Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/492 E. 2021/781 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/492
KARAR NO : 2021/781

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28.12.2016 (Dava) – 05/06/2018 (Karar)
NUMARASI : 2016/1513 Esas – 2018/546 Karar
DAVA : Banka Teminat Mektubunun Tahsili
KARAR TARİHİ : 15/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/09/2021

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/06/2018 tarihli, 2016/1513 Esas – 2018/546 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA; Davacı vekili, müvekkili şirket ile davadışı …. arasındaki bayilik sözleşmesi uyarınca müvekkiline hitaben 40.000-TL bedelli, 17.03.2015 tarihli MW002380 nolu teminat mektubunun verildiğini, davadışı firmanın ödemelerini yerine getirmemesi üzerine çekilen ilk ihtar ile borcun faiziyle ödenmesi, aksi halde sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiğini, ödenmemesi üzerine gönderilen 2.ihtarname ile de sözleşmenin feshedildiğini, davadışı şirketin elinde kalan malları müvekkiline gönderdiğini, ancak mal sayımından sonra da cari borcun 28.456,71-TL olduğunu, ayrıca ilk ihtardan itibaren işleyen aylık %4 faizin de olduğunu, tüm bu alacak miktarının tahsili için müvekkili tarafından davalı bankaya teminat mektubunun bozdurulması için başvurulduğunu, banka tarafından teminat mektubu aslının ibrazı gerektiğinin bildirildiğini, müvekkili şirkete teminat mektubu süre uzatım belgesi gönderildiğinde müvekkilinin bunun yeni bir teminat mektubu olduğu inancı ile teminat mektubu aslını zayi ettiğini, bu durumun bankaya müracaat sonucunda ortaya çıktığını, davalı bankaya yazılı müracaatlarına rağmen bankanın davadışı …. firmasının onayını almadan ödeme yapamayacaklarını belirterek ödeme yapmadığını, oysa Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere teminat mektupları garanti sözleşmesi niteliğinde olup lehdarın borcunun geçerliliğine bakılmaksızın ödenmesi gerektiğini, bankanın borcunun esas sözleşmeden bağımsız nitelikte olduğunu, teminat mektubunun kaybının da bu sorumluluğu ortadan kaldırmadığını, müvekkili şirketin oyalanmasının mektubun süreli olduğu da dikkate alındığında müvekkilinin hak kaybına yol açacağını belirterek, teminat mektubunun süresinin dava sonuna kadar uzatılmasına dair tedbir kararı verilmesini ve davalarının kabulü ile 29.156,71-TL’ nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın davadışı lehdara alacak davası şeklinde açılması gerektiğinden bankaya açılan davanın reddi gerektiğini, banka işleminin mevzuata uygun olduğunu, zira müvekkili banka teminat mektupları uygulama talimatının mektubun muhatap tarafından kaybedilmesine dair hükümlerinde lehtar ve muhatabın kabulü ile yeni bir mektup düzenlenebileceği ve yine muhatabın da kabulü ile kaybolan eski mektubun fotokopisinin “aslı gibidir” şerhi ile onaylanarak muhataba imza karşılığı verilmesinin mümkün olabileceğini, buna göre teminat mektubunun kaybedilmesi halinde lehdarın yazılı onayı gerektiğinden ve bu onay alınamadığından davacı muhataba ödeme yapılamadığını, teminat mektupları kıymetli evrak olmadığından zayi edilmeleri halinde de bankanın yükümlülüğünün devam edeceği söylenecek olmakla birlikte, bankanın rücu hakkının tehlikeye düşmemesi için de lehtarın muvafakatinin alınarak ödeme yapılması, muvafakat alınamazsa bankanın ödemeyi reddetmesinin doktrinde de kabul edildiği, ayrıca lehdarın taraf olmadığı bir davada teminat mektubunun süresinin uzatılmasının talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davacı tarafça davalı tarafa yapılan 30.11.2016 tarihli müracaattan sonra teminat mektubu lehtarı davadışı ….’nin onayının alınması için yapılmış herhangi bir tebligatın bulunmadığı nazara alındığında, davadışı …. ile davacının teminat mektubu talimatnamesinde yer alan prosedürlere uygun talepte bulunduğu, bu nedenle teminat mektubu tazmin koşullarının oluştuğu, davacı tarafın 04.01.2018 tarihli dilekçesi ile alacak talepleri olan 29.156,71-TL’ye davalı bankaya başvuru tarihi olan 30.11.2016 tarihinden itibaren kanuni faiz işletilmesine yönelik ıslah talebinde bulunduğu, ancak davacı tarafın davalı bankaya 30.11.2016 tarihli dilekçesi ile 28.456,71-TL alacakları yönünden talepte bulunduğu belirlenerek davanın 28.456,71-TL üzerinden KISMEN KABULÜ ile, 28.456,71-TL’nin 30.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin sübut bulmadığından reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: DAVALI BANKA VEKİLİ TARAFINDAN, “…Mahkemenin gerekçesine katılmadıklarını, davacının mektup aslını ibraz edemediğini, lehtar tarafından da ödeme konusunda onay verilmediğini, müvekkili banka teminat mektupları uygulama talimatının mektubun muhatap tarafından zayi edilmesine dair bölümünde lehtarın yazılı onayı alınarak ödemenin yapılacağının düzenlendiğini, bu onay alınamadığından bankanın ödeme yapmamasının mevzuata uygun olduğunu, bankanın rücu ilişkisinde çıkabilecek sorunların önlenmesi açısından bankanın mektup ibrazını ya da lehtar onayını talep etme hakkının olduğunu, bu düzenlemenin amacının zayi edildiği bildirilen mektubun sözleşme yerine getirilerek lehtara teslim edilmiş olması ihtimali olduğunu, zira böyle bir durumda bankanın onay almadan ödeme yapmasından dolayı ödediği tutarı lehtardan tahsil edememe ihtimali ile karşı karşıya kalacağını, mahkemece bu onayın alınmasına dair banka tarafından yapılmış bir tebligat olmadığı şeklindeki gerekçenin hatalı olduğunu, zira ne mevzuatta ne de uygulamada onayın ne şekilde talep edileceğine dair bir açıklık bulunmadığını, müvekkili bankaca onay talep edildiğini, ancak firmanın onay vermediğini, mahkemece yapılması gerekenin; davanın ihbar edildiği davadışı firmaya ödeme konusunda onay verip vermediğinini sorulması olduğunu, sözkonusu firmanın duruşmaya gelmemesi ve beyanda bulunmamasının dahi onay vermediğine karine olduğunu, ispat yükünün mevzuatta olmayan bir tebliğ yükümlülüğü ile banka aleyhine çevrilmesinin doğru olmadığını, davanın reddinin gerektiğini” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, banka teminat mektubunun tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Banka teminat mektupları kambiyo senetlerinden farklı nitelikte olup banka, teminat mektubu ile davacıya karşı bağımsız bir borç üstlenmiş (garanti sözleşmesi) durumdadır. Nitekim davalı banka tarafından sunulan banka iç mevzuatı niteliğindeki talimatnamede de “Teminat mektupları kıymetli evrak olmadıklarından ödemenin mutlaka teminat mektubunun iadesi karşılığında yapılması yasal bir zorunluluk değildir, örneğin muhatap teminat mektubunu kaybetse dahi, bankadan tazmin talebinde bulunabilir” denilerek, bu husus belirtilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafça teminat mektubunun vadesinin uzatıldığına dair belge aslı da sunulmuş olup bu belge de bankanın kabulündedir. Davacının, davalı bankaya uzatılan süre içerisinde müracaatta bulunduğu da anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamına, mahkemece alınan bilirkişi raporuna ve mahkemenin gerekçesine göre kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1513 Esas – 2018/546 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı taraftan alınması gereken 1.943,87 TL istinaf karar harcından peşin alınan 486,00 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.457,87 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 16/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.