Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/334 E. 2021/472 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/334
KARAR NO : 2021/472

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2018
NUMARASI : 2017/497 Esas- 2018/87 Karar
DAVA : İtirazın İptali ( Rücu nedeniyle)
KARAR TARİHİ : 03/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/06/2021

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/497 Esas- 2018/87 Karar sayılı kararının dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesi süresi içinde usulünce verilmiş olmakla; dosyadaki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler incelendi.
DAVA
Davacı vekili, …. plaka sayılı aracın müvekkili şirkete zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, sigortalı araç sürücüsünün 14.01.2009 tarihinde ehliyetsiz ve asli kusurlu olarak karıştığı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, müvekkili şirket hakkında verilen İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/483 E. – 2016/373 K.sayılı kararın temyiz incelemesi sonucunda onandığını ve müvekkili şirketin asıl alacak ve fer’ileri için 265.000,00 TL’sını 19.12.2016 tarihinde ödediğini, ZMMS genel şartlarının B/4,c maddesi ve Karayolları Trafik Kanunun 95/2.madde hükümleri uyarınca sigortalı araç sürücüsünün ehliyetsiz olarak araç kullanarak sebebiyet vermekle akde muhalefet ettiğinden, vefat eden sigortalı adına tazminat alan eşi aleyhinde icra takibine başlandığını, alacağın tahsili için Menemen İcra Müdürlüğü’nün 2017/820 E.sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve yersiz itirazı üzerine takibin durdurulduğunu bildirerek, sözü edilen icra takibine vaki itirazın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL’lik bölümü için takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı taraf davaya cevap vermemiştir. Ancak icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde borcu kabul etmediğini, mirası reddettiğini, kaza sebebi ile sigorta şirketinin kimseye ödeme yapmadığını savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre ” Davayla ilgili 14.01.2009 tarihinde davalı murisi ….’nın maliki ve işleteni olduğu, şoförü ….’ın asli ve tam kusurlu olarak idare ettiği aracın başka bir araçla çarpışması sonucu vefat ettiği ve yukarıda anılan mahkeme kararı ile belirlenen destekten yoksun kalma tazminatının 265.000,00 TL olarak Akbank aracılığıyla davalı ….’nın ilgili dosyada vekili olan …. hesabına 19.12.2016 tarihinde ödendiği belirgindir.
Davalı …. dava dayanağı icra takibine sunduğu itiraz dilekçesinde ….’nın eşi olduğunu ve mirasını reddettiğini bildirmiş, mirası red hususu mahkememizce açıklığa kavuşturulamamıştır. Bununla birlikte davalı, sigorta ettiren ….’nın mirasını reddetmiş olsa dahi eşinin trafik kazasında vefatı nedeniyle sigorta şirketinden tahsil ettiği destekten yoksun kalma tazminatını ….’nın mirasçısı olarak değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla hak etmiştir. Bu çerçevede, sigorta şirketinin zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi gereğince ödediği tazminatının iadesini istemesi, sigorta kavramının mahiyetine, olaya uygun düşmez ve aksi düşünce kanuna karşı hile teşkil eder.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin, davalının murisi ve desteği olan ve mezkur kazada vefat eden …. adına, emsal karar sebebiyle davalıya destek tazminatı ödemek zorunda kaldığını, sigortalı araç sürücüsünün kaza anında ehliyetsiz olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin kendi sigortalısına rücu hakkının doğduğunu, ancak sigortalının kazada vefat etmesi nedeniyle, ödemiş olduğu tazminatı sigortalının varisi sıfatıyla davalıdan talep etmesinde mevzuata aykırı bir durum bulunmadığını, mahkemece de kararın gerekçelendirilemediğini, kararda -sigorta şirketinin ZMMS Poliçesi gereği ödediği tazminatın iadesini istemesinin, sigorta kavramının mahiyetine, olaya uygun düşmeyeceği ve kanuna karşı hile anlamına geleceği- gibi bir gerekçe yaratılarak haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın esastan reddine karar verildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, trafik kazası nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından davalılara ödenen destekten yoksun kalma tazminatının KTK’nun 95. maddesi ile ZMSS Poliçesi ve Genel Şartları gereği bu kez sigortalı sürücünün mirasçıları sıfatı bulunan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nın 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Somut olayda davacı sigorta şirketi yapılan yargılama sonucunda sigortalının vefatı nedeniyle davalıya destekten yoksun kalma tazminatı ödediğini belirtmektedir. Davalının davacı sigorta şirketine karşı açtığı davadaki destekten yoksun kalma tazminatına dayanak zarar; sigortalının ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sigortalının ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Bu suretle, sigortalı murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Öte yandan Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesinde “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4.b maddesinde ise; tazminatı gerektiren olayın, aracın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevkedilmesi sonucunda meydana gelmesi halinde, sigortacının işletene kusur oranında rücu edebileceği belirtilmiştir.
Yukarıda anlatılan hukuki düzenlemeler ışığında, destekten yoksun kalma davasında, destekten yoksun kalan kişilerin hukuki durumları ile desteğin trafik sigortacısının açtığı rücu davasında, destekten yoksun kalan kişilerin hukuki durumları tamamen farklıdır. Destekten yoksun kalma tazminat davalarında zarar görenler, mirasçılık sıfatından bağımsız olarak zarara uğramış kişilerdir. Buna karşın desteğin trafik sigortacısının açtığı rücu davasında destekten yoksun kalanlar, aynı zamanda desteğin mirasçısı ise rücu koşulları oluştuğu takdirde desteğin sorumluluğu mirasçılarına geçer.
Somut olayda davacı sigortacı, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortaladığı aracın geçerli sürücü belgesi olmayan sürücünün sevk ve idaresinde iken kazaya sebep olunduğu ve araçta bulunan sigortalının vefatı sebebiyle ödemek zorunda kaldığı tazminatın sigortalının mirasçılarından tahsili istemiyle dava açmıştır.Anılan bu düzenlemelere göre; davacının davalıya rücu hakkının bulunduğu gözetilerek işin esasına girildikten sonra davalının mirasın reddine ilişkin savunmasının; davalının mirasın reddi şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda terekenin aktif ve pasifi ile mirasçının terekeyi sahiplenme anlamına gelecek hukuksal bir işlemde bulunup bulunmadığı araştırılarak hasıl olacak sonuca göre karar vermek gerekirken hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır, davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenle KABULÜNE,
2- Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/497 Esas- 2018/87 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülüp istinaf denetimine uygun bir Yargılama yapılarak varılacak sonuca göre bir karar vermek üzere Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5- İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan 35,90 TL istinaf maktu karar harcının karar kesinleştiğinde yatırana İADESİNE,
6- İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
8- Kararın taraflara tebliği, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 03/06/2021