Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2645 E. 2022/1987 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2645
KARAR NO : 2022/1987

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2016 (Dava) – 29/09/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/1603 Esas – 2020/533 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 21/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/12/2022
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/09/2020 tarihli ve 2016/1603 Esas – 2020/533 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/09/2007 tarihinde davacının içinde yolcu olarak bulunduğu davalılardan …’a ait diğer davalı … Sigorta’ya ZMMS ile sigortalı olan …plakalı aracın … plakalı araç ile kaza yaptığını davacının yaralandığını belirterek, trafik kazası sonucu iş gücü kaybı nedeni ile belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalılardan müteselsilen 5.000,00 TL tahsiline, ayrıca sigorta dışındaki davalının 5.000,00.-TL manevi tazminat ödemesine karar verilmesini davalıların olay tarihinden itibaren faiz ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; olay tarihinin 29.09.2007 olduğunu, dava tarihinin 30.12.2016 olduğunu, zaman aşımı süresinin 8 yıllık zamanaşımı süresi de dahil olmak üzere dolduğunu, sigortalısı olduğu araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, hatır taşıması nedeni ile indirim yapılması gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; kaza tarihinin 29.09.2007 olduğunu, kaza nedeni ile ceza davası açılmadığını, Edremit C.Başsavcılığının 2007/5226 soruşturma dosyası ile takipsizlik kararı verildiğini, ceza zaman aşımının da söz konusu olmadığını, kaldı ki kazadan önce bu aracı 29.05.2007 tarihinde sattığını ve fiilen teslim ettiğini, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davanın görevli mahkemede açılmadığını beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…20.09.2007 tarihli kazada olayın meydana gelmesinde yolcu olan davacının bir kusurunun bulunmadığı, davalıya sigortalı olan araç sürücüsünün %100 tam ve asli kusurlu olduğu, davacının mevcut özür durumuna göre aktüer uzman tarafından yapılan hesaba göre 1.740,31 TL geçici iş göremezlik ve 233.300,56 TL sürekli iş göremezlik zararının bulunduğu, poliçe teminat limitinin ise 60.000,00 TL olduğu, dolayısı ile davalı … Sigorta’nın sorumluluğunun en fazla 60.000,00 TL ile sınırlı olduğu, Savcılık evraklarına göre kaza sırasında davacının hatır için taşındığı, ancak zaten davalılardan …’ın …plakalı araç maliki olmadığından kendisine karşı açılan maddi ve manevi tazminat talebinde bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacının dava açarken 5.000,00 TL üzerinden dava açtığı, daha sonra dava miktarını toplam 235.040,87 TL olarak artırdığı, dava açtığı tarih itibari ile 10 yıllık zamanaşımı süresinin o tarihte dolmadığı, dolayısı ile davalı Sigorta şirketi bakımından zaten 60.000,00 TL limit ile sorumlu olduğu…” gerekçesiyle davacının davalılardan …’a açtığı maddi tazminat davasının REDDİNE, davacının davalı … Sigorta’ya karşı açtığı davanın KISMEN KABULÜ ile, 60.000,00.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine, davacının davalı …’a karşı açtığı manevi tazminat davasının REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece aracın kaza tarihinde …’a ait olduğu iddiasıyla dava açıldığını, yapılan yargılamada aracın …’ya ait olduğunun belirlendiğini, taraf değişikliği için yapılan başvurunun davalıların taraf değişikliğini kabul etmemesi ve taraf değişikliği talebinin yargılamanın sona erdiği aşamada yapılması gerekçeleriyle uygun bulunmadığını, kabul edilebilir bir yanılgı veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan hallerde mahkemenin taraf ekleme veya değiştirme taleplerinin karşı tarafın rızası olmasa dahi resen kabul etmesi gerektiğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararında bahsi geçen “yapılan yargılamada aracın …’ya ait olduğu belirlenmiş” ifadesinin tamamen hatalı olduğunu, dosyada bu yönde bir belge olmadığını, dosyaya sunulu kayıtlara göre …’nun aracı aldığı ve tescil ettirdiği tarihlerin kazadan sonra olduğunu, davalı tarafın, dava konusu aracı … Otomotiv şirketine araç devrine ilişkin yasal bir noter satış sözleşmesi ile devretmediğini, davalı gerçek kişinin ne aracını noter kanalıyla sattığını ne de kendi üzerine olan tescili kaldırdığını, bu şartlarda taraflarında davalı gerçek kişi ile … Otomotiv arasında ki vekalet ilişkisini ve satış sözleşmesini dava açmadan önce tespit etmek ve dava devam ederken doğruluğu konusunda emin olmanın mümkün olmadığını, yargılama aşamasında aracın fiilli hakimiyetinin … Otomotiv’e devredildiğine yönelik bilirkişi raporu tanzim edilmesi ile … Otomotiv şirketinin davaya taraf olarak dahil edilmesi taleplerinin mahkemece reddedildiğini, mahkemenin “ceza soruşturmalarında …’nun adının geçtiği ancak buna rağmen davanın …’a açıldığı gerekçesiyle taraf teşkili taleplerini reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar davalı tarafça fiili hakimiyetin devredildiği beyan edilmişse de dosyada bulunan araç satış sözleşmesi maddesine göre tarafların araç üzerindeki fiili hakimiyetinin tam olarak devretmediği ve davalının araç işleten olarak sorumluluğunun devam ettiğinin kabul edilmesi gerektiğini, yerel mahkemece yargılama giderleri ve vekalet ücreti hükmedilmesi yönündeki hükmünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, somut olayda hatır taşımacılığı bulunmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının talebi yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu, ceza zamanaşımı uygulanması halinde dahi zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava konusu olayda hatır taşımasının söz konusu olduğunu, yerel mahkeme kararında da hatır taşıması hususunun tespit edildiğini, ancak müvekkili şirketin zaten limiti kadar sorumlu olduğu gerekçesiyle bu husus araştırılmadan teminat limiti olan 60.000 TL’nin ödenmesi yönünde hüküm kurulduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte hatır taşıması bulunduğu sabit olduğundan müvekkili şirketi bakımından tazminata hükmedilecek olması halinde hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, yerel mahkemece davacının emniyet kemeri takıp takmadığının, kemeri takıp takmamanın zararın meydana gelmesinde veya artmasına etkili olup olmadığı hususu araştırılmadan hüküm kurulduğunu, davacının kullanılması zorunlu olan emniyet kemerini kullanmaması nedeniyle müterafik kusuru oranında indirim yapılması gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan işgöremezlik sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili ve davalı sigorta vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Davalı sigorta şirketinin istinaf itirazlarının yapılan incelemesinde;
1-) Davacının maluliyet oranlarının artmasında gelişen durumun olup olmadığı davanın 10 yıllık tavan zamanaşımı süresi içinde açılıp açılmadığı yönünden önemli yer tutmaktadır. Şöyle ki 10 yıllık tavan zamanaşımı süresi, failin fiilen zararın öğrenilmesi vs. durumun bulunduğu hallerde uygulanabilen süredir. Gelişen durumun varlığı halinde açılacak tazminat davalarının bu 10 yıllık tavan zamanaşımı içinde açılması gerekmektedir. Ancak gelişen durumun varlığının bulunmadığı hallerde uygulanacak zamanaşımı süresi ise, 10 yıllık tavan zamanaşımı süresi değil, ceza zamanaşımı süresidir.
Davacı, davasını açarken maluliyet oranın kesin olarak tespit edildiği tarihten itibaren zamanaşımının başlayacağını belirtmiş, bu sebeple de Torbalı Devlet Hastanesi’nden aldığı 18.08.2015 tarihli maluliyet raporuna dayanmıştır. Davalılar ise zamanaşımı def’inde bulunmuşlardır. Yargılama sırasında itirazlar üzerine alınan 16.01.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi’nden alınan rapora göre, davacının 20/09/2007 tarihli Pelvis BT de sağ asetabulum parçalı kırığı ve femur başında çıkık, sol asetabulum arka dudakta kırık izlendiği, 06/12/2011 tarihli sağ kalça grafilerinde asetabulum kırığına plakvida ile tespit uygulanmış olduğu, kalça eklem aralığını daralmış olduğu, eklem yüzlerinde skleroz izlendiği, 15.05.2018 tarihli pelvis grafisinde sağ asetabulumda, iliak kemikte ve pubik kolda kırık sekeli ve plakvida ile tespit, sağ kalça ekleminde skleroz, daralma ve dejeneratif değişiklikler olduğu, pelvik halkanın korunduğu tespit edildiğine göre, davacıdaki maluliyet durumu 15.05.2018 tarihinde çekilen pelvis grafiğinden de anlaşılacağı üzere halen değişiklik göstermekte olduğu, yukarıdaki açıklamalar uyarınca da gelişen durumun varlığı sebebiyle davalının 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde eldeki davayı açmasına göre davalının zamanaşıma yönelik istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. ( bknz. Yargıtay 17. HD. 2020/893 E.- 2021/1975 K. Sayılı ilamı)
2-) Davalı her ne kadar hatır taşıması ve müterafik kusur sebebiyle tazminattan indirim yapılması gerektiğine yönelik istinaf itirazında bulunmuş ise de, davacının işgöremezlik maluliyet bedelinin aktüer hesap uyarınca toplam 233.300,56 TL olarak tespit edildiği, davacının istinaf itirazlarında yapılan hesaba itirazının sadece hatır taşıması ve müterafik kusur yönünden olduğu, mahkemece tespit edilen bedelden %20 hatır taşıması, %20 de müterafik kusur indirimi yapılması halinde dahi tespit edilecek bedelin bu davalı yönünden davalının teminat limitinden her halukarda yüksek olacağı, zaten mahkemenin de teminat limiti olan 60.000,00 TL maddi tazminattan davalıyı sorumlu tuttuğu anlaşıldığından bu yönde bir inceleme ve araştırmanın gerekli olmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin bu konudaki istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.

Davacının istinaf itirazlarının yapılan incelemesinde;
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekildir. Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu’nun 38’inci maddesinde davaya ehliyetin Medeni Kanun ile belirlendiği belirtilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 48’inci maddesi hükmüne göre tüzel kişiler hak ehliyetine sahiptirler ve dolayısıyla davada taraf olabilme ehliyeti de ancak, tüzel kişiliği bulunan yapılanmalar için geçerlidir. Tüzel kişiliğin son bulması ile artık eski tüzel kişinin taraf ehliyetinin de son bulacağı tartışmasızdır. Taraf ehliyeti kamu düzeni ile ilgili olduğundan hâkimin bu hususu re’sen göz önünde bulundurması zorunludur
HMK 119. maddesi, dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Bildirim esnasında yapılan kimi yanlışlıklar, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddi sonucunu doğurmamakta, oluşan hataların giderilmesi bazı durumlarda mümkün olabilmektedir. Davalının temsilcisinde yanılmış olma hali de bu duruma örnek oluşturmaktadır. Davanın, hasımda değil temsilcide yanılma sonucu hatalı açılması halinde husumetten reddedilmeyip gerçek temsilciye davanın yöneltilmesi gerektiği Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 124. maddesi ile, “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, taraf değişikliği karşı tarafın muvafakati ile gerçekleştirilebilirken maddi hata bulunması, dürüstlük kuralına aykırı olmaması veya yanlışlığın kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde ise karşı tarafın muvafakati aranmaksızın hakim tarafından kabul edilmek suretiyle yapılabilmektedir.
Somut olayda, davaya konu trafik kazası 20.09.2007 tarihinde meydana gelmiş olup eldeki dava 30.12.2016 tarihinde açılmıştır. Davalı … cevap dilekçesi ile söz konusu aracın maliki olmadığını, bu aracı dava dışı … Şti.’ne 29.05.2007 tarihinde alacağı başka araç için takas amacıyla verdiğini, aynı tarihli satış vekaletnamesi verip bir de satış sözleşmesi yaptığını, dolayısıyla aracın artık fiili hakimiyetinde bulunmaması sebebiyle kazadan sorumlu tutulamayacağını savunmuştur. Mahkemece, trafik tescil şube müdürlüğüne yazılan müzekkereye verilen 24.05.2019 tarihli cevabi yazıda, kayıtlara göre söz konusu aracın 06.11.2007 tarihli sahiplik belgesi ile 05.09.2008 tarihinde söz konusu kazada aracı kullanan … adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı yanca 20.11.2019 tarihli dilekçe ile davanın hazırlık aşamasında aracın işleteni olarak davalı …’ı tespit ettiklerini ancak yargılamada aracın anılan davalıya ait olmadığını öğrenmeleri sebebiyle HMK’nin 124. maddesi uyarınca davalının … Şti. olarak kabul edilmesini talep etmiş, mahkemece 05.03.2020 tarihli duruşmada verilen ara karar ile davanın geldiği son aşamada bunun talep edildiği, bu aşamaya gelene kadar yeterli araştırma yapmaması ve makul bir mazeret gösterilmemesi ve davalıların da buna rıza göstermemeleri dikkate alınarak davalının isminde değişiklik yapılması talebinin reddine karar verilmiş, esas hükümle de aynı gerekçe ile davalı malik yönünden davacının maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; kaza tarihinde ruhsat belgeleri uyarınca araç malikinin davalı … olarak gözüktüğü, dosyada yer alan savcılık evraklarında da aynı hususun yer aldığı, dolayısıyla yanlışlığın kabul edilebilir bir hataya dayandığı anlaşıldığından mahkemece davacıya tespit edilen işletene husumet yöneltilebilmesi amacıyla HMK. 124. maddesi dikkate alınmak suretiyle mehil verilip; gösterecekleri bütün deliller toplandıktan sonra, yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuş, davacının istinaf sebepleri ise haklı görülmüştür.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davalının istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davacının sair istinaf itirazlarının ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı sigorta vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1603 Esas – 2020/533 Karar kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf eden davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-Davalı sigorta şirketinin istinafı yönünden; alınması gerekli 4.098,60 TL harçtan, davalı sigorta şirketi tarafından peşin yatırılan 1.024,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.073,95 TL harcın davalı sigorta şirketinden tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine)
7-Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
9-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/12/2022