Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2422 E. 2023/522 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2422
KARAR NO : 2023/522

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/04/2017 (Dava) – 17/07/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/474 Esas – 2020/414 Karar
BİRLEŞEN İZMİR 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2017/256 E.S. DOSYASI:
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle)
BAM KARAR TARİHİ : 29/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 29/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli 2017/474 Esas ve 2020/414 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; 13/05/2016 tarihinde müvekkili …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile seyir halindeyken …’ün müvekkilinin önüne (ters istikamette/şeridine) girmesi sonucunda müvekkilinin motosiklet hakimiyetini kaybederek devrilmesine sebebiyet verdiğini, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağı ve kazanın oluş şekline göre …’ün asli ve tam kusurlu olduğu ve müvekkilinin ise kusursuz olduğunun tespit edildiğini, yine …’ün 13/05/2016 tarihli ifadesinde kusurlu olduğunun açıkça ikrar edildiğini, davalı sigorta şirketine yazılı olarak başvuruda bulunulduğunu, davalı yan tarafından olumlu veya olumsuz herhangi bir cevap verilmediğini, müvekkili …’ın beden gücü kaybının mahkeme tarafından tespitini talep ettiklerini, halen dahi tedavisinin devam ettiğini, kazadan sonra bakıma muhtaç olan müvekkilinin zaman zaman halen ailesinin yardımlarına ihtiyaç duyduğunu, dava konusu kaza meydana geldikten sonra çalışamadığı gibi bir de gelir kaybının meydana geldiğini, müvekkilinin bir daha işini yapamayacak olması ihtimaliyle de karşı karşıya olduğunu, özellikle hassas yapısı dikkate alındığında kaza tarihinden sonra ruhsal çöküntüyü en ağır şekilde yaşayan müvekkilinin sosyal hayatının yok olma safhasında olduğunu, … adına kayıtlı olan ve kazaya sebebiyet veren … plakalı aracın kaza tarihinde trafik (ZMSS) poliçesi ile davalının sorumluluğunda bulunduğunu, 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesi gereğince toplanacak deliller ve bilirkişi raporuna göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL beden gücü ve efor kaybı, 250,00-TL bakıcı ve bakım gideri, 250,00-TL tedaviye bağlı (medikal aletler, ilaç, yol ve diğer tüm giderler) giderlerden oluşan maddi tazminat tutarının (sigorta limiti aşılmamak üzere) 17/03/2017 tarihinden (temerrüt tarihi) itibaren işletilecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile maddi tazminat istemini asıl davada 45.171,46-TL’ye ve birleşen davada 52.141,32-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
Birleşen davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/05/2016 tarihinde müvekkili …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracıyla seyir halindeyken davalı …’ün … plaka sayılı aracıyla müvekkilinin önüne çıkması sonucunda müvekkilinin aracıyla (motorsiklet) hakimiyetini kaybederek sağ yan kısımları üzerine devrilmesi neticesinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağında görüleceği üzere; davalı …’ün asli ve tam kusurlu olduğu, müvekkilinin ise kusursuz olduğunun tespit edilmiş olduğunu, müvekkili tarafından olayın etkisi ve şokuyla şikayetçi olunmamış ise de, anılı ifadede müvekkilinin şikayet hakkının saklı tutulduğunu, dosyanın Savcılığa intikal etmesi halinde şikayet hakkının kullanılacağını, müvekkili …’ın beden gücü kaybına ilişkin kati raporunun aldırılarak beden gücü kaybının mahkeme tarafından tespitinin talep olunduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle ağır şekilde yaralanarak hayati tehlike atlattığını, sol bacağının ağır şekilde yaralandığını, vücudunda kırıklar ve yaralanmaların meydana geldiğini, ameliyat geçirmek zorunda kaldığı gibi sol bacağına çivili platinlerin takıldığını, yürüyemediği gibi halen dahi tedavisinin devam ettiğini, kazadan sonra bakıma muhtaç olan müvekkilinin başkalarının yardımına ihtiyaç duyarak hayatını idame ettirmek zorunda kaldığını, kaza tarihinde henüz 30 yaşında olan bir eş ve baba olduğunu, tornacı olan müvekkilinin 2 gün de ek iş yapmak suretiyle kazanç sağladığını, müvekkilinin sosyal hayatının da yok olma safhasında olduğunu, tedavisi devam ettiği gibi ulaşımının ya ambulansla ya da taksi ile sağlandığını, ulaşım bedelleri ile sair harcamaların da davalılardan tahsilinin gerektiğini, hastaneye her gidiş gelişinde kendisinin ve ailesinin yeme-içme, ulaşım masrafları vb ailesi tarafından karşılandığını, faturaların hepsi saklanmamış ise de Yargıtay içtihatları uyarınca tüm bu giderlerin de tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğinin açık olduğunu, kaza nedeniyle fizik tedavi görmesi kaçınılmaz olan müvekkilinin ileride muhtemel fizik tedavi giderlerinin de işbu davada hesaplanarak hüküm altına alınmasını, ameliyat geçirmesi muhtemel olan müvekkilinin yapılan ve ilerde muhtemel ilerde yapılacak tedavi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarının da saklı tutulduğunu, müvekkili …’ın kaza sebebiyle tüm hayatının alt üst olduğu gibi yaşama sevincinin de yok olma safhasına geldiğini, yine davalının kusuru ve müvekkiline bir kere geçmiş olsun dilemeye dahi gelmemiş olması da gözetilerek müvekkili için ayrıca her zaman ve her koşulda yanında olan aynı acı, elem ve sıkıntıyı çeken davacı eş adına manevi tazminat istenildiğini, 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesi uyarınca toplanacak delillere göre yapılacak tazminat hesaplama sonuçları üzerinden dava değerini arttırmak ve harcı tamamlamak üzere, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL beden gücü ve efor kaybı, 250,00-TL bakıcı ve bakım gideri, 250,00-TL tedaviye bağlı (medikal aletler, ilaç, yol ve diğer tüm giderler) giderlerden oluşan maddi tazminat tutarının işleten/sürücü yönünden olay tarihinden (13/05/2016) avans faiziyle birlikte zincirleme sorumluluk kurallarına göre tahsiline, davacı … için şimdilik 40.000,00-TL, davacı eş … için şimdilik 20.000,00-TL manevi tazminatın işleten sürücü yönünden olay (13/05/2016) tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 06/05/2016-2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığını, araçların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, sigortalı araca atfedilen kusuru kabul etmediklerini, ancak her halükarda davacının müterafik kusurunun dikkate alınmasını talep ettiklerini, davacının motorsiklet kullanıcılarının giymesi zorunlu olan kask, eldiven ve dizlik gibi koruyucu ekipman da olmaksızın motorsiklet kullanarak zararın oluşumu ve artmasında ağır kusurlu olduğunu, diğer yandan davacının ehliyetinin olup olmadığı hususunun da mahkemece değerlendirilmesi gerektiğini, ceza soruşturma dosyasındaki tüm delillerin temininin gerektiğini, kazada kusur durumlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesini talep ettiklerini, davacı yanın maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine sevk edilerek yalnızca kaza ile illiyet bağı bulunan maluliyet durumu hakkında rapor alınmasını, davacının Sosyal Güvenlik Kuruluşlarından herhangi bir ödeme alıp almadığının tespiti, davacı bakıcı gideri talebinin değerlendirilmesi gerektiğini belirtmişse de bu yöndeki talebinin reddini talep ettiklerini, davacının tedavi giderine ilişkin taleplerini Sosyal Güvenlik Kurumuna yöneltmesi gerektiğini, müvekkili şirketin tedavi giderlerinden herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, tedavi giderleri SGK’nın sorumluluğunda olduğundan trafik poliçesinin teminat dışında kaldığını, trafik sigortasının yalnızca kişinin uğradığı bedensel zararı karşıladığını, bunun haricindeki dolaylı zararların tedavi giderleri ve bilimum munzam zararın müvekkili şirketten talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacının gelir durumunun SGK kayıtları, vergi levhası gibi somut delillerle kanıtlanması gerektiğini, aktüer hesabı yapılırken denetime elverişli biçimde hesaplanmasını, Poliçe Genel Şartları B2 maddesi gereği sigorta şirketinin temerrüdünün ödemeye esas tüm belgelerin gönderilmesi üzerinden 8 iş günü geçmekle gerçekleşeceğini, olayın haksız fiil iddiasına dayalı tazminat talebi olduğunu, sigortalı aracın ticari olmaması karşısında ticari faiz taleplerinin de reddine karar verilmesini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı sürücü …’ın müvekkilinin idaresindeki aracın önüne çıkması sonucunda en ufak bir çarpışma dahi olmamasına karşın, hızını ayarlayamaması ve panik yapması nedeniyle hakimiyetini kaybederek devrildiğini, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana gelmesine bizzat kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, trafik kazası tespit tutanağındaki kusur oranına itiraz ettiklerini, müvekkilinin üzerine düşen tüm kurallara riayet ederken davacı motorsiklet sürücüsünün dikkatsiz ve tedbirsiz olarak kavşağa yüksek hızla girdiğini ve müvekkilini görünce panik yaparak yavaşlayamadığını, hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak bir hak talep edemeyeceğini, davacının iddia ettiği gibi büyük oranda bir efor ve beden kaybına uğrayıp uğramadığının veya malul olup olmadığının dahi tam olarak belli olmadığını, sakatlığının bulunmadığı kanaatinde olduklarını, Adli Tıp Kurumu’na sevkinin sağlanarak bilirkişi raporu alınması gerektiğini, trafik kazasına bağlı olarak ortaya çıkan bakıcı ve bakım giderleri ile medikal aletler, ilaç, yol, konaklama ve sair tedaviye bağlı tüm masraf ve giderlerin SGK tarafından karşılanacağını, bu nedenle davacı …’a herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı, miktarının ne olduğunun SGK’dan sorulması gerektiğini, bir ödeme yapılmamış olsa dahi Yasa gereği zaten anılan masraf ve giderlerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, olayın meydana geliş şekline bakıldığında davacının manevi tazminat talebinde bulunmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, yine kaza ile hiçbir ilgisi bulunmayan diğer davacının manevi tazminat talep etmesinin de yerinde olmadığını, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığını, her iki tazminat bakımından istenilen faiz oranının hukuka aykırı olduğunu, tarafların tacir olmadığı gibi uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili dahi olmadığını, uygulanacak faiz oranının yasal faiz olması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; trafik kazasında davalı …’ in %75 oranda, davacı …’ın %25 oranda kusurlu oldukları, bu kaza neticesinde hükme esas alınan bilirkişi raporlarından da görüleceği üzere …’ ın kazadan kaynaklı olarak geçici ve kalıcı maluliyetinin ortaya çıktığı, ayrıca … yönünden ortaya tedavi amaçlı yol ve pansuman giderinin ve maluliyet nedeniyle bakıcı gideri ihtiyacının çıktığı, bu tedavi amaçlı yol ve pansuman giderinin SGK tarafından karşılanmadığı, ayrıca geçici ve kalıcı maluliyet tazminatlarının da asıl ve birleşen dosya yönünden tazmin edilmediği, dosyaya sunulu 08/06/2020 tarihli aktüer raporundan da anlaşılacağı üzere, kaza nedeniyle … yönünden kalıcı maluliyetten kaynaklı TRH 2010 tablosuna göre 29.935,91 TL, PMF tablosuna göre 36.905,77 TL ve geçici maluliyetten kaynaklı 7.092,80 TL tazminat alacağının olduğu, yine bu kaza nedeniyle davacı … yönünden 7.411,50 TL bakıcı giderinin ve 731,25 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gider alacağının bulunduğu, bu açıklamalar neticesinde her ne kadar gerek asıl gerekse de birleşen dosya davalıları tarafından inkar edilmekte ise de gerek kalıcı maluliyet yönünden, gerek geçici maluliyet yönünden, gerek SGK tarafından karşılanmayan tedavi amaçlı yol ve pansuman giderinden kaynaklı olarak istem konusu edilen alacağa yönelik tazmin talebi yönünden gerekse de bakıcı gideri alacağından kaynaklı istem konusu edilen tazmin talebi yönünden gerek asıl dosya gerekse de birleşen dosya davalısının sorumlu olacağının anlaşıldığı, ancak her ne kadar davacı … yönünden ortada 36.905,77 TL’ lik sürekli iş göremezlik tazminat alacağı bulunmakta ise de asıl dava dosyası yönünden davalı taraf ZMMS sigortacısı olduğundan bu davalıya karşı açılan işbu davada sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden TRH 2010 tablosuna göre ayrı bir hesaplama yapılması gerektiği ve bu kapsamda aktüer raporundan da görüleceği üzere davacının davalı sigorta şirketinden talep edebileceği sürekli iş göremezlikten kaynaklı tazminat talebinin 29.935,91 TL olduğu kanaatine varıldığı, ayrıca birleşen dosya yönünden her ne kadar … lehine 40.000-TL, … lehine 20.000-TL manevi tazminat talep edilmiş ise de, kazanın meydana gelmesinde …’ ın da %25 oranda kusurlu oluşu, adı geçenin yaralanma derecesi ve maluliyet oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak davacı … yönünden 6098 sayılı yasanın 52. Maddesi de göz önüne alınarak neticede 10.000-TL manevi tazminatın ve davacı … yönünden 5.000-TL manevi tazminatın takdirinde bir isabetsizlik olmayacağı kanaatine varılmakla, sonuç olarak; ASIL DAVA YÖNÜNDEN DAVANIN KABULÜ ile, 29.935,91 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 7.092,80 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 7.411,50 TL bakıcı gideri tazminatı ve 731,25 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri olmak üzere TOPLAM 45.171,46 TL TAZMİNATIN temerrüt tarihi olan 17/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN DAVANIN KISMEN KABULÜ ile, 36.905,77 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 7.092,80 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 7.411,50 TL bakıcı gideri tazminatı ve 731,25 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri olmak üzere TOPLAM 52.141,32 TL TAZMİNATIN ASIL DOSYA YÖNÜNDEN 45.171,46 TL’SİNİN TAHSİLİNDE TEKERRÜR OLMAMAK KAYDIYLA olay tarihi olan 13/05/2016’dan itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, MANEVİ TAZMİNAT AÇISINDAN; 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte DAVALIDAN ALINARAK DAVACI …’A VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte DAVALIDAN ALINARAK DAVACI …’A VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine…..” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Asıl dava davalısı sigorta şirketi vekili tarafından, “…01.06.2015 yürürlük tarihli ZMM genel şartları uyarınca geçici iş görmezlik, bakıcı gideri ve tedavi gideri bakımından müvekkili şirketin sorumluğunun söz konusu olmadığını, ayrıca sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğunun ve sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığının açıkça belirtildiğini, mahkeme nezdinde alınan maluliyet değerlendirmesine ilişkin raporların hiçbirinde davacı yanın bakıcıya ihtiyacı olduğu yönünde bir değerlendirme bulunmadığını, davacı yanın bakıcıya ihtiyaç duyduğunu ispatlayamadığını, yeni genel şartlar uyarınca Engelli Sağlık Kurulu Yönetmeliğinin esas alınması gerektiğini, dayanak bilirkişi raporunda Meslekte Kazanma Güç Kaybı Yönetmeliği uyarınca hesap yapıldığını, sigortalı araç sürücüsüne atfedilecek kusur bulunmadığını, mahkeme kararına dayanak kusur raporunun kabulünün mümkün olmadığını, raporun hüküm kurulmasına elverişli olmadığını, ceza yargılamasının sonucunun da bekletici mesele yapılması gerektiğini, SGK tarafından ödemelerin rücuya tabi olduğu takdirde hesaplanan tazminattan indirilmesi gerektiğini, SGK’ya müzekkere yazılarak davacıya yapılan ödeme ile bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin sorulmasını, henüz gelir bağlanmamış ise, davacıya gelir bağlanması için başvuru yapmak üzere süre verilmesini talep ettiklerini, aksi halde, davacıya PSD tutarını düşmeden ödeme yapan şirketin, SGK’ya karşı sorumluluktan kurtulmadığını, mükerrer ödemenin söz konusu olduğunu, ayrıca kişi kamu görevlisi ise 2330 sayılı kanun gereği bağlanacak nakdi tazminatın da rücusu mümkün olduğundan, bağlı olduğu personel daire başkanlığına da müzekkere yazılması gerekeceğini, davacının müterafik kusurunun ve varsa hatır taşımasının dikkate alınarak hesaplanan zarardan ilgili indirimlerin yapılmasını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Birleşen dava davalısı … vekili tarafından, “…Davacı …’ın kullandığı motosikletin devrilmesiyle kendi kusur ve ihmali sebebiyle yaralandığını, müvekkilinin herhangi bir fiziki temasının söz konusu dahi olmadığını, davacının korku ve panik ile düştüğünü, davacının tali kusurlu olduğu yönündeki değerlendirmeye de katılmadıklarını, davacının tam ve asli kusurlu olduğunu, kaldı ki kabul etmemekle birlikte davacıda işgöremezlik durumu oluşmuşsa da gerekli önlemleri almayan, koruyucu başlık, koruma gözlüğü ve koruyucu kıyafet kullanmayan davacının ağır kusurlu davranışının bu duruma sebebiyet verdiğini, ATK raporunda, kusur raporunda, aktüerya bilirkişi raporunda ısrarla itiraz ettikleri bir husus olduğunu, kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak iddiasında bulunamayacağını, SGK’ya yazılan müzekkere cevabında davacı …’ın gönderilen hizmet dökümünde 6 ay iş göremezlik raporu olduğu iddia edilen sürede 2016/08 dönemi içerisinde 24 iş günü çalışmış olduğunun görüldüğünü, 6 aylık iş göremezlik iddiasının 2016/08 dönemi içerisinde kesintiye uğradığını, adeta mahkemeyi yanıltarak zenginleşmeye çalışıldığını, geçici ve sürekli iş göremezlik, bakıcı gideri ve diğer harcamalara yönelik alınan aktüerya bilirkişi raporunun yanlış ve usulsüz olarak hesaplandığını, davalı … Sigorta Şirketi için ayrı, müvekkili için ayrı hesaplama yöntemi kullanıldığını, bu hesaplamanın usule aykırı olduğunu, ATK raporlarında da açıkça ve sıklıkla yazdığı üzere davacı …’ın iş göremezlik süresinin kendi ihmali doğrultusunda uzadığını, tavsiye edilen tedavileri uygulamayarak işgöremezlik süresini uzattığını, hal böyle iken iş göremezlik tazminatı talep edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dosyaya davacı tarafından bakıcı ve bakım giderine ilişkin hiçbir SGK kaydı, evrak, belge, fatura vs. bir delil sunulmadan aktüerya bilirkişi raporunda bu konuda hesaplama yapılmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, talebi ispat yükünün zarar görende olduğunu, müvekkilinin bu zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağını, ayrıca SGK tarafından ödemelerin rücuya tabi olduğu takdirde hesaplanan tazminattan indirilmesi gerektiğini, olay nedeniyle davacıya ödenen peşin sermaye değeri geliri rücuya tabi olduğundan SGK’ ya müzekkere yazılarak davacıya son tarih itibariyle herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulması gerektiğini, davacılar adına manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu gibi, manevi tazminat miktarlarının da fahiş olup hakkaniyete uygun olmadığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Asıl dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle karşı yan trafik sigortacısından maddi tazminat istemine ilişkin olup, birleşen dava ise; aynı kaza nedeniyle karşı yan sürücüsünden maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı asıl dava davalısı sigorta şirketi vekili ve birleşen davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-İlk başta İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/726 E. sayılı dosyasında, 30.05.2016 tarihinde davacılar … ve … tarafından, sigorta şirketi ve sürücü …’e karşı açılan davada, davalı sürücü yönünden tefrik kararı ve sigorta şirketi yönünden ise başvuru koşulu yerine getirilmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddi kararı verildiği, istinafa konu edilmeksizin kararın kesinleştiği, sürücü yönünden tefrik edilen dosyanın 2017/249 E. sayılı dosyaya kaydedildikten sonra Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna dair dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiği, sigorta şirketine başvuru şartının tamamlanarak (06.03.2017’de) yeniden dava açıldığı ve işbu davadaki asıl dava olarak 2017/474 E. numarasını aldığı, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/256 E. sayılı dosyasına kaydedilen sürücü … hakkındaki maddi ve manevi tazminat davasının ise 05.06.2017 tarihli karar ile eldeki asıl dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
2-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ışığında davalılar vekillerinin kusura yönelik istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; kaza tespit tutanağında davalı sürücü …’in asli ve tam kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece keşfen alınan trafik bilirkişi raporunda davalı sürücünün asli, davacının tali kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla, tüm tarafların itirazı üzerine İTÜ Fen Heyetinden alınan kusur raporunda da, davacının %25, davalı …’in %75 kusurlu olduğu belirtilmiş olup, bu rapor içeriğinde tarafların sürüş kurallarına aykırı eylemlerinin açıklayıcı ve denetime elverişli şekilde belirlendiği, davalı sürücü …’in kavşağa kontrolsüz şekilde girerek, karşı yönden gelen davacı aracının şeridine girmek suretiyle davacıyı korkutacak ve şaşırtacak şekilde tehlikeli araç kullandığı, kaldı ki bizzat kollukta verdiği kendi ifadesinde ters yönden kavşağa girdiğini beyan etmiş olup, bu beyanın da trafik kurallarına uygun olmayan şekilde kontrolsüzce kavşağa girdiğini desteklediği belirtilip açıklanmış olmakla, her iki davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazlarının ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
3-Bununla birlikte, müterafik kusura yönelik her iki davalı vekilinin istinaf itirazları ise yerinde görülmüştür. Zira, davacı kaza anında motosiklet kullanmakta olup, sol dizinin kırılması suretiyle yaralandığı kazada, koruyucu ekipman olan dizlik kullanmadığı, bu nedenle meydana gelen zararın artmasında müterafik kusuru bulunduğu açıktır. Mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bu hususun -kaldı ki davalılarca ileri sürülmüş de olmasına rağmen- dikkate alınmaması ve bu hususta olumlu-olumsuz hiçbir değerlendirme yapılmaması eksik inceleme niteliğinde görülmüştür.
4-Maluliyete ilişkin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; somut uyuşmazlıkta kaza tarihi 13.05.2016 olup, bilindiği üzere 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası trafik kazalarında alınacak olan maluliyet raporlarında uygulanacak mevzuat; Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmeliktir. Mahkemece önce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp ABD’ndan rapor alındığı ve bu raporun Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlendiği, ardından itirazlar üzerine ATK 2. İhtisas Dairesinden ve ATK 2.Üst Kurulundan raporlar alındığı, bu raporlarda ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet belirlendiği görülmekle, alınan raporlar hüküm kurmaya elverişli olmayıp, davalılar vekillerinin bu rapora ve bu rapor esas alınarak düzenlenen aktüer raporuna yönelik istinaf itirazlarının kabulü gerekmiştir.
5-Bu kapsamda davacının yaralanması bakımından bakıcı ihtiyacı olup olmadığı ve süresine ilişkin olarak doktor bilirkişiden rapor alınması gerektiği de açık olmakla, mahkemece bu konuda alınan raporu düzenleyen aktüer bilirkişinin doktor olmadığı, alınan maluliyet raporlarında da bu yönde bir tespit ve değerlendirme bulunmadığı anlaşıldığından, bu yönde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğuna ilişkin istinaf itirazları da yerinde görülmüştür.
6-Mahkemece yapılması gereken iş; davacının tedavi sürecinin tam olarak bitmesine müteakip, doğru yönetmelik hükümleri uyarınca maluliyet raporu alınması ve davacının tedavi ve iyileşme sürecinde olumsuz etkisi bulunup bulunmadığına, bakıcı ihtiyacı olup olmadığı ve varsa bunun süresine dair taraf itirazlarını da karşılayacak şekilde alınan maluliyet raporu sonucuna göre aktüer raporu düzenletilmesi, usuli müktesep haklara da dikkat edilmesinden ibarettir.
7-Dava konusu olan, SGK’nın sorumluluğu dışında kalan tedavi ve tedaviyle bağlantılı giderler yönünden de, tedavi ve bağlantılı ulaşım vs. giderleri bakımından belge sunulması zorunluluğu yok ise de, bu konuda uzman doktor bilirkişi raporu olmaksızın, uzmanlığı doktorluk dışındaki aktüer raporuna göre hüküm kurulması doğru olmamıştır.
8-Aktüer bilirkişi raporunda, davalılar bakımından ayrı ayrı usullerle (sigorta şirketi için TRH 2010 ve 1,8 teknik faizle, sürücü davalı içinse PMF progresif rant formülü ile) maddi tazminat hesabı yapıldığı görülmekle, bu kabul de doğru olmamış, bu hususta istinafa gelen birleşen davalı …’ün istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Bilindiği üzere, Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alınarak tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiş olup, buna göre esasen TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta alınan aktüer raporunun iki farklı hesaplama yapmış olmakla birlikte, her ikisinin de yukarıda belirtilen (TRH 2010 tablosu ve progresif rant formülü) hesap şekline uygun olmadığı görülmekle birlikte, birleşen davalı … aleyhine hükmedilecek olan tazminat hesaplamasının (davacının istinafa gelmediği de gözetilerek) davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak, yeniden alınacak aktüer raporuna göre hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
9-Kabule göre, dava konusu kazaya ilişkin olarak ceza dosyası da olduğu anlaşılmakla ve taraflarca da uzlaşma vs. hususlar yönünden ceza dosyasının getirtilip incelenmesi talep edilmiş olmakla birlikte, mahkemece bu konuda inceleme yapılmamış ve gerekli evrakların denetime elverişli şekilde dosya arasına alınmamış olması da doğru olmamıştır.
10-SGK Başkanlığı İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü’nün 23.1.2017 tarihli yazı cevabında, davacı …’ a herhangi bir ödeme yapılmadığının açıkça bildirilmiş olması karşısında, davalılar vekillerinin bu yöndeki itirazlarının kabulü ise mümkün görülmemiştir.
11-Davalı sigorta şirketi vekilinin, geçici işgöremezlik, bu dönemdeki bakıcı gideri ve tedavi giderlerinden sorumlu olmadıklarına, SGK’nın sorumlu olduğuna yönelik itirazı da yerinde görülmemiştir. 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmış olup, KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibaret olup, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketlerinin kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici işgöremezlik/tedavi giderlerinden sorumlulukları devam ettiğinden, sözkonusu itirazın reddi gerekmiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/2511 E.- 2021/2452 K).
12-Yine, somut uyuşmazlıkta hatır taşımasının sözkonusu olmayıp, davacının kendi motosikletinde sürücü olmasına göre, davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöndeki itirazının da kabulü mümkün görülmemiştir.
13-Birleşen davalı … vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf itirazlarının, karar kaldırma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; asıl dava davalısı sigorta şirketi vekili ve birleşen davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava davalısı sigorta şirketi vekili ve birleşen davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/474 Esas – 2020/414 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Asıl dava davalısı sigorta şirketi vekili ve birleşen davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalı … Sigorta Şirketi tarafından yatırılan 772,00-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
b-Birleşen davalı … tarafından yatırılan 1.146,60-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında asıl dava davalısı sigorta şirketi ve birleşen dava davalısı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç, teminat ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 29/03/2023