Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2628 E. 2023/886 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2628
KARAR NO : 2023/886

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/05/2011 (Dava) – 22/09/2020 (Karar)
NUMARASI : 2011/299 Esas – 2020/424 Karar
DAVA : Menfi Tespit
BAM KARAR TARİHİ : 31/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/05/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2020 tarihli ve 2011/299 Esas- 2020/424 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından İzmir 19. İcra Müd’nün 2011/1930 sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine 23/01/2011 vadeli 6.464,00 TL bedelli ve 10/11/2014 tarihli 6.464,00 TL bedelli iki adet senede dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, senetlerdeki tanzim tarihinin müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında sonradan ve farklı kalemle atılmak suretiyle adi senede kambiyo senedi vasfı kazandırıldığını ancak Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 1997/7828 Esas 1997/8297 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere takip dayanağı belgede tanzim tarihi bulunmadığı için belgenin kambiyo senedi vasfında olmadığını, dava konusu edilen senetlerde müvekkilinin isminin yer almamasına rağmen, müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında müvekkilinin adı eklenmek suretiyle müvekkiline borçlu sıfatı verildiğini, müvekkilinin adı senetlerde borçlu olarak geçmediği gibi kendi nam ve hesabına da senetleri imzalamadığını ancak müvekkilinin ad soyad ve adresinin senede sonradan eklenmek suretiyle müvekkilinin sonradan borçlu olarak gösterildiğini, takibe dayanak evrakın müvekkili tarafından alınan fotokopisinde müvekkillinin isminin bulunmadığını, müvekkilinin adının tahrifat ile evraka eklendiğini ileri sürerek, müvekkilinin İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2011/1930 sayılı dosyası dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline, %40 kötü niyet tazminatının hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı adına usulüne uygun tebligat yapılmış, davalı tarafça süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmamış, davalı vekili aşamalarda açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “… davacı tarafça İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2011/1930 sayılı dosyasında takip konusu edilen iki adet senet ile ilgili olarak davalı tarafa borçlu olunmadığının tespitine yönelik olarak menfi tespit davası açıldığı, icra takibine konu senetlerin lehdarının … San ve Tic Ltd Şti , ödeyeceklerin … San ve Tic Ltd Şti, kefili … olan 09/12/2010 tanzim 23/01/2011 ödeme tarihli 6.464,00 TL bedelli ve 28/11/2010 tanzim 10/02/2011 ödeme tarihli 6.464,00 TL bedelli iki adet senet olduğu, senetler üzerinde ödeyecek … San ve Tic Ltd Şti’nin kaşesinin bulunduğu ve kaşe üzerinde iki adet imzanın mevcut olduğu, söz konusu senetlerin dosya içerisinde mevcut fotokopilerinde yalnızca … San ve Tic Ltd Şti’nin isminin ödeyecek bölümünde bulunduğu, kefil hanelerinin boş olduğu, savcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararında da belirtildiği üzere kefil … isminin senetlere sonradan eklendiği, senet üzerindeki iki imzanın da şirket kaşesi altına atıldığı, şirket yetkilisi …’nun senet dolayısıyla borçtan şahsen sorumlu tutulabilmesi için şirket kaşesi dışında senet üzerinde açığa atılmış bir imzasının bulunmasının gerektiği, dava konusu her iki senette de davacının imzasının şirket kaşesi üzerine atıldığı, bu husus göz önüne alındığında davacının senetlerde bahsi geçen borçtan dolayı şahsen sorumlu olmadığı, davacının isminin her iki senede sonradan eklenmiş olması sebebiyle davalı tarafça yapılan takibin kötü niyetli olduğu…” gerekçesiyle Davanın KABULÜ ile davacının davalıya İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2011/1930 Esas sayılı dosyası dolayısıyla borçlu olmadığının TESPİTİNE, Takibin davacı yönünden İPTALİNE, Takip çıkış miktarı olan 12.951,91 TL üzerinden hesaplanan % 40 kötü niyet tazminatı olan 5.181,00 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve hukuka uygun olmadığını, …’nun Davacı … San. ve Tic.Ltd.Şti’nin yetkilisi olmadığını, kararda şirket yetkilisi olarak yazılmasının doğru olmadığını, şirket yetkilisinin … olduğunu, davacı …’nun şirket yetkilisi olmadığıdan senet imzalama konusunda vekaletnamesinin de bulunmadığını, sözlü talimat ile davacının senetleri düzenlediğini ve imzaladığını, davacı …’nun, şirket temsilcisi olmadığı halde dava konusu senetleri düzenlediğini ve temsilci sıfatıyla imzaladığını, çıplak gözle dahi açıkça görüleceği üzerine senetler üzerinde şirket kaşesi üzerinde bir adet ve şirket kaşesi dışında, senetlerin boş bir alanında bir adet imza bulunduğunu, yapılan yargılamanın hukuk yargılaması olduğunu, senet üzerinde geçerli bir imza olmasının yeterli olduğunu, imza sahibinin isminin ve adresinin senede sonradan yazılmasının senedin geçerliliğini etkilemediğini geçerli, ikrar edilmiş bir imzaya rağmen ilk derece mahkemesinin imza sahibinin isminin sonradan senede yazılmasını hem davanın kabulü için hem de kötü niyet tazminatı için gerekçe yapmış olmasının kanun ve hukuka aykırı olduğunu, davacının, borçlu şirket adına imza attığını iddia ettiğini, davacının her ne kadar borçlu şirket adına imza attığını iddia etse de Ticaret Sicil kayıtlarına göre davacı borçlu şirketin temsil ve ilzamda yetkilisi olmadığını, davacının açık kabulü ile takip dayanağı senetler üzerindeki ikişer adet imzanın davacıya ait olduğunun kesin olduğunu, bu hususta ihtilaf bulunmadığını, senette sahtecilik yönünde vaki şikayetler nedeniyle yapılan soruşturmalar sonrası kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, takip konusu olan 2 adet bono sebebiyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
TTK’nun 776/1-g maddesi gereğince, takip konusu belgenin kambiyo vasfını taşıması için “senedi tanzim edenin imzasını” ihtiva etmesi zorunludur. Anılan maddede sorumluluk için sadece imzadan söz edilmiş, birden fazla imzanın bulunması koşul olarak öngörülmemiştir. TTK’nun 678. maddesi gereğince şirket yetkilisinin şirket kaşesi dışında senet üzerine atmış olduğu imza bizatihi kendisini sorumlu kılar.
Öte yandan, TTK’nun 701 ve 702. maddeleri gereğince, keşideci imzası dışında bononun ön yüzüne konulan her imza aval şerhi sayılır. Aval için sadece imza yeterli olup, ayrıca ad ve soyadın yazılması gerekli değildir. Dolayısı ile sorumluluk doğması için keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, senet ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından şirket kaşesi dışına atılan imza aval olarak değerlendirilirir (HGK’nun 05/10/2011 tarih ve 2011/12-480 sayılı kararı).
Somut olayda, takibe konu senetler üzerinde, şirketin kaşe ve imzasının dışına ayrıca imza atılmak suretiyle senet keşide edildiği, davacının imzaların kendine ait olduğunu zaten kabul ettiği, isminin ve keşide tarihinin sonrada yazılmasının açık bono hükümleri gereği senetlerin iptalini gerektirmeyeceği, kaldı ki açık bono uyarınca anlaşma haricinde doldurulduğuna dair ispat yükünün davacıda olduğu ve bu hususu da dosya kapsamına göre ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, davalının istinaf itirazları haklı görülmüştür.
Bu nedenlerle; yerel mahkeme kararının davalı lehine kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından dairemizce davanın esası hakkında HMK’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca aşağıda yazılı şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle KABULÜNE; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/299 Esas- 2020/424 Karar sayılı kararının HMK’nın 353-1-b-2 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE,
“a-Davanın REDDİNE,
b-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince; peşin alınan 192,35 TL harçtan, alınması gerekli 179,90 TL karar ilam harcının mahsubu ile bakiye 12,45 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
c-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
e-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
f-Taraflarca yatırılan ancak kullanılmayıp artan gider avansı var ise karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,”
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-İstinaf İncelemesi Yönünden Harç ve Yargılama Masrafları;
a-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince davalı tarafa iadesine,
b-Davalı tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL ve tebligat gideri 11,00 TL olmak üzere toplam 159,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
ç-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
d-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/05/2023