Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/321 E. 2021/468 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/321
KARAR NO : 2021/468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2018
NUMARASI : 2017/144 Esas- 2018/27 Karar
DAVA : Markanın İptali, Tecavüzün Men’i
KARAR TARİHİ : 03/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/06/2021

İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/144 Esas- 2018/27 Karar sayılı kararının dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesi süresi içinde usulünce verilmiş olmakla; dosyadaki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler incelendi.
DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin 157214 nolu “…” markasının sahibi olduğunu, “…”, “…” markaları altında kahve üretimi yaptığını, davalı yanın ise 2015/91832 no ile “… …” ibare markayı müvekkilinin markasıyla aynı sınıflarda tescillediğini, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, davalı yanın haksız rekabette bulunduğunu belirterek, davalı adına tescilli 2015/91832 nolu “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini, ilan yapılmasını talep ve dava etmiştir.
Marka tescilinde yer alan emtialardan salt kendi emtiası kapsamında olmak üzere “kahve, kuru yemiş ve şekerlemeler” yönünden terkin istemiş, kuru yemiş emtiasını da davalı markasında karşılığı olan hububattan mamul çerez, patlamış mısır olarak açıklamıştır.
CEVAP
Davalı vekili, açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, “…” sözcüğünün kahve sektöründe kullanılan “dibek” kelimesiyle aynı olduğunu, ibarenin ilgili sektörde aynı mal ve hizmetler için çok sayıda firma tarafından farklı eklerle kullanıldığını, ayırt ediciliği zayıf, anonim bir ibare olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre ” Dava, markanın hükümsüzlüğü konusundadır.
Tescilli marka, sahibine 3. kişilerin izinsiz kullanımlarını önleme yetkisi verdiği gibi, başkalarının marka tescil başvurusu konusu etmelerine, mutlak red nedenleri ve gerektiğinde nispi red nedenlerine bağlı olarak itiraz etme, hükümsüzlük davası açma haklarını da sağlamaktadır.
Dava konusu markanın başvurusunun yapıldığı 11/11/2015 tarihi itibariyle henüz SMK yürürlüğe girmemiş olup, başvuru anındaki mevzuat, markanın tescil şartlarını belirlemektedir. Buna göre tescil şartlarının denetimi ve hükümsüzlük konusu da SMK’nın geçici 1. maddesi uyarınca MarkKHK hükümlerine tabidir. Somut davada uygulanacak hükümler MarkKHK’nın 7/1-a, c ve son fıkrası ile davacının dayandığı nispi redde ilişkin 8/1-b hükümleridir.
Buna göre, dava konusu marka mutlak red incelemesinden geçmiş olup, MarkKHK 7/c hükmü uyarınca söz konusu mallar için cins, vasıf, çeşit ve kalite bildirici olmadığından tescillenmiştir. Dolayısıyla, elde edilen tescilin 3. kişilere karşı tarihsel önceliği korunacaktır.
Markanın iltibas, benzerlik sebepleriyle hükümsüzlüğü talep olunmaktadır. Markaların karşılaştırılması işaret ve ilgili mallar bazında yapılmaktadır. Karıştırma tehlikesi ise, malın tüketici veya alıcıları gözüyle yapılmalıdır. Günlük tüketime konu mallarda alım kararı çabuk ve fazla düşünmeksizin zihindeki belli belirsiz marka bilgisi üzerinden gerçekleşmektedir. Bu nedenle markaların birbirinden farklı ve ayırt edici olması aranmaktadır. İltibas ve ona bağlı sonuçlar yasada düzenlenmiş olup, hukuki konulardır. Bu nedenle, bilirkişi görüşüne başvurulmaksızın, mahkememizce yukarıdaki kriterlerin uygulanması suretiyle iddiaların değerlendirilmesi ve yasal sonuçlarına karar verilmesi gerekmiştir. Nitekim, iltibas konusunun hukuki bir konu olduğu Yargıtay kararları ile de sabittir (HGK, 08/06/2016 tarih, 2011/11-696- 2016/778; 11. HD, 01/07/2003 tarih 2002/1728-2003/71879).
Çekişmeli marka, davalı adına 2015/91832 nolu “… …” 11/11/2015’de başvurularak, 19/06/2017 tarihinde sicile kaydedilmiştir. Markanın 30. sınıf malları arasında kahve ve sair mallarla şeker ve hububat, mısır çerezleri de vardır. Davacı, kendi marka emtiasındaki 3 çeşit ürün bakımından kısmi terkin talep etmiştir. Talebini “kahve, kuru yemiş, şekerlemeler” bakımından sınırlamıştır. Aynı zamanda tedbiren markadan doğan hakların davalıca kullanılmasının önlenmesini, durdurulmasını da istemiştir. Keza, ilan talebinde bulunulmuştur.
Ön inceleme duruşmasında ve talep sonucundaki ifadelerinden markanın hükümsüzlüğünü talep ettiği ve men davası açmadığı anlaşılmaktadır. Salt hükümsüzlük talebi nedeniyle aynı zamanda çekişme kesin olarak sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir yoluyla kullanımın men istemiştir. Ön inceleme tutanağında yazılı sınırlanmış çekişme konusunda davacının bir itirazı olmamıştır.
Davacı hükümsüzlük talebine dayanak olarak önceki tarihi taşıyan benzer markasını göstermiştir. Davacının üstün hak iddia ettiği markada sözcük ve şekil unsurları bulunmaktadır. Marka koyu renk zemin içinde “…” kısaltması “… + …” şeklindedir. Marka 29 ve 30. sınıflarda belirtilen kuru yemiş, kahve ve şekerleme için kayıtlıdır. Davacının 29/09/1994’de başvurarak sicile kaydettirdiği markanın 29/08/1995 tarihinde bültende yayınlandığı belgeden anlaşılmaktadır. Davacı, aynı zamanda “…” adıyla kahvehane, kafe işlettiğini belirtmiş olup, ibareyi hem ürün hemde kafe hizmeti bakımından tanıttığını, belirtmektedir.
Davacının öncelik talep ettiği sözcük bu markada akılda kalan ana unsur niteliği taşımaktadır. Şekil ve kısaltma ile “…” ibareleri yan unsur niteliğindedir.
Aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik taşıdığı söylenemeyecek olan davalı markası ise, genel görünüm itibariyle tamamen farklıdır. Bu markada “… …” sözcükleri şeklin ortasında yer almakta ve vurgulanmaktadır. Ayrıca … üst kısımda, Since 1939 ibareleri ise altta yer almaktadır. Bu marka da 30. sınıfta olup, aynı sektöre ilişkin mal markasıdır. İki markanın ortak kısmı sadece “…” sözcüğüdür. Sözcük, Arapça kökenli, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “kahve ve benzeri şeyleri kavurma; kavrulmuş ve öğütülmüş kahve satan yer” anlamında bir sözcüktür. Bu sözcükler dibekte hazırlanan kahveye ilişkin yöntemi işaret etmektedir. Diğer deyimle, “…” ibaresi kahve malını doğrudan doğruya tanımlamamakta, bir çeşit hazırlama, üretme yöntemini ifade etmektedir. Zayıf olmakla birlikte, markanın ayırt edici olduğunu kabul etmek gereklidir. Nitekim, ibare artık günlük dilde fazla kullanılmayan, bilinmeyen, yavaş yavaş terk edilen sözcüklerdendir. Bu nedenle, sözcüğün marka olma vasfı kabul edilecektir. Nitekim davacı, 1994’den beri ürün markası olarak tescilleyip kullanagelmiştir. Bu isimde Gaziantep de bir kafe işlettiği de internet erişiminden anlaşılmaktadır. MarkKHK’nın 7/c maddesi kapsamında ürünü doğrudan doğruya anlatan, tanımlayan işaretler ve sözcükler mutlak redde tabidir. Bununla birlikte, davacı markasında “…” sözcüğünün markada ana unsur olarak yer aldığı ve günümüze dek kullanılageldiği gerçeği karşısında, ayırt edici özelliğinin güç kazandığını kabul etmek gerekmektedir. Nitekim, sözcük dilimize yerleşmiş, dil zenginliğimize katılmış bir sözcüktür. Zamanla nesillerin eski sözcüklere daha az rağbet etmesi bunların anlamlarını yitirmesine yol açtığı gibi, bu sözcük kullanımla, kullanıcıya marka itibarı sağlamaktadır. Yöresel olarak da, kullanımlarının devam ettiği bir gerçektir.
Kaldı ki, davalı markasında ayrıca bu sözcüğü niteleyen, ayırt edicilik … şekli ve … sözcükleri yan unsur olarak bulunmaktadır. Bu nedenle, davalı markasının genel görünüm farklılığına rağmen yine akılda kalacak esas unsurunun (ilk markadaki) “…” sözcüğü olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, davacının talebi kahve dışında kuru yemiş ve şekerlemeleri de içermektedir. Kuru yemiş ve şekerlemeler bakımından ibarenin, hiçbir tanımlayıcı veya vasıf bildirici yönü bulunmamaktadır. Yani, kavrulmuş kahve ve benzeri gıda satan yer veya kahve vb. şeyleri kavurma dibeği anlamına gelen bu ibarenin kuru yemiş, şekerleme ürünleri için doğrudan mutlak reddi gerektiren bir yönü bulunmamaktadır. Bununla birlikte, ibarenin “… …” şeklinde esas unsur içermesi karşısında karıştırma ihtimali üzerinde durmak gereklidir. Davacının “ …” şeklindeki markası ile davacı ürünlerini bilenlerin akılda kalan “…” sözcüğü nedeniyle davalının “… …” markası altında sunacağı kahve ve kuru yemiş karıştırabileceği, bağlantı kurabileceği değerlendirilmiştir.
“…” ibaresinin bu ürünler bakımından doğrudan tanımlayıcı bir karakteri bulunmadığı ve davacı markasındaki ana unsur olarak yer aldığı göz önüne alındığından karıştırma tehlikesinin doğabileceği anlaşılmaktadır. “…” sözcüğü kahve ile ilgili olarak cins veya vasıf bildirmemekte, ancak bir kahve pişirme yöntemini, gerecini işaret etmektedir. Karıştırma veya bağlantı kurma olgusunun fiilen gerçekleştiğinin kanıtlanması aranmamaktadır. Buna karşılık ortalama tüketicinin günlük tüketim konusu olan bu malla ilgili olarak yapacağı araştırma ve alım kararı gibi süreçler, üzerinde uzun süre inceden inceye düşünmeksizin işleyen türdendir. Ortalama tüketici günlük tüketim konusu ürünleri uzun süre değerledirme yapmadan alım ya da tüketim kararlarını vermektedir. İlk markanın “…” sözcüğü ile elde ettiği bilinirlikten ötürü, tüketici veya alıcı kişiler sonraki “… …” ibaresi ile karşılaştıklarında kolaylıkla malları karıştırabilecektir. Diğer deyimle, malların geldiği işletme kaynağı konusunda yanılabilecektir. Bu nedenle, karıştırma riskinin varlığı hükümsüzlük için yeterli olup, fiili bir karıştırmanın kanıtlanması gerekmemektedir.
Markanın şekerleme, kahve, çerez ürünleri bakımından ana unsuru olan “…” ibaresinin davalıya ait markada aynen yer alması nedeniyle davacının nispi öncelik hakkının gözetilmesi gereklidir. Davalı markasına yayından sonra itiraz ileri sürmeyen davacının süresinde hükümsüzlük davası açtığı sabittir. Bu bakımdan davanın kabulü gerekmiştir.
Davacının “…” mal markasına sahip olması, bu isimle mekan işletmesi de davalının kahve, çerez ve şekerleme markasının hükümsüzlüğünü gerektirmektedir.” gerekçesiyle davanın KABULÜNE, davalı adına kayıtlı 2015/91832 nolu “… …” markanın emtiası arasında yer alan “kahve, hububattan mamul çerezler, patlamış mısır ve şekerlemeler için” hükümsüzlüğüne, terkin edilmesine, sair emtia için tescilinin devamına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince … sözcüğünün günlük dilde kullanımının azlığı ve davacı tarafın kullanım süresi gibi sebeplerle sözcüğün marka olma vasfını kabul ettiğini, oysa genel ve anonim bir ibare olan “…” kelimesini tescil ettiren bir çok marka olduğunu, dava açıldıktan sonra dahi Türk Patent Enstitüsüne başvurular yapıldığını, TPE sorgusunda çok eskiye dayanan “…” sözcüğünü kullanan başkaca markalar olduğunu, kullanım azlığı nedeniyle sözcüğün kullanıcıya marka itibarı sağladığı gerekçesinin kabul edilemez olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının hükümsüzlüğe dayanak olarak gösterdiği önceki markası ile davalı markasında ana unsurun … kelimesi olduğu, bu ibarenin kahvenin pişirme yöntemine ait olduğu yoksa kahvenin cinsini belirtmediği, ibare her ne kadar genel nitelikte olsa da günlük dilde kullanımına sık olarak rastlanmadığı dolayısıyla marka olma vasfının bulunduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esas yönünden reddine dair aşağıda yazılı şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1- İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/144 Esas- 2018/27 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
3- İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4- Davalı tarafın yatırmış olduğu istinaf kanun yoluna başvuru harcı olan 98,10 TL’nin hazineye gelir yazılmasına
5- İstinaf yoluna başvuran davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6- Kullanılmayan gider avansının HMK 333. mad. gereğince istek halinde yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/06/2021