarla her iki şirketin aynı organize sanayi bölgesi içerisinde ve aynı faaliyet alanında bulunduğu görülmüştür. Dava dışı … A.Ş. ile davalı arasında düzenlenen 25.03.2013 başlangıç tarihli 22.3.2013 tarihli sözleşme ile davalı “Bilgi İşlem Müdürü” olarak işe alındığı görülmüştür.
TBK.’nın 444/son maddesine göre; rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Somut olayda, davalının davacıda bilgi işleri uzmanı olarak çalıştığı, daha sonra girdiği firmada da bilgi işlem müdürü olduğu nazara alındığında davacı yönünden önemli bir zarara neden olma ihtimalinin var olduğu açıktır. Sözleşmede 1 yıllık sürenin TBK 445’de yer alan süreye uygun olduğu, davacının meşgul olduğu işin Türkiye’de birçok ilinde kurulu firmalar tarafından gerçekleştirildiği, her ne kadar önemli bölümü sözleşmede belirtilen iller olsa da TBK 445/2 uyarınca sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği, davalının davacı ile aynı şehirde ve aynı işkolunda faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmaya başlaması halinde öncelikle davacının bu şehirde korunması gerektiği, rekabet sözleşmesinin yazılı olarak yapılması sebebiyle geçerlilik şartının sağlandığı, sonuç olarak davalı tarafından rekabet yasağının ihlal edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davalı cezai şart tutarını ödemekle yükümlüdür.Ancak TBK.’nın 182/3. maddesi uyarınca hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir. Somut olayda tarafların ekonomik ve sosyal durumları, davalının yaptığı iş ve başka bir şirketle çalışmakla yarattığı zarar tehlikesi dikkate alındığında, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan 6 aylık brüt ücrete tekabül eden 25.011,36 TL ceza koşulu, Dairemizce aşırı görülmüş ve somut olayın özelliklerine göre 10.000,00 TL’ye indirilmesi uygun bulunmuştur.
Ayrıca Yargıtay 11. HD.’nin 06.11.2019 tarih ve 2018/5881 E.- 2019/6915 K. sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere, cezai şartta takdiri indirim yapıldığından, takdiri indirimle reddedilen cezai şart tutarı üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta da Dairemizce davanın kısmen kabulü nedeniyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş, son olarak davacı her kadar dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmuş ancak hangi tarihten itibaren talep ettiğini belirtmemiş ise de davalının davadan önce temerrüde düştüğü ispatlanamadığından dava tarihinden itibaren faize hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
A-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/799 esas – 2018/311 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davacı tarafın yatırmış olduğu 35,90 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yolu harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama gideri 30,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf eden yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
B-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkındaki kararla;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile 10.000,00 TL tazminatın davalıdan dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Sair yönlerden tazminat isteminin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10 TL harçtan peşin olarak alınan 426,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 256,15 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir yazılmasına,
4-Davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 426,95 TL ve başvurma harcı olarak yatırılan 25,20 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.100,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan AAÜT göre 4.080,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Yatırılan gider avansının varsa kullanılmayan kısmının, 6100 Sayılı Kanunun 333. Maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 13/10/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.