Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2546 E. 2023/1216 K. 19.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2546
KARAR NO : 2023/1216

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2016 (Dava) – 09/07/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/697 Esas – 2020/306 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 19/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/07/2020 tarihli 2017/697 Esas ve 2020/306 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın kullandığı … plakalı araç ile 01/03/2016 tarihinde direksiyon hakimiyetini kaybederek davacıların murisi …’ün yaşamını yitirmesine yol açtığını, tutulan trafik kazası tespit tutanağına göre davalı …’ın “Şeride Tecavüz Etme” kuralını ihlal ettiğinden kusurlu olduğunu, … yabancı plakalı araç sürücüsü …’ün kusurlu olmadığını, davalı … hakkında İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/110 Esas sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, bu dosyada alınan 23/11/2016 tarihli İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre , davalı …’ın yönetimindeki kamyonet ile yola gereken dikkati vermediği, kendi seyir şeridini muhafaza edecek tarzda seyrine özen göstermeyip sevk ve idare hatası ile karşı şeride geçerek karşı yönden gelmekte olan müteveffa idaresindeki aracın önünü kapattığı, dikkatsiz, özensiz ve nizamlara aykırı hareket ettiği olayda asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalılardan …’ın, trafik sicilinde araç sahibi olarak işleten sıfatına haiz olması nedeni ile müteselsilen sorumlu bulunduğunu, miras bırakana ait … plakalı aracın pert olduğunu, aracın gümrüğe terk edilmek zorunda kalındığını, bu aracın otoparka götürülmesi ile ilgili olarak … Oto kurtarıcısına 944,00 TL bedelli faturanın tarafından ödenmek zorunda kalındığını, miras bırakan …’ün hem Almanya’da hemde Türkiye’de emekli maaşı aldığı, eşine ve çocuklarına maddi destekte bulunduğunu bu sebeple ölümü sebebiyle davacılarının destekten yoksun kalmış olduklarını, … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk poliçesini düzenleyen … A.Ş. Genel müdürlüğüne destekten yoksun kalma ve araçta oluşan hasarın ödenmesi için müracaatta bulunulduğunu , şirketten herhangi bir cevap alınamadığını, davacıların miras bırakan …’in ölümü nedeni ile çok büyük üzüntü duyduklarını, ruhsal bütünlüklerinin bozulduğunu ve manevi açıdan çok büyük yıkım yaşadıklarını, miras bırakanın eşi …’ün halen beraber yaşadıkları eve gidemediğini, bir kaç ay dönüşümlü olarak çocuklarının yanında yaşamak zorunda kaldığını, ayrıca kaza sonrası …’ün yaralandığını, bu yaralanma sebebiyle Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi gördüğünü belirtmiş, 60.000,00 TL maddi zararınn (destekten yoksun kalma,araçda oluşan hasar,oto çekici ve park ücreti,cenaze ve defin masrafları) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı … için 60.000,00 TL, davacı …, …, kızı … ve … için her biri için 60.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücü … ve işleten …’tan müştereken ve müteselsilen tahsiline , kaza sonrası yaralanan … için 5.000,00 TL, oğlu …, …, kızı … ve … için her biri için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücü … ve işleten …’tan, müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların talep ettiği tazminatların fahiş olduğunu, kaza sonucu davalı …’ın ağır bir şekilde yaralandığını ve kalıcı bir şekilde sakat kaldığını, davalı … ‘ın direksiyon hakimiyetini kaybetmediğini, kazada kusurlu olanın … olduğunu, …’ün davalı … ‘ın şeridine girdiğini, …’nin …’un şeridine kaçtığını, … ‘un da daha sonra kendi şeridine geri döndüğünü, …’un hatalı hareketleri sonrası kazanın meydana geldiğini, davalı …’nin herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, olayla ilgili yargılamanın İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/110 Esas sayılı dosyasından devam ettiğini, bu dosyanın kesinleşmesinin beklenilmesi gerektiğini, kusur oranının belirlenmesi açısından keşif yapılarak bilirkişi raporu alınması gerektiğini, müteveffa …’ün emekli maaşının mirasçılarına intikal edeceğini, bu sebeple davacıların destekten yoksun olma zararın söz konusu olmadığını, …’ün reşit olmayan çocuğu bulunmadığını, …’un vefatı sonrası davacılara ödenen tazminat ve ödemelerin Sgk ve Almanya’da emekli maaşı aldığı kurumdan sorulması gerektiğini, davacı …’ün kaza sonrası hastanede ayakta tedavi gördükten sonra taburcu edildiğini, birkaç saat ayakta tedavi edildikten sonra hastaneden taburcu edilen bir kişinin ve yakınlarının bu kadar yüksek manevi tazminat talebinde bulunmalarının hukuk ve hakkaniyete ters olduğunu, …’ün aracının pert olup olmadığı olmuş ise sigortadan pert bedeli alınıp alınmadığının ve sigorta şirketi tarafından kaza sebebiyle yapılan ödemelerin sorulması gerektiğini, davacıların cenaze masrafı talep edemeyeceklerini, davacılara cenaze masraflarının ödenip ödemediğinin SGK ve Almanya’dan sorulması gerektiğini, davacıların reeskont faizi taleplerinin yasal olmadığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”….Davanın KISMEN KABULÜ ile 91.925,25 TL davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı, 36.500,00 TL araç hasar bedeli ,1.300,00 TL cenaze ve defin gideri ve 944,00 TL çekici bedeli olmak üzere toplam 130.669,25 maddi tazminatın davalılar … ve … yönünden kaza tarihi olan 01.03.2016 , davalı … yönünden 17.03.2016 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe teminat limiti ile sınırlandırılmasına, davacı … için 35.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, olmak üzere toplam 155.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 01.03.2016 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … ‘ dan alınarak davacılara verilmesine, Maddi tazminat ve manevi tazminat ile ilgili fazlaya ilişkin isteğin REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 01/03/2016 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde … plaka sayılı aracın ikinci el rayiç değerinin 46.500,00 TL, sovtaj bedelinin 10.000,00 TL, araçtaki hasar bedelinin 36.500,00 TL olabileceğinin rapor edildiğini ve mahkemenin de kararında aynı şekilde araç hasarı ödenmesine hükmettiğini ancak müvekkiline ait … plaka sayılı aracın Almanya plakalı olduğu ve oradan alındığı için kaza sonrasında gümrüğe terk edildiğini ,müvekkilinin hehangi bir şekilde aracı hurda şekli ile elinden çıkarmadığını bu sebeple sovtaj bedelinin düşülmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçesi ile kazada yaralanan …’ün kendisi için 5.000.00-TL, oğlu … için 5.000.00-TL, oğlu … için 5.000.00-TL, kızı … için 5.000.00-TL, kızı … için 5.000.00-TL olmak üzere toplam 25.000.00-TL manevi tazminatın,davalı sürücü … ve işleten …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi talep edilmiş olsa da yerel mahkemenin bu konuda hiçbir karar vermediğini belirterek, karardaki eksik hususların belirtilen talepler doğrultusunda istinaf incelemesine konu edilerek neticesinde sovtaj bedelinin de müvekkiline ödenecek araç hasar bedeline dahil edilmesine ve davacı … ‘ün yaralanması dolayısıyla kendisine ve çocuklarına ayrı ayrı olmak üzere dava dilekçesi ile talep edilen manevi tazminatın davalılarca ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; talep etmelerine rağmen tanıklarının dinlenmediğini, eksik ve usulsüz bir karar verildiğini, tanıklarının dinlenilmemesi sonucunda savunma haklarının kısıtlandığını, dolayısıyla yanlış bir karara varıldığını ve müvekkillerinin hak kaybına uğradığını, keşif incelemesi yapılmadan eksik incelemeye dayalı kusur raporuna göre verilen kararı kabul etmediklerini, bu kadar vahim neticeleri olan bir kazada keşfin yapılmamasının büyük eksiklik olduğunu, davada davalı … kazayı hiçbir yara ve kalıcı sakatlık almadan atlatmış olmasına rağmen bu konuda verilen manevi tazminatların yersiz olduğunu, davada konuya ilişkin delillerin anlatımlarını ispatladığını, bu yönüyle kararın bozulması gerektiğini, davaya konu olayda davalı …’ın herhangi bir kusur ve sorumluluğu bulunmadığını, bilirkişi hesap raporunu da kabul etmediklerini, davacı … kazada eşinin vefat etmesi sonrası yüksek miktarda dul-yetim maaşı almaya başlamış olmasına rağmen maddi tazminatların bu konu hesaba katılmadan usulsüz ve hatalı bir şekilde hesaplandığını, maddi tazminatların fahiş ve hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna karşı haklı itirazlarının mahkemece usulsüz bir şekilde reddedildiğini, alacak kalemlerinin çok yüksek ve usulsüz olarak hesaplandığını, bu yönüyle savunma hakkının kısıtlanması olayının gerçekleştiğini ve verilen usulsüz karar ile müvekkillerinin mağdur edildiğini belirterek; yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kazadan kaynaklı ölüm ve yaralanma nedeniyle maddi- manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar davacılar vekili ile davalı … ve … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İzmir 12. ACM Başkanlığının 2016/110 Esas 2017/25 Karar sayılı ilamının incelemesinde; Maktulün …, katılanların …, …, …, …, …, sanığın …, suçun taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma, suç tarihinin 01/03/2016 olduğu, Mahkemece 24/02/2017 tarihinde sanık …’ın taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçundan cezalandırılması amacıyla açılan kamu davasında 4 yıl 2 ay hapis cezasına karar verildiği, kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 24/05/2018 tarih 2017/2021 Esas 2018/1126 Karar sayılı ilamı ile düzeltilerek İstinaf talebinin esastan reddine kesin olarak karar verilerek 24/05/2018 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.
A-Davacılar vekilinin istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede;
1-Aracın gümrüğe terk edilmiş olması nedeniyle, tazminat hesabında sovtaj bedelinin düşülmemesi gerektiği yönünden yapılan itirazın değerlendirilmesinde;
Mahkemece alınan 28/01/2020 tarihli ek bilirkişi raporu içeriğinde aracın ikinci el rayiç değerinin 46.500,00 TL, sovtaj bedelinin 10.000,00 TL, araçtaki hasar bedelinin 36.500,00 TL olabileceği belirtilmiş ise de, raporun sonuç kısmında aracın ikinci el rayiç değerinin 36.500,00 TL, sovtaj bedelinin 10.000,00 TL, araçtaki hasar bedelinin 41.500,00 TL olabileceği belirtilmiş, davacı vekili tazminat talebini 41.500,00 TL’ ye yükseltmiş ise de mahkemece bu husus gözetilerek 36.500-TL hasar bedeli ödenmesine hükmetmiştir. Davacılar vekilinin ek rapora itiraz etmediği, davacılar vekilinin yargılama aşamasında sovtaj bedeli yönünden rapora itiraz etmemiş olması nedeniyle ek raporun davacı yönünden kesinleştiği, bu durumun davalılar lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği anlaşıldığından, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir.
2-Davacı …’ün yaralanması nedeniyle talep edilen manevi tazminat hakkında karar verilmediği yönündeki itirazın incelenmesinde;
Davacı …’ün kendisinin yaralanması ve eşinin ölümü diğer tüm davacılarında miras bırakanlarının ölümü ve ayrıca anneleri … ‘ nin yaralanması sebebiyle manevi olarak da zarara uğradıkları, bu zararın da haksız fiil hükümleri doğrultusunda araç sahibi ve araç maliki tarafından giderilmesinin gerektiği olayın niteliği, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur oranları ve paranın satın alım gücü göz önüne alınarak davacılar lehine uygun miktarda manevi tazminatın hüküm altına alınmasının gerektiği gerekçeli kararda belirtilmiş ise de;
6100 Sayılı HMK 297/2 maddesi gereğince bir davada istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, hüküm kısmında davacılar lehine hükmedilen manevi tazminatın ne kadarının davacı …’nin yaralanması ne kadarının murisleri …’ün vefatından kaynaklandığının ayrı ayrı belirtilmediği; hükmedilen manevi tazminat tutarı hakkında denetime elverişli bir şekilde ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması hatalı olup, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin itirazının belirtilen gerekçe ile kabulü gerekmiştir.
B-Davalılar … ve … vekilinin istinaf itirazları yönünden yapılan değerlendirmede;
1-Kusur raporu yönünden yapmış olduğu itirazın değerlendirilmesinde;
Hükme esas alınan ATK’nun 11/11/2019 tarihli raporunda belirlenen kusur oranının somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu; ayrıca bilirkişi heyetinin düzenlediği 30/09/2019 tarihli rapor ve İzmir 12.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/110 E. sayılı dosyasında alınan 3/11/2016 tarihli Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi raporu ile kaza tutanağı ile uyumlu olduğu anlaşıldığından, davalılar vekilinin kusur yönünden istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı …’ün kazada eşinin vefat etmesi sonrası bağlanan dul-yetim maaşının maddi tazminatın hesabında nazara alınmamış olması yönünden yapılan itirazın incelenmesinde;
Davaya konu trafik kazası 01/03/2016 tarihli olup, bu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri gereği, sigortalı ölenin, hayatta kalan yakınlarına dul ve yetim maaşı bağlandığı gibi toptan ödeme de yapılmaktadır. Bu dul ve yetim maaşları ile yapılan toptan ödeme, destekten yoksun kalma tazminatı gibi hayatta kalanın şahsına bağlıdır, ölenin terekesine dahil değildir. 06.03.1978 tarih ve 1978/1 Esas, 1978/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı gereğince, destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından bağlanan gelirlerin indirilmemesi gerekir. Bu itibarla, tazminat ödemekle yükümlü olan kişi, anılan kurum tarafından hak sahiplerine ödenen tazminatın, hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından indirilmesini isteyemez. Haksız eylem sonucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı yatırılmıştır. Zarar verenin, bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını, ölenin hak sahiplerince açılan davada ödemelidir.

Somut olayda; davacı …’nin eşi … trafik kazasında ölmüş olup, davacı …’ye Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından yapılan aylık ve peşin sermaye değeri ödemesi, ölenin hayattayken maaşından Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından kesilen miktarların karşılığı olup, bağlanan aylıklar ve peşin sermaye değeri, kendisine aylık ya da gelir bağlanan ölenin hak sahipleri için destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılırken, tazminattan düşülmemektedir. Davalılar vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir. (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/20610E.-2021/8132K.)
3-Davalılar vekilinin hesaplanan maddi tazminatların fahiş ve hatalı olduğu, alacak kalemlerinin usulsüz olarak hesaplandığı yönünden yapılan itirazın değerlendirilmesinde;
Davalılar … ve … vekili 30/09/2019 tarihli kök heyet raporu ve 28/01/2020 tarihli ek rapora süresinde itiraz etmiş ise de, raporlara yapmış olduğu itirazların ve bu yöndeki istinaf itirazlarının soyut olduğu, hesaplama yöntemine ilişkin itirazının bulunmadığı nazara alınarak bu yöne ilişkin itirazlarının reddi gerekmiştir.
4-Tanıklarının dinlenilmemesi sonucunda savunma haklarının kısıtlandığı davalı …’nin sakatlanmasına yönelik inceleme ve araştırma yapılmadığı yönünden yapılan itirazın incelenmesinde;
Davalılar vekili 21/12/2017 tarihli druşmada davalı …’in de kaza nedeniyle ağır şekilde sakatlandığını belirterek bu hususta tanık dinletmek istemiş, mahkemece talebe ilişkin olarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması hatalı ise de, eldeki davanın konusu davalı …’nin yaralanması olmayıp, tanık dinletilmesinin esasa etkili olmayacağı nazara alındığında bu yöne ilişkin itirazın reddi gerekmiştir.
5-Davacı …’ün yaralanması nedeniyle davacı … ve çocukları olan diğer davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat yönünden yapılan itirazın değerlendirilmesinde;
Maluliyet oranı ve iyileşme süresinin belirlenmesine yönelik olarak Ege Üniversitesi Adli Tıp Kürsüsünden rapor alınmasına ilişkin ara karar oluşturulmuş ancak davacı …’ün davete rağmen hastane tarafından belirlenen randevu tarihinde muayenesi için hastaneye müracaat etmemesi nedeni ile davacı … ‘ ün geçici ve sürekli iş göremezlik oranı belirlenememiş ise de, TBK 56/2 maddesi uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği nazara alındığında, dosya kapsamına göre ve dosyada mevcut İzmir ATK raporundan da anlaşıldığı üzere davacı …’nin yaralanmasının diğer davacılar olan çocukları lehine manevi tazminatı gerektirecek derecede ağır bulunmadığı anlaşılmakla, davalı …’nin bu yöne ilişkin itirazının kabulü gerekmiştir.
6-Müterafik kusura ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Kanununun 52.maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurunda kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde, TBK’ nın 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/21203 Esas, 2021/6808 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır) Müterafik kusur yönünden mahkemece re’sen değerlendirme yapılması gerekirken, bu konuda olumlu-olumsuz hiçbir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.
Bu durum karşısında mahkemece; müteveffanın emniyet kemeri takıp takmadığı, yaralanmasının niteliği gereği, emniyet kemeri takmamış olması halinde bu durumun zararın doğumu ya da artmasında etken olup olmadığı dikkate alınıp TBK’nin 52. maddesi uyarınca maddi tazminattan indirim yapılması gerekip gerekmediği, müterafık kusurunun bulunduğunun kabul edilmesi halinde tazminattan Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre %20 oranında indirim yapılması hususunda karar yerinde tartışılıp değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Aynı yönde Yargıtay 4. HD 2021/2098 E.- 2021/9167 K.)
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekili ile davalı … ve … vekilinin istinaf itirazlarının belirtilen yönlerden kabulüne, sair itirazlarının reddi ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekili ile davalı … ve … vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜNE; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/07/2020 tarihli 2017/697 Esas ve 2020/306 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılar ile davalı … ve … tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-Davacılar vekilinin ile davalı … ve … vekilinin sair istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
5-İstinaf aşamasında davacılar ile davalı … ve … tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 19/07/2023