Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/346 E. 2021/511 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2020/346
KARAR NO : 2021/511
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S Tİ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2016 (Dava), 26/12/2017 (Karar)
NUMARASI : 2016/1510 Esas, 2017/1174 Karar
DAVA : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 10/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/06/2021
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1510 Esas – 2017/1174 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda “…Davacı vekili, mahkememize verdiği 27/12/2016 tarihli dilekçesinde: Müvekkilinin, ….. markası ile pastanecilik kapsamında 1998 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin markasının Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescilli olduğu gibi yıllardır tasarladığı ürünlere de tasarım tescil belgesi alarak koruma sağladığını, davalının müvekkilinin imalathanesinde pasta ustası olarak 01/02/2015 tarihinde işe başladığını, 14/11/2016 tarihinde müvekkili tarafından 4857 sayılı Yasa’ nın 25/2. Maddesi gereğince işten çıkartıldığını ve 2 yıl çalıştığını, müvekkilinin 14/11/2016 tarihinde yanında çalışan ….. isimli pasta ustasının ” ….. mesai saatleri dışında eşinin adına yeni açtıkları …..nde pasta üretimi ve satışı yapmaktadır ” demesi ile davalının mesai saatleri dışında pasta üretimi yaptığından haberdar olduğunu ve aynı gün davalıya tutanak hazırlayıp imzalattığını, davalının söz konusu tutanakta eşinin adına unlu mamüller açtığını ve orada pasta ürettiğini kabul ettiğini, davalının müvekkilinin eski çalışanları ….. ve …..’ nin müvekkilinin pastanesinden ayrılmasından sonra Karşıyaka’ da bir pastanede çalışmaya başlaması ve bunun üzerine müvekkili tarafından bu şahıslar aleyhine İzmir 3. ATM’ ce açtığı davanın müvekkili lehine sonuçlanması ve her bir davalı için yasal faizi hariç 20.000,00-TL cezai şartın davalılardan tahsiline ilişkin kararı gayet iyi bildiğinden eşinin adına işyeri açmayı tercih ettiğini, müvekkilinin yeni ve özel ürünler üretebilme adına maddi ve manevi külfete katlandığını ayrıca yanında çalışan işçilere de eğitimler aldırdığını, müvekkilinin pastanesinde sıradan ürünler sergilemekten ziyade kendisine has ürünler sergilediği ve firma ortakları olarak tüm bu ürünleri üretmesi mümkün olamayacağı için pasta imalathanesinde çalışan pasta ustalarına üretime ilişkin teknik ve ticari sırları öğretmek dışında bir seçeneği bulunmadığını, müvekkilinin yanında tam 2 yıl çalışan davalıya eğitimler aldırdığını, tescilli tasarım ürünleri dahil tüm ürünlerin üretimine ilişkin tüm teknik ve ticari sırları öğrettiğini, davalının müvekkilinin pastanesinde çalıştığı sürece satışa sunulan ürünlerin üretiminde bulunduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin imalathanesinde çalıştırdığı pasta ustaları ile imzalayacakları sözleşmelere gizlilik, sır saklama ve rekabet etmeme yükümlülüğü kısmını ekleyerek ticari sırlarının saklanmasını ve rekabeti önlemeyi amaçladığını, müvekkili ile davalı arasında imza altına alınan 01/12/2015 tarihli Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi’ nin 6.1. Maddesinde; davalının, müvekkili şirkete ait mali ve ticari sırları saklamayı, 6.2. Maddesinde; müvekkili şirkette çalışarak öğrenmiş olduğu tüm teknik, sır ve bilgileri tasarımları saklamayı, 6.3. maddesinde; müvekkili tarafından imal edilen şirket tarafından patenti alınan ürünler ile şirkete has ve özgü ürünlerin yapılışını şeklini, görünümünü, tasarımını, içeriğini, tekniğini hatır için dahi uygulamayacağını, danışmanlık vermeyeceğini, tavsiyede bulunmayacağını, patentli ve şirkete özgü ürünler ile ilgili şirketten edindiği tüm bilgileri ve bu ürünlere ilişkin hammaddenin nereden temin edildiğine dair hiç bir bilgiyi şirket dışındaki kişilere rakip müesselere, tedarikçilere, müşterilere sunmayacağını, bu kapsamda mutlak sır saklama ve rekabet etme yükümlülüğünün olduğunu, 6.4. Maddesinde; müvekkilinin yanından ayrılmasından sonra da İzmir sınırları içinde aynı faaliyeti gösteren tüm müesseseler ile rakip müesseseler yönünden de aynen devam edeceğini, 6.6. Maddesinde; rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdü ve yükümlülüğüne aykırılık halinde 20.000,00-USD cezai şartı her hangi bir ihbar, ihtar olmaksızın derhal ödemeyi kabul ederek imzaladığını, düzenlemenin TBK’ nin 444. Maddesine uygun olduğunu, davalının imzaladığı iş akdinin 6.4. Maddesi gereğince işten ayrıldığı tarihten itibaren 3 yıl süre ile rekabet etmemeyi taahhüt etmesine karşın henüz müvekkilinin işletmesinde çalışmakta iken mesai saatleri dışında eşinin adına yeni açtıkları …..nde pasta üretimi ve satışına başlayarak müvekkilini kandırıp Rekabet Yasağı taahüdünü ihlal ettiğini, TBK’ nin 446. Maddesi uyarınca Rekabet Yasağı’ na aykırı davranan işçinin bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğunu, işçinin tazminat ödemek ile yükümlü olmasının hukuki dayanağının sözleşmeden doğan borcun yerine getirilmesi olduğunu, davalının aktif olarak …..’ nde pasta üretimine devam etmesi üzerine müvekkiline zarar verme ihtimalinin ortada olduğunu belirtmiş, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000,00-TL cezai şartın 14/11/2015 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ayrıca 01/02/2015 tarihli iş akdine ve TBK’ nın 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen Rekabet Yasağı’ na aykırılık ve TTK’ nın 55 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerine aykırılıktan kaynaklanan tazminat ve diğer talep hakları saklı kalmak kaydıyla davanın fiillerine son verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, mahkememize verdiği 20/02/2017 tarihli cevap dilekçesinde: Davacıya ait marka olan …..’ nin özellikle Karşıyaka ilçesinde sevilen ve tanınan bir marka olduğunun kuşkusuz olduğunu, bu nedenle kırsal bir bölge olan Bayraklı ilçesinin …… Mahallesinde sadece pasta satışı yapan müvekkilini ve işletmesini kendi denginde görerek dava ikame etmesinin hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin davalının imalathanesinde usta değil kalfa olarak çalışmaya başladığını, müvekkilinin 2013 yılında İşkur aracılığıyla pastacılık kursuna katıldığını ve akabinde çeşitli pastanelerde çalıştığını, 01/02/2015 tarihinde çalışmaya başladığı davalıya ait pastanede 14/11/2016 tarihli tutanak ile işten çıkartıldığını, davalının işverenin azarlamaları sonucu baskı altında kendisine yazılı olarak verilmiş bir kağıdı kendi el yazısı ile temize çektirilmesi suretiyle imzaladığını, müvekkilinin davacı nezdinde çalışırken eşinin adına açmış oldukları bir pasta üretimi ve satışı ile ilgili bir işletmesi olmadığını, …..’ nin yıllardır müvekkilinin ikamet ettiği Bayraklı bölgesinde davalı ile konsept ve müşteri portföyü olarak yarışamayacak unlu mamüller işletmesi olduğunu, müvekkilinin yada aile bireylerinden her hangi bir kimsenin ….. ile ilgisi olmadığını, hali hazırdaki …..’ nin ise yeni açıldığını, işyerinin 07/12/2016 tarihinde müvekkilinin kayınpederinin desteği ile açılmış olup sadece satışa dayalı bir mahalle pastanesi olduğunu, hiç bir şekilde üretim yapılmadığını, müvekkilinin çeşitli pastanelerden poğaça, gevrek, boyoz ve yaş pasta gibi ürünler alarak işyerinde eşi ile birlikte satışını yaptığını, davacının müvekkiline her hangi bir eğitim aldırmadığını, müvekkilinin davacı ile imzaladığı sözleşmede yer alan Rekabet Yasağı ve ticari sır saklama taahhüdü ve yükümlülüğüne aykırı bir davranış ve yapılanma içinde olduğunu söylemenin imkansız olduğunu, davacının olasılıklar üzerinde giderek müvekkilinin bu yükümlülüğü ihlal etme olasılığına binaen cezai şart talep etmesinin abesle iştigal olduğunu, müvekkilinin davacı bünyesinde çalışan ….. ve ….. isimli çalışanları tanımadığını, dilekçede bahsedilen davadan ve bu kişilerden dava dilekçesi ile haberdar olduğunu belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının çalıştığı iş yerlerini gösterir şekilde SGK kaydının celbedilerek dosya içine alınmıştır.
….. ve ….. isimli işyerleri ile davalı ….. ile davalının eşi …..’ in vergi kayıtları celbedilerek dosya içine alınmıştır.
Davalı asil, mahkememizin 20/06/2017 tarihli celsesinde: Kendisine gösterilen belge altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, tutunaktaki el yazısı ile olan yazının da kendi el yazısı olduğunu ancak kendisinin bu yazı ve imzayı davacı tarafın beyanı üzerine yazıp imzaladığını, belgenin geçerliğinin farkında olmadığını beyan etmiş, bu beyanını imzası ile tastik etmiştir.
Vergi dairesinden gelen yazı cevabında ….. ve ….. isimli iş yerleri ile ilgili sorulan sorulara cevap verilmediği anlaşıldığından bu konularda yeniden Yamanlar Vergi Dairesi’ ne yazı yazılmış, alınan yazı cevabı dosyaya eklenmiştir.
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda: Davacı tarafça, davalının taraflar arasında imza altına alınan belirsiz süreli iş sözleşmesinde yer alan gizlilik, sır saklama ve rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı davranarak davacının zarara uğramasına sebebiyet verdiğinden bahisle sözleşme doğrultusunda düzenlenen cezai şartın tahsiline ve davalının fiillerine son verilmesine yönelik olarak davalı hakkında mahkememize dava açıldığı, davalının davacıya ait iş yerinde 01/02/2015 – 14/1/2016 tarihleri arasında çalıştığı, iş akdinin davacı işveren tarafından 4857 sayılı Yasa’ nın 25/2 maddesi gereğince feshedildiği, feshe 14/1/2016 tarihli tutanağının dayanak tutulduğu, tutanakta; davalı asilin ” bundan sonraki aşamada eşim …..’ e açmış olduğum unlu mamüllerde ….. patentli ürünlerden üretmeyeceğime taahhüt ediyorum ” şeklinde beyanının bulunduğu, söz konusu beyan göz önüne alındığında davalının davacıya ait iş yerinde çalıştığı sırada taraflar arasında imza altına alınan belirsiz süreli iş sözleşmesinin 6. Maddesine aykırı olarak davacıya ait patentli ürünleri ürettiğinin kabulünün gerektiği, davalının yaptığı bu eylem nedeni ile yine taraflar arasında imza altına alına belirsiz süreli iş sözleşmesinin 6.6. Maddesi gereğince cezai şart ödemekle yükümlü olduğu, davalının ekonomik ve sosyal durumu göz önüne alındığında talep edilen cezai şartın fahiş olup, davalının mahfına sebebiyet verebileceği, bu durumda cezai şarttan hakkaniyete uygun bir indirim yapılmasının gerektiği, davacı tarafça dava dilekçesinde ayrıca davalının fiillerine son verilmesinin de talep edildiği ancak vergi dairelerinden alınan yazı cevaplarında belirtildiği üzere davalının eşi ve kendisi adına açmış olduğu iş yerlerini kapatmış olduğu, fiillerin devam etmediği ve bu talebin konusunun kalmadığı, bunun yanında davalının davacı şirkete ait patentli ürünleri üreterek Rekabet Yasağına aykırı davrandığı hususunun dava tarihinden sonrada devam ettiğine yönelik davacı tarafça bir iddia ve delil ileri sürülmediği incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış, davanın kısmen kabulü gerektiği…” gerekçesi ile Davanın KISMEN KABULÜ ile, 10.000,00-TL’ nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalının fiilerine son verilmesine ilişkin talebin konusu kalmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargıtay kararları doğrultusunda davacının tazminata hak kazandığının deliler ile ispatlanması gerekirken ve davalının davacıya ait üretim sırlarını ifşa ettiği ve bu neviden üretimlerin piyasada gözle görülür ölçüde çoğaldığına dair deliller olmamasına rağmen bu hususlarda gerekli araştırma yapılmadan eksik inceleme ile baskı altında imzalatılan gerçekliği tartışılır ifadelerin bulunduğu fesih tutanağına göre varsayıma dayalı haksız ve hakkaniyete, hukuka aykırı kararın verildiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, Rekabet yasağına aykırılıktan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2017 tarih ve 2016/1510 Esas – 2017/1174 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 683.10.TL nispi harçtan peşin alınan 170.77.TL harcın mahsubu ile bakiye 512.33.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 10/06/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.