Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/270 E. 2021/450 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/270
KARAR NO : 2021/450

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/02/2018
NUMARASI : 2017/81 Esas- 2018/19 Karar
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/05/2021

İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/81 Esas- 2018/19 Karar sayılı kararının dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesi süresi içinde usulünce verilmiş olmakla; dosyadaki dilekçe, lahiyalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler incelendi.
DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin ticaretini etkileyen, davalı adına kayıtlı 2016/76210 nolu markanın hükümsüzlüğünü, kaydına tedbir konulmasına talep ve dava etmiştir.
Davacı “….” ibareli marka için 05/11/2015 tarihinde kuruma başvurduğunu, başvuru sürecinin başladığını, ancak ailevi sebeplerden ötürü eksiklikleri tamamlayamadığını ve başvurunun hükümden düştüğünü, bunun üzerine yeniden başvuru yaptığını belirtmiştir. Bundan ayrı Türk Patent ve Marka Kurumunda başka ibareler ile ilgili markaları bulunduğunu, 2015/90623 nolu 35. sınıf, 2017/34908 nolu 35. sınıf, 2017/36976 nolu “….” ibareli 35. sınıf ve 2017/36977 nolu “….” ibareli 35. sınıf markaları olduğunu, davalının ise kendisinden sonra 2016/76210 nolu markayı 27/09/2016’da başvurarak 12/04/2017’de tescillediğini, oysa kendisinin markada gerek önceki tarihli alan adı, gerek başvuru kaydı itibariyle öncelikleri bulunduğunu belirterek markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP
Davalı tarafa usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olup, ancak savunma ve delil sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılama, alınan bilirkişi raporu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre “Dava, marka hükümsüzlüğü konusundadır. Markanın hükümsüzlüğüne ilişkin sebepler dava konusu markanın başvuru konusu edildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan MarkKHK’nın 7, 8 ve 42. maddelerinde düzenlenmiştir. Somut çekişmeye de daha sonra yürüklüğe giren SMK değil, MarkKHK uygulanacaktır. Davacı marka üzerinde önceye dayalı hak sahipliği ileri sürmüş ve kanıt olarak da hükümden düşen başvurusunu, tahsis ettirdiği alan adını, ticari faaliyetlerini göstermiştir.
Markanın tescil edildiği tarihten itibaren başlayan 5 yıllık süre dolmadığından, davalı markasının hükümsüzlüğü tartışılabilecek durumdadır.
“….” esas unsurunu taşıyan davacı başvurusu 05/11/2015’de kayda alınmış, ancak belge eksikliği yüzünden hükümdün düşmüştür. Başvuru yapılmamış sayılmaktadır. Bununla birlikte, davacının önceye dayalı hak sahipliği konusundaki diğer dayanağı “….” esas unsurlu alan adı tahsisidir. Davacı aracı kuruma başvurarak 3/06/2015 tarihinde “….” markası için alan adı tahsis ettirmiştir. Alan adının ticarette kullanımı tıpkı fiziki ortamda marka kullanımı gibi sonuç doğurmaktadır. Alan adı da işletmenin gayri maddi ayırt edici işaretleri arasındadır ve hak konusudur. Dolayısıyla davacının usulüne uygun bir tescil ve kullanımla birleşmese de önceye dayalı bir alan adı hakkı nedeniyle nispi ihtas sebebi bulunmaktadır. Bununla birlikte dava konusu marka alan adı tahsisinden sonra 27/09/2016’da başvuru kaydı almıştır. Yanlar aralarında bu konuyla ilgili bir iletişim içine de girmiş, davacı tarafından davalıya, markayla ilgili öncelikleri konusunda uyarı yapılmıştır.
Mahkememizce marka uzmanı bilirkişi görevlendirilerek rapor alınmış, ancak rapordaki hukuki değerlendirme kısmı dikkate alınmamıştır. Nitekim bilirkişi, genel hayat bilgisi, hukuki konular dışında mahkemeye yardımcı olan, delileri değerlendirme konusunda yardımcı olan organdır. Raporun sadece teknik ve somut kanıtlarla ilgili kısımları dikkate alınmıştır. Bilirkişi, iki marka arasındaki işaret ve sınıf benzerliğini tespit etmiştir. Keza, davacının alan adı kaydını da belirlemiş ve raporunda göstermiştir. Davacının bu alan adı altındaki faaliyetlerindeki görsellerini de dosyaya koymuştur. Buna göre davacının, davalı markasından önce elde ettiği bir ticari işaret kullanımı bulunmaktadır. MarkKHK’nın 8/3 maddesi uyarınca önceye dayalı tescilsiz marka ve işaret kullanımları sahiplerine hak sağlamaktadır. Bu durumda, herhangi bir savunma yapmayan davalının önceki tescil engeli (hükümden düşen 05/11/2015 tarihli davacı başvurusu) ortadan kalktığından tescili elde edebilmiştir. Ancak, davacının önceye dayalı üstün hakkının korunması gerekmektedir.” gerekçesiyle davanın KABULÜNE, 2016/76210 nolu “…. + ….” markasının hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı istinaf başvuru dilekçesinde özetle, marka ismini kendisinin aldığını, savunması alınmadan davanın sonuçlandırıldığını beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Davacı “….” ibareli markanın davalı başvurusundan önce kendisi tarafından kullanıldığını, daha önce yaptığı marka başvurusundaki eksiklikler sebebiyle markayı adına tescil ettiremediğini fakat yine de davalının başvuru tarihinden önce yetişabla.com alan adını aldığını, facebook ve instagram gibi sosyal medya hesapları açtığını ileri sürerek davalının”….” markasının hükümsüz kılınmasını talep etmiştir. Mahkemece davacının aracı kuruma başvurarak 3/06/2015 tarihinde “….” markası için alan adı tahsis ettirdi, alan adının ticarette kullanımı tıpkı fiziki ortamda marka kullanımı gibi sonuç doğurmakta olduğu, alan adının işletmenin gayri maddi ayırt edici işaretleri arasında ve hak konusu olduğu, dolayısıyla davacının usulüne uygun bir tescil ve kullanımla birleşmese de önceye dayalı bir alan adı hakkı nedeniyle nispi ihtas sebebi bulunduğu, MarkKHK’nın 8/3 maddesi uyarınca önceye dayalı tescilsiz marka ve işaret kullanımları sahiplerine hak sağladığı, davacının önceye dayalı üstün hakkının korunması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Olaya uygulanacak mülga 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesinde düzenlenen “gerçek hak sahipliği” ilkesi uyarınca, marka tescilinden önce tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden markaya konu işaretin veya ibarenin yerelden daha geniş coğrafyada ve ciddi surette markasal kullanımı ve bu kullanımla markaya konu işarete belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandıranlar, markaya konu işaretin veya karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzerinin başkalarınca marka başvurusuna konu edilmesi halinde marka tescil başvurusuna itiraz etme ya da markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca söz konusu önceye dayalı kullanımların, marka başvurusuna karşı çıkılan tarafın kullanımlarından da önce olmalıdır. Bununla birlikte, KHK’nın 8/3. maddesi, markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliği vermeyecektir.
Somut olayda, mahkemece, önceye dayalı alan adı hakkı nedeniyle davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş ise de, dosyada marka uzmanı bilirkişiden alınan raporun incelemesinde, davacının belirttiği …. adlı web sitesinin sahiplik bilgilerinin sorgulamasında admin bilgilerinin yer almadığı, yani davacıya ait olduğunun ispatlanamadığı, bunu yanı sıra davacının bahsettiği sosyal medya hesaplarının da sahiplik bilgilerinin tespit edilemediği, kaldı ki bu hesapların davacıya ait olduğu tespit edilse dahi davacının herhangi bir esnaf/tacir kaydının bulunmamasının yanı sıra dosya kapsamında hükümsüzlüğü istenen markanın tescilinden önce bu markayı piyasada ilgili sınıflarda tanıttığına ya da uzun yıllar kullandığına dair herhangi bir fatura, katalog ya da başkaca delilin bulunmadığının tespit edilmesi karşısında davanın reddi gerekirken, bilirkişi raporunda davacının alan adı kaydının belirlenerek raporda gösterildiği ve davacının faaliyetlerdeki görselleri de dosyaya koyduğu şeklindeki yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/81 Esas – 2018/19 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE
3-Alınması gereken 59,30 TL karar harcının davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile eksik 27,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
4-Davalı tarafından yapılan 59,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
5-Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgili yanlara iadesine,
6-İstinaf eden davalının yatırmış olduğu;
a-98,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
b-Başvuru sırasında alınan 35,90 TL istinaf karar harcının davalıya iadesine,
7-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/05/2021