Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/499 E. 2021/785 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/499
KARAR NO : 2021/785
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/04/2018
NUMARASI : 2015/309 Esas, 2018/569 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı )
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/09/2021

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/04/2018 tarihli, 2015/309 esas ve 2018/569 karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait yabancı plakalı … plakalı aracın 04/08/2014 tarihinde dava dışı …’a ait kendi sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarptığını, meydana gelen kaza sonucunda davacıya ait aracın hasar gördüğünü, müvekkilinin Almanya’ da yaptırdığı 21/08/2014 tarihli bilirkişi TESPİT raporuna göre toplam hasar bedelinin KDV hariç 8.632,78 Euro, değer kaybı miktarının ise 500 Euro olarak tespit edildiğini, davalı sigorta şirketinin ise kazaya karışan … plakalı aracın 05/08/2013 -05/08/2014 tarihleri arasında geçerli olan zorunlu trafik sigortasını ve 05/10/2013 -05/10/2014 tarihleri arasında geçerli olan kasko poliçesini tanzim ettiğini, söz konusu aracın sürücüsünün tam ve asli kusurlu bulunduğunu, davalı sigorta şirketinin kaza neticesinde gerçekleşen zarardan sorumlu olduğunu bildirerek, toplam 9.132,78 Euro maddi tazminatın davalının temerrüte düştüğü 07/02/2015 tarihinde itibaren, 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faizi ile birlikte ve fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası olarak tahsilinin, müvekkilinin Almayan ülkesinde bilirkişi ücreti olarak ödediği 1.298,89 EURO nun karar tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı Türk Lirası olarak tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle, Davacı yanın talep ettiği hasar miktarının fahiş olduğunu, poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında olmak üzere araç başına maddi zararlarda 26.800 TL ile sınırlı olduğunu, Almanya ‘da davacının yaptırdığı tek taraflı bilirkişi raporuna ve bu rapor ile belirlenen hasar miktarına müvekkilinin itiraz etme olanağı olmadığından yaptırılan bilirkişi incelemesinin kesin delil niteliğinde bulunmadığını ve gerçek hasar miktarını yansıtmadığını, Türkiye’de hasara uğrayan aracın Türkiye’den Almanya’ya yürüyerek gitmesinin imkansız olduğunu, mekanik parçalarda oluşan hasarın tespiti için herhagi bir veriye rastlanılmadığını, parça ve işçilik yönünden iskonto uygulanmadığını, hasar görmüş aracın aynı özelliklerine sahip hasarsız bedelinin 9.500,00-12.000,00 EURO arasında değiştiğini, yabancı plakalı araçların Türkiye sınırları içinde karıştıkları trafik kazalarındaki hasar ve kazar bedellerinin Türkiye deki piyasa rayiçleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, Ankara Adli Tıp Grup başkanlığı tarafından düzenlenen 24/12/2014 tarihli raporunda da bu hususun vurgulandığını, davacının üzerine düşen ihbar yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediğini, bu nedenle 07/02/2015 tarihinde itibaren faiz talebinin de yerinde olmadığını, dava tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia savunma ve dosya kapsamına göre; “…15.08.2017 tarihli ATK Trafik İhtisas Dairesi raporu ve dosyada mevcut belgelere göre, meydana gelen trafik kazasında, davalının ZMMS poliçesi ile sigortaladığı aracın hızını yol, trafik durumuna uydurmadığı, kontrolsüz şekilde kavşağa girdiği, davacıya ait araca geçiş önceliği tanımadığı, bu suretle % 100 ( yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, davacının kusursuz olduğu” gerekçesiyle davanın kabulü ile, 500,00 Euro değer kaybı ve 7.288,28 Euro hasar bedelinin davalının poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olması kaydı ile 07.02.2015 tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca hesaplanacak 1 yıllık Euro mevduat hesabına devlet bankalarınca uygulanan en yüksek faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 1.298.89-Euro bilirkişi ücretinin yargılama giderleri içerisinde gösterilerek gerekçeli kararda hesaplanmasına, davacının davalıya karşı açtığı davada 1.344,50 Euro hasar bedelinin dava açıldıktan sonra ödendiği görülmekle, bu kısım hakkında konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, söz konusu 1.344,50 Euro’nun 07.02.2015 ile ödeme tarihi olan 13.04.2015 tarihi arasında işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca hesaplanacak 1 yıllık Euro mevduat hesabına devlet bankalarınca uygulanan en yüksek faizinin 13.04.2015 tarihindeki TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,”karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri istinaf isteminde bulunmuşlardır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili, mahkemece davalının hem zmss hem de imss poliçeleri mucibince zarardan sorumlu tutulmaları gerektiğinin kararda belirtilmediği, hükmün infazında tereddüt oluşacağını, davalının sorumlu olduğu miktarın hangi tarihteki kur üzerinden yabancı paraya çevrileceği hususunun net olmadığını,yabancı para üzerinden doğan sigorta limitinin kaza tarihi itibariyle yabancı para üzerinden karşılığı olduğunun kabulü gerektiğini, yurt dışı ekspertiz giderinin dava tarihindeki kur üzerinden TL ye çevrilerek yargılama giderlerine dahil edilmesinin de doğru olmadığını, Yargıtay kararlarına göre fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden karşılanması gerektiğinin vurgulandığını, aksi kanaatte olunması halinde ekspertiz gideri olan 1298.89 Euro’nun karar tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı TL olarak yargılama giderlerine dahil edilmesi gerektiğini, kararın kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiğini bildirerek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili; Mahkemece verilen kararın dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarına uygun olmadığını, kazaya sebebiyet verdiği öne sürülen … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle kasko sigorta poliçesi varmış gibi imms teminatından da sorumlu tutulduğunu, oysa aracın 25/03/2013-23/05/2015 tarihleri arasında kasko sigorta poliçesinin bulunduğunu, kaza tarihinin ise 04/08/2018 olduğunu, söz konusu aracın sadece zmss sigorta poliçesi bulunduğunu, kaza tarihi itibariyle aracın … Sigorta A.ş tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalandığını, müvekkilinin sadece zorunlu trafik sigorta poliçesi yönünden maddi hasarlar için öngörülen 26.800 TL üst limiti ile sorumlu olduğunu, davacıya ödenen 3.735.33 TL gerçek hasar tazminatının tenzili gerektiğini, bilirkişilerden alınan raporlar değerlendirilmeden ATK’dan alınan raporun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, raporun eksik ve hatalı olduğunu, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verildiğini, ekspertiz raporunun kabul edilemez olduğunu, Almanyada aracın ikinci el piyasasının en fazla 9500-12.000 Euro arasında değiştiğini, Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden veya … Üniversitesi Trafik Otomotiv Bölümünden çelişkiyi gideren rapor alınması gerektiğini, aksi halde yargılama kapsamında alınan 05/08/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunun hükme esas alınması gerektiğini, kazanın 04/08/2014 tarihinde İstanbulda meydana geldiğini aracın ise 21/08/2014 tarihinde Almanya Berlin de tamir ettirildiğini, bu süreçte aracın kazalı kullanımının araca etkileri olabileceğini, Almanyada yaptırılan hasar tespitinin gerçekçi olmadığını, aracın piyasa rayiç ortalama fiyatının 10.540.00 Euro olduğunu, ekspertiz raporunun hasar ile uyumlu olduğunu, 01/03/2016 tarihli … Ltd Şti yazısındaki beyanların davacının talebi üzerine yazıldığını, bu nedenle kabul etmediklerini, 500 Euro değer kaybının uygun olduğunu, ekspertiz üzreti olarak ise 100 euro takdir edilmesinin uygun olacağını, meydana gelen kaza ile hasarların uyumlu olup olmadığının tespitinin zorunlu bulunduğunu, söz konusu parçaların gerçekten değişip değişmediğinin araştırılması gerektiğini, eksik inceleme ve araştırma ile verilen kararın kaldırılması gerektiğini bildirerek; istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan hasar bedeli, değer kaybı ve yurt dışında yapılan eksper giderine ilişkin zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 294. ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir.
HMK’ nın 297. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı maddenin 2. fıkrasında ise; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Somut olayda; Mahkemenin istinaf denetimine konu olan dosyasında, davanın esasını çözer mahiyette davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesindeki tazminat taleplerini davalı sigorta şirketinin hem zorunlu trafik hem de ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı olduğu hususuna dayandırmış, mahkemece davalının zorunlu trafik sigortacısı sıfatıyla sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm tesis edilmiş ,gerekçeli kararda kasko poliçesine yönelik davacı talebine ilişkin herhangi bir inceleme-değerlendirme yapılmadığı, hüküm tesis edilmediği görülmektedir. Bu durumda, davacı tarafın kasko poliçesine( imms) ilişkin talebi hakkında HMK’nun 297. maddesinin emredici hükmüne aykırı olarak, olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeksizin sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Ayrıca trafik kazasına karışan davalıya sigortalı bulunan … plakalı aracın kaza tarihini kapsar imms teminatını içerir kasko sigorta poliçesini getirterek, davalının kasko sigortacısı olup olmadığını denetlemek gerekirken bu hususa riayet edilmemesi de doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş davalının kasko poliçesini tanzim eden sigorta şirketi olup olmadığı yönünde gerekli araştırma yapılarak, tarafların iddia ve savunmaları dinlendikten ve gösterdikleri deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre davacı tarafın her bir talebi hakkında HMK 297/2 maddesi gereği ayrı ayrı hüküm kurulmasından ibarettir.
Açıklanan bu durum karşısında; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 297. Maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair, davalı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/04/2018 tarih ve 2015/309 Esas ve 2018/569 Karar sayılı hükmünün, dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK ‘ nın 297. Maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA;
4-İstinaf yoluna başvuran taraflardan başlangıçta alınan 35,90 TL istinaf maktu karar harcının ve istek halinde kendilerine İADESİNE, iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
5-İstinaf yoluna başvuran taraflardan başlangıçta alınan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
6-İstinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
7-Kararın temyize tabi olmaması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 16.09.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.