Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2510 E. 2023/671 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2510
KARAR NO : 2023/671

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2018 (Dava) – 19/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/456 Esas – 2019/1438 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 26/04/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 26/04/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2019 tarihli 2018/456 Esas ve 2019/1438 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı banka vekili dava dilekçesinde özetle; davadışı borçlu … Tic Ltd. Şti. ile müvekkili banka arasındaki genel kredi sözleşmelerinde, davalılar …, … ve …’nın müteselsil kefil olduklarını, genel kredi sözleşmeleri çerçevesinde borçlu şirkete ticari nitelikte krediler kullandırıldığını, ancak kullandırılan kredilerin geri ödenmemesi nedeniyle, 27.07.2017 tarihli hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/761 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alındığını ve İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2017/13525 sayılı dosyası üzerinden borçlular hakkında icra takibi başlatıldığını, borçlu … Tic Ltd. Şti hakkındaki takibin kesinleştiğini, davalı borçlu …’nın 14.11.2012 yılında vefat etmiş olduğunun icra takibi açıldıktan sonra icra dosyasına veraset ilamının sunulması ile öğrenildiğini, sonrasında …’nın, … ve … haricindeki mirasçıları olan … ve …’ya da ödeme emri gönderildiğini, ancak ismi geçen tüm bu kişiler icra dosyasına itiraz etmiş olduğundan işbu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, zira itirazların haksız olduğunu, icra takip sürecini sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu, davaya konu kredilerin ticari nitelikte olup sözleşmelere göre kefillerin sorumlu olduğu tutarların sabit olduğunu belirterek, İzmir 9. İcra Müdürlüğü’nün 2017/13525 sayılı dosyasında yapılan itirazların iptaline ve takibin devamına, davalılar aleyhine %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hukuka aykırı olduğunu, … Tic. Ltd. Şti. ile … T.A.Ş. arasında kredi sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmede …’nın kefil olduğunu, fakat sözleşmenin akdedilmesinden sonra 14/11/2012 tarihinde …’nın vefat ettiğini, dolayısıyla mirasçıların bu tarihten sonra doğmuş olan borçlardan sorumlu tutulmasının söz konusu olamayacağını (Yargıtay 19. HD. 2015/14554 E.-2015/17631 K.), müvekkili …’nın, müteselsil kefil sıfatına sahip olmadığını, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 583/1’de kefalet sözleşmesinin nitelikli yazılı şekilde akdedilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, müvekkili …’nın müteselsil kefil sıfatına sahip olabilmesi için, kefalet sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması, kendisinin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olduğu anlamına gelen herhangi bir ibareyi yükümlülük altına girdiği kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmiş olması gerektiğini, ancak davacı yanın, dava dilekçesine ek olarak sunmuş olduğu sözleşmede müvekkilinin el yazısı ile yazmış olduğu herhangi bir yazı bulunmadığını, ilgili sözleşmenin kefalet tutarı bölümünün de, açıkça görüleceği üzere sözleşme imzalandıktan sonra doldurulduğunu, kefaletin geçersiz olduğunun aşikar olduğunu, ayrıca Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2007/3171 E.-2007/7154 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, ana sözleşmede limitin kefiller bakımından açık şekilde belirtilmesi gerektiğini, fakat müvekkili …’nın imzaladığı sözleşmede böyle bir ibare olmadığını, yukarıda belirttikleri hususlar gereği … yönünden de kefaletin geçersiz olduğunun aşikar olduğunu, davacının dayanak olarak gösterdiği sözleşmelerin hukuka aykırı olduğunu, müvekkillerinin imzalamadıkları kredilerden sorumlu tutulamayacağı esasının, Türk Borçlar Kanunu’nun 21. ve 25. maddesinde genel işlem koşulları altında hüküm altına alındığını ve Yargıtay kararlarınca da belirtildiğini beyanla, davanın reddine, lehlerine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “… 3’lü bankacı bilirkişi heyetinden, banka kayıtlarını yerinde inceleme yetkisi de verilmek suretiyle inceleme yaptırılarak rapor alındığı, 22/03/2019 tarihli rapora itirazlar üzerine hükme de dayanak teşkil eden, usul ve mevzuata uygun 21/10/2019 tarihli heyet raporu alındığı, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalı kefil …’nın toplam 1.020.000,00-TL’ lik borca, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu, 818 Sayılı Yasa döneminde, 520.000,00-TL, 6098 Sayılı Yasa döneminde ise 500.000,00-TL’ lik kefalet imzasının bulunduğu, diğer davalı kefil …’nın 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlük döneminde toplam 300.000,00-TL’ lik müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu (genel kredi sözleşmesindeki limitin, aynı zamanda kefalet limiti olduğu ve kefaletin geçerli olduğu), davalı kefil (muris) …’nın, hem 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlük döneminde hem de 6098 Sayılı TBK’nın yürürlük döneminde, GKS’nde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, eski borçlar kanunu döneminde 470.000,00-TL, yeni yasa döneminde 250.000,00-TL’ lik kefalet imzasının bulunduğu, davalı kefil (muris) …’nın, 6098 sayılı yasa döneminde imzaladığı GKS ile ilgili eş muvafakatnamelerinde eşin, ad soyad, imza tarihinin kendi yazıları ile doldurulduğu, kefalet tutarının kendi el yazıları ile doldurulduğu, bu şekilde eş tarafından yazılmış olmasının, eşin açık muvafakat verdiğinin kabulü olduğu ve kefaletin geçerli olduğu, kaldı ki eski borçlar kanunu döneminde imzaladığı kefalet tutarının 470.000,00-TL olması nedeniyle, davalı muris …’nın, ölüm tarihi itibariyle belirlenen miktarlardan mirasçılarının da sorumlu olmaları gerektiği ve bu şekilde müteveffa …’nın, ölüm tarihi itibariyle … kredisinden kaynaklanan borcun 5.114,22-TL olduğu, temerrüt tarihinin 07/08/2017 olup, 24/07/2017 ihtar tarihinde, kredi kartı – KMH akdi faiz oranı %22,08, temerrüt faiz oranı %28,08 olduğu, davanın bu müteveffanın mirasçıları yönünden bu şekilde kabulü gerektiği, diğer davalılar yönünden ise; kefil durumunda olan … ve …’nın 09/10/2017 takip tarihi itibariyle 5780601 numaralı … kredisinden dolayı, 24/07/2017 tarihinde borcun 19.880,29-TL olduğu, işlemiş faizin 2.099,73-TL, 104,98-TL %BSMV olup toplam 22.085,00-TL’ nin takipten itibaren %28,08 temerrüd faiz oranı ve faizin %5 BSMV’ si uygulanmak suretiyle devamına, …. … numaralı taksitli krediden dolayı 22.253,21-TL anapara, 176,32-TL işlemiş faiz, 85,31-TL %5 BSMV olmak üzere toplam 24.044,84-TL olduğu, takipten itibaren %34,56 temerrüt faizi oranı ve faizin %5 BSMV’si uygulanmak suretiyle devamına, … nolu taksitli krediden dolayı, 25.642,20 TL anapara, 2.036,03-TL toplam faiz, 101,00-TL % BSMV olmak üzere takipten itibaren %33,60 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si uygulanmak suretiyle devamına, … … nolu taksitli krediden dolayı, 25.400,00-TL anapara, 2.451,30-TL işlemiş toplam faiz, 122,56-TL %5 BSMV, 355,54-TL ihtarname masrafı, 440,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere 28.769,40-TL üzerinden devamına, takipten itibaren %36 temerrüt faiz oranı ve faizin %5 BSMV’si uygulanmak suretiyle devamına dair ve hüküm altına alınan alacaklar, banka alacağı olup, likit ve hesaplanabilir olduğundan İİK 67/. uyarınca %20 icra inkar tazminatına dair de karar vermek gerekmekle, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE; DAVALI KEFİLLER …’NIN VE …’NIN 09.10.2017 takip tarihi itibariyle ayrı ayrı sorumluluğu ,1-… numaralı … kredisi, 19.880,29 TL Anapara, 2.099,73 TL işlemiş toplam faiz, 104,98 TL %5 BSMV toplamı olan 22.085,00 TL’ye yapmış oldukları İTİRAZIN İPTALİ ile, 19.880,29-TL asıl alacağa, takipten itibaren yıllık %28,08 temerrüt faizi oranı ve faizin %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, 2-…. … numaralı TAKSİTLİ kredide; 22.253,21 TL Anapara, 1.706,32 TL işlemiş toplam faiz, 85,31 TL %5 BSMV toplamı 24.044,84 TL ‘ye yapmış oldukları İTİRAZIN İPTALİ ile, 22.253,21-TL asıl alacağa, takip tarihinden itibaren %34,56 temerrüt faizi oranı ve faizin %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, 3-… nolu TAKSİTLİ kredide; 25.642,20 TL Anapara, 2.036,03 TL işlemiş toplam faiz, 101,80 TL %5 BSMV toplamı 27.780,03 TL’ye yapmış oldukları İTİRAZIN İPTALİ ile, 25.642,20-TL asıl alacağa, takip tarihinden itibaren %33,60 temerrüt faizi oranı ve faizin %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, 4-… … nolu TAKSİTLİ kredide; 25.400,00 TL Anapara, 2.451,30 TL işlemiş toplam faiz, 122,56 TL %5 BSMV, 355,54 TL İhtarname masrafı, 440,00 TL İht.haciz vek.üc. toplamı 28.769,40-TL’ye yapmış oldukları İTİRAZIN İPTALİ ile, 25.400,00-TL asıl alacağa, takip tarihinden itibaren %36 temerrüt faizi oranı ve faizin %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, MÜTEVEFFA …’NIN 09/10/2017 tarihli takip tarihi itibariyle, 5.114,22-TL’ lik cari hesaptan kaynaklı sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmakla, mirasçılar yönünden 24/07/2017 tarihindeki 5.114,22-TL’ lik ana para, 252,07-TL faiz, 12,60-TL ihtar gideri de dahil edilerek, 09/10/2017 takip tarihi itibariyle 5.114,22-TL asıl alacak, 292,29-TL akdi faiz, 247,87-TL temerrüt faizi, 27,01-TL %5 BSMV olmak üzere toplam 5.681,39-TL’ ye yönelik İTİRAZIN İPTALİ İLE, takibin 5.114,22-TL’ lik asıl alacağa, takip tarihinden itibaren %28,08 temerrüt faizi oranı ve faizin %5 gider vergisi uygulanmak suretiyle DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddi ile, davacı bankanın … hesabı, temerrüt faiz oranı TCMB’sinin kredi kartları için belirlediği faiz oranından fazla olamayacağı için ve %28,08 oran olması gerektiğinden, davacı bankanın bu kredi faiz oranına yönelik fazla talebinin reddine, hüküm altına alınan alacak, banka alacağı olup likit ve hesaplanabilir olduğundan, İİK 67/2 uyarınca %20 icra inkar tazminatı olan 21.672,13-TL’ nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalılar vekili tarafından, “…Kısmen kabul kararının yasaya aykırı olduğunu, itirazın iptali davasının tüm davalılar açısından ikame edildiğini, harca esas değerin 104.749,03-TL olduğunu, müvekkillerinden … ve … yönünden, yalnızca 5.681,39-TL miktar yönünden itirazın iptal edildiğini, 99.067,34-TL üzerinden davanın reddedildiğini, ancak reddedilen kısım yönünden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu, yine, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, icra inkar tazminatının da tüm davalılar açısından harca esas değer üzerinden hesaplandığını, … ve … yönünden itirazın iptal edilen miktarı üzerinden icra inkar tazminatının hesaplanması gerektiğini, ayrıca sözleşmenin akdedilmesinden sonra 14/11/2012 tarihinde …’nın vefat ettiğini, dolayısıyla mirasçıların bu tarihten sonra doğmuş olan borçlardan sorumlu tutulmasının söz konusu olamayacağını (Yargıtay 19. HD. 2015/14554 E.-2015/17631 K.), 07/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda; murisin ölümü nedeniyle mirasçıları …, …, … ve …’nın mirasçı sıfatıyla sorumluluğunun bulunmadığının, dava konusu kredilerin vefat sonrası kullanıldığının tespit edildiğini, mahkemenin ise hükmünde, vefat tarihinde muaccel alacağını belirlediğini ve müvekkilleri … ve …’yı vefat tarihinde bulunan cari hesap borç miktarından sorumlu tuttuğunu, ancak dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, vefat tarihinde bulunan cari hesap borcunun …’nın vefatı sonrası ödendiğini, sözkonusu kredi, şirket hesabına bağlı cari hesap borcu olduğu için kullanımına şirket tarafından devam edildiğini, yani vefatı esnasında bildirilen borcun daha sonra ödendiğini ve cari hesap işlediği için yeni borçlar doğduğunu, …’nın ölümünden sonra doğan cari hesap borcundan mirasçıların sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkili …’nın, müteselsil kefil sıfatına sahip olmadığını, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 583/1’de kefalet sözleşmesinin nitelikli yazılı şekilde akdedilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, müvekkilinin el yazısı ile yazmış olduğu ne sorumlu olduğu azami miktar, ne kefalet tarihi ne de kefalet türünü gösterir herhangi bir yazı bulunmadığını, ilgili sözleşmenin kefalet tutarı bölümünün de, açıkça görüleceği üzere sözleşme imzalandıktan sonra doldurulduğunu, zira söz konusu meblağ yazısının müvekkili tarafından doldurulmadığını, boş olan kefalet miktarı sonradan doldurulduğundan, sözleşme imza aşamasında boş olduğundan kefaletin geçersiz olduğunun aşikar olduğunu, bilirkişi heyeti raporunda, kefalet tutarlarının, tarihlerin, isimlerin, çıplak gözle dahi fark edilecek şekilde farklı kalem ve karakterlerle yazıldığının tespit edildiğini, Yargıtay’ın da bu konudaki yerleşik görüşü, farklı kalem ve karakter ile doldurulan kısımların sonradan doldurulduğuna karine olduğu şeklinde olduğunu, bunun anlamının, kanunun açıkça belirttiği kefalet tarihi ve kefalet miktarının sözleşme kurulduğu anda olmadığı olduğunu, iddiasını ispat külfetinin davacı yanda olduğunu, bu hususun davacı yanca ispatlanamadığını, mahkemenin kefaletin varlığını kabul ederek, müvekkili … hakkında itirazın iptaline karar vermesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu, müvekkili … lehine de sözleşmede böyle bir ibare olmadığını, müvekkilinin müteselsil kefil sıfatına sahip olmadığını, yukarıda belirttikleri hususlar gereği, … yönünden de kefaletin geçersiz olduğunun aşikar olduğunu, müvekkillerinin imzalamamış olduğu kredilerden sorumlu tutulamayacağı esasının, Türk Borçlar Kanunu’nun 21. ve 25. maddesinde genel işlem koşulları altında hüküm altına alındığını ve Yargıtay kararlarınca da yüksek yargının görüşünün belirtildiğini, mahkemenin kastını aşarak hukuki mütalaada bulunan bilirkişi raporuna dayalı olarak, itirazın kısmen iptaline karar vermesinin yasaya ve usule aykırı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesine müteselsil kefalete dayalı alacak için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ışığında davalılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde; davalı …’nın TBK döneminde imzaladığı bir genel kredi sözleşmesi sözkonusu olmadığından, kefaletin geçerlilik şartlarına ilişkin 6098 S.TBK’nın 583.maddesine aykırılık olduğuna dair itirazlarının kabulü mümkün görülmemiştir. Yine, … ve muris … bakımından sözleşmede kefilin elyazısı ile yazması gereken kısımlara yönelik itirazlar da; 6098 S.Yasa döneminde bu kefillerce imzalanan sözleşmelerde elyazılı yazılması gereken kısımların ayrı ayrı elyazıları ile yazılmış olduğu görülmekle, kabulü mümkün görülmemiştir.
2-Bununla birlikte, takibe ve davaya konu kredi borçlarının hesaplanmasında mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli incelemeye dayalı olduğu söylenemez. Zira, dosya kapsamında 7 adet genel kredi sözleşmesi bulunmakta olup, hangi kredinin hangi genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırıldığına dair hiçbir tespit yapılmadan, herbir davalının kefalet imzası koyduğu kredi sözleşmelerinin toplamı tutarında kefalet sorumluluğu olduğundan bahisle hesaplama yapılmasının kabulü mümkün değildir. Yapılması gereken iş; takibe konu edilen kredilerin herbirinin hangi genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırıldığının banka kayıtları yerinde incelenmek suretiyle tespiti ile, buna göre ilgili sözleşmede hangi kefillerin ne miktarda sorumluluğu olduğunun değerlendirilmesinden ibarettir. Bu yön itibariyle mahkeme kararının eksik incelemeden dolayı kaldırılması gerekmiştir.
3-Davalılar … ve … (muris) …, kredi lehtarı şirketin ortakları olup, TBK 584.maddede 28.03.2013 tarihli değişiklik ile eş rızası şirket ortakları için aranmamakta ise de, davaya konu kredi sözleşmelerinden TBK döneminde imzalananların tarihlerinin 18.02.2013 ve 11.09.2012 olmasına göre, bu sözleşmelerde usule uygun eş rızası aranacaktır. Ancak, dosyaya sunulu 18.02.2013 tarihli, 250.000-TL bedelli kredi sözleşmesinde davalı …’ın eşinin muvafakatine dair evrakların bulunmadığı görülmekle, yukarıda açıklanan şekilde yapılan inceleme sonucunda bu 18.02.2013 tarihli sözleşme uyarınca kullandırılan ve takibe konu edilmiş bir kredi tespit edilir ise, eş rızasına dair bu husus da eksiklik olacağından, bankadan ilgili evrakların getirilip incelenmemiş olması da karar kaldırma nedeni olarak görülmüştür (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 19. HD 2016/11859 E.-2017/6509 K).
4-Mahkemece, muris …’nın vefat tarihinde kredi borcu var ise de, sonradan bu kredi borcunun kapatılıp, sona erdiği (peyder pey kapandığı), ancak cari hesap şeklinde işleyen kredi olduğundan yeni kredi kullanımına devam edildiği gerekçesiyle mirasçıların sorumluluğuna gidildiği görülmüşse de, bu kabul doğru olmamıştır. Murisin vefat tarihinde borcun miktarı, anılan bu borcun sonlanıp sonlanmadığı netleştirilerek, takibe konu edilen miktar, cari hesap şeklinde işleyen ve vefat tarihinden sonra kullandırılmış yeni bir kredi ise, vefat sonrası kullanılan kredi miktarından mirasçıların sorumlu tutulamayacağı gözetilerek karar tesis edilmesi gerekir. (Bu yönde bknz. Yargıtay 11 HD 2020/3613 E.- 2021/115 K, Yargıtay (kapatılan) 19. HD 2015/14554 E.-2015/17631 K).
5-Kabule göre de, her bir davalının sorumluluğunun imzaladığı kredi sözleşmesine göre belirlenecek olmasına ve dosyadaki veraset ilamına göre … ile …’nin de muris …’ın mirasçıları olmasına göre, bu kişiler de ayrıca mirasçı sıfatıyla sorumlu oldukları halde yalnızca … ve … mirasçı sıfatını taşıyormuş gibi değerlendirme yapılması da doğru olmamıştır. Takibe konu kredilerin hangi sözleşmeye göre kullandırıldığı ve hangi kefilin kefaleti gereği sorumlu olacağı belirlendikten sonra, yukarıda açıklandığı üzere murisin vefat tarihi itibariyle mevcut olup da sonrasında da bu borcun ödenip kapatılmadığının tespiti halinde, murisin kefaletine dayalı borçtan diğer mirasçıların da sorumluluğunun doğacağı muhakkaktır.
Ayrıca, bilindiği üzere, itirazın iptali davalarında alacak miktarı, icra takip tarihi itibariyle belirlenir. Ancak dava tarihine kadar bir ödeme yapılmış ise, yapılan ödeme düşüldükten sonra kalan alacak yönünden itirazın iptali davası açılmalıdır. Takipten sonra davadan önce yapılan ödeme yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı yoktur. Dava tarihinden sonra yapılan ödemeler ise icra müdürlüğünce dikkate alınır. Dava dosyasında takipten sonra, davadan önce takip dosyasına yapılan 3.144,70-TL’lik ödeme (29.12.2017 tarihli) evrakı dosyada yer aldığı halde mahkemece bu ödeme bakımından bir değerlendirme yapılmaksızın hüküm tesisi doğru olmadığı gibi, bunun dışında takip dosyasında yapılmış ödeme olup olmadığının da araştırılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Yine, 26.02.2018 tarihli 6.776,08-TL’lik davadışı borçlu şirketin “takip anapara tahsilatı” açıklaması ile ödemesine dair dekontun da incelenerek, takip konusu borca ilişkin olup olmadığının tespit edilip sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekmektedir.
6-Davalılar vekilinin genel işlem şartlarına aykırılığa dair istinaf itirazlarının ise, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere, sözleşme içeriklerine ve sunulan belgelere göre, yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
7-Davalılar vekilinin davalılar … ve … yönünden vekalet ücretine ve icra inkar tazminatına yönelik ileri sürdüğü itirazlar yerinde ise de, yeniden yapılacak yargılama sonucunda bu hususlarda yeniden karar verileceğinden, karar kaldırma nedenine göre bu hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/456 Esas – 2019/1438 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalılar vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalılar tarafından yatırılan 1.753,51-TL istinaf karar harcının istek halinde davalılara iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 26/04/2023