Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2505 E. 2023/670 K. 26.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2505
KARAR NO : 2023/670

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/03/2018 (Dava) – 04/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2019/34 Esas – 2019/199 Karar

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü, Sicilden Terkini

BAM KARAR TARİHİ : 26/04/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 26/04/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/12/2019 tarihli 2019/34 Esas ve 2019/199 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzun yıllardan beri ev ve sanayi tipi çay kazanlarının tasarımı, imalatı, ticareti konusunda faaliyet gösterdiğini, 2010 yılından itibaren … Çay Kazanları markasını kullandığını, markanın da yer aldığı 2010 yılından itibaren kesilen fatura emsallerinin ekte sunulduğunu, … markasını kullanan müvekkilinin; “…” ve “…” ibareli markalarının tescili için 18.10.2010 tatihinde TPE’ye başvuruda bulunduğunu, “…” markasının 11.01.2012 tarihinde “…” markasının ise 12.01.2012 tarihinde tescil edildiğini, yani … markasının ilk kez müvekkili tarafından tescil edildiğini, müvekkilinin aynı zamanda … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin de kurucusu olduğunu, ticari faaliyetini anılan şirket ile devam ettirdiğini, yani kurucusu olduğu şirket ünvanında da marka ismini kullandığını, … markası ilk kez müvekkili tarafından TPE nezdinde tescil edildiği gibi aynı zamanda … markasının müvekkili tarafından ihdas ve istimal edildiğini, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğunu, markayı piyasada maruf hale getirenin müvekkili olduğunu, müvekkilinin başvuru yaptığı tarih öncesinden başlayarak … markasını hep kullandığını, tüm faturaların, tanıtım broşürlerin vs. bu ibare ile düzenlendiğini, müvekkilinin belirtilen marka ve logo ile hizmet verdiğini, … alan adının 19.10.2010 tatihinden beri müvekkili adına tescilli olduğunu, web sayfasında … markasının tanıtımının kesintisiz olarak yapıldığını, domain kayıtlarının celp edilebileceğini, dilekçe ekinde siteden ekran görüntülerinin sunulduğunu, müvekkiline ait kartvizit ve … Çay Kazanlarının 2016 yılı katoloğunun da ekte sunulduğunu, bu hususun müvekkilinin “…” markasını kullandığı ve markaya aynı zamanda bilinirlik kazandırdığının ispatı bakımından oldukça mühim olduğunu, müvekkilinin son günlerde markanın başka kimseler tarafından kullanıldığı gibi duyumlar almaya başladığını, akabinde mail yazışmalarında da görüleceği üzere; … markasını duyan 3. şahısların derhal müvekkilli ile irtibata geçtiklerini, işbu durumun karışıklık ve haksız kazanca yol açtığının ise aşikâr olduğunu, yapılan araştırmalarda; davalının “…” ibareli markayı 11, 35 ve 37. sınıflara tescil ettirmek için 08.09.2016 tarihinde Türk Patent Enstitüsü’ne başvuruda bulunduğunu, bu başvurunun 27.09.2016 tatih ve 261 numaralı bültende yayınlanarak neticesinde 27.02.2017 tarihinde tescil edildiğinin tespit edildiğini, davalının … ibareli markayı, müvekkilinin … ibareli markayı 11.01.2012 tarihinde tescil ettirmesinden itibaren 5 yılı aşkın süre sonrasında tescil ettirdiğini, neticeten; davalının “…” marka tescilinin kötü niyetli olduğunu, müvekkili tarafından tescil edilmiş olan marka ile ayniyet taşıdığını ve iltibas tehlikesi bulunduğunu, müvekkilinin 2010 yılından itibaren kullandığı logo ile adeta aynı amblemi kullanan davalının haksız rekabete yol açtığının ise aşikar olduğunu, müvekkilinin, davalı markayı tescil ettirmeden 5 yıl önce zaten TPE nezdinde markayı tescil ettirdiğini, kaldı ki başvuru yapılan bu tarih itibariyle de … markasını ihdas ve istimal ettiğini ve marufiyet/bilinirlik kazandırdığını belirterek, davalı adına kayıtlı 2016/72888 tescil numarası ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilerek sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın tamamen haksız ve kötü niyetle açıldığını, öncelikle müvekkili tarafından marka tescili için yapılan başvuruya davacı tarafın itiraz etmediğini, gerek başvuru sürecinde gerek yayın sürecinde davacı herhangi bir itirazda bulunmamışken işbu davayı açmasının haksız olduğunu, 6769 sayılı Kanun’un 5. ve 6. maddesinde bulunan herhangi bir durum olmadığı takdirde davacının müvekkili adına tescil edilmiş markanın hükümsüzlüğünü talep etme hakkının olmadığını, Kanunun 5 ve 6. maddesinin tek tek bu halleri saydığını, davacı tarafın bu maddelerde sayılan hiçbir durumu somut olarak ileri süremediğini, müvekkilinin 2015 yılından itibaren çay kazanı imalatı ve satışı ile iştigal ettiğini, daha öncesinde eşi … ile birlikte 2009 yılından beri bu imalat ve satış işlerini yaptığını, davaya konu markayı 29/09/2017 tarihli İzmir 30.Noterliği devir sözleşmesi ile …’dan satın aldığını, buna ilişkin evrakın ekte olduğunu, çay kazanı üretim işinin pazarlandığı ve satıldığı yerlerin profesyonel yerler olduğunu, yani direkt tüketiciler tarafından değil daha çok büyük kafeler, restoranlar, fabrikalar gibi çok yoğun ve büyük işletmelerde kullanılan bir ürün olduğunu, bu işletmeler tarafından zaten sektörde sayılı olan markaların bilindiğini, yani profesyonel kullanıcılar tarafından satın alınan bir ürün olduğunu, herhangi bir karışıklık yanılsama veya iltibasın meydana gelmesinin sektör gereği zaten mümkün olmadığını, çay kazanı markası olarak … ve dem kelimelerinin birlikte kullanılması kadar doğal bir şey olmadığını, müvekkilinden bu ürünü yanılarak satın alacak tek bir tüketicinin olmasının dahi mümkün olmadığını, müvekkili tarafından Ege Bölgesinde bu satış ve üretim işinin yapıldığını, davacının Ege Bölgesinde herhangi bir pazarlamacısının, teknik servisinin zaten olmadığını, davacı tarafından … isminin sektöre tanıtılan bir isim ve marka olmadığını, davacı 2010 yılında bu işi yapmaya başlamışken, müvekkilinin ve eşinin 2009 yılından beri çay kazanı satış ve üretimi yaptığını, dosyaya sunulan evrakların hiçbirisinin … ismine davacı tarafından ayırt edici bir özellik sağlandığı anlamına gelmediğini, sektörde en tanınmış markanın … çay kazanları markası olduğunu, bu markanın sahipleri tarafından … isminin de 2002 yılında tescil ettirildiğini, yani bu markanın davacı tarafından değil, ilk kez … firması tarafından tescil edildiğini, davacının bu isimle ilgili bir kazanım elde etmesinin mümkün olmadığını, davanın … ismini ilk kez kullanan ve tescil ettiren … San. ve Tic. A.Ş.’ye ihbarını talep ettiklerini, davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Dava konusu olan markanın davalı adına, 11, 15 ve 37’de kayıtlı ‘… ‘ ibareli, 2016/72888 nolu 08/09/2016 başvuru, 27/02/2017 tescil tarihli marka olduğu, davacının, 2010 yılından beri ‘… çay’ unsurlu markayı kullandığını, ‘… çay dünyası’ ve ‘…’ markalarını 18/10/2010 ve 11/01/2012’de başvuru konusu ettiklerini ve tescillediklerini göstermiş olduğu, bu durumda ‘…’ ayırt edici unsuru için davacının tescilden gelen önceliğinin sabit olduğu, bununla birlikte bu önceliğin fiilen tescilsiz kullanımdan da kaynaklanabilmekte olduğu, ancak, kuşkusuz gerek tescillendiği emtia, gerekse fiilen kullanıldığı mallar bakımından öncelik ve tekel hakkının söz konusu olacağı, tarafların faal olduğu sektörde ‘…’ ibaresinin mutlak red engellerine takılmasının söz konusu olmadığı, diğer anlatımla, bu ibarenin mal veya hizmeti tanımlayıcı, tasfir edici nitelikte olmadığı, davacı tarafın sunduğu, şirket tarafından kullanılan faturalardaki ibarelerin markasal nitelik arz ettiği, davacının, çay kazanları üretim ve satışında sahip olduğu şirket eliyle markayı kullandığını gösterdiği, keza, davacının kullandığı kartvizitin dahi marka ve logo içermekte olduğu, davacı tarafın internet sitesinin de … şeklinde olduğu, davacının tescilden gelen öncelik konusu 2010/66491 ve 2010/66494 sayılı ‘… çay dünyası’ ve ‘…’ markalarının 11. sınıfta kayıtlı olduğu, her iki tescilin de, davacı gerçek kişi adına öncelik hakkı verdiği, bunun dışında dava dışı şirketin fiili lisansla markayı kullandığının anlaşılmakta olduğu, şirket ortaklığının kullanımı açıklayıcı bulunmakta olduğu, dolayısıyla davacının tescillerden gelen önceliği nedeniyle sonraki karıştırmaya yol açabilecek benzerlikte markalara karşı çıkma ve tescillenmişse hükümsüzlük isteme hakkını doğurduğu, görevlendirilen marka uzmanı bilirkişinin, davalı markasıyla davacı markalarının ürün ve hizmet benzerliklerini tespit ettiği ve iltibas riskini ortaya koyduğu, bununla birlikte davacının kazandığı önceliğin emtia kapsamında olduğu gerçeği göz önüne alınarak dava konusu markanın sair emtiası bakımından tescilinin devam edebileceğinin anlaşıldığı, bu bakımdan, aynı bilirkişiden dava konusu markanın davacının emtiasıyla benzerlik arz etmeyen kısımları konusunda rapor alındığı, çünkü aynı markanın farklı ve iltibas doğurmayacak mal ve hizmet sınıflarında veya alt türlerde kullanımı ve tescillenmesinin hukuka uygun olduğu, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜNE, davalı adına kayıtlı, 2016/72888 nolu markanın tescilli olduğu emtiadan 11. sınıf bakımından hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, tescilli olduğu 35. sınıf emtia bakımından 11. sınıfa giren malların mağazacılık hizmetleri için hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, sair emtia ve 37. sınıf bakımından tescilinin devamına, kayda konulan ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde kendiliğinden kalkacağına…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Öncelikle bilirkişi kök raporunda belirtildiği üzere davacının dava açma ehliyetinin olmadığını, davacıya ait olduğu iddia edilen markaların ürünler üzerinde tescile uygun davacı tarafından fiili kullanımı ile ilgili belge olmadığını, esasen böyle bir belge olmasının da mümkün olmadığını, bu durumun başlı başına davanın reddini gerektirdiğini, mahkemenin bu tespite hiç değinmeden hüküm tesis ettiğini, bilirkişinin belgelerin hiçbirinde davacıya ait bir kullanım olmadığı, dava dışı kişiler tarafından kesilmiş faturalara ilişkin de dava dışı olan kişiler ile davacı arasında lisans anlaşması ve hak sahipliğini gösterir dosyada belge olmadığı tespitini yaptığını, mahkemece bu hususun da hiç dikkate alınmadığını, davacının rüçhanlı bir hakkının olmadığı, fiili kullanımının olmadığı tespitinin yapıldığını, tüm aşamalarda belirttikleri dava konusu çay kazanlarının profesyonel kazan olduğu ve ortalama tüketiciye hitap etmediği değerlendirmelerine yer verilmediğini, bilirkişinin ortalama tüketici üzerinden bir değerlendirme yaptığını, oysa satış ve pazarlama yapılan yerlerin direkt tüketiciler değil, tacirler olduğunu, yani satılan ürünün hiçbir zaman direkt tüketici ile buluşmadığını, büyük cafeler, fabrikalar, restoranlarda kullanılan bir ürün olduğunu, Ticaret Kanunu uyarınca basiretli olması gereken tacirler tarafından kullanıldığını, bu durumda iltibas olmasının zaten mümkün olmadığını, iltibas olup olmadığı tespiti yapılırken ürünün hedef kitlesi ve kullanıcıların özelliklerinin de dikkate alınmak zorunda olduğunu, bu iddialarının mahkemece hiç dikkate alınmadığını, müvekkilinin davacıdan çok önce dava konusu işle iştigal etmeye başladığını, dava konusu markada hak sahibi olduğunun ve satış ve pazarlamasını bizzat yaptığının da tartışmasız olduğunu, mahkemece taraf defterleri üzerinde inceleme yapılarak tespit yapılması gerekirken mahkemenin bu hususu da dikkate almadığını, müvekkilinin Ege bölgesinde faaliyet yürüttüğünü, davacının Ege bölgesinde bir ticari faaliyetinin olmadığını, müvekkilinin uluslarası fuarlara katılarak markayı tanıttığını ve kullandığını, dava konusu ‘…’ isminin başka bir firma tarafından davacıdan çok önce tescil edildiğini, müvekkilinin markayı da başkasından aldığı iddialarının değerlendirilmediğini, davanın ihbarı talepleri hiç değerlendirilmeden hüküm tesis edildiğini, zira … firması adına tescil edildiğini ve davanın bu firmaya ihbarını cevap dilekçelerinde talep ettiklerini, mahkemece bu konuda hiç karar verilmediğini, bu hususun dahi tek başına bozma nedeni olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, öncelikli marka sahipliğine dayalı marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı tarafça önceye dayalı kullanıma dair sunulan evraklarda, birtakım ticaret sicil evraklarında, faturaların bir kısmında davadışı limited şirket adı geçmekte ise de, davacının bahse konu bu şirketin müdürler kurulu başkanı olduğu, markaların tescillerinin de davacı adına kayıtlı olduğu, ayrıca 2012 yılından itibaren sunulan birtakım faturalarda, kartvizitlerde ve kataloglarda adı geçen … ile davacı arasında 20.10.2010 tarihli lisans sözleşmesinin de dosyada mevcut olduğu, yine davacı tarafça 2015 yılında …’e “… çay dünyası” markası ve logosunu kullanım izni verildiğine dair noter evrakının da dosyaya sunulu olduğu görülmekle, davacının marka kullanımına ve aktif husumet ehliyetine dair itirazların reddi gerekmiştir.
Davacı tarafça önceden kullanılmaya başlanıp (2010) tescil de ettirilmiş marka ile davalı tarafından 2016 yılında tescil başvurusu yapılmış markadaki “…” kelimelerinin her iki markada da asli ve baskın unsur olduğu, her iki tarafın da aynı sektörde ve aynı alıcılara yönelik iş yapmakta olduğu, davacının gerek dosyaya sunduğu katalog, kartvizit, faturalar ile ve gerekse de davadışı şirket ünvanı içerisinde de yeralan kullanım ile, şirketteki konumuna dair sunduğu belgeler ve lisans sözleşmesi de gözetilerek, önceye dayalı hak ve kullanımını kanıtlamış olduğu, markaların hafızada ve gözde bıraktığı izlenim, görsel-işitsel ve yazımsal yönlerden karıştırılma riski ve ilişkilendirilme ihtimalinin yüksek olduğu anlaşılmakla, mahkeme verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Yine, internet üzerinden satış imkanı ve tüketiciler tarafından da doğrudan alım imkanına göre; davalı tarafın, ürünlerin sadece tacirlere satıldığına ve bu nedenle dava konusu ürünlerin ortalama tüketiciye göre değil de, sadece basiretli tacirler ölçüt alınarak karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesi gerektiğine dair itirazının da kabulü mümkün görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2019/34 Esas – 2019/199 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 135,50-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/04/2023