Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2648 E. 2023/817 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2648
KARAR NO : 2023/817

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : 2019/451 Esas – 2020/577 Karar

DAVA : Zorunlu Trafik ve İhtiyari Mali Sorumluluk Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 28/08/2019

BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli 2019/451 Esas ve 2020/577 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait ve yine müvekkili sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … ve … plakalı araçların 09/05/2019 tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştıklarını, kazanın meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsünün arkadan çarpmak kusurunu ifa suretiyle asli kusurlu olduğunu, davalı …’nın kazada kusurlu olan … plakalı aracın KZMM sigortasını, …’nın ise İMMS poliçesini tanzim eden şirketler olup müvekkiline ait araçta meydana gelen hasardan ayrı ayrı poliçe limitleri ile sorumlu olduklarını, ayrıca kaza sonrası müvekkiline ait araçtaki hasar bedelinin tespiti maksadıyla İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/94 D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti talep edildiğini ve anılan dosyada Makine Mühendisi bilirkişinin düzenlemiş olduğu raporda müvekkiline ait araçta 107.600,00-TL tutarında hasar olduğunun mütalaa edildiğini belirterek; fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkiline ait araçta oluşan hasar bedeline mahsuben 36.010,00-TL maddi tazminatın 36.000,00-TL sinin … A.Ş’den kalan 10-TL hasar bedeli ile 10-TL değer kaybı olmak üzere 20-TL sinin de diğer davalı … A.Ş ‘nden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla zarar veren aracın neden olduğu riziko sebebiyle sigortalıya ait şeylere verilen zarardan ötürü sigorta şirketince poliçede gösterilen üst limit meblağın tamamını değil, üçüncü kişinin maruz kaldığı gerçek zarar miktarını araştırıp saptayarak ödeme yapılması gerektiğini, davacının maddi zararı kanıtlaması gerektiğini, talep edilen zararın sigorta teminatı kapsamında olduğu kabul edilse dahi hasar bedelinin tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının fahiş bir miktar talep ettiğini sigortacının ödeme yükümlülüğünün gerçek zararla sınırlı olduğunu belirterek; davanın reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı … A.Ş.’ne usulüne uygun olarak tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 75.000,00-TL hasar bedelinin 36.000,00-TL’sinden … A.Ş 39.000,00-TL sinden … A.Ş dava tarihi olan 28/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sorumlu olmak üzere davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kabul anlamına gelmemek kaydıyla her durumda, müvekkil şirketin sorumluluğu poliçede belirtilen limit ile sınırlı olduğunu ve müvekkil şirketin diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulmasının yerinde olmadığını, sorumlu tutulan miktarların her iki davalı için poliçe limitleri dahilinde ayrı ayrı belirtilmesinin gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu bakımından; davadan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını, dava şartı noksanlığı nedeniyle dava usulden reddedilmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından raporunda dava konusu kazanın meydana gelişinde müvekkili sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, işbu raporda müvekkili sigorta şirketine sigortalı aracın sürücüsüne izafe edilen kusur oranını kabul etmediklerini, işbu raporda dava konusu kazanın gerçekleşmesine ilişkin olarak kazanın oluşumunu etkileyebilecek diğer hususların dikkate alınmadığını, dolayısıyla eksik inceleme sonucu oluşturulan işbu bilirkişi raporunun davalı tarafça kabulünün mümkün olmadığını, kusur durumunun tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu alınmasını talep ettiklerini, hükme esas alınan tanzim tarihli bilirkişi heyet raporu eksik incelemeye dayalı tespitler içermekte olup, hüküm kurmaya elverişli olmadığını, bilirkişi raporunda İzmir 8.Sulh Hukuk Mahkemesi 2019/94 D.iş raporu baz alınmış olup müvekkili şirket tarafından sunulan hasar dosyasında yer alan tespitlere değerlendirmelerde yer verilmediğini, yerel mahkeme tarafından tanzim edilen bilirkişi raporunda da yer verildiği üzere dosya kapsamında; bahse konu aracın tamiri ile ilgili yedek parça faturası, işçilik faturası veya tamir aşamasında çekilmiş fotoğraf, servis kaydı vs. bulunmadığını belirttiğini, davacının işbu dava dosyasında oldukça fahiş bir miktar talep ettiğini, bu şekilde müvekkili şirket aleyhine zenginleşeceğini, sigortacının ödeme yükümlülüğünün gerçek zararla sınırlı olduğu her türlü şüpheden uzak olduğunu, Mahkeme nezdinde yeniden yapılacak bilirkişi incelemesi ile talep edilen hasar bedelinin fahiş olduğu hususu sübuta ereceğini, bu nedenle dahi davacının talep etmiş olduğu tazminat talebinin kabulünün mümkün olmadığını, İzmir 8.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/94 D.İŞ dosyası için yapılan gider ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacaklarını, davacı müvekkil şirkete ihbar yükümlülüğünü usulüne uygun yerine getirmediği gibi, yapılan harcamaların sorumlusu müvekkili şirket olmadığını, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, yargılama giderleri ile vekalet ücretine hak kazanılmasına sebebiyet vermediğini, kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafça, benzer diğer davalar için de geçerli olmak üzere sürekli aynı yöntemler izlenerek tüm deliller karartıldıktan sonra, yani gerekli tüm bilgi ve belgelerin teminiyle birlikte usulüne uygun şekilde bir hasar dosyası açtırılıp müvekkili sigorta şirketince davacıya ait araç üzerinde ekspertiz incelemesi yaptırılmasına, eksperin aracı görmesine, gerçek hasar ve zarar miktarının tespitine olanak tanınmadan, buna tespit kurumu da alet edilerek, bu yolla dava şartı da bertaraf edilerek, KTK. 97. maddesinin getiriliş amacına tümüyle aykırı şekilde, adeta birşeylerin üstü örtülmeye ve gerçekler gizlenmeye çalışılarak ve tek taraflı tespit raporu ile akabinde doğrudan dava açma yoluna gidilmekte olduğunu, yalnızca maddi vakıa ya da vakıalar olan tespit davalarının dinlenemeyeceği sonucuna varıldığını, kural olarak maddi vakıa ya da vakıalar ancak hukuki bir ilişki ile birlikte tespit davasına konu olabileceğini, davacının sözünü ettiği açık bir anlatımla öne sürdüğü hukuki ilişkinin, mevcut olup olmadığının, hemen tespitinde, hukuki bir yararı bulunması gerektiğini, hukuki yarar koşulu, tespit davasını hükme bağlayan tüm yasalarda, öğretide ve uygulamada kararlılıkla aranmakta olduğunu, öte yandan, bir hukuki ilişkinin, hemen tespitinde, hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için, üç koşulun birlikte olmasının zorunlu olduğunu, sözü edilen üç koşulu hemen açıklamak gerekirse; davacının bir hakkı veya hukuki durumunun hali hazır bir tehlike ile ciddi biçimde tehdit edilmiş olması ve sözü edilen tehlikenin yakın ve tehdidin ciddi olmasının gerektiğini, bu ciddi tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt ya da belirsizlik içinde olması, bu hususun davaca için bir zararı meydana getirebilecek nitelikte bulunması gerektiğini, tehdit, objektif olarak değerlendirildiğinde, bir zarar doğurabilecek nitelikte olması gerektiğini, yalnızca koşulları usulün 237. maddesi hükmünde tanımlanan biçimde kesin hükmün sonuçlarını meydana getiren, cebri-icraya yetki vermeyen bir başka deyişle icra ve infaz kabiliyeti bulunmayan tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak nitelikte olması zorunlu olduğu gibi, davacının, hukuken korunma ihtiyacı da hali hazırda bulunması gerektiğini, özellikle hukuki yarar koşulu tespit davasının açıldığı günde mevcut olmalı ve hüküm verildiğinde varlığını da sürdürmesinin zorunlu olduğunu, açıklanan nedenle davacının, hukuki korunma ihtiyacını, başka bir vasıta ile tamamen tatmin edebilmesinin, mümkün olduğu hallerde, hukuki ilişkinin mücerret tespitinde, hukuki yararının bulunmadığını, tespite konu edilen delillerin bağımsız sigorta eksperince değerlendirilmesi, aracın görülerek, kazanın, kusur, hasar ve zarar durumunun tespitine imkan varken, zaten sigorta şirketine müracaatla ilgili dava şartının getiriliş amacı da bu iken, sigorta eksperinin aracı görüp ekspertiz raporu hazırlamasını tercih etmek yerine, müvekkil sigorta şirketine ekstra külfet ve masraf da oluşturur şekilde aldırılan ve tümüyle fahiş rakamlardan ibaret olduğu yargılama esnasında aldırılan raporlarla bir kez daha ispatlanan bu davada hem menfaat çatışması olgusunun, hem dava şartı ve hukuki yarar yokluğunun irdelenmesini, hem de müvekkil sigorta şirketinin tümüyle fahiş ve hatalı nitelikteki tespit giderlerden sorumlu tutulmaması gerektiği yönündeki savunmalarının dikkate alınmasını talep ettiklerini, açıklanan nedenlerden ötürü gerek usul gerekse esas bakımından davacının ekspertiz incelemesi ile tespit ettirebileceği hususları, dava şartı olarak sigorta şirketine müracaatın getiriliş amacı da tam da zaten bu iken, KTK 97. maddesi de göz önüne alınarak tespit davasına konu etmesi ve tespit davası açmasında hukuki yarar bulunmadığını, bunun haricinde davaya konu araç için ilk derece mahkemesince hükme esas alınan rakamla ilgili kesinlikle sağlıklı ve doğru bir pert total değerlendirmesinin de yapılmadığını, gerçek zarar miktarının tespiti noktasında; hükme esas alınan raporda, çıkan yüksek onarım maliyetine göre aracın tamirinin ekonomik olmadığı ve pert total işlemine tabi tutulması gerektiğinin kabul edildiğini, ancak pert total işleminde aracın 2. el piyasa değeri için esas alınan rakam, davaya konu aracın özellikleri, geçmişi, toplam 9 ayrı hasar kaydı olan bir araç olduğu gerçeği, geçmiş hasar kayıtları, kullanılmışlık düzeyi vesair hususlar birlikte ele alındığında gerçekten çok yüksek ve abartılı kalmakta olduğunu, hükme esas alınan raporda bilirkişi tarafından aracın 2. el piyasa değeri ile sovtaj değerinin neye göre, hangi somut verilere, dayanaklara, hangi piyasa araştırması sonuçlarına, hangi fiyat listelerine göre belirlendiğinin belli olmadığını, İlk derece mahkemesince aldırılan rapor, tahmine ve takdire dayalı olduğunu, gerçek zararın belirlenmesinde araştırılması, incelenmesi ve tespiti gereken hususların eksik kaldığını, davaya konu aracın davaya konu kaza öncesinde karıştığı kazalara ilişkin hasar dosyalarının tramerden gelecek cevaba göre ilgili sigorta şirketlerinden ayrı ayrı celbi sağlanmadan, hasar dosyaları getirtilmeden, hasar dosyalarının incelenmesine, her bir kazada aracın nerelerinden ne şekilde ve ne kadarlık bir hasar gördüğünün, bu hasarların, kazaların araçların 2. el piyasa değerini ne oranda düşürdüğünün tespit edilmesine imkan tanınmadan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile bir rapor aldırıldığı ve hüküm tesis edildiğini, bu yönüyle de kararın davalı tarafça kabulünün mümkün olmadığını, davaya konu araçla ilgili görmezden gelinmesi mümkün olmayan çok şaibeli ve çelişkili hususların da olduğunu, aracın geçmiş kazaları ve tarihleri incelendiğinde hükme esas alınan raporda dahi; davaya konu aracın 13.09.2017 tarihinde aynı gün iki ayrı kazaya karışmış biri 6.888,00 TL., diğeri 12.148,00 TL. hasara uğramış gibi gözüktüğü, 16.07.2017 tarihindeki kazasında ise hasarının belli olmadığını, hemen bir gün öncesinde yani 15.07.2017 tarihli kazasındaki hasar bedelinin ise 4.318,00 TL. olduğunun yazılı olduğunu, davaya konu aracın aynı gün ve bir gün arayla bu şekilde kazalara karışmış gibi gözükmesinin olağan bir durum olmadığını, bu konuda ekte sunmakta olduğu emsal kararlarda belirtildiği şekilde davaya konu aracın geçmiş hasar kayıtları bilgisinin tramere yazılacak müzekkere ile istenmesi, tramer yazı cevabı doğrultusunda da hasar dosyalarının ilgili sigorta şirketlerinden celp edilerek hem hasar bedelinin, hem de aracın 2. el piyasa değerinin ve dolayısıyla pert total değerinin tespitinde son derece önemli olması nedeniyle ayrıca detaylı incelemeye tabi tutulmasını, aracın değerini ne oranda düşürdüğünü, araçta değişen parçaların neler olduğu vesair hususların tespiti talep edilmesine rağmen ilk derece mahkemesince bu yönde ayrıca hiçbir araştırma, inceleme yapılmadığını, doğrudan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm tesis etme yoluna gidildiğini, aynı zamanda ilk derece mahkemesince ve ilk derece mahkemesince hükme esas alınan raporda riziko tarihi de dikkate alınmadığını, yani riziko tarihi itibariyle aracın 2. El piyasa değeri ve sovtaj değerinin belirlenmediğini, İlk derece mahkemesince verilen karara dayanak rapora karşı tüm itirazlarındaki haklılığıklarının somut dayanağını oluşturan ve daha evvelden de hasar kayıtları olan bir araç için geçmiş kazalarına ilişkin hasar dosyaları da getirtilmek suretiyle pert total çalışmasının ne şekilde yapılması gerektiğini ortaya koyan emsal Yargıtay kararları ile çok yeni tarihli olarak detaylı, kapsamlı şekilde İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlilerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden aldırılan emsal rapor dosyada mübrez olduğunu, son olarak istinaf talebine konu karar ile davalı müvekkil şirket, haksız olarak her an cebri icra tehdidi altında olup mağduriyetinin önlenmesi bakımından öncelikle tehir-i icra kararı verilmesini ayrıca talep ettiklerini, arz olunan ve makamca resen nazara alınacak sair nedenlerden dolayı ilk derece mahkemesinin tamamiyle eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile haksız, yersiz, usul ve yasaya aykırı bir şekilde vermiş olduğu kararın kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, zorunlu ve ihtiyari mali mesuliyet poliçelerinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş; hüküm davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
1-Davacı vekilince, dava açmadan evvel davalı sigorta şirketlerinin elektronik posta adreslerine başvuru yapılması nedeniyle davadan önce başvuru şartı yerine getirildiğinden davalı … A.Ş vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
2-6100 Sayılı HMK.nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Yine 6100 sayılı HMK’nun 281. maddesi, “(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. (2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.(3)Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.” hükmünü içermektedir.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporuna davalı … A.Ş vekilince itiraz edildiği, davalı vekilinin itiraz dilekçesinde somut ve ayrıntılı itiraz nedenleri ileri sürdüğü, mahkemece anılan davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları hakkında olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmaksızın, itiraza uğramış rapora göre davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre; davaya konu aracın geçmiş hasar kayıtları da getirtilerek, davalı … A.Ş vekilinin bilirkişi raporuna ciddi ve somut itirazları konusunda İTÜ Karayolları Kürsüsünden oluşturulacak hasar ve kusur uzmanı üç kişilik bilirkişi heyetinden davalı tarafın itirazlarını karşılar şekilde ve ayrıca dava konusu kaza ile hasarın uyumlu olup olmadığı, uyumlu ise hasar bedeli hususlarında yeni bir rapor alınmaksızın karar verilmesi, hak arama hürriyeti, savunma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil ettiğinden, mahkemece verilen karar usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3-Kabule göre ise poliçe limiti ile davalıların sorumlu tutulmamaları doğru görülmemiştir.
Açıklanan tüm maddi ve hukuki gerekçelerden ötürü, davalılar vekillerinin istinaf kanun yolu başvurularının ayrı ayrı HMK nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına, kaldırma sebep ve şekline göre davalılar vekillerinin esasa dair diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli ve 2019/451 Esas – 2020/577 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
4-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre istinaf edenlerin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.