Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/347 E. 2021/512 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/347
KARAR NO : 2021/512
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S Tİ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2015 (Dava), 14/02/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/564 Esas, 2018/53 Karar

DAVA: ŞİRKETİN FESİH VE TASFİYESİ
KARAR TARİHİ : 10/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/06/2021
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/564 Esas – 2018/53 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı şirketin azınlık hissedarı olduğunu, şirket yönetim kurulu ve denetim kuruluna gönderilen İzmir Bornova 4.Noterliğinin 08/12/2014 gün, 42041 yevmiye nolu ihtarnamesi ile şirket kayıtlarının yasalara uygun tutulmadığını, şirketin kötü yönetildiğini, şirketin diğer grup şirketleri ile ilişkilerinin tamamen sistemi boşaltmak üzere kurulduğunu buna ilişkin hukuki önlem alınması ve dava açılması talep olunmuşsa da davalı vekili tarafından Beyoğlu 37.Noterliğinin 18/12/2014 gün, 33092 yevmiye nolu ihtarı ile istemlerin reddedildiğini, şirket ve ortakları arasındaki uyum ve ahengin sona erdiğini, grup şirketlerin yönetim kurulu başkanı olan …’in şirketleri kendi çiftliği gibi yürütmesi, grup şirketlerini sürekli zarara uğratması, olumsuz yatırımları nedeniyle şirkete zarar vermesi ve müvekkili tarafından çekilen azınlık ihtarnamelerine hiçbir olumlu yanıt verilmemiş olması nedeniyle Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/191 Esas sayılı dosyasında davalı şirketle ilgili fesih ve tasfiye davası açıldığını, işbu dosyada yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde ekonomik verilere ancak sahip olabildiğini, bunun üzerine açtığı davadan feragat ettiğini ve şirket ortaklığından ayrılmaya zorunlu olarak karar verdiğini, müvekkilinin yaklaşık bir yıldır şirketle olan fiili durumunu kopardığını, müvekkilinin grup şirketlerinden … hisselerini bile yine grup şirketi ortakları ve onların akrabalarına devretmesi üzerine şirketlerin oy çokluğuna sahip hissedarı …’in talimatı ile davaya dönüştürüldüğünü, taraflar arasındaki uyum, güven ve birlikte çalışma duygusu ve güveninin kaybolduğu ileri sürülerek, TTK’nun 531.madde hükmü gereğince şirketin haklı sebeplerle feshine, olmadığı taktirde yine yasa gereğince müvekkilinin payına denk düşen bedelin ödenmesine yada başka bir yönde çözüm üretilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, açılan davanın yerinde olmadığını, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/191 Esas sayılı dosyasında asılsız ve tutarsız bir yığın itham ile müvekkili şirket aleyhinde tasfiye davası açıldığını, mahkemece yapılan bilirkişi incelemesi sonucu verilen bilirkişi heyet raporuna göre açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunun ortaya konulduğunu, davacının haklı neden olarak ortaya koyduğu ve somut delillerini ibraz ettiği hiçbir durumun bulunmadığını, bu nedenle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece, iddia savunma ve dosya kapsamına göre; “…TTK’nun 531.madde hükmüne göre, haklı sebeplerin varlığı halinde sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebilir. Mahkeme fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına ve duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebilir.
Şu halde, anonim şirketin haklı sebeple feshinin istenmesi için herşeyden önce dava açan ortağın azınlık sıfatını haiz olması gerekir. Davacı …’nin şirket içindeki payının oranı %13,10 olup fesih davası açması mümkündür.
Diğer bir şart ise haklı sebebin varlığıdır. TTK’nun 531.maddesinde “haklı sebep” tanımlanmamış ve hangi hallerin haklı sebep sayılacağı belirtilmemiştir. Kanun koyucu bu hususta hakime taktir yetkisi tanımıştır. Hakim, uyuşmazlıkta olayın tüm özelliklerini ve şartları dikkate alarak TMK’nun 4.maddesi hükmü çerçevesinde haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmelidir.
Bu bağlamda, haklı sebeple fesih davasının esprisi çoğunluğun sahip olduğu gücü azınlığa karşı kötüye kullanmasını engellemektir. Özellikle pay devrinin çok zor olduğu şahsi özelliklerin öne çıktığı anonim şirketlerde pay sahibi adeta şirket içinde hapis kalmaktadır. Nitekim, limited şirketlerden farklı olarak anonim şirketlerde pay sahibine haklı sebeple çıkma davası hakkı da tanınmamıştır. Bununla birlikte, şirketin karar alamadığı ve faaliyetlerine devam edemediği durumda çoğunluğun gücünü kötüye kullanması gibi bir durum söz konusu olmasa dahi haklı sebepten söz edilebilir. Öğreti ve uygulamada haklı sebep oluşturabilecek durumlar örnek olarak açıklanmıştır:
Şirketin faaliyetlerini sürdürmesine rağmen yeteri kadar kazancı sürekli olarak elde edememesi; şirketin kötü yönetilmesi, özellikle şirketi yönetmek için gerekli vasıflara sahip olmayan kimselere yönetimin teslim edilmesi, bu kötü yönetime karşı şirkette çoğunluğu oluşturan pay sahiplerinin bu duruma müdahale etmemesi; çoğunluk tarafından pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme hakkının sürekli bir şekilde engellenmesi; şirketin yeteri ölçüde kar elde etmesine karşın bu karın uzun süreden beri pay sahiplerine dağıtılmaması; şirketin finansal açıdan durumunun iyi olmasına rağmen şirket aktifleri ve karının çoğunluğa veya onun işletmelerine aktartılması; yönetim kurulunun sürekli olarak toplanamaması veya karar alamaması; pay sahipleri arasında şahsi ilişkilerin ön planda olduğu anonim şirketlerde pay sahipleri arasındaki husumetler ve güven sarsıcı eylemler.
Davacının 14/12/2011 ve 25/03/2013 tarihli olağan genel kurul toplantılarında şirketin yönetim kurulu başkanı seçildiği ve bu görevinden 09/04/2014 tarihinde istifa ettiği ve davacının yönetim kurulu başkanı olduğu 2012 yılını şirketin karlı olarak kapattığı, diğer yandan davacının yönetim kurulu başkanı olduğu 2013 yılını ise şirketin zararla kapattığı, bu yıllarda şirketin mali yönetiminden diğer yönetim kurulu üyeleri ile birlikte bizzat davacının da sorumlu olduğu, dolayısıyla davalı şirketin 2013 yılında zarar etmesinin davacının fesih talebi bakımından haklı sebep olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Yine, davalı şirket genel kurulunun 2015 yılında kar payı dağıtımı kararı aldığı ve davacıya 2015 yılında kar payı ödemesinin yapılmış olduğu, kar dağıtımı yapılıp yapılmaması açısından da davacının fesih talebini haklı kılan sebeplerin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı ile davalı şirket arasında mevcut dava ve ihtilaflar nedeniyle taraflar arasında uyum, güven ve birlikte çalışma duygusunun kalmadığı yönündeki haklı sebep iddiası bakımından; davacının, davalı şirket ile aynı şirketler topluluğunda yer alan dava dışı ….’deki paylarını devrettiği davalı şirketin diğer pay sahiplerinden olan …, … ve … (… oğlu) ve dava dışı …. pay sahiplerinden olan … ve … isimli şahıslar tarafından, …’nin 2013 yılında tebliğ edilen ödeme emrine istinaden 2014 yılında Ege Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğüne ödediği vergi borcu nedeniyle, söz konusu pay devir işlemlerine konu şirket paylarının ayıplı olduğu iddiasıyla pay devir bedellerinde indirim yapılması talepli yukarıda mahkemesi ve dosya numarası bildirilen davalar açıldığı, bu davaların açılmasından önce çoğu aynı zamanda davalı …’nin de pay sahipleri olan … ve pay sahipleri ile davacı … arasındaki ihtilafların çözümü görüşmelerinin yapıldığı ancak bu görüşmelerden sonuç alınamaması üzerine sözü edilen davaların açıldığı, aynı zamanda davalı şirketin diğer pay sahiplerinden olan kişiler ile davacı arasında, davalı şirketin pay devirlerine ilişkin halen dava aşamasında olan uyuşmazlıkların mevcut olduğu, dolayısıyla … pay sahipleri olan ve pay devirlerinin ayıplı olduğu iddiasıyla söz konusu davaları açan kişilerin önemli bir kısmının aynı zamanda grup şirketi olan davalı …’nin pay sahipleri olduğu dikkate alındığında bu davaların varlığından hareketle, davacı ile davalı şirketin diğer pay sahipleri arasında uzun süreden beri devam eden hukuki uyuşmazlıkların var olduğu ve bu hukuki uyuşmazlıkların davalı şirket ile de bağlantısının bulunduğu, bu bakımından davacı ile davalı şirketin diğer pay sahipleri arasındaki uyum ve birlikte çalışma iradesinin mevcut durum itibariyle varlığını yitirmiş olduğu anlaşılmaktadır. Şahıs özelliklerinin ön planda olduğu bir anonim şirkette kişiler arasındaki husumetler de belli şartlar altında haklı sebep teşkil edebilir ise de, bunun için kişisel husumetin meydana gelmesinde, kusurun diğer ortakların kusurundan daha fazla olmaması gerekir. Davacının şirkete veya diğer ortaklara dava açması başlı başına haklı sebep oluşturmaz. Olayda, davacı …’nin davacı sıfatına sahip olduğu davaların ikisi feragatle sonuçlanmış; diğer davaların ise devam ettiği ve bu dava dosyaları kapsamından davacının iddialarının gerçeği yansıttığı sonucuna varılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı …’nin muhtelif şirketlerde sahip olduğu payları üçüncü kişiye devretmesi nedeniyle dava açılması da davalı şirketin mevcut durum itibariyle faal olduğu ve 2015 yılı itibariyle kar elde ettiği dikkate alındığında, davalı şirketin feshi için haklı sebep yaratmaz.
Bu açıklamalar ışığında, davalı şirketin borca batık olmadığı, şirketin ticari defter kayıtlarının ve belgelerinin usule ve kanuna uygun tutulduğu, şirketin yönetim kurulu başkanı ile bazı hissedarların aralarında kanuna aykırı para ilişkisinin gerçekleşmediği, ortaklar arasındaki güven unsurunun kaybolmasında davacı tarafın kusurunun daha fazla olduğu, dolayısıyla haklı sebep şartının gerçekleşmediği, buna bağlı olarak şirketin fesih ve tasfiyesi olmadığı taktirde davacının ayrılma payı bedeli karşılığında şirketten çıkması ya da vesair çözüm bulunmasına ilişkin davanın hukuka uygun olmadığı …” gerekçesi ile DAVANIN REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Şirketin feshi ve tasfiyesi için, dava konusu şirkette, şirketin kötü yönetilmesinin, yeterli kazancın sürekli elde edilememesinin, azınlığın bilgi alma hakkının kısıtlanmasının, kar dağıtımının uzun süre yapılamamasının, şirket aktifleri ve karının çoğunluğa ve onun işletmelerine aktarılmasının, pay sahipleri arasındaki husumetler ve güven sarsıcı eylemlerin fiilen ve resmen gerçekleştiğinin sabit olmasına ve bu durumların oluşmasında müvekkilinin hakkaniyet ve hukuk düzeni açısından kusursuz olmasına ayrıca TTK’ nın 531 maddesine göre gerekli kararların verilmesi için talepte bulunanın daha az kusurlu olmasının gerektiğine dair bir hükmün bulunmamasına rağmen mahkemece yanlış gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulü istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, TTK 531. madde hükmüne göre açılmış davalı Anonim şirketin haklı sebeplerle feshi ve tasfiyesi yada davacının ayrılma payı bedelinin ödenerek ortaklıktan çıkarılması veya duruma uygun düşen kabul edilebilir bir çözümün bulunması istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle ortaklar arasındaki uyumsuzluk bir fesih sebebi olarak kabul edilebilirse de, ortaya çıkan uyumsuzlukta davacının diğer ortaklardan daha az kusurlu olarak kabulüne yarar somut deliller dosyada bulunmadığından davacının kendisinden kaynaklanmayan bir sebeble fesih tasfiye koşullarının oluştuğunu ispatlayamadığına, haklı sebeple fesih koşulu ispatlanamadığından TTK 531. maddesinde ön görülen şirketin feshi veya duruma uygun düşen başka bir çözüm yolunun uygulanması koşullarının gerçekleşmediğine (Bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 10.04.2019 tarih ve 2018/1450 Esas 2019/2813 Karar sayılı İlamı) göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2018 tarih ve 2015/564 Esas – 2018/53 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 59,30.TL maktu harçtan peşin alınan 35.90.TL harcın mahsubu ile bakiye 23.40.TL harcın davacıya iadesine
3-İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme, harç ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.