Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2535 E. 2023/819 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2535
KARAR NO : 2023/819

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2020
NUMARASI : 2019/1111 Esas – 2020/373 Karar
DAVA : Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Kaynaklanan Cezai Şart Alacağı
DAVA TARİHİ : 08/08/2019
BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/07/2020 tarihli 2019/1111 Esas – 2020/373 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirket nezdinde 12/02/2018 tarihinde “Paketleme Elemanı” olarak çalışmaya başladığını, 13/09/2018 tarihinde istifa etmek suretiyle iş akdini sonlandırana kadar kesintisiz olarak çalıştığını, müvekkili şirketin, davalı işçi ile arasında 12/02/2018 tarihinde akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesinin 11. maddesi ile davalı işçi ile aralarındaki rekabet yasağını düzenlediklerini, ancak davalının iş akdinin sona ermesinden sonra aynı alanda faaliyet gösteren başka rakip bir şirkette ve müvekkili şirket bünyesinde çalışmış olduğu görev ile aynı pozisyonda çalışarak rekabet yasağını ihlal ettiğini, davalı işçinin görevi nedeniyle müvekkili şirket nezdinde üretilen ürünün müşteriye gönderildiği takım içerikleri, takım kodları ve paketleme sitemi konusunda bilgi sahibi olduğunu, bu bakımdan davalı işçinin teknik, ticari, ve personele ilişkin iş sırlarına ve müşteri çevresine nüfuz eden konumu nedeniyle işyerine dair elde ettiği bilgi, ticari sır ve teknik verileri paylaşmasının müvekkili işvereni zarara uğratacağını belirterek, taraflar arasında düzenlenen iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin 11. maddesi gereğince davalıdan 100.000,00-TL cezai şartın tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TMK’nın ispat yükü başlıklı 6. maddesine göre davacının hiç bir iddiasını ispat edemediğini, davacı tarafından müvekkili aleyhine TCK 239.maddesindeki suçu işlediğinden bahisle suç duyurusunda bulunulmuş ise de İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2019/4041 soruşturma numarası ile yürütülen soruşturma neticesinde 19/03/2019 tarihinde “iddiaya konu eylemde bu haliyle şüphelinin üzerine atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmaması” sebebiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, taraflarca imzalanan sözleşmenin geçerlilik şartlarını haiz olmadığını, sözleşmenin matbu şekilde düzenlenmiş olması nedeni ile genel işlem koşulları yaptırımına tabi olduğunu ve müvekkili yeterince aydınlatılmayarak aksine müvekkili korkutularak imzalatıldığını, ilgili sözleşmenin iş ve çalışma hürriyetinin ihlali sonucunu doğurmakta olup anayasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin davacı şirkette 12/02/2018-13/09/2018 tarihleri arasında paketleme elemanı olarak mavi yakalı pozisyonda çalıştığını, müvekkilinin işyerinde yapmış olduğu işin herhangi bir teknik bilgi ve beceriyi gerektirmeyen teknik resim çizmeyi içermeyen, metal işi ile ilgili bilgi gerektirmeyen bir iş olduğunu, müvekkilinin cezai şarttan sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin ticari sır niteliğinde bir bilgiye sahip olmadığını, bilmediği bir şeyi ifşa etmesinin ve bu durumda rekabet yasağına aykırı hareket etmesinin de mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere belirlenen tazminat miktarının son derece fahiş olduğunu belirterek, davanın öncelikle usulden aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davacının davasının reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin tekrar ile davanın reddine karar verilmesinin kabul edilemez nitelikte olduğunu, tanık deliline dayanma istemlerinin kabulü gerekirken yerel mahkeme tarafından tanık dinletme taleplerinin hiçbir hukuki dayanağı olmadan reddedildiğini, yargılama boyunca uyuşmazlığın en doğru ve haklı şekilde çözümlenmesi için kullanılmamış dosya uzman görüşü bile alınmadan doğrudan karara çıkarıldığını, istinaf incelemesi yapılarak ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında taleplerimiz doğrultusunda karar verilmesini, ayrıntılı şekilde belirtilen nedenlerle, istinaf taleplerinin kabulüne, hatalı ve hukuka aykırı ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından
istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesinde; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”, devam eden 445. maddesinde ise; “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Anılan düzenlemeler ile işçinin, işverenle ilişkide olan müşterileri tanıdığı hallerde, iş sözleşmesinin sona ermesi ardından işverenle rekabet oluşturacak şekilde kendi namına iş yapmaması, rakip bir firmada ortak olamaması ya da iş sözleşmesiyle çalışmaması şeklinde şart içeren sözleşmeler yapabileceği düzenlenmiş olup, rekabet yasağı kaydının geçerlilik ve sınırlandırılmasına ilişkin koşullar da ayrıca belirtilmiştir.
Öğretide rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet etmeme taahhüdünü içeren bu sözleşmeyle işçi işverene karşı hizmet sözleşmesinin bitiminden sonrasına yönelik olarak menfi bir yükümlülük, bir yapmama borcu altına girmektedir. Başka bir deyişle rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne ve ekonomik geleceğine kısmen dahi olsa sınırlama getirilmektedir(Sabah Altay, Türk Borçlar Kanunun Hükümlerine Göre İşçi ile İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağı Sözleşmesi, MÜHF-HAD, C.14, sy.3, s.179 vd.).
Rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için işçinin, hizmet ilişkisi içinde olduğu işverenin müşteri çevresi ve üretim sırları gibi ticari sırları bilebilecek bir pozisyonda çalışması ve bu bilgileri önceki işverenle rakip durumunda olan yeni işveren ile paylaşabilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Bu anlamda, ayrılan işcinin yeni işyerinde aynı pozisyonda çalışması da şart değildir. Keza rekabet yasağının varlığı için ayrılan işçinin, önceki işverene fiilen bir zarar vermesi şart olmayıp, zarar verebilme risk ve ihtimalinin varlığı yeterlidir. Rakip firmalarla paylaşması ve nüfuz etme imkanının bulunup bulunmaması önem arz etmektedir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davalının, davacı şirkette paketleme elemanı olarak 12/02/2018-13/09/2018 tarihleri arasında belirsiz süreli hizmet akdiyle çalıştığı, 13/09/2018 tarihinde davalının hizmet sözleşmesini istifa yolu ile sonlandırdığı, davalının dava dışı … San. Ve Tic Ltd. Şti … olarak 21/09/2018 tarihinde işe başladığı, anılan işyerinden de 22/03/2019 tarihinde ayrıldığı, taraflar arasında 12/02/2018 tarihinde akdedilen rekabet yasağı sözleşmesinin 11. Maddesinde rekabet yasağının yer aldığı, anılan maddeye göre, davalı işçinin işten ayrılmasından sonra 2 yıl süre ile …, …, …, …, …, …, ve … kendi namına işveren ile rekabet edecek herhangi bir iş yaparsa, işverenin meslek sırlarından yararlanarak danışmanlık yaparsa, aynı iş ile iştigal eden bir iş yerinde çalışmaya başlarsa veya herhangi bir şekilde işverenin marka, patent, how-know, tasarım, dizayn, teknik sır, çizim, proje, anlaşma, müşteri portföyü, ve otobüs kamyon ana ürünlerini … , …, …, …, …, …, markalarının ve dorse ekipmanlarının yedek parça üretimi, tanıtımı, dağıtımı ile ilgili ve benzeri iş yeri açarak veya bu işyerlerinde çalışarak danışmanlık yaparak gerek Türkiye gerek dünya çapında rekabet ortamında zarara sokabilecek bir davranışta bulunursa işverene 100.000 TL cezai şart ödemeyi herhangi bir ihtar ve ihbara lüzum kalmaksızın işverenin isteminde derhal ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Rekabet yasağına aykırı davranan işçi yukarıdaki cezai şarttan ayrı ve bağımsız olarak bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olacağının belirlendiği, eldeki davanın ise 08/08/2019 tarihinde, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin bitiminden sonra açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davalı davacıya ait işyerinde paketleme elemanı olup, davacı vekili davacının üretilen ürünün takım içerikleri, takım kodları ve paketleme sistemi konusunda bilgi sahibi olduğunu, bu bakımdan davacı ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir işyerinde çalışarak davalı işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığını ileri sürmüştür.
Davalının paketleme elemanı olarak davacıya ait ticari sırlara, üretim teknolojisi yada özel üretim biçimi gibi üretim sırlarına ya da müşteri çevresine erişebilme imkanı ve ihtimalinin bulunup bulunmadığı, davacı işverene zarar verebilme ihtimal ve riskinin mevcut olup olmadığının belirlenmesi teknik bilgiyi gerektirdiğinden, aralarında sektör bilirkişinin de olduğu heyetten bilirkişi raporu alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/3705 Esas, 20199/1860 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazının belirtilen yönden kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN KABULÜNE; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/07/2020 tarihli 2019/1111 Esas – 2020/373 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile 11/05/2023 tarihinde karar verildi.