Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/487 E. 2021/944 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/487
KARAR NO : 2021/944
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 13/10/2021
KARARIN YAZIM TARİHİ: 13/10/2021

İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/05/2018 tarihli, 2017/72 Esas ve 2018/71 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama neticesinde verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK 353. madde uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili, müvekkilinin 02. sınıfta tescilli “…” markasının sahibi olduğunu, şirketin gerek ticaret ünvanının gerekse markasının “…” olduğunu, nitekim faturalar üzerinde de “…” markası ve ticaret ünvanının kullanıldığını, davalı tarafın ticaret ünvanının ise “… … .. Ltd. Şti.” olmasına rağmen ürünleri üzerinde “…” ibaresini markasal olarak kullandığını, ticaret ünvanının markasal olarak kullanılması halinde de haksız rekabetin oluşacağını, müvekkiline ait “…” markası ile davalı tarafa ait “…” markası arasında 2. sınıf anlamında görsel, işitsel ve anlamsal olarak iltibas yaratıldığını, “…” markasının müvekkili şirket ortağı … tarafından 2003 yılında tescil ettirilmiş olup, 1990 yılında kurulmuş olan şahıs şirketinin 2004 tarihinde müvekkili şirkete dönüşmek suretiyle kurulduğunu, ancak …’ın 2006 yılında vefatı nedeniyle sözkonusu markanın devrinin o tarihte gerçekleştirilemediğini ve süresisinde yenilenemediğini, ancak müvekkili şirket tarafından “…” markasının 02.sınıf yönünden yeniden tescil ettirildiğini, kısacası müvekkili şirketin 1990 yılından beri “…” markası ile sanayi ve otomotiv boyalarının üretim hizmeti vermekte olup, davalı tarafın aynı markayı 02.sınıf yönünden kullanımı nedeniyle işbu davayı açtıklarını, marka korumasının sınıfsal olup müvekkilinin markasının boyalar, vernikler vs. yönünden tescilli olduğunu, 2016 yılından beri müvekkiline gelen telefonlar ile yapılan araştırmada davalının 02.sınıfına giren “sprey boya, vernik” üretip sattığının tespit edildiğini, google sitesinden davalı tarafından 3 adet ürün nedeniyle ihlal yapıldığının görüldüğünü ve dilekçe ekine görsellerinin eklendiğini, ürünlerden birinin Mart 2014’den, diğer ikisinin 24.5.2016’dan beri internette satışının yapıldığının tespit edildiğini, her ne kadar davalının ünvanında “…” bulunmakta ise de, davalı tarafından ticaret ünvanının tamamının ürün üzerinde yazılmayıp, “…” ibaresinin markasal olarak kullanıldığını belirterek, müvekkili adına 2013/21769 no ile 02. sınıfta tescilli “…” markasının davalı tarafından iltibas yaratacak şekilde kullanılmasına son verilmesini, haksız rekabet oluşturan faaliyetlerinin önlenmesini, davalıya ait iş yerlerinin tanıtımını sağlayan tabelalar, levha, dış camlar, kartvizitler, broşürler, reklam araçları ve işyerinin içerisinde bulunan diğer unsurlar üzerinde müvekkilinin 2. sınıfta tescilli markası ile iltibasa sebep olacak unsurların kaldırılmasını, web sayfası ve sosyal paylaşım sitelerinde yer alan 2. sınıfa ilişkin ürünlerin kaldırılmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın tecavüzün gerçekleştiği tarihten itibaren ticari faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin 1980 yılından bu yana özel kimyasallar alanında faaliyet gösterdiğini, önce kollektif şirket iken nevi değiştirerek limited şirket olduğunu, sektörde ilk ve lider firma konumunda olduğunu, “Metal Bakım ve Koruma Kimyasalları, Elektronik Bakım ve Koruma Kimyasalları, Tekstil Yardımcı Kimyasalları, Otomotiv Kimyasalları ve Tahribatsız Muayene Kimyasalları” ile dünyada bayilikleri aracılığıyla faaliyet gösterdiğini,”‘…” ibaresinin ticaret ünvanının esas unsuru olduğunu, yine “www…com” alan adının da 1999 yılından beri sahibi olduğunu, davacının bahsettiği şuan hüküm ifade etmeyen markanın işbu davanın konusu olmadığını, müvekkilinin tescilli markaları bulunmakta olup marka tescillerinin 1984 yılına uzandığını, “…” esas unsurlu markalar her ne kadar 01.sınıfta tescilli ise de, 02.sınıfta yer alan ve müvekkili tarafından kullanılan mallarla ilişkili olduğunu, müvekkili tarafından kullanılan “sprey boya ve vernik”lerin de sözkonusu sınıf dahilinde değerlendirilmesi gerektiği, zira, sprey boyanın klasik sprey boya olmayıp özellikli olduğunu, müvekkilinin tescilli bir hakka dayanarak markayı kullandığının açık olduğunu, aynı zamanda davacı tarafın iddiaları bakımından uzun yıllar sessiz kalmak suretiyle de hak kaybına uğradığını, aynı sektörde faaliyet gösterip haberdar olunmadığının söylenemeyeceğini, dava konusu ürünler üzerinde uzun yıllardır müvekkilinin “…” markasını kullandığını, 2005 yılına ait faturalar, 2002 tarihli fiyat listesi, 2004 tarihli kapasite raporu ve 2003 yılına dair faturaların ekte sunulduğunu, kısacası müvekkilinin … markalı sprey boyaların satışını 2002 yılından beri yaptığını, davacının ise ticaret ünvanının 2004 yılında tescil ettirilmiş olduğunu, markasının da müvekkilinden çok sonra 2013 yılında tescil edilmiş olduğunu, müvekkilinin onca emek vererek oluşturduğu ekonomik değerin yok edilmeye çalışılmasının MK 2.maddeye aykırı olduğunu, 6769 S.Yasanın 25/6.maddesi uyarınca da davacının 5 yıl boyunca sessiz kalıp sonrasında huzurdaki davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geleceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI; Mahkemece, “…Tescilli markanın, sahibine, markanın tescillendiği emtiada tekel hakkı sağlamakta olduğu ve 3. kişilerin haksız ve izinsiz marka kullanımlarının önlenebildiği, 3. kişilerin markayı aynı veya benzer malda ayırt edicilik işlevi ile kullanmalarının; ambalaj üzerine markayı koymak, tanıtım yapmak, işletme adı, unvan yapmak gibi eylemlerinin ihlal oluşturduğu, davacının 2. sınıf emtiada kayıtlı ‘…’ ibareli markasının 08/03/2013 başvuru, 14/04/2014 tescil tarihli olduğu, davalı şirketin ise, 1981 yılında kurulduğu, ünvan kılavuz sözcüğü marka ile aynı olan bir şirket olduğu, şirketin, 1989 yılında limited şirket olduğu, 1984 yılında başvurduğu ‘…’ esas ve yan unsurlu markalara sahip olduğu, davalının alan adının da ‘….com’ olarak 1999’dan beri kayıtlı olduğu, davalıya ait gazete haberinde ‘… Sprey boya’ ürününden bahsedilmekte olduğu, yine davalının 2002 tarihli fiyat listesinde markayı taşıyan ürünlerin bulunduğu, 2006 ile 2014 tarihleri arasını taşıyan fatura, sevk irsaliyelerinin, ‘…’ markasını taşıyan sprey boya, pas gideri sprey, clener sprey ürünlerine ilişkin düzenlenmiş olduğu, bu durumda, düzenlenen bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi davalının boya ve benzeri ürünler için markasal fiili öncelik elde ettiğinin anlaşılmakta olduğu, diğer deyimle, davalının, davacıdan çok daha önce aynı ve benzer ürünlerde markayı kullanmış olduğu, kullanımında da ciddiyet ölçüsünde olduğunun anlaşılmakta olduğu, buna karşılık davacı tarafın markayı ilk kez 08/03/2013 tarihinde başvuru konusu yaptığı, davacının ortağı olan gerçek kişinin 2003 yılındaki kişisel markasının usulüne uygun bir devirle davacı şirkete geçtiği yönünde bir kanıt bulunmadığı, dolayısıyla, davacının marka korumasının 08/03/2013 tarihi itibariyle başlamış kabul edilebileceği, bu bakımdan davalının önceye dayalı hak sahipliğinin kanıtlandığı, kaldı ki, davacının 2013’de koruma elde ettiği markaya rağmen bu davayı açtığı 18/04/2017 tarihine kadar sessiz kaldığı, davalının ticaret ünvanından gelen ünvan kılavuz sözcüğü üzerindeki hakkının, ticari faaliyet alanının marka ile bağlantısı ve yukarıda belirtilen önceye dayalı tescilsiz marka kullanımı nedeniyle, davacı iddia ve taleplerinin reddi gerekmekle; SABİT OLMAYAN DAVANIN REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI: DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Gerek davalının gerekse de müvekkilinin ticaret ünvarında yer alan ayırtedici ibarenin ‘…’ ibaresi olup, kaldı ki … ibaresini kullanan tek şirketlerin de müvekkili ve davalı şirket olmadığı, davanın başından beri de belirttikleri üzere davalının tescilli olduğu sınıflarda markayı kullanmasına müvekkilinin bir itirazı bulunmamakta olup, davalının ticaret ünvanının ona markayı bütün sınıflarda ve tescilsiz bir şekilde kullanım hakkı da vermediği, burada en başından beri belirttikleri gibi davalının boya sektörüne girdiği ve itirazlarının müvekkilinin ürünleri ile iltibasın oluşması noktasında toplandığı, kaldı ki davalının ticaret ünvanının tamamından da ‘boya’ sektöründe faaliyet gösterdiğinin tespit edilememekte olup, Google arama motoruna ‘özel kimyasallar’ yazıldığında genellikle pas, kireç vb sökücü ve temizleyici maddeler çıktığı, bu nedenle davalının ticaret ünvanının onun ’02’ sınıf yönünden markayı kullandığına bir karine oluşturmadığı, nitekim davalı tarafın gerek kendi beyanı gerekse de internet sitesi ile de sabit olduğu üzere, davalı ‘Metal Bakım ve Koruma Kimyasalları, Elektronik Bakım ve Koruma Kimyasalları, Tekstil Yardımcı Kimyasalları, Otomotiv Kimyasalları ve Tahribatsız Muayene Kimyasalları’ üretmekte olup, oysaki müvekkilinin böyle bir faaliyetinin bulunmadığı, aksine müvekkili şirketin 1990 yılından beri ‘…’ markası ve ticaret ünvanı ile selülozik boya ve vernik sektöründe faaliyet göstermekte olup, bu durumun ticaret ünvanından da belli olmasına rağmen yerel mahkemece müvekkili şirket geçmişi ve faaliyet alanının yok sayıldığı, tarafların markalarının karıştığı tek sektörün ‘boya’ sektörü olup, bu sektörde ise müvekkilinin eskiye dayalı kullanımının bulunduğu, internet alan adının 1999 yılında tescil edilmesi hususunda bir itirazlarının da olmadığı, fakat Googlearchive sitesinin görselinden de görüleceği üzere davalının ürünlerini ilk kez Mart 2014 yılında internet üzerinde paylaşmış olup, bu tarihten önce internet üzerinde yer almadığı, müvekkili şirketin de ürünleri davayı açmadan kısa bir süre önce kendisine gelen telefonlar neticesinde gördüğü, işbu dava yönünden elma ile armudun ayrılması gerekmekte olup, davalının diğer sektörler yönünden şirketinin uzun yıllardır faaliyetinin bulunmasının 02. sınıf yönünden davalının kullanımına ve işbu davaya herhangi bir etkisinin bulunmaması gerektiği, aksi takdirde sınıfsal korumanın bir esprisinn kalmayacağı, davalıya ait gazete haberinde ‘… sprey boya’ ürününden bahsedildiğine dair gerekçenin haberin içerisinde ‘… boya’ olarak hiçbir yerde ibarenin geçmemekte olup leke çıkaran bir üründen bahsedildiği, kaldı ki söz konusu gazete haberinin tarihsiz olup, dilekçe içerisinde sunulduğu, bu nedenle delil değeri olmadığı, gazete haberinin tarihini davalının beyanı oluşturmakta olup, buna itibar edilemeyeceği, yine davalının 2002 tarihli fiyat listesinde markayı taşıyan ürünler bulunduğuna dair gerekçenin de hatalı olduğu, zira fiyat listesinin şuan bile eski tarihli hazırlanabilecek olup, yerel mahkemenin fiyat listesindeki tarihe itibar etmesini anlayamadıkları, fiyat listesinin delil değerinin olmadığı, 2006-2014 tarihleri arasını taşıyan fatura, sevk irsaliyelerinin ‘…’ markasını taşıyan sprey, boya pas giderici sprey, clener sprey ürünlerine ilişkin düzenlendiği gerekçesinin de yine yanlış olduğu, zira davalı tarafından dosyaya 3 adet fatura sunulmuş olup, söz konusu faturalarda da ürünün üzerinde ‘…’ yazdığına dair hiçbir ibare bulunmadığı, bu 3 faturanın ürünün yoğun kullanıldığının göstergesi olarak kabul edilemeyeceği, bahsedildiği üzere davalının diğer ürünleri ile ‘… boya’ markalı ürünlerinin birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerekmekte olup, davalının ticaret unvanına ve tescilli olduğu sınıflardaki kullanımına zaten bir itirazlarının bulunmadığı, mahkemece müvekkilinin 1990 yılından beri ‘boya’ sektöründe devam eden kullanımının görmezden gelindiği, oysaki müvekkili şirketin ana iştigal alanının ‘boya’ olup, tamamen boya sektöründe 1990 yılından beri faaliyet gösterdiği, davalının ise hangi marka altında olduğu dahi belli olmayan 3 adet faturaya istinaden eskiye dayalı ve yoğun kullanımının kabul edilmesinin eksik ve hatalı değerlendirme olduğu, nitekim bilirkişilerce yapılan hesaplamada 2006’dan beri yani 11 yılı aşkın bir süreli hesaplamada 1.444,88.-TL tazminat hesaplandığı, bu nasıl bir yoğun kullanımdır ki, davalı tarafın yıllık ortalama 100,00-TL para kazanmış olduğu, müvekkilinin sessiz kaldığına dair gerekçenin de yerinde olmadığı, müvekkilinin 08.03.2013 tarihinde marka başvurusunda bulunmuş olup, dava tarihi itibariyle 4 sene geçtiği, yani gerek doktrin gerekse de Yargıtay kararlarında kabul edilen sessiz kalma yoluyla geçmesi gereken 5 senenin henüz dolmadığı, kaldı ki süre öğrenme tarihinden başlayacak olup müvekkili şirketin davalının ürününü internet üzerinde gördükten sonra yasal süreci hemen başlattığı” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
UYUŞMAZLIĞIN TESPİTİ, DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, marka ihlalinin önlenmesi, ürünlerin kaldırılması ve maddi manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinde; dava dosyası ekinde davalı tarafça sunulan deliller arasında 25.06.1999 tarihli gazete aslının bulunduğu, haber görselinde üzerinde “… sprey boya” yazılı ürünün görülmekte olduğu, yine delil dosyası içerisinde mevcut bulunan 2006 yılına kadar uzanan fatura ve imzalı sevk irsaliyelerinde davacı tarafından dava konusu edilen davalı ürünlerinin “…” markasını içerir şekilde yeralmakta olduğunun görüldüğü anlaşılmakla, bu kapsamda mahkemece hükme esas alınan, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu görülen bilirkişi heyet raporunda da davalının gerek yukarıda bahsedilen belgelerinden ve gerekse ticaret ünvanının yanısıra “www…com” alan adını 1999 yılından beri kullandığına, davalının sözkonusu marka bakımından öncelikli (gerçek) haksahipliğinin bulunduğuna dair tespitler ve davacının uzun süre sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığına dair varılan sonuçların mahkemece de benimsenip davanın yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır (Bu yönde bknz. Yargıtay 11. HD 2013/13243 E.-2014/3679 K). Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/72 Esas ve 2018/71 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 23,40 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/10/2021