Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2508 E. 2023/597 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2508
KARAR NO : 2023/597

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2020
NUMARASI : 2018/225 Esas – 2020/132 Karar
DAVA : Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 20/02/2018
BAM KARAR TARİHİ : 06/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/04/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2020 tarihli 2018/225 Esas – 2020/132 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka ile dava dışı … Şti. arasında 26/10/2010 tarihinde akdedilen genel kredi sözleşmesine müvekkili şirketin müştereken ve müteselsilen kefil sıfatı ile imzaladığını, davalı tarafın müvekkili aleyhine İzmir 5. İcra Dairesinin 2017/13755 esas sayılı dosyası ile İzmir 3. Noterliği’nin 16/06/2017 tarih ve 7720 yevmiye numaralı ihtarnamesine dayanılarak icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı ihtarname ve icra takip talebinde müvekkilinin hangi kredi sözleşmesine bağlı olarak borcun tamamından sorumlu olduğuna dair bir ibare bulunmadığını, müvekkili tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesinde belirtilen 375.000,00-TL tutarındaki meblağın banka çalışanları tarafından daha sonradan el yazısı ile doldurulduğunu, ayrıca bahse konu kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefalet sınırının da belirtilmediğini, borcu kabul manasına gelmemek kaydıyla kefilin borcunun muaccel hale gelmesi için alacaklı tarafından temerrüde düşürülmesi gerektiğini, ancak müvekkiline ihtarname keşide edilmediğini ve müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini, dolayısıyla müvekkili şirketin icra takibinden önceki dönemler için temerrüt faizinden sorumlu tutulamayacağını, takip tarihi sonrası işletilen faiz miktarının da kefalet limiti sorumluluğunu aşamayacağını, müvekkili şirketin söz konusu icra takibi nedeniyle haciz tehdidi altında olduğunu bildirerek, İzmir 5. İcra Dairesinin 2017/13755 esas sayılı dosyasında müvekkilinin borcunun bulunmadığının tespitine, başlatılan icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesine ve lehlerine kötüniyet tazminatı hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin, banka ile dava dışı dışı … Şti. arasında akdedilen 26.10.2010 tarihli Kredi Genel Sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, kredi sözleşmesinden kaynaklanan borç ödenmediğinden ihtarname keşide edildiğini, ihtar sonrasında İzmir 5. İcra Dairesinin 2017/13755 Esas sayılı dosyasından başlatılan takibin usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafından 26.10.2010 tarihli sözleşme içeriğinde kefil sıfatı ile sorumlu tutulduğu miktarın belirtilmediği iddia edilmekte ise de 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde akdedilen dava konusu sözleşmeden doğmuş ve doğacak borçlara müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu kabul ve beyan ettiğini, davacı tarafın alacağın muaccel hale gelmediği ve takipten önceki temerrüt faizinden sorumlu tutulamayacağına dair iddialarının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, sözleşmede hesabın katı ile alacağın muaccel olacağı düzenlenmiş olup kefalet kısmında adrese yapılan tebligatın geçerli olduğunun kabul ve beyan edildiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davanın reddine, davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla, yerel mahkemece, dava konusu talepleri hakkında yeterli inceleme yapılmadan davanın reddine karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın istinaf talebinin usul ve esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkil banka yönünden ise; kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair verilen kararın kaldırılarak müvekkili lehine tazminata karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK nun 72/3. maddesi uyarınca genel kredi sözleşmesini müştereken ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacı kefilin borçlu olmadığının (menfi tespit) tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği üzere 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 1.maddesine göre TBK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.
Kefalet sözleşmesi 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte iken kurulduğundan 6098 sayılı TBK’nın 583.maddesindeki düzenlemeden dolayı geçersiz kabul edilemez. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7.maddesinde 6098 sayılı TBK’nın derdest davalara uygulanması ile ilgili düzenleme yapılmışsa da bu hüküm 818 sayılı BK’ya uygun olarak kurulan kefaletin kamu düzenine aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağından somut olaya uygulama yeri bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hükümler çerçevesinde dava ve icra takip konusu genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kredi 01.07.2012 tarihinden önce kullandırılmış olduğundan o tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olacaktır. Takip dayanağı 26/10/2010 tarihli genel kredi sözleşmesinde kredi limiti 375.000,00 TL olarak belirtilmiştir. 818 sayılı BK’nın 484. maddesi hükmü uyarınca kefalet miktarı bu sözleşmede açıkça yazılı değil ise de Yargıtay’ın 12.04.1944 tarihli ve 14/13 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetildiğinde genel kredi sözleşmesinin ilk ve altmış birinci sayfasında sözkonusu kredi limiti yazılı olduğu, bu şekilde borç miktarı belli olduğuna göre davalı kefilin anılan sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğu kabul edilemez.(Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 2017/4303 Esas, 2018/6291 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde, mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde;
İİK’nun 72/4. maddesi uyarınca, davaya konu icra takibi takip ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmadığından ve yasal şartları oluşmadığından davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. Bu itibarla, davalı banka vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının da esastan reddi gerekmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2018 tarihli 2018/225 Esas ve 2020/132 Karar sayılı kararının kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-a)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından başlangıçta alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
b)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınan istinaf kanun yoluna başvuru harcı 148,60-TL nin hazineye gelir olarak kaydına,
c)İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcının ve 54,40 TL istinaf başvuru harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
ç)Davalı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir olarak kaydına,
3-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca miktarı itibariyle kesin olmak üzere 06/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.