Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2434 E. 2023/643 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2434
KARAR NO : 2023/643

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2015 (Dava) – 26/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/1402 Esas – 2019/1339 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Maddi Hasarlı Trafik Kazası Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 12/04/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 12/04/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2019 tarihli 2015/1402 Esas ve 2019/1339 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait olup davadışı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 10.04.2015 tarihinde sokağın sağına dönüş yaparken önüne aniden bisikletli çıkması neticesinde fren yaptığını, aynı güzergahta arkasından seyir halinde olan … plakalı aracın arkadan çarpması ile kazanın meydana geldiğini, arkadan çarpmanın etkisiyle …’un da hızlanarak park halindeki … plakalı aracın sol yanına çarptığını, bu surette maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, hasarın meydana gelmesinde müvekkiline ait araç sürücüsünün hiçbir kusurunun bulunmaması ve sigorta şirketi tarafından zararın karşılanmamasında ısrar edilmesi nedeniyle işbu davanın açılması mecburiyetinin hasıl olduğunu, hasar dosyasıyla birlikte hasar ve kusurun tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırıldığı takdirde asıl alacak somutlaşacağından davayı kısmi dava olarak açtıklarını, alacak taleplerinin belirsiz olarak belirtilmesinde ve kısmi dava açılmasında hukuki yarar bulunduğu gibi yasal mevzuata da uygun olduğunu, … plakalı aracın duramayarak işbu kazanın gerçekleşmesine sebebiyet verdiğini, taraflarca imzalanan kaza tespit tutanağında da bu hususun açıkça görüldüğünü, kaza sonrası aracın zarar gördüğü ve bu zarar neticesinde değer kaybettiğinin açık olduğunu, davalı sürücünün yanısıra davalı araç sahibi …’nun ve davalı taraf aracının zorunlu mali sorumluluk poliçesini düzenleyen davalı … Sigorta AŞ’nin müvekkilinin aracında meydana gelen zarardan sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla araçta oluşan hasar tazminatı 1.000,00-TL, kaza sebebiyle araçta oluşan 500,00-TL değer kaybı ve 100,00-TL ikame araç bedeli olmak üzere toplam 1.600,00-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) ve zararlandırıcı olayın meydana geldiği tarihten itibaren işletilecek reeskont faiziyle birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 5.900-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili sigorta şirketine trafik poliçesi ile sigortalandığının doğru olduğunu, sorumluluklarının poliçedeki azami limitle sınırlı olduğunu, ayrıca sigortacının, gerçek zarar miktarı kadar sorumlu olduğunu, ancak davacı yanın hasar tazmin talebinin; müvekkili sigorta şirketince toplanan bilgi, belge ve deliller kapsamında teknik yönden aldırılan uzman raporları doğrultusunda her iki araç üzerindeki hasarın birbiriyle uyumsuz ve gerçeğe aykırı olması, kazanın anlaşmalı ve danışıklı bir kaza olması, ihbar yükümlülüğünün kasten ve kötü niyetle gerçeğe ve dürüstlük kurallarına uygun şekilde yerine getirilmemesi, haksız kazanç elde edilmesi saikiyle hareket edilmesi sebepleriyle haklı olarak reddedildiğini, teknik olarak yapılan tespitler doğrultusunda, trafik sigortalı aracın karıştığı beyan edilen trafik kazasında mağdur kabul edilen karşı araçların hasarlarının, tarafların aralarında düzenledikleri anlaşmalı trafik kazası tespit tutanağında belirttikleri kazada gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varıldığını, aynı şekilde ekspertiz raporunda da araçların hasarlarının, tarafların aralarında düzenledikleri anlaşmalı trafik kazası tespit tutanağında belirttikleri kazada gerçekleşmediği sonuç ve kanaatine varılarak, olumsuz kanaat ile dosyanın kapatıldığını, rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar yükümlülüğü kasten yerine getirilmez ya da iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde kullanılır ise, ispat külfetinin yer değiştirdiğini, bu durumda rizikonun teminat içinde kaldığını ve rizikonun gerçekten oluştuğunu ispat külfetinin karşı tarafa geçeceğini, tüm bu nedenlerle müvekkili sigorta şirketi aleyhine açılan davanın reddi gerektiğini, bunun haricinde talep edilen hasar tazminatı konusunda beyanda bulunmak gerekirse; kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bu durumda bile değişmesi gereken tüm parça ve malzemeler ile onarım ve montaj işçilikleri birim fiyatları ile kalem kalem tek tek sınıflandırmak ve sayılmak sureti ile hasar bedelinin ekspertiz raporu ile toplam 5.958,86-TL olarak bulunduğunu, araçta davaya konu kaza sebebiyle ayrıca bir değer kaybı oluşmasının kesinlikle mümkün olmadığını, zira davacıya ait aracın, toplam 6 ayrı hasar kaydı olan, davaya konu kaza öncesinde zaten değişmeyen, onarılmayan neredeyse hiçbir parçası kalmamış eski ve yıpranmış bir araç olduğunu, davaya konu kaza sebebiyle ayrıca orjinalliği bozulduğundan söz edilemeyeceğini, ikame araç talebinin de poliçe teminatı kapsamı dışında kaldığını (Yargıtay 17. HD 2011/2123 E.-2011/8057 K.), son olarak davacı taraf, müvekkili sigorta şirketinden olay tarihinden itibaren reeskont faizi talep etmişse de, kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava konusu alacağa ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalıların davaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporları ve miktar arttırım dilekçesine göre; 10/04/2015 tarihinde davacıya ait ve dava dışı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyir halinde iken … plakalı aracın arkadan çarpması nedeniyle …’un kullandığı aracın öndeki … plakalı araca çarpması sebebiyle maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, meydana gelen zararın tazmininin talep edildiği, alınan 05.02.2018 tarihli raporda, meydana gelen kazada sigortalı araç sürücüsü …’ın asli ve tam kusurlu olarak bildirilmiş olduğu, itiraz üzerine alınan 15.01.2019 tarihli ek raporda sigortalı araç … plakalı araca, … plakalı aracın arkadan çarpmasıyla sigortalı aracın önünde bulunan diğer araca çarptığı ve aracın önden hasarlandığı hususları gözetilerek raporun 2. sayfası, 2,3,4 ve 5 nolu bendlerinde açıklandığı şekilde aracın ön tarafında meydana gelen hasarın kapsamı ve şiddetine karşılık arka kısmında aynı şiddeti doğuracak darbe almadığının tespit edildiği, ek rapor kapsamına göre alınan ATK raporunda da, kaza ile hasarın uyumlu olmadığına kanaat getirildiği belirtilmiş olduğundan, ek rapor ve ATK raporunda belirtilen kanaat mahkemece esas alınarak, sigortalı aracın arkadan çarpılmayla kazaya uğradığının ve bu şekilde hasarlandığı iddiasının uyumsuz olduğu, hasar ile kazanın uyumsuz olduğu, kazanın şüpheli hale geldiği ve sigortalı araç tarafından kazanın meydana geldiğine dair somut deliller mevcut olmadığından, sigorta şirketi aleyhine ve … plakalı araç maliki aleyhine açılan davanın davanın reddinin gerektiği, davalı … hakkında açılan davanın feragat sebebiyle HMK 311. md gereğince reddine, davalı … Sigorta Aş ve … aleyhine açılan davanın reddine dair hüküm kurulması gerekmekle; DAVALI … HAKKINDA AÇILAN DAVANIN FERAGAT SEBEBİYLE HMK 311 MD. GEREĞİNCE REDDİNE, DAVALI … SİGORTA AŞ ve … ALEYHİNE AÇILAN DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “…Hüküm kurulurken dosyaya kendileri tarafından sunulmuş olan uzman görüşlerinin, ekspertiz raporlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, salt davalının itiraz dilekçelerindeki iddialar dayanak alınarak hazırlanan rapor ve ek raporun dikkate alındığını, ayrıca bilirkişi raporunda deliller konusunda takdir yetkisi olmamasına rağmen raporun bu şekilde düzenlendiğini, işbu rapor ve ek raporun hükme dayanak oluşturamayacağının açık olduğunu, davalı yanın kazada %100 kusurlu bulunup aynı zamanda kazanın ve hasarın uyumsuz olduğu temeline kurulan yerel mahkemenin kararının çelişki yarattığını, İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda bilimsel, ayrıntılı bir aydınlatma durumu söz konusu olmayıp raporun, ‘hasar ile kazanın uyumlu olmadığı kanaatine varılmıştır’ denilerek kestirip atıldığını, bu raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, kazada müvekkiline hiçbir kusur atfedilemediğini, Adli Tıp raporuna ve diğer raporlara itiraz dilekçelerinde detaylı belirttikleri üzere kaza ile hasarın uyumlu olduğunu, Adli Tıp raporunda hasarın uyumsuz olduğuna ilişkin görüşün detaylandırılmadığını, açıklanmadığını, dosya kapsamında birbiriyle çelişkili bilirkişi raporları bulunduğunu, hatta kendileri tarafından tarafsız bir uzmandan görüş alınıp bu raporun da mahkemeye sunulduğunu, müvekkiline ait aracın sürücüsünün, kendisine çarpan aracın hızına ek olarak çarpmadan sonra panik halinde sehven fren yerine gaza bastığı için daha büyük bir hızla park halindeki araca çarpması sebebiyle oluşan hasarların farklı boyutlarda olduğunu, davalı tarafça beyan edilen, arabanın ön kısımlarının arka kısımlarına nisbeten daha ağır hasarlanmasının, kaza ve hasarın uyumsuz olduğu şeklinde yorumlanamayacağını, zira çelişkiye mahal veren hususun müvekkilince açıklığa kavuşturulduğunun görüleceğini, nitekim kaza tutanağında müvekkilinin çarpmanın etkisiyle aracın hareket ettiğini ve bu sırada aracı durdurmak isterken panikle fren yerine gaza bastığını ifade ettiğini, gözden kaçırılan hususun kendisine çarpan aracın hızına ek olarak çarpmadan sonra gaza basıldığı için daha büyük bir hızla park halindeki araca çarpılmış olması olduğunu, çarpmaların hızları farklı olduğundan bıraktıkları etkinin de farklı olmasının oldukça doğal olduğunu, etki eden kuvvetler aynı olsa da araçların hasarlanma durumunun, aracın modeline, markasına, çarpmanın açısına göre değişebildiğini, davalı yanın sigortacısı olduğu aracın sürücüsü kazada %100 kusurluyken kazanın hasar ile uyumsuz olduğuna dair iddiaların davalı yanın kötü niyetli olarak hareket ettiğini gösterdiğini, davalı yanca hasarın kaza sırasında oluşmadığının maddi delillerle ispatının gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle araç hasar bedeli, değer kaybı ve ikame araç bedeli istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece bilirkişi heyetinden alınan kök raporda kaza-hasar uyumlu bulunup, itirazlar üzerine alınan ek raporda ise kazanın beyan edildiği şekilde meydana gelmiş olamayacağı belirtilmekle, hasar-kaza uyumu bakımından kök ve ek raporun birbiriyle çelişki olması nedeniyle ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmış olduğu, bu raporda da kaza ve hasarın uyumsuz olduğu yönünde görüş bildirildiği anlaşılmakta olup, mahkemece de davalılar … Sigorta AŞ ve … bakımından davanın bu nedenle esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
Tüm dosya kapsamına, kazanın oluş biçimine, dosyadaki fotoğraflara ve alınan bilirkişi raporlarına göre kaza-hasar uyumsuzluğu bulunduğu sonucuna varılmasında bir isabetsizlik görülmemekle birlikte, davacı tarafın, araç sürücüsü olan davalı … hakkında davadan feragatinin diğer davalılara etkisinin mahkemece gözetilmemiş olması doğru görülmemiştir. Davalı sürücü … hakkındaki davadan 09.05.2017 tarihli celseki beyan ile feragat edildiği (05.09.2018 tarihli dilekçe ile de bu beyanın tekrar edilmiş olduğu), davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisi bulunduğu görülmekte olup, kazaya neden olan … plakalı aracın sürücüsü-işleteni ve trafik sigortacısı olan üç davalı zarardan müteselsil sorumlu konumundadır.
Bilindiği üzere, zarara sebebiyet veren sürücüler, işleten ve trafik sigortacısı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddeleri) gereğince maddi zarardan müteselsilen sorumludur. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri TBK’nın 162/2 ve 163. maddelerine göre borcun tamamından sorumludur. Müteselsil borçlulardan birinin zarar görenin zararını ödemesi oranında diğer borçlular borcundan aynı oranda kurtulurlar. TBK’nın 166. maddesi (BK’nın 145. maddesi) de; “Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır” hükmünü içerir.
Bu açıklamalar ışığında dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafından, sürücü hakkındaki maddi tazminat davasından feragat edilmesi karşısında, feragat hakkın özünden vazgeçilmesi niteliğinde olduğundan, diğer davalıların da iç ilişkide sürücüye rücu imkanı kalmayacağı açık olup, feragatin sürücüyle aynı kusur oranıyla müteselsil borçlu konumunda olan ve bu şekilde feragat ile durumu ağırlaştırılmış olan davalı sigorta şirketine ve işletene de TBK 166. maddesindeki düzenleme uyarınca borca katılma payı oranında sirayet etmesi gerekmektedir. Zira, alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır (TBK 168/2. madde). Mahkemece bu hususun kararda tartışılıp değerlendirilmemiş olması yerinde görülmemekle birlikte, davanın kaza-hasar uyumsuzluğundan dolayı reddine karar verilmiş olup, sonucu itibariyle karar yerinde olduğundan, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1402 Esas – 2019/1339 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 125,50-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç, teminat ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/04/2023