Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2443 E. 2023/787 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2443
KARAR NO : 2023/787

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2014 (Dava) – 16/06/2020 (Karar)
NUMARASI : 2014/796 Esas – 2020/257 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 10/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/05/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/2020 tarih ve 2014/796 Esas – 2020/257 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankanın … Şubesinde … sayılı hesap sahibi olduğunu, müvekkilinin anılı hesabında bulunan 34.700,00 TL’lik toplam miktar para muhtelif tarihlerde müvekkilinin rızası ve talimatı olmaksızın ve üstelik kendisinin noter vekaletnamesi ile hesaptan para çekmesine yetkili bulunmamasına rağmen Davalı … isimli kişiye ödendiğini, müvekkilinin bu ödeme nedeniyle ciddi zarara uğradığını, davalı … ve banka görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, İzmir 9.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/276 sayılı dosyasında yargılama yapıldığını, davanın konusunun ise anılı ceza davasından müstesna … tarafından haksız ve hukuka aykırı müvekkil hesabından çekilen para ile sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal ederek müvekkil hesabındaki parayı muhafaza edemeyen bu suretle Bankacılık Kanunu ve sözleşmelerine aykırı olarak davalı bankanın kusurları ile sebep oldukları zararın tazmini maksatlı olduğunu, her şeyden önce noter onaylı vekalet olmadan talimat yazısı ile imza mukayesesi yapılamayacağından davalı banka tarafından ödeme yapılması basiretsiz bir yaklaşım olduğu kadar Bankacılık ve BK’na aykırı bulunduğunu, üstelik bankacılar ayrı bir dava konusu olarak başvuruda bulundukları müvekkilinin eşi olan ve ayrı hesap sahibi bulunan … talimat yazısı yazılmış olarak gösterilen belgelerle kendisinden habersiz ve üstelik şahsi hesabından hesap sahibiymiş gibi … gösterilerek sahte talimatlarla hiçbir kontrol yapmaksızın açıkça görevlerini kötüye kullandıklarını ve müvekkilinin açıkça zarar görmesine yol açtıklarını, ayrıca bankanın ayıplı bir hizmet vermiş olduğunu ileri sürerek, toplam 34.700,00 TL zararın ödeme tarihinden itibaren her ödeme için kademeli olarak işletilecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın banka hesabından çekilen paraları 2009 yılında farkına vardığını ifade etmiş ise de söz konusu banka hesabı davacının yürütmekte olduğu iş nedeni ile sürekli kullandığı aktif bir hesap olduğunu, 2004 yılında kendi rızası olmadan banka hesaplarından çekilen paraların 2009 yılına kadar fark edilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, aktif bir hesap olduğundan düzenli olarak kullanıldığını, dolayısıyla davacı tarafın sürekli bir denetimi mevcut olduğunu, zamanaşımı süresinin 2006 yılında dolduğunu, 2009 yılında paranın çekildiğinin fark edildiği düşünülse bile zamanaşımının her halükarda dolduğunu, fark ettiklerini iddia ettikten 2,5 yıl sonra davanın açıldığını, müvekkiline davacı tarafça verilen talimat yazısı banka hesabında işlem yapılması için verilen vekaletname niteliğinde olduğunu, iddiaların yazılı delille ispatlanması gerektiğini, tanık dinletilmesine muvafakat etmediklerini, müvekkilinin 2001-2008 yılları arasında davacı tarafa ait şirkette çalışmış olduğu süre boyunca aralarındaki akrabalık ilişkisinden kaynaklanan bir samimiyet ve güven bulunduğunu, müvekkilinin 2004 yılında kendisine verilen talimat doğrultusunda davacının hesabında işlem yaptığının doğru olduğunu, ancak bu işlemden elde edilen paralar ya davacı tarafa teslim edilmiş ya da işin yürütülmesi amacıyla gerekli olan yerlerde kullanılmış olduğunu, akrabalık ilişkisine dayanan samimiyet ve güvenle sürdürülen iş ortamında müvekkilinin kendisine verilen talimat ile hesaptan çekmiş olduğu paraları davacı tarafa teslimi sırasında belge istemesi aralarındaki güveni sarsacak nitelikte bulunduğundan istenmediğini, müvekkilinin işin yürütülmesi nedeniyle gerçekleştirmiş olduğu diğer işlere ait yazılı belgelerin davacı elinde bulunduğunu, savcılık dosyasında alınan rapora dayanılarak dava açıldığı belirtilmiş ise de raporun ikinci bölümünde talimatta yer alan imzanın müvekkiline ait olmadığının belirtildiği, imzanın taklit edilmediğinin bilirkişi raporu ile desteklendiğini, davacı tarafın yapmış olduğu şikayet sonucu açılan ceza davası görevli mahkemenin belirlenmesi amacıyla Yargıtay’a gönderildiğini, iddiaların gerçek dışı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde; dava kusur sorununa dayandığından 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, esas yönünden ise davacı ile müvekkil bankanın 2003 yılında çalışmaya başladığını, 2009 yılına kadar sorunsuz bir şekilde çalışıldığını, hesaplardaki işlemlerin gerçekleşmesinden yaklaşık 7-8 sonra 2011 yılında 2003-2004 yıllarına ait işlemler için iddiada bulunulmasının usulsüz olduğunu, iddia ettiği işlemleri öğrendiği tarihten 2,5 yıl sonra dava açmasının iyi niyet ilkesi ile bağdaşmadığını, davacı tarafın müvekkil bankaya verdiği itiraz dilekçesinde 14 adette yaklaşık 80.000,00 TL’lik işlemle usulsüzlük olduğunu iddia etmişken dava dilekçesinde 7 adette 34.75000 TL’hlik işlemden bahsedildiğini, arada % 60’lık bir fark olduğunu, bu durumun davanın ciddiyetini ve davacının samimiyetini açıkça ortaya koyduğunu, davacı tarafın davaya konu hesabından 2004 yılında 22 adet ödeme işlemi yapılmış olup bunların 19 adetinde diğer davalı …’in 2 adetinde ise kocası … imzası bulunduğunu, davacı taraf müvekkil bankaya müracaatla 22 adet para çekme işleminin 15 adetine itiraz ettiğini, 7 adet işleme itiraz edilmediğini, davacının itiraz ettiği işlemlerin öncesinde ve sonrasında aynı hesaptan gerçekleşen ve itiraz etmediği para çekme işlemlerinin bulunduğunu, bu hususun bile müvekkilinin kusursuz olduğunu gösterdiğini, davacının müvekkil bankaya verdiği itiraz dilekçesinde kendisine ait hesaptan eşi …’e para çekmeye yetkili olduğunu açıkça beyan ettiğini, talimattaki imzaların davacının eşine ait bulunduğunu, çıplak gözle bakıldığında itiraz edilen ve edilmeyen tüm talimatlardaki imzaların aynı olduğunun görüleceğini, banka çalışanlarının grafoloji inceleme yapma imkanlarının bulunmadığını, davalı … davacının eşinin akrabası olup muhasebecisi olarak çalıştığı, bu nedenle işlemlerden haberdar olduklarını, davacının hesabından çekilen 1.200,00 TL ile dava dışı kocası …’in vergi ve sigorta primlerinin ödendiğini, aynı hesaptan çekilen 7.290,00 TL ile yine aynı kişinin davacının kocasının kredi kartı borcunun ödendiğini, aynı hesaptan …’e ödenen 17.000,00 TL’lik fişte bizzat davacının eşinin imzası bulunduğunu, hareketli bir hesapta hesap sahibinin bu hareketlerden haberdar olmadığı iddiasının Yargıtay’ın kararlarında belirttiği gibi kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…Davacı …’in dava dışı …’in eşi olduğu, … ile davalı …’in akraba oldukları, …’in … .. Ltd. Şti nin sahibi ve yetkilisi olduğu, önce şahıs firması sonra tüzel kişilik olarak devam eden şirketin inşaat işlerinin tümünü 2001-2008 yılları arasında davalı …’in yürüttüğü, anılan şirketin … … Şubesinde ve … … şubesinde banka hesaplarının olduğu, davacı adına yine … … Şubesinde açılan dava konusu hesaba ilişkin olarak davacının davalı bankaya verdiği 16/03/2010 tarihli yazılı işlem itirazı dilekçesinde, eşi olan …’in adına olan bu hesaptan para çekmeye yetkisinin olduğunu açıkça kabul ettiği, davacının bu itiraz dilekçesi ile 26/02/2004-30/04/2004 tarihleri arasında yapılan 14 adet para çekme işlemine itiraz ederek, para çekme dekontlarındaki imzanın kendisine ve para çekmeye yetkili olan eşi …’e ait olmadığını, bilgisi ve rızası dışında yapılan bu işlemlere itiraz ederek işlem bedellerinin kendisine ödenmesini talep ettiği, eldeki davayı ise itiraz edilen işlemlerden yalnızca 27/02/2004-25/03/2004 tarihleri arasındaki 7 işlem için açtığı, ayrıca davacı ve eşinin davalı … hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu, İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/151 E. 2013/76 K. sayılı dosyasında davalı … hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, resmi belgede sahtecilik, özel belgede sahtecilik suçlarından cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda, davalı …’in suçları işlediği sabit görülmeyerek beraatine karar verildiği, beraat kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, ceza mahkemesince beraat kararı gerekçesinde olayın kabul ediliş şekline göre, davalı …’in, dava dışı şirket ve … adına gerek şirket hesaplarında gerekse … hesabı ile ve …’in bilgisi dahilinde davacının banka hesabından para çekme ve yatırma, çekilen paraları şirket borçlarına kullanma konusunda yetkisinin bulunduğunun, davalının dava dışı …’in bilgisi dahilinde banka hesaplarından paraları tahsil ettiğinin, çekilen paraların şirketin ve …’in borçlarına onun bilgisi dahilinde harcadığının kabul edildiği, davacının banka hesabından 23/01/2004-06/05/2004 tarihleri arasında 21 adet ödeme işleminin yapıldığı, bu ödemelerden 2 sinin davacının eşi …’e, kalan 19 adedinin ise davalı …’e ödendiği, davacının sadece 27/02/2004-25/03/2004 tarihleri arasındaki 7 işlem için eldeki davayı açarak diğer işlemlere bir itirazının bulunmadığı, dava konusu itiraz olunan son işlem olan 25/03/2004 tarihli işlemden sonra davalı … tarafından, davacı hesabından 06/05/2004 tarihine kadar farklı tarihlerde para çekilmeye devam edildiği, davacının para çekme işlemleri ile ilgili itirazını son işlem tarihinden 6 yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra yaptığı, dolayısıyla davacının dava konusu 27/02/2004-25/03/2004 tarihleri arasındaki 7 işlemden haberdar olmadığını, bilgi ve rızasının bulunmadığını ileri sürmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, gerek ceza dosyasında maddi vakıanın kabul ediliş şekli gerek mahkememiz dosyasında alınan bilirkişi heyeti raporu dikkate alındığında, dava konusu para çekme işlemlerinin, davacının bilgisi ve rızası dışında gerçekleştiği kanaatine ulaşılamadığından…” gerekçesiyle davacının davasının REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemce davanın reddine bilirkişi raporunun dayanak yapıldığını, bilirkişi raporunun hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporuna itirazda bulunduklarını ancak mahkemece dikkate alınmadığını, dosyada alınan bilirkişi rapor içeriğiyle ve mahkeme kararının gerekçe sonuç kısmı arasında tezatlık olduğunu, raporun içeriğinde İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi 2012/151 E. Sayılı dosyadan bahsedilmiş hatta davaya sebep bilirkişi …’in 29.06.2010 tarihli raporundan bahsedildiğini, mevcut raporda bilirkişi …’in işbu davada, dava konusu olan … … Şubesine hitaben yazılan talimatlardaki imzaların katılan … elinin ürünü olmadığı şeklinde bahsedildiğini, burada ortaya çıkan sonucun bu imzaların müvekkili …’e de ait olmadığını, bilirkişi heyetinin yapmış olduğu banka kayıtlarının incelenmesi başlıklı raporun 5. sayfasından başlayan işlemlerde açıkça İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/10751 soruşturma dosyasında 29.06.2010 tarihli bilirkişi …’in tespit ettiği şekilde talimat yazısının davalı …’in el ürünü olduğunu, imzanın …’inin elinin ürünü olmadığı yine davalı … … Şubesi 09.10.2010 tarihli yazısıyla … adına atılmış imzaların aynı el ürünü olduklarının belirtildiğini, burada da imzaların …’e ait olmadığı sonucunun çıktığını, müvekkili … hesabından davalı … TAŞ … Şubesi’nden çekilen paraların talimatla yapıldığını ve bu talimatların davacı müvekkili …’e ait olmadığı gibi davacının eşi … el ürünü olmadığının da net bir biçimde tespit edildiğini,
bilirkişi raporunun 7.sayfasında teknik inceleme bulgularının değerlendirilmesi başlıklı bölümde açıkça belirtilen imzaların kimin el ürünü olduğu konusunda bir tespit yapılamayacağı sonucuna ulaşıldığını, fakat alınan imza örneklerinden söz konusu talimatlardaki imzaların uygunluğunun grafolojik tespitinin müvekkili …’den alınan imzalar ile karşılaştırılmasının yapılmasının da mümkün olduğunu, bu doğrultuda mahkeme huzurunda müvekkili …’in imza örneklerinin alındığını, ancak raporda bu karşılaştırmada bulunulmadığını, bu haliyle yerel mahkeme kararının eksik inceleme ile oluşturulduğunu, ayrıca müvekkili …’in hayatın olağan akışına göre hesabından sahte imza ile para çekilmesi işleminden haberdar olduğu gibi bir yaklaşımla mahkeme kararında yer alan bir gerekçe ile davanın reddinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, belgeye dayandırılması gereken hususların niyet okuyuculuğu ile varmış gibi kabulünün hukuk ilkelerine ve HMK hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, ayrıca dava konusu edilen işlemlerin dava tarihi nazara alındığına 10 yıllık zamanaşımına tabi olmasına rağmen zamanaşımına uğradığından da bahsedilemeyeceğini belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bankacılık işlemlerinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, alınan bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, davalı …’in 2001-2008 yılları arasında davacının eşine ait olan dava dışı şirkette çalıştığı, bu süreç içerisinde eşinin gerek yazılı gerekse de sözlü talimatları ile birçok kez bankalardan para çekip şirket hesabına yatırdığı, bu husustan banka yetkililerinin ve davacının da haberinin olduğu, yapılan ceza yargılamasında da mahkemenin kabulünün bu yönde olduğu ve sanık olarak yargılanan davalının beraatine karar verildiği, verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, davacının davaya konu ettiği işlemlerin 2004 yılında gerçekleştiği, davalının söz konusu şirketteki para çekme ve yatırma işlemlerine bu tarihten sonra da 2008 yılına kadar devam ettiği, bu süreçte dava konusu para çekme işlemlerinin davacının bilgisi ve rızası dışında gerçekleştiğinin ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/796 Esas – 2020/257 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/05/2023