Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/529 E. 2021/1056 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/529
KARAR NO : 2021/1056

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2018
NUMARASI : 2017/13 Esas, 2018/5 Karar
DAVA : Tasarımcı Hakkı Nedeniyle Alacak
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2021
İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 25/01/2018 tarihli, 2017/13 Esas ve 2018/5 Karar sayılı kararının dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesi süresi içinde usulünce verilmiş olmakla; dosyadaki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler incelendi.
DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkette bir süre çalıştığını, tasarımını yaptığı ürünün davalı tarafından 2012/07273 nolu tescil ile davalı … adına kaydedildiğini, bu şirketin de başvurudan doğan haklarını … adlı diğer davalı şirkete devrettiğini belirtmiştir.
Anılan tasarımın müvekkili tarafından yapılması nedeniyle, müvekkilinin bedel hakkı bulunduğunu belirterek, davalıların tasarlanmış ürünü satışından elde ettikleri kazancın tespiti mümkün olmaması nedeniyle belirsiz alacak davası açtıklarını, fazla hakları saklı 1.000 TL tasarımcı bedelinin ödenmesini, ticari faiziyle talep etmiştir. Bedelin her iki davalıdan müşterek, müteselsilen tahsilini istemiştir.
CEVAP
Davalı vekili;her iki müvekkili hakkında ileri sürülen iddiaların yersiz olduğunu, çünkü, davacı kişinin tasarımcı olarak çalıştığı şirkete yükümlü olduğu görevi ifa ettiğini, nitekim, tasarım sicilinde tasarımcı olarak gösterildiğini, söz konusu tasarımın kullanılmadığını, üretim ve satışa dökülmediğini, dolayısıyla kazanç da elde edilmediğini, davanın kötü niyetle açıldığını savunmuştur.
Yasal zorunluluk nedeniyle tasarımcının sicilde kayıtlı bulunduğunu, ancak görev nedeniyle yapılmış bir tasarımdan dolayı bedel talep edilemeyeceğini savunmuştur. Davacının inşaat mühendisi olarak işe girdiğini, başlangıçta net 4.033 TL olan maaşının, ayrıldığında brüt 27.007 TL’ye ulaştığını, görevine mütenasip haklardan yararlandığını, davacının zaten tasarım işi yaptığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; “…Yenilik ve ayırt edicilik taşıyan ürün tasarımları, tasarım sahibine tekelci nitelikte hak ve yetkiler sağlamaktadır. Kural olarak, tasarımın sahibi tescil için başvuru yapan gerçek veya tüzel kişidir. Bununla birlikte, tasarım tescil başvuru ve belgelerinde mutlaka tasarımın sahibi olan gerçek veya tüzel kişiden, ayrıca tasarımı gerçekleştiren, tasarımcının da ismi gösterilmektedir. Hizmet ilişkisi altında üretilmiş olan tasarımlar konusunda hak sahipliği iş veren gerçek veya tüzel kişiye aittir. Nitekim, dava konusu olan bedellerin kaynaklandığı tasarımlar 21/11/2012 tarihinde başvurusu yapılarak yayınlanmış, tescillenmiştir. Tasarım sahibi …. A.Ş olarak gösterilmiş, tasarımcı da davacı … olarak gösterilmiştir. Bu durumda, davacının tasarımcı olduğu, tasarım dosyasından anlaşılmıştır. Yine, başvuru tarihi itibariyle tasarımların mali hak sahibi de ….. A.Ş’dir.
Bununla birlikte, 56 adet çoklu tuğla tasarımı 15/07/2013 tarihli devir ile diğer davalı …. AŞ’ye devredilmiştir. Devir sicile de kaydedilmiştir. Artık tasarımın sahibi … firmasıdır.
Hizmet sözleşmesi altında meydana getirilen tasarımın mali hak sahipliğinin iş veren olmasına karşılık, tasarımcının da bedel hakkı saklıdır. Bununla birlikte, tasarımcı salt söz konusu tasarımların üretilmesi konusunda işe alındığından bedel hakkı söz konusu olmayacaktır.
Bedel hakkının tasarımın tescili ile doğduğu ve tasarım sahibi bakımından yasal bir borç olduğu sabittir (SMK. m 73, 74).
Taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunduğu da gerek beyanları, gerekse iş yeri kayıtları, SGK kayıtları ile sabittir. Davacının mühendis olarak işe alındığı ve çalıştığı konusunda bir tartışma yoktur. Ancak, davacının sadece bu tasarımları çizmek için görevlendirildiğine ilişkin bir kanıta ulaşılamamıştır. Yazılı bir hizmet sözleşmesi sunulmadığından, mevcut kanıtlar çerçevesinde değerlendirme yapmak gereklidir. Davalının tasarımların tescilinden tekelci faydalar elde etmiş olması veya elde etmesinin muhtemel olması karşısında tasarımcının da makul bedel hakkı yasa ile teminat altına alınmıştır. Gerek EnTasKHK’nın, gerekse SMK’nın çalışan tasarımlarına ilişkin hükümleri aynı kapsamdadır. Sınai Mülkiyet Kanunu 10/01/2017’de yürürlüğe girmiş ve dava sonra açılmıştır.
Somut çekişmeye önceki mevzuatın mı yoksa SMK’nın mı uygulanacağının belirlenmesi bakımından kanunun yürürlük hükümlerine bakmak gereklidir. SMK geçici 1. maddesinde yürürlükle ilgili ayrımları yapmıştır. Öncelikle tescillenmiş sınai mülkiyet belgeleriyle ilgili hükümsüzlük davaları bakımından başvuru tarihi itibariyle yürürlükte olan mevzuatın uygulanacağı ön görülmüştür. Bu davanın konusu hükümsüzlük olmayıp, alacak davasıdır. Alacak bir sözleşmeden değil, yasadan kaynaklanmaktadır. Nitekim, işveren ile işçi arasında hizmet sözleşmesi karşılıklı borçlar doğurur; işçinin emek edası, iş verenin ücret borcu oluşur. Bununla birlikte taraflar arasında yazılı olmayan hizmet akdinin hükümleri arasında mühendis davacının üretebileceği tasarımlar için görevlendirme koşulu aktedilmemiştir. Dolayısıyla, davacı ile davalı … arasında hizmet ilişkisi sabittir. Bununla birlikte, tasarımcı -tasarım ısmarlayan iş ilişkisi yoktur. Tasarımcının yasadan doğan bedel hakkı konusunda sözleşme ile kısıtlama da yapılamaz. Böyle bir kısıtlamaya ilişkin yazılı kanıt da yoktur. EndTasKHK’nın 14. maddesine göre, iş bu dava bakımından tasarımcının bedel hakkı bulunduğu anlaşılmaktadır. SMK’nın hükümleri de aynı kapsamda olmakla birlikte, KHK’ya göre davanın yasal dayanağı kanıtlanmıştır.
Davacı tasarımcı bedel hakkı olarak fazla hakları saklı 1.000 TL’yi temerrütten başlayan ticari faiziyle istemiştir. Bununla birlikte tasarım tescillendiği halde tescilden sonra bir bedel davası açılmamış, talep edildiğine ilişkin yazılı bir ihtarname veya belge sunulmamıştır. Ancak, davacının 18/10/2011’de işe girerek 10/11/2015’de ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Birinci sorun, bedelin tayini, ki bu konu, tutar ve tarih bakımından belirsizlik içermektedir. İkinci sorun ise, yükümlülük konusundaki tespittir.
Tasarımcı bedel hakkı yasadan doğan bir hak olduğundan, kural olarak tescile bağlıdır. Diğer deyimle, başvurunun reddi halinde bedel hakkı da doğmamaktadır. Dolayısıyla, bedel hakkının tasarımın tescillendiği tarihte doğduğu kabul edilmelidir. Ancak, tasarımın tescil edildiği, 21/11/2012 tarih itibariyle davacının şirkette faal olduğu ve 6.731,30 TL maaş aldığı gelen kayıtlardan anlaşılmıştır.
Davacı bu davayı açarak, davalıları temerrüte düşürdüğüne göre, bu tarihten itibaren alacak için faiz işletilebileceğini kabul etmek gerekmiştir. Nitekim davacı dilekçesinde temerrütten itibaren ticari faiz istemektedir.
İşin teknik niteliği gözetilerek muhasip, mühendis ve sınai mülkiyet uzmanından kurul oluşturulmuş, rapor alınmış ve söz konusu tasarımların mahiyeti, davalıların kullanımı, tasarımların önemi, kaç adet olduğu üzerinde durulmuştur. Buna göre, teknik bilirkişi kurulu işin teknik yönüyle ilgili değerlendirmeleri yaparak, esas itibariyle tek tasarım başvurusuna konu edilen 56 çeşit tasarımın birbirinin versiyonu mahiyetinde küçük detaylarla birbirinden ayrılan tasarımlar olduğunu, satışta bulunan ürünlerle birebir çakışmasa bile, 6 ayrı tipte olduklarını belirtmişlerdir. Diğer deyimle, 56 çoklu tasarımın esasen özgün olarak 6 tip tasarımdan oluştuğu diğer 50 tasarımın küçük farklarla versiyonlar olduğu ve yenilik ayırt edicilik varlığı faraziyesiyle tescillendiği anlaşılmaktadır.
Tasarım sahibinin bu tasarımları küçük değişikliklerle üretime koymuş olması, savunmalarının aksine sonuca etkili bulunmamaktadır. Tescilin varlığı bedel hakkı için yeterlidir. Bilirkişiler rayiç bedel için son maaşı esas almışlarsa da, hakkın doğduğu tarih itibariyle geçerli olan maaşın nirengi olacağı kabul edilmelidir. Bu konu hukuki bir konu olduğundan bilirkişinin mütaalasına uyulmamıştır. Buna göre, 6 esas tasarım için makul bedelin bir maaş esasıyla toplam 40.387,80 TL olduğu sonucuna varılmıştır.
Tasarım tescili … tarafından başvurularak elde edilmiş ve bilahare … şirketine devredilmiştir. Ancak iki şirketin yönetici ve ortakları, sermaye yapısı aynı olup, davalının …’da işe başladığı, …’da da çalıştığı kayıtlarla sabittir. Halen tasarım … şirketi adına kayıtlıdır. Devir işlemi ile birlikte tescilli tasarım, bütün hak ve borçlarla (olası rehin, irtifak, haciz, vs.) yeni malike geçmektedir (EndTasKHK m. 39). Dolayısıyla … şirketi bedel borcunun yükümlüsüdür. Diğer davalı …’un tasarımla bir ilgisi kalmamıştır. Artık tasarım bakımından 3. kişidir. Dolayısıyla bedel yükümlülüğü de tasarıma bağlı bir bedel olduğundan …’a aittir. Buna göre, … bakımından davanın sabit olmadığı, …’un davalı husumeti bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davalı …’un da teknik rapordaki tespitlere göre bir başvuruya konu edilen çoklu 6 tasarım bakımından bedel yükümlüsü olduğu ….” gerekçesiyle fazla hakları saklı 1.000 TL tasarımcı bedel hakkının dava tarihinden işleyen değişen oranlı ticari faiziyle birlikte, davalı …’da alınarak, davacıya ödenmesine, davalı … … AŞ’ye karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının tasarım tescil belgesinde tasarımcı olarak yer almasının mevzuat hükümleri sebebi ile şekli bir hususun verine getirilmesinden ibaret olduğunu, davacının tasarıma dayalı herhangi bir talep hakkının söz konusu olmadığını, davacının işe girdiği ve dava konusu endüstriyel tasarımların yapıldığı tarihlerde şirkette inşaat mühendisi olarak çalıştığını ve tasarım işleri yaptığını, müvekkil şirketlerden … Tic, A.ş.’nin 2012 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ile malı tablolar ve ticari bilançosuna bakıldığında tasarım işlemlerinin yapıldığı tarihe kadar şirketin hiçbir ticari alım ve satımının mevcut olmadığı ve şirketin başkaca bir personel çalıştırmadığını, bu durumda davacının tasarım tarihi itibariyle yalnızca şirket merkezindeki ofiste tasarım çalışması yaptığını , şirketteki esas işinin de bu olduğunu gösterdiğini, dolayısı ile çizimler dışında davacının yapmış olduğu başka bir hizmet de bulunmadığına göre hayatın olağan akışına göre davacının mühendis olması da dikkate alınarak : davacının bu işler için istihdam edildiği hususunda bir tereddüt bulunmadığını, ancak mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, davacının tasarımında yer aldığı 2012- 07372 tescil numaralı endüstriyel tasarımın , üretim ve satış faaliyetlerinde kullanılamamış olup müvekkil şirketin endüstriyel tasarımlar sebebi ile herhangi bir ticari gelir de elde etmediğini, tüm taleplerine rağmen şirket merkezi ve endüstriyel üretim tesisinde ayrıntılı bir inceleme yapılarak , üretimde hangi tasarımların kullanıldığı tespit edilerek ,bu tasarımlara göre üretilen kalıpların kullanılıp kullanılmadığının araştırılarak tespit edilmesi gerekmesine rağmen bu incelemeler yapılmaksızın tanzim edilen raporun yerel mahkemece hükme esas alındığını, davacı lehine takdir edilen vekalet ücretinin miktarının tayininde hataya düşüldüğünü belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişinin eksik incelemeye dayalı olarak karar verdiğini, özellikle bilirkişinin raporu tasarım konusu ürünlerin gruplandırılmasında hata yaptığını, rapora karşı yaptıkları itirazların mahkemece dikkate alınmadığını, müvekkilinin yaptığı tasarımların işletme için öneminin mahkemece yeterince değerlendirilmediğini, tazminat hesabında 6 ayrı tasarım değil 56 ayrı tasarım için hesaplama yapılması gerektiğini, davalı … da iş bu tasarımcı haklarından sorumlu olması gerektiğini, bilirkişi raporunda belirtilen toplam tutardan aşağı düşülmesini gerektirecek kanuni ve fiili gerekçelerin olmadığını, yerel mahkemenin bu yöndeki kabulünün hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, çalışan tarafından meydana getirilen tasarımcı bedel hakkına ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
SMK m. 73/ f.1 hükmü, “aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça çalışanların bir işletmede yükümlü olduğu faaliyeti gereği gerçekleştirdikleri ya da büyük ölçüde işletmenin deneyim ve çalışmalarına dayanarak iş ilişkisi sırasında yaptıkları tasarımların hak sahibi, işverenleridir.” şeklindedir. SMK 73/2 hükmü ise, “Çalışanların bulunduğu işyerindeki genel faaliyet konusu bilgi ve araçlardan faydalanmak suretiyle birinci fıkra kapsamı dışında yaptığı tasarımların hak sahibi, talep edilmesi hâlinde işverenleridir.” şeklinde olup, ilk fıkra sözleşmeden kaynaklanan gereklilik nedeniyle çalışanın tasarım meydana getirdiği halleri; ikinci fıkra ise çalışanın sözleşmeden kaynaklanan bir gereklilik olmamasına rağmen işyerindeki bilgi ve donanımdan faydalanarak tasarım meydana getirdiği halleri kapsar. Yani ikinci fıkra uyarınca çalışan tasarım yapma faaliyeti ile yükümlü değildir. Aynı yasanın 74. maddesi uyarınca çalışanın işletmede tasarım yapma yükümlülüğü olmamasına rağmen meydana getirdiği bir tasarım üzerindeki hak sahipliği ancak talep etmesi halinde işverene ait olacak ve çalışan belirli bir bedel talep edebilecektir. Davacının davalı yanında mühendis olarak işe alındığı ve çalıştığı uyuşmazlık dışıdır. Davalı her ne kadar davacının tasarımcı olarak işe alındığını savunsa da bu hususu ispat edememiştir. Bu sebeple davacının bedel isteme hakkı vardır.
Mahkemece alınan bilirkişi heyet raporuna göre, tasarımların tuğla tasarımı olduğu, davalı şirketin internet sitesi, kataloğu ve şubesine gidilerek yerinde yapılan incelemede, belgedeki tasarımların sadece perspektif görünüşlerinin belgede yer aldığı, tuğla bloklar ile ilgili herhangi bir belirleyici ölçülendirme bulunmadığı, tasarım belgesindeki tuğla elemanlarının kesin olarak tanımlanmasının mümkün bulunmadığı, bu sebeple sadece şekil bakımından benzerlik ile ilgili yorum yapılması yoluna gidilerek yapılan incelemede, tespit tarihi itibariyle satışta bulunan ürünler birebir aynı olmamakla birlikte tasarım belgesindeki ürünlere benzer ürünlerden oluştuğu kanaatine varıldığı, 2013-2017 yıllarına ait satış kayıtları incelendiğinde çeşitli boyutlarda … eleman satışlarının yapıldığının görüldüğü ancak satış kayıtlarında sadece eleman boyutları belirtildiğinden satışı yapılan elemanların kaçının tasarım tescil belgesindeki hangi tip elemana karşı geldiğinin belirlenemediği ancak yerinde yapılan tespitte daha önce de açıklandığı üzere tasarım tescil belgesinde yer alan elemanlar ile satıştaki elemanların benzer olmakla birlikte çeşitli farklılıklar içerdiğinin görüldüğü, yapılan teknik incelemeye göre dava konusu kullanılan tasarımların … paletli, … defolu ve … tasarımları olduğu, sonuç olarak 3 adet tasarımın kullanıldığı, davacının son aldığı maaşın 27.007 TL olduğu bu durumda 3 adet tasarıma yönelik talep edilecek miktarın 81.021 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı, tasarımların işletme için öneminin ve tasarımın 56 adet olmasına karşın 6 adet esas alınmasının yanlış olduğunu, davalı ise söz konusu tasarımların kullanılmadığını, dolayısıyla herhangi bir gelir elde etmediklerini, kullandıkları tasarımların yurtiçi ve yurtdışındaki muhtelif şirketlere yaptırılan tasarımlar olduğunu, bu tasarımlara göre üretilen kalıpların kullanılıp kullanılmadığını tespit etmediklerini, ayrıca belirlenen ücretin neye göre belirlendiğinin anlaşılamadığını belirterek rapora itiraz etmişlerdir. Mahkemece raporun rayiç bedele ilişkin kısmına itibar edilmemiş, tasarım belgesindeki 56 çeşit tasarımın birbirinin versiyonu mahiyetinde küçük detaylarla birbirinden ayrılan tasarımlar olduğu, satışta bulunan ürünlerle birebir çakışmasa bile, 6 ayrı tipte oldukları belirtildiğinden 6 esas tasarım için makul bedelin hakkın doğduğu tarih itibariyle geçerli olan maaş esas alınarak toplam 40.387,80 TL olduğu sonucuna varılmış ise de, yapılan araştırma bu sonuca varmaya ve hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki, bilirkişi kurulu raporuna karşı davacının tasarımların işletme için öneminin değerlendirilmediğine, davalının ise davacıya ait tasarımların kullanılmayıp başkaca firmalardan bedeli ödenerek alınan tasarımların kullanıldığına dair itirazları bulunduğundan, mahkemece, taraf vekillerinin rapora yönelik tüm itirazlarını karşılayacak ve denetime olanak sağlayacak şekilde bilirkişi kurulundan ek rapor alarak, davalının kullandığı tasarımların davacının tasarımı olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptandıktan sonra eğer davacı tasarımları kullanılıyor ise bu tasarımların işletme için önemi, işletmenin tasarımların gerçekleşmesindeki payı ( davacıya sunulan olanaklar vs.), ayrıca uygun düştüğü ölçüde hizmet buluşlarında çalışanın talep edebileceği makul bedelin belirlenebilmesi için çıkarılmış olan “Çalışan Buluşlarına, Yükseköğretim Kurumlarında Gerçekleştirilen Buluşlara ve Kamu Destekli Projelerde Ortaya Çıkan Buluşlara Dair Yönetmelik”teki birtakım esaslar kıyasen uygulanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf vekillerinin itirazlarını karşılayacak ek rapor alınmadan ve itirazlar denetime elverişli şekilde karşılanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; taraf vekilinin istinaf başvurularının esastan kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, tarafların diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE,
2-İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 25/01/2018 tarihli, 2017/13 Esas ve 2018/5 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülüp istinaf denetimine uygun bir Yargılama yapılarak varılacak sonuca göre bir karar vermek üzere Mahkemesine İADESİNE,
4- Taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşılıklı taraflar yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-a) İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan 35,90 TL istinaf maktu karar harcının kendisine İADESİNE,
b) İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
7-a) İstinaf yoluna başvuran davalıdan başlangıçta alınan 35,90 TL istinaf nispi karar harcının kendisine İADESİNE,
b) İstinaf yoluna başvuran davalıdan başlangıçta alınan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
8-Davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 27/10/2021