Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2663 E. 2023/841 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2663
KARAR NO : 2023/841

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/05/2019 (Dava) – 16/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/133 Esas – 2020/637 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 17/05/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 17/05/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/10/2020 tarihli 2019/133 Esas ve 2020/637 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı borçlu banka arasında 21.05.2014 tarihli DBS (Doğrudan Borçlandırma Sistemi) Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede davacının firma, davalının banka olarak adlandırıldığını, davacı firmadan vadeli ürün satın alan ve davacıya borçlanan ve bu DBS sistemine dahil olan davacının müşterileri/bayilerinin de sözleşmede üye olarak adlandırıldığını, davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme konusu DBS’ne dahil olan davacının müşterisi/bayisi konumundaki üyelerin davacı firmadan vadeli olarak satın aldıkları senede ve çeke bağlanmayan ürün bedellerinin (borçları), bu sözleşme kapsamında davalı banka tarafından üyelere tesis edilen kredi limitleri dahilinde davacı firmaya ödendiğini, taraflar arasında uygulana gelen bu sözleşme ve sisteme müvekkili şirketin dava dışı müşterisi/bayisi … Şti.’nin de üye olduğunu, müvekkili tarafından bu müşterisine/bayisine vadeli olarak verilen çeke/senede bağlanmayan ürün bedellerinin de dava konusu edilen ürün bedellerine kadar ödene geldiğini, davalı bankanın, müvekkili şirkete 20 Kasım 2018 günü saat 16:40:39’da bir e-mail göndererek, 21.11.2018 tarihine kadar, imzalanan protokol kapsamında ve 500.000,00-TL kredili mevduat hesabı limiti dahilinde DBS’ye fatura yüklenmemesi durumunda aboneliğinin iptal edileceğinin bildirildiğini, bu bildirim üzerine 20 Kasım 2018 tarihinde, abonelik iptal edilmeden, müvekkili şirketin DBS sistemine dava konusu edilen dava dışı … Şti.’ne satıp teslim ettiği ürünlere ait toplam 499.543.24-TL tutarındaki 9 adet faturayı yüklediğini, davalı bankadan 20 Kasım 2018 günü saat 19.02.37′ de gelen e-mailde, “…dosyanız sisteme yüklenmiştir, yükleme detayları aşağıda listelenmiştir” bilgisinin müvekkiline iletilmek suretiyle 499.543,24-TL tutarlı 9 adet faturanın sisteme yüklenerek kabul edildiğinin bildirildiğini, abonelik iptal edilmeden KMH limiti dahilinde yüklenen ve davalı banka tarafından kabul edilen 9 adet fatura bedeli 499.543,24-TL tutarındaki ürün bedeli DBS Sözleşmesi kapsamında davalı banka tarafından davacıya ödenmesi gerekirken, yapılan müteaddit uyarılara rağmen hiçbir neden gösterilmeksizin ödenmediğini, bunun üzerine davalı bankaya 20.12.2018 tarihinde tebliğ edilen İzmir 21.Noterliğinin 19.12.2018 tarihli ihtarname ile alacağın ödenmesinin talep edildiğini, sonuç alınamaması üzerine İzmir 2.İcra Müdürlüğünün 2019/2182 sayılı dosyası ile davalı banka aleyhine fatura bedelleri 499.543,24-TL, ihtar gideri 175,12-TL ve gecikme faizi 13.349,01-TL olmak üzere 513.067,37-TL’ nin tahsili için 11.02.2019 tarihinde ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız, dayanaksız ve kötü niyetli olduğunu, 499.543,24-TL fatura bedelinin ödenmesinin davalı bankanın DBS sözleşmesi gereği yükümlülüğünde olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 21.05.2014 tarihli DBS sözleşmesi imzalandığını, Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1109 Esasında kayıtlı konkordato davasında İİK’nun 87.maddesi uyarınca davadışı DBS üyesi … Şirketi hakkında 15.11.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiğini, müvekkili bankanın 20.11.2018 tarihinde davacıya “21.11.2018 tarihinde kadar bankamıza yeni fatura gönderilmemesi durumunda aboneliğiniz iptal edilecektir….bankamıza intikal etmiş olan fatura bedelleri üyenin hesabının müsait olması ya da KMH hesabındaki limitler çerçevesinde ödenir.” bilgisini verdiğini, davacının, konkordato talepli davada geçici mühlet kararı alan … Şirketi’nin borçlu olduğu 9 adet toplam 499 543,24-TL’lik faturayı 20.11.2018 tarihinde saat 19.02’de sisteme kaydettiğini iddia edip, toplam 9 adet fatura bedelinin bankadan tahsili için icra takibatına giriştiğini, dava dışı konkordato talep eden … Şti ile davalı banka arasında imzalanan sözleşmeler İİK 296’ıncı madde uyarınca feshedilemezse de bankanın sözleşme ile belirlenen limit dahilinde her koşulda müşteriye kredi kullandırma zorunluluğunun olmadığını, davacının akdettiği sözleşmede de, üyelere tahsis edilen kredi limitlerinin müvekkili banka tarafından arttılabileceğinin, azaltılabileceğinin, iptal edilebileceğinin açıkça düzenlendiğini, kaldı ki, konkordato başvurusu yapmış olan bir gerçek veya tüzel kişiye bankalarca kredi kullandırılmasının ticari hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, bu nedenle, dava dışı konkordato talep eden … Şti’ne 15.11.2018 tarihinden sonra veya öncesinde davalı bankanın yeni herhangi bir kredi vermediğini, DBS (doğrudan borçlanma sistemi) sözleşmesinin 8. maddesine göre davalı bankanın herhangi bir kusuru olmadığı gibi sorumluluğunun da olmadığını, sözleşmenin 8. maddesinin d) bendinde, “firma, bankanın işbu sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesinde, bankanın kontrolü dışındaki olaylar işçi hareketleri, doğal felaketler, hükümet ve kamu kuruluşlarının kararları, mücbir sebepler vb. nedeniyle ve/veya sistemsel arıza ve aksaklıklar sebebiyle gecikme veya yerine getirememezlik olması halinde veya üye hesabına haciz yahut herhangi bir nedenle adli veya idari makamlarca takyidat konulması sebebiyle ödeme yapılamaması durumunda, bankadan her ne nam altında olursa olsun, herhangi bir ödeme ceza veya tazminat talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt eder.” maddesinin olduğunu, olayda müvekkili bankanın kusurunun olmadığını, davacıya karşı herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığını, davacı tarafın müvekkili banka ile imzaladığı sözleşme hükümlerine aykırı olarak taleplerde bulunarak huzurdaki davayı açtığını, davacı tarafından sisteme girilen faturalara ilişkin tahsilat yapılamaması durumunda davalı bankanın herhangi bir sorumluluğunun olmadığını ve bankanın üyelerin kredi limitlerini belirlemeye tek başına yetkili olduğunu kabul ettiğini, sözleşmenin 5. Maddesinin g) bendinde, “Firma, bu sözleşmede belirtilen şekilde tahsilat işlemlerinin yapılmasına rağmen, üyelerin hesap bakiyeleri ve/veya kredi İimitlerinin yeterli olmaması, tahsilatın tamamlanamaması ve/veya yapılamaması durumunda, bankanın işlemi gerçekleştirmekle yükümlü bulunmadığını ve bundan dolayı hiçbir şekilde bankayı sorumlu tutmayacağını kabul ve taahhüt eder.” ve 7. maddesinin f) bendinde, “Bankanın üye ile ilgili ödeme sorumluluğu kredi limitlerine bağlı bulunmaktadır. Banka, üyelere tahsis ettiği kredi limitlerini münhasıran kendi ihtiyarında olmak üzere ve mevduatın belirlediği gerekliliklerin sağlanması durumunda, arttırmaya, azaltmaya, değiştirmeye ve iptal etmeye yetkilidir.” denildiğini, davacının davadışı şirketin konkortado talebinden sonra eski tarihli faturaları talep ettiğini, dava dışı … Şti’nin DBS tanımının 01.11.2018 tarihinde yapıldığını, faturaların davadışı şirkete DBS tanımlarından önce tanzim edildiğini, konkordato davasına da müdahil olan davacının, dava dışı şirketin konkordato talep etmesinden sonra dava dışı şirketten alamayacağı ve konkordato dava süresince tahsilini talep edemeyeceği eski tarihli faturaları, davalı bankadan kötüniyetli olarak talep ettiğini, … Şirketi hakkında 10/04/2019 tarihinden itibaren başlamak üzere 1 yıllık kesin mühlet verilmesine karar verildiğini, davacının, … Şirketi’nin 15.11.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararının 16.11.2018 tarihinde ilan edilmesinden sonra 20.11.2018 tarihinde, bankanın herhangi bir kredi tanımlaması yapmayacağını bilerek sisteme faturaları yüklediğini, fatura bedellerini haksız ve mesnetsiz olarak davalı bankadan talep ettiklerini, müvekkili bankanın limit sıfırlamaya ilişkin bilgilendirme mailinden sonra, DBS başlangıç tarihinden önceki faturaların dahi sisteme yüklendiğini ve tüm faturaların konkordato başvurusunda bulunup geçici mühlet kararı alan firmaya müvekkili banka tarafından kredi kullandırılarak tazmin edilmeye çalışıldığını, davacının ve dava dışı üye firmanın kötü niyetli olduklarını, davanın ilgili firmaya ihbarının da gerektiğini beyanla, davanın reddine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Toplanan tüm deliller karşısında; davacı şirket ile davalı banka arasında 21/05/2014 tarihli doğrudan borçlandırma sistemi sözleşmesinin akdedildiği, bu sözleşme ile davacının vadeli olarak satacağı ve senede bağlanmamış olan mal ve hizmet bedellerinin fatura ve sipariş tutarlarının DBS’ni kabul eden üyelerin hesaplarından banka tarafından tesis edilecek kredilerle banka tarafından ödenmesinin kabul edildiği, sözleşmenin diğer maddelerinde sözleşme esaslarının düzenlendiği, dolayısıyla sistemin davacı şirketin davalı bankanın ve DBS sistemini kabul eden müşterilerin yer aldığı üçlü bir sistem olduğu, bankanın davacıya ödeme yapabilmesi için davacının müşterisinin bu sistemi kabul etmiş olması ve davalı banka ile kredi ilişkisine girmiş olmasının gerektiği, bu kapsamda ve davalı bankanın 20/11/2018 tarihli sisteme 21/11/2018 tarihinde kadar fatura yüklenmemesi durumunda aboneliğin iptal edileceği konusunda davacıya mail göndermesi üzerine davacının dava dışı müşterisi … Şti’nden olan alacağına ilişkin toplam 499.543,24-TL tutarındaki 9 adet faturayı sisteme yüklediği, davalı banka tarafından faturaların sisteme kabul edildiğinin bildirildiği, daha önceden … Şti’nin davalı banka ile kredi ilişkisi kurarak doğrudan borçlanma sistemini kabul ettiği, bankanın faturaların yüklendiği 20/11/2018 tarihinden evvel davacıya sözleşmenin 7/f maddesi gereğince … Şti’nin limitlerini azalttığı veya iptal ettiğini bildirmediği, dolayısıyla davacı tarafından sisteme yüklenen 499.543,24-TL tutarlı 9 adet fatura bedelini ödeme yükümlülüğünde olduğu kanaatine varıldığı, davalı banka vekilince bankanın müşterilere olan kredi limitlerini dilediği zaman değiştirme yetkisine sahip olduğu savunulmuş ise de, sözleşmenin 7/f maddesi uyarınca sisteme fatura yüklemeden evvel bu konudaki değişikliğin davacı firmaya bildirilmesi gerektiği, bu bildirim yapılıncaya kadar sisteme yüklenen faturaların müşteriye daha önce tanınan limit çerçevesinde ödenmesinin sözleşmesel bir yükümlülük olduğu, dava dışı … Şti ile davalı banka arasındaki kredi sözleşmesinin sırf konkordatoya başvurması nedeniyle feshinin İİK 296/1 maddesi karşısında mümkün olmadığı, dolayısıyla banka ile … Şti. arasındaki kredi sözleşmesinin sürdüğü de gözetildiğinde bankanın bu savunmasının yerinde olmadığı, davalı banka vekilince vadesi geçmiş faturaların sisteme yüklendiği ve bunun kötü niyet içerdiği savunulmuş ise de, sisteme yüklenen faturalarda vadenin olmadığı, kaldı ki sözleşmenin 5/e maddesi uyarınca davacının ödeme vadesini ileriye alma yetkisinin bulunduğu, bu nedenle bu savunmanın da yerinde olmadığı kanaatine ulaşıldığı, davacı tarafından sözleşme kapsamında dava konusu tutarın ödenmesi için davalıya İzmir 21. Noterliği’nin 19/12/2018 tarihli ihtarnamesinin gönderildiği, bu ihtarnamenin 20/12/2018 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede belirtilen 2 günlük ödeme süresi dikkate alındığında dava konusu tutarı ödeme konusunda davalının 23/12/2018 tarihinde temerrüde düştüğü, bilirkişi raporunda hesaplandığı üzere takip tarihine kadar işlemiş faiz tutarının 13.346,31-TL olduğu, davalının bu faizden de sorumlu olduğu, belirtilen nedenlerle davacının doğrudan borçlanma sistem sözleşmesi gereğince sisteme yüklediği 9 adet fatura toplam tutarı 499.543,24-TL ile temerrüt tarihinden takip tarihine kadar işlemiş 13.346,31-TL faiz ve ihtar gideri olan 175,12-TL’nin ödenmesinden davalının sorumlu olduğu kanaatine varılmakla, DAVANIN KISMEN KABULÜNE, davalının İzmir 2. İcra Dairesi’nin 2019/2182 sayılı takibinde borca itirazının kısmen iptaline, 499.543,24-TL asıl alacak, 175,12-TL ihtar gideri, 13.346,31-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 513.064,67-TL’nin tahsili bakımından takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %19,50 oranını geçmemek üzere avans faizi uygulanmasına, fazlaya dair itirazın iptali isteminin reddine, hüküm altına alınan alacağın %20’si oranındaki 102.612,93-TL inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…DBS Sözleşmesinin 5. maddesinin ‘e’ bendinde açıkça faturaların en geç ödeme tarihinden bir gün önce sisteme transfer edilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, davacı tarafça vadesi geçmiş faturaların sisteme kaydedilmesinin sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğini, davacının 20.11.2018 tarihinde sisteme yüklediğini iddia ettiği faturaların; 12.09.2018, 12.09.2018, 18.09.2018, 28.09.2018, 30.09.2018, 30.09.2018, 05.10.2018, 10.10.2018, 10.10.2018 tarihli olduğunu, davacı ile davalı arasında akdedilen DBS sözleşmesinin 5. maddesinin ‘c’ bendi uyarınca davacısının vade tarihinden bir gün önce faturaları sisteme yüklemesi gerektiğini, davacının yüklediği faturalara ilişkin vadesinin değiştiğine veya vadesine ilişkin herhangi bir belge gönderdiği yönünde bir beyanının olmadığını, 20.11.2018 tarihinde sisteme yüklediği iddia edilen faturaların yasa gereği ödeme tarihlerinin, ödeme tarihi + 30 gün olmak üzere; 12.10.2018, 12.10.2018, 18.10.2018, 28.10.2018, 30.10.2018, 30.10.2018, 04.11.2018, 09.11.2018, 09.11.2018 olup, son vadesi 09.11.2018 olan faturayı dahi 20.11.2018 tarihinde sisteme işlemesinin sözleşmeye aykırı olduğunu, vadesi geçmiş faturaların sisteme yüklenmesini önlemek amacıyla konan maddeye aykırı hareket eden davacıya ilişkin bilirkişilerce herhangi bir tespite de yer verilmediğini, bu hususların dahi eksik inceleme neticesinde rapor tanzim edildiğinin bir kanıtı olup bilirkişilerin tespitlerinin hatalı oluğunun açık olduğunu, davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi sözleşme tarafından yasaklanmasına rağmen vadesi geçmiş fatura yükleyerek talepte bulunmasının ayrıca kötüniyetinin bir göstergesi olduğunu, dava dışı firmanın DBS başlangıç tarihi, fatura tarihleri ve konkordato tarihleri incelendiğinde, davacının ve dava dışı üye firmanın kötü niyetinin ortaya çıktığını, dava dışı üye firma olan … firmasının müvekkili bankadaki DBS kaydının 01.11.2018 tarihinde başladığını, 01.11.2018 tarihinde DBS kaydı başlatan firma hakkında 15.11.2018 tarihinde geçici mühlet kararı verildiğini, müvekkili bankanın limit sıfırlamaya ilişkin bilgilendirme mailinden sonra, DBS başlangıç tarihinden önceki faturaların dahi sisteme yüklendiğini ve tüm faturaların konkordato başvurusunda bulunup geçici mühlet kararı almış olan firmaya müvekkili banka tarafından kredi kullandırılarak tazmin edilmeye çalışıldığını, ayrıca ihbar olunan şirket ile davacı BA-BS formlarının tutarsız olmasına, Doğrudan Borçlanma Sözleşmesi uyarınca vadesi gelen faturaların ödenecek olup faturaların son ödeme tarihinden önce sisteme yüklenmesi gibi ibarelerin yer almasına rağmen hükme esas alınan ve itirazlarına rağmen ek rapor veya yeni bir rapor alınmadığı gibi, muhasebeci bilirkişinin, davacı ile dava dışı … Ltd. Şti. arasındaki mevcut ticari ilişkinin işbu davaya konu olmaması sebebi ile aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklanan fatura, ödeme gibi cari hesap ayrıntılarına girilmeyeceğine dair tespitinin kabulünün de mümkün olmadığını, davada asıl tartışılması gereken; faturaların vade ilişkisi iken; her iki şirket defterlerinin ve kayıtlarının hiç araştırılmamasının hatalı olduğunu, davacı ile ihbar olunan arasında faturalardaki vadelere ilişkin olarak sözleşmeleri ve defterleri üzerinde inceleme yapması gerekirken bu hususlarda inceleme yapılmadığını, davacı tarafça da faturaların vadelerinin ileri alındığına ilişkin bir belge sunulmadığını, vadenin ileri alındığını ispat külfetinin davacıda olup ispat edemediğini, bu nedenle verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, doğrudan borçlanma sistem sözleşmesinde davacının, açıkça tahsilat işlemlerinin yapılmaması durumunda davalı bankayı sorumlu tutmayacağını ve davalı bankanın üyelerin limitlerini tek başına belirlemeye yetkili olduğunu kabul ettiğini, sözleşmesinin 5. maddesinin ‘d’ bendinde bankanın üyelerin kredi limitlerinde değişiklik yapma hakkına sahip olduğu, aynı maddenin ‘q’ bendinde de tahsilat işlemlerinin yapılmasına rağmen üyenin limitlerinin yetersiz olması durumunda bankanın işlemi gerçekleştirmeme hakkı olduğu ve buna ilişkin herhangi bir sorumluluğunun olmadığının açıkça yazılı olduğunu, bu maddeler yok sayılarak verilen mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, d) bendinde; ‘Bankanın münhasıran kendi ihtiyarında olmak üzere ve mevzuatın belirlediği gerekliliklerin sağlanması durumunda üyelere tahsis ettiği kredi limitlerini arttırmaya, azaltmaya, değiştirmeye ve iptal etmeye yetkilidir. Banka kredi limitlerindeki artış, azalış ve iptalleri üyelerle imzalayacağı EK-1 ödeme talimatı ve taahhütnamesi uyarınca firmaya bildirecektir.’ ve f) bendinde; ‘Bankanın üye ile ilgili ödeme sorumluluğu kredi limitlerine bağlı bulunmaktadır. Banka üyelere tahsis ettiği kredi limitlerini münhasıran kendi ihtiyarında olmak üzere ve mevzuatın belirlediği gerekliliklerin sağlanması durumunda arttırmaya, azaltmaya, değiştirmeye ve iptal etmeye yetkilidir.’, g) bendinde, ‘Firma bu sözleşmede belirtilen şekilde tahsilat işlemlerinin yapılmasına rağmen üyelerin hesap bakiyeleri ve/veya kredi limitlerinin yeterli olmaması, tahsilatın tamamlanamaması ve/veya yapılamaması durumunda bankanın işlemi gerçekleştirmekle yükümlü bulunmadığını ve bundan dolayı hiçbir şekilde bankayı sorumlu tutmayacağını kabul ve taahhüt eder.’ denildiğini, davaya konu fatura borçlusu … Şti. hakkında 15.11.2018 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiğini, bankanın müşterisine kredi sözleşmesi ile müşteriye tanınan limit içerisinde kredi kullandırmasının belli koşullara bağlı olduğunu, 18.03.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinin 2.04; 3.01 ve 5.06. maddeleri gereğince bankanın kredi verme koşullarını tek taraflı olarak belirleme hakkına sahip olduğunu, konkordatoya başvuran borçlu hakkında bankanın teminat isteme, kredi limitini değiştirme, iptal etme veya kredi vermeme hakkına sahip olduğunu, konkordato nedeniyle banka kredi sözleşmesi her ne kadar feshedilemez ise de bankanın sözleşme ile belirlenen limit dahilinde her koşulda müşteriye kredi kullandırma zorunluluğunun olmadığını, bu nedenle davalı bankanın yeni bir kredi tahsis etmeme yetkisine haiz olduğunu, davacı ile imzalan DBS (doğrudan borçlanma sistemi) sözleşmesinin 8. maddesine göre; davalı bankanın herhangi bir sorumluğunun olmadığını, … Şirketi’nin konkordato sürecinde olması ve vadesi geçmiş faturaların sisteme yüklenmesi nedeni ile davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacı tarafından bu hususun yazılı sözleşme metni ile kabul edildiğini, sözleşmenin ‘Bankanın sair yükümlülükler’ başlıklı 8. maddesinin d) bendinde; ‘firma, bankanın işbu sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesinde, bankanın kontrolü dışındaki olaylar işçi hareketleri, doğal felaketler, hükümet ve kamu kuruluşlarının kararları, mücbir sebepler vb.) nedeniyle ve/veya sistemsel arıza ve aksaklıklar sebebiyle gecikme veya yerine getirememezlik olması halinde veya üye hesabına haciz yahut berhangi bir nedenle adli veya idari makamlarca takyidat konulması sebebiyle ödeme yapılamaması durumunda, bankadan her ne nam altında olursa olsun, herhangi bir ödeme ceza veya tazminat talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt eder.’ maddesinin olduğunu, İİK.288.maddesi gereğince ilanı yapılan konkordato geçici mühlet kararı gereğince ihbar olunan … Limited Şirketi’nin tasarruf yetkisine getirilen kısıtlama nedeni ile de davanın reddi gerekirken kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca verilen icra inkar tazminatının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte vadeleri açıkça geçmiş faturaların talep edilmesi nedeniyle sözleşme maddelerinin yorumlanmasının gerektiği ve olayın oluş biçimi dikkate alındığında davalı bankanın kötüniyetli olduğu hususunda en ufak bir emare bulunmadığını, ayrıca yerel mahkeme tarafından neden en üst sınırdan tazminata hükmedildiğinin de tartışılmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte hükmedilen faiz oranının da hatalı olduğunu, %19,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına karar verilmesi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, doğrudan borçlandırma sistemi sözleşmesine dayalı alacak için yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı ve davalı banka arasında imzalanan doğrudan borçlandırma sistemi sözleşmesi kapsamında, davadışı … Şirketi’nin de davacının müşterisi olarak (üye) banka ile genel kredi sözleşmesi imzalayıp davalı bankadan ticari mevduat hesabı açtırmak sureti ile sisteme dahil olmuş olduğu, davalı banka tarafından gönderilen 20.11.2018 tarihli mail üzerine davacının, mailde banka tarafından belirtilen süre ve koşullara uygun olarak davadışı anılan firmaya verdiği ürünler karşılığı düzenlediği 9 adet faturayı 20.11.2018 tarihinde sistem üzerinden davalı bankaya gönderdiği, davalı bankadan da ilgili evrakların alındığına dair cevap maili gönderilmiş olduğu, ancak davalı banka tarafından sözleşmenin 5-t maddesindeki sürede ödemenin yapılmamış olduğu, davacı tarafça 09.12.2018 tarihinde davalı bankaya ihtar gönderildiği ve buna rağmen ödeme yapılmayınca 11.02.2019 tarihli dava konusu icra takibinin başlatılmış olduğu, davalı banka tarafından işbu dava aşamasına kadar davacıya neden ödeme yapılmadığına dair bir bilgi verildiğine dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmamış olduğu, ancak davalı banka tarafından verilen cevap dilekçesi ve beyanlara göre, davadışı … Şirketi’nin konkordato başvurusunda bulunmuş olup 15.11.2018 tarihinde geçici mühlet kararı verilmiş olmasından dolayı bu şirkete kredi vermeme yetkisini kullandığını, bu nedenle de davacının sistem üzerinden gönderdiği fatura bedellerinin bu şirkete verilecek kredi limiti ile ödenmesi şeklindeki sistemin yürütülmediğini beyan ettiği, davacı ile aralarındaki sözleşme ve yine davadışı şirket ile yapılan genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi limitlerini belirleme ve iptal yetkisi olduğunu ileri sürdüğü, ayrıca davacı tarafça vadesi geçmiş faturaların kötüniyetli olarak konkordato ilan etmiş şirketten tahsil edilemeyeceğini bilerek sisteme eklendiğinin savunulduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin 5. maddesinin e) bendinde; “DBS tahsilat hizmetinden yararlanacak olan üyelere ait borç bilgileri en geç fatura son ödeme tarihinden bir iş günü önce saat 12:00’a kadar EK-2’de yer alan dosya formatında firma tarafından bankanın sistemine transfer edilecektir. Firma bankaya aktarılan faturaların vadelerini ileriye alabilir. Fatura vadesinin ileri alınması için faturalar ile ilgili bilgiler en geç fatura son ödeme tarihinden bir iş günü önce saat 12:00’a kadar EK 2’de yer alan dosya formatında firma tarafından bankanın sitemine transfer edilecektir. Fatura vade değişikliği sadece ileri dönük yapılabilir. Bankaya aktarılmış faturalar firma tarafından iptal dilebilir. İptal fatura bilgileri en geç faturaya son ödeme tarihinden bir iş günü önce saat 12:00’a kadar EK 2’de yer alan dosya formatında firma tarafından bankanın sistemine transfer edilecektir.”, 5-d) bendinde; “banka münhasıran kendi ihtiyarında olmak üzere ve mevzuatın belirlediği gerekliliklerin sağlanması durumunda üyelere tahsis ettiği kredi limitlerini arttırmaya, azaltmaya, değiştirmeye ve iptal etmeye yetkilidir. Banka kredi limitlerindeki artış, azalış ve iptalleri üyelerle imzalayacağı EK-1 ödeme talimatı ve taahhütnamesi uyarınca firmaya bildirecektir.”, 7.maddesinin f) bendinde de; “Bankanın üye ile ilgili ödeme sorumluluğu kredi limitlerine bağlı bulunmaktadır. Banka, üyelere tahsis ettiği kredi limitlerini münhasıran kendi ihtiyarında olmak üzere ve mevzualın belirlediği gerekliliklerin sağlanması durumunda, arttırmaya, azaltmaya, değiştirmeye ve iptal etmeye yetkilidir. Banka, kendi belirlediği yöntemlerle (mail dosya transferi v.b) kredi limitlerindeki artış, azalış ve iptalleri firmaya bildirecektir. Ancak banka kredi limitlerindeki azalış ve iptallerin firmaya bildirim anına kadar firma tarafından bankaya manyetik ortamda dosya transferi aracılığıyla intikal etmiş olan fatura bedellerini üyenin hesabının müsait olması halinde ya da KMH hesabındaki limitler çerçevesinde firmaya ödemekle mükelleftir. Bu mükellefiyet her koşulda ilgili üye için bankaya limitte değişiklik yapılmasından önceki tahsis edilmiş kredi limitinin henüz kullanılmamış kısmı ile sınırlı olacaktır. Ancak eğer herhangi bir ödemenin firma tarafından bankaya bildirim tarihi ile ödeme vadesi arasındaki süre … günden uzun ise bu mükellefiyet ortadan kalkacaktır.” şeklinde düzenlemeler olduğu görülmektedir.
Anılan sözleşmede eski tarihli faturaların sisteme eklenemeyeceğine dair açık bir hüküm bulunmadığı, aksine davacı tarafa “aktarılan faturaların vadelerini ileriye alabilme” (5-e), “gecikmeli tahsilat” (5-p) yetkilerinin tanınmış olduğu, buna göre davacı tarafça davadışı şirkete tanınmış opsiyon sonrasında sisteme sunulan faturaların tahsilat hesabına kaydının istenebileceği (davalı bankanın iddia ettiği 5-e maddesindeki hükmün; davacı firma tarafından banka sistemine aktarılıp sonradan vadesinin uzatılması istenen faturalara ilişkin olup, somut olayda ise davacının sisteme sunduğu faturalar doğrultusunda talep tarihi itibariyle tahsilat iradesini ortaya koymuş olduğu), kaldı ki somut uyuşmazlığa konu 9 adet faturanın tarihlerine göre davalı banka tarafından vadelerinin geçtiği ileri sürülmüşse de, faturaların tamamının içeriğinde “ödeme vadesi: 30.10.2018” olarak belirtilmiş olup, sisteme tanıtılan sözkonusu faturaların davalı banka tarafından kabul edilip, buna dair davacı tarafa bilgi maili de gönderilmiş olduğu, davalı banka her ne kadar davadışı şirketin geçici mühlet aldığını bilen davacının kötüniyetli davrandığını ileri sürmüş ise de, sözleşme hükümlerine göre işlem yapmış bulunan davacının kötüniyetine dair herhangi bir delil sunulmaksızın bu iddianın soyut beyandan ibaret kaldığı gibi, davacının, davalı bankanın attığı mail üzerine sistemden sözkonusu faturaları aynı gün göndermiş olması da dikkate alınarak ve özellikle de konkordato geçici müddetinin ilan edildiğini beyan eden davalı bankanın basiretli tacir olarak sözleşmenin 5-d ve 7-f maddelerinin kendisine verdiği yetki uyarınca davadışı şirketin kredi limitlerini iptal etmemiş olması, sözleşmenin 7-f maddesi uyarınca limit iptalini davacı şirkete bildirene kadar sözleşme gereği sorumluluğunun devam ettiğine dair açık hükümler de gözetilerek, mahkemece alınan ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu uyarınca davalı bankanın sözleşme gereği sorumlu olduğunun kabulünde usul ve esas yönünden bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bununla birlikte, icra inkar tazminatının 499.543,24-TL asıl alacak üzerinden hesaplanması gerekirken toplam tutar üzerinden hesaplanmış olması doğru görülmediği gibi, ayrıca faize dair kısmın da hükümde eksik olarak yazılmış olması yerinde olmamış olmakla birlikte, anılan yanlışlıkların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kararın kaldırılarak, Dairemizce icra inkar tazminatının 499.543,24-TL asıl alacak üzerinden hesaplanması ve ayrıca “asıl alacağa takip tarihinden itibaren %19,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına” şeklinde düzeltilmiş cümlenin yazılması suretiyle yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/133 Esas – 2020/637 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KISMEN KABULÜNE, davalının İzmir 2. İcra Dairesi’nin 2019/2182 sayılı takibinde borca itirazının kısmen iptaline, 499.543,24-TL asıl alacak, 175,12-TL ihtar gideri ve 13.346,31-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 513.064,67-TL’nin tahsili bakımından takibin devamına,
b-Asıl alacağa takip tarihinden itibaren %19,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına,
c-Fazlaya dair istemin reddine,
ç-499.543,24-TL asıl alacağın %20’si oranındaki 99.908,65-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
d-Karar tarihi itibarı ile alınması gereken 35.047,44-TL harçtan peşin alınan 6.196,57-TL ile takip nedeniyle alınan 2.565,34-TL harcın mahsubu ile bakiye 26.285,53-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
e-Dava şartı arabuluculuk görüşmeleri nedeniyle Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenmesine karar verilen 1.320,00-TL arabulucu ücretinin davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
f-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine ve davanın kabul edilen kısmına göre belirlenen 42.703,23-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
g-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir olunan 2,70-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
h-Davacı tarafından sarf olunan 1.333,20-TL yargılama giderinden davanın kabul edilen kısmına göre takdiren 1.332,00-TL yargılama gideri ile 44,40-TL başvurma harcı, 6.196,57-TL peşin harç olmak üzere toplam 7.572,97-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
ı-Davalı tarafından sarf olunan 11,00-TL yargılama giderinin davanın reddolunan kısmı dikkate alınarak kendi üzerinde bırakılmasına,
i-Taraflarca yatırılan ancak kullanılmayıp artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine” ,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınan 8.816,26-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 33,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 181,60-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/05/2023