Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2654 E. 2023/825 K. 12.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2654
KARAR NO : 2023/825

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2020
NUMARASI : 2018/996 Esas – 2020/595 Karar

DAVA : Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 28/08/2018

BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/10/2020 tarihli 2018/996 Esas – 2020/595 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının zorunlu trafik sigortacısı olduğu … plakalı aracın, maliki müvekkili olan … plakalı araca çarpması nedeni ile müvekkili araçta hasar meydana geldiğini, araçtaki hasarın tespiti için İzmir 7.SHM nin 2018/86 D.İş dosyası ile tespit yapıldığını ve toplamda 39.910,35 TL zarar meydana geldiğinin tespit edildiğini, hasarın tazmini için davalıya 23.05.2018 tarihli dilekçe ile müracaat edildiğini, davalının bir ödeme yapmadığını bildirerek, şimdilik 2.000,00 TL hasar bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası avans faiz oranına göre temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası açmakta davacının hukuki yararının bulunmadığını, davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkilinin zarardan ancak poliçe limiti ile sorumlu tutulabileceğini, delil tespiti giderlerinin asıl alacağa dahil edilemeyeceğini, değer kaybının ZMM Genel şartlarına göre belirlenmesi gerektiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davanın kabulü ile; 25.250,00.-TL hasar bedelinin 08/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İzmir 7.SHM’nin 2018/86 D.İŞ sayılı dosyasındaki tespit giderleri ve vekalet ücretinin yargılama giderlerine dahil edilerek davalıdan tahsiline…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davası açmada davacının hukuki yararının bulunmadığını, davacı tarafından yaptırılmış ve dosyaya sunulmuş olan tespit davası bilirkişi raporunda 39.910,35-TL hasar olduğunun tespit edildiğini, alacak miktarının belirlenmiş olmasına rağmen davacı tarafın dava dilekçesinden HMK madde 107 doğrultusunda belirsiz alacak davası niteliğinde istemde bulunduğunun anlaşıldığını, HMK’nın dava şartlarına ilişkin 114-1/h maddesi kapsamında konu davada belirsiz alacak davası açmakta “hukuki yarar yokluğu” nedeniyle dava usulden reddedilmesi gerektiğini, hasar bedeli talep edilen araç müvekkil sigorta şirketi tarafından atanan ekspertize gösterilmeyerek gerçek zarar miktarı muteber delillerle ortaya konulmadığı gibi, zararın varlığı ve miktarının da denetimine engel olunduğundan davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, müvekkili sigorta şirketi tarafından atanan ekspertize araç üzerinde inceleme ve denetleme imkanı tanınmadığını, zira araç onarılmadan önce müvekkili sigorta şirketine başvurunun yapılmadığını, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına aykırı olarak yükümlülüklerin kasten ihlal edildiğini, hal böyleyken sigorta şirketinden sadece davacının talebi üzerine ödeme yapmasının beklenemeyeceğini, müvekkili sigorta şirketi ancak araç kaza tarihi itibariyle anlaşmalı olduğu onarım merkezinde onarılsaydı uygulanacak parça, tedarik, işçilik ve diğer hususlara göre belirlenecek bedelden sorumlu olduğunu, hasar gören parçanın onarımının mümkün olup olmadığının, mümkün ise onarılması, değil ise eşdeğeri parça ile değiştirilmesini, bu da mümkün değilse ancak yenisi ile değiştirilmesi durumlarının değerlendirilerek hasar miktarının tespitinin gerektiğini, yapılması gereken, onarıldığı iddia edilen aracın onarım gören veya değiştirilen parçalarının dava konusu kaza sonucu hasarlanmış olup olmadığının, hasarın kaza ile uyumlu olup olmadığının tespiti, uyumlu olduğunun tespiti durumunda, onarımı yapılan veya değiştirilen parçalarda meydana gelen zarar tutarının ZMS Genel Şartları B.2 maddesinde öngörülen şekilde denetlenerek gerçek zarar miktarının belirlenmesi gerektiğini, her durumda itirazlara halel gelmemek ve kabul anlamı içermemek kaydıyla raporda hesaplanan tazminatın miktar bakımından da kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafından İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/86 D.İş tespit raporunun dava konusu araçta meydana gelen hasar tutarının KDV dahil 39.910,35-TL olduğu belirtilmiş ise de, hesaplanan tazminat miktarı poliçe genel ve özel şartlarına ve piyasa rayiçlerine uygun olmadığını, zira parça fiyatları belirlenirken hangi somut verilere göre belirlendiği belli olmamakla birlikte gerçek zararın araştırılması ilkesi gereği bilirkişi raporunda her parça için piyasa rayicini araştırması gerektiğini ve denetime elverişli bir şekilde ortaya konulması gerektiğini, söz konusu raporda yapılan tespitler denetime elverişli olmamakla birlikte işçilik ücretlerinin de piyasa realitesini yansıtmadığını, raporda hangi parçaların nasıl hasarlandığını, hasar boyutunun büyüklüğünden hiç bahsedilmediği gibi, yalnızca bir tablo yöntemi ile davacının beyanları doğrultusunda değişen ve onarım gören parçalar sıralandığını, denetime elverişli olmayan piyasa rayiçlerinin listelendiğini, ayrıca toplam bir işçilik ücretinin belirtildiğini, ancak tüm bu hesaplamaların denetime elverişsiz ve gerçek zararın tespitinde faydasız hesaplamalar olduğunu, bilirkişi raporu her halükârda denetimden uzak olup, kabul edilemez nitelikte olduğunu, dolayısıyla davacının ekspertiz raporuna karşı davalı tarafın yaptığı itirazlar dikkate alınıp göz önünde bulundurulmadan, salt davacı yanca sunulan rapor esas alınarak hasarın hesaplanmasının hatalı olduğunu, buna göre raporda hesaplanan hasar tutarını da kabul etmediklerini, her halükârda müvekkili sigorta şirketinin KDV sorumluluğunun bulunmadığını, raporda davacının aracında meydana gelen hasar tutarının belirlendiğini ve bu tutara KDV eklenerek toplam bir hasar tutarının belirtildiğini, ancak gerçek zararın giderilmesi ilkesi uyarınca, müvekkil sigorta şirketinin KDV’den sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin aracını onarırken KDV ödediğini ispatlaması ve yansıtma faturası kesmesi gerektiğini, ancak dosya kapsamında davacının KDV ödediğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığını, bu nedenlerle parça ve işçilik fiyatlarına KDV dahil edilerek hesaplanan hasar tutarının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkil tarafından davacının aracında meydana gelen hasara KDV miktarı eklenmeksizin bilirkişi ek raporu alınmasını arz ve talep ettiklerini, davacı tarafın bilirkişi aracılığıyla usulsüz yapılan tespit raporunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafından İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/86 D.İş tespit raporunun HMK m.282 gereği takdiri delil olduğunu ve mahiyeti gereği bağlayıcı olmadığını, ayrıca tek taraflı olarak davalı tarafın yokluğunda alınması ve denetime açık olmaması nedeniyle, iş bu tespit raporunun, kabul edilebilmesinin söz konusu olmadığını, davacı tarafından dava dilekçesi eki olarak sunulan hasar tespit raporunda Müsteşarlıkça Usul Ve Esasları Belirlenen Eksper Atama Ve Takip Sistemi Üzerinden Bir Ekspertiz Görevlendirmesi Yapılmamış olup, talebe konu hasar raporunun bağlayıcılığının bulunmadığını, buna göre araç üzerinde yasal mevzuatlar çerçevesinde ekspertiz incelemesi yapılmadan zararın tespitinin ve denetiminin mümkün olamayacağını, davacının dava dilekçesi eki olarak sunduğu raporun kabulünün mümkün olmadığını, davacı, hasar bedeli tespiti bakımından müvekkil şirket tarafından eksper atanmış olmasına rağmen ekspertiz raporu aldırdığını, dolayısıyla davacı, Sigorta Eksperleri Atama Yönetmeliğinin 7. Maddesi kapsamında eksper görevlendirdiğini, bu durumda eksper ücretinin davacıya ait olacağını, her durumda ekspertiz ücretine ilişkin taleplerin reddini arz ve talep ettiklerini, davalı tarafa herhangi bir bildirimde bulunmaksızın davada delil olarak ileri sürülen davacı eksper raporunun hükme esas alınmaması gerektiğini, söz konusu hüküm kapsamında; sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar tarafından ödenen ekspertiz ücretinin makul giderler arasında yer alabilmesi için eksper veyahut bilirkişi atamasına ilişkin bilgilerin atama yapılmadan önce sigorta kuruluşu ile paylaşılmasının gerektiğini, tüm bu hususlara istinaden herhangi bir bildirimde bulunmaksızın doğrudan eksper raporu aldıran ve sigortacılığın temel ilkesi olan iyi niyet kurallarını ihlal eden davacının, eksper ücretinden sorumlu olacağını, dolayısıyla henüz alacak muaccel olmadan yapılan ekspertiz ücretine ilişkin taleplerin reddini arz ve talep ettiklerini, eksik inceleme sonucu tanzim edilen bilirkişi raporunda belirlenen rayiç değere, hasara ve sovtaj değerine ilişkin tespitlerin hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda, davacının aracının ağır hasarlı olması nedeniyle pert sayılması gerektiğini, aracın rayiç değerinin 44.000,00 TL ve sovtaj değerinin 18.750,00 TL olduğunu, hasar tutarının 25.250,00-TL olduğunun belirtildiğini, öncelikle, anılan genel şartlardaki hükümlere göre aracın tamir edilmesi durumunda belirlenecek onarım bedelinin, aracın pert sayılması durumunda belirlenecek hasar bedeli ile karşılaştırılarak onarımın ekonomik olup olmadığının tespitinin gerektiğini, ıslaha konu edilen rakam için ancak ıslah tarihinden itibaren yasal faiz isteyebileceğini, İlk derece mahkeme kararında asıl alacak bakımından 08.06.2018 tarihinden itibaren yasal faiz işlenmesine hükmedildiğini, ancak kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu, işaret edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararları doğrultusunda somut olayda ıslah edilen rakam için ancak ıslah tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini, açıklanan ve resen gözetilecek nedenlerle, istinafa konu ilama dayalı yapılan icra takibinin, istinaf incelemesi sonuna kadar teminat karşılığında durdurulmasını, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.10.2020 tarihli 2018/996 E. 2020/595 K. sayılı ilamının kaldırılmasına karar verilmesini, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, zorunlu trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından
istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Davacı … yargılama sırasında alacağını …’a temlik etmesine rağmen, gerekçeli karar başlığında davacılar olarak … ve … adlarının yazılması, 6100 sayılı HMK’ nın 297/1-b maddesine aykırılık teşkil etmekte ise de; bu husus sonuca etkili olmadığından, mahallinde her zaman düzeltilebilecek yanlışlık niteliğinde bulunduğundan, kaldırma nedeni yapılmamış ve anılan yöne eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün bulunmasına, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararının olmasına, belirsiz alacak davası açılması halinde dava değerinin arttırılmasına, değer arttırımın ıslah müessesesinden ayrı olmasına, faizin temerrüt tarihinden işletilmesinde yasal bir engel olmamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmasına, davalının hasarın sigorta poliçesi teminat kapsamı dışında olduğu hususunu somut deliller ile ispat edememesine, davacının gerçek zararının davalı sigorta şirketi tarafından karşılanmasının gerekmesine, davalı ile dava dışı iskonto uygulaması yapan servisler arasındaki anlaşmaların davacıyı bağlamamasına göre, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … A.Ş. vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/10/2020 tarihli 2018/996 Esas ve 2020/595 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davalı … A.Ş.’ den alınması gereken 1.724,83-TL istinaf karar harcından peşin alınan 431,21-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.293,62-TL’nin anılan davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
b)Davalı … A.Ş yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının 148,60-TL Hazineye gelir olarak kaydına,
c)Davalı … A.Ş tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
3-HMK 333.maddesi uyarınca davalı tarafından yatırılan gider avansı bakiyesinin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.