Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2405 E. 2023/1083 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2405
KARAR NO : 2023/1083

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2019
NUMARASI : 2016/111 Esas -2019/277 Karar
DAVA : Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 29/01/2016
KARAR TARİHİ : 07/03/2019

BİRLEŞEN İZMİR 3. ATM’SİNİN 2016/806 ESAS VE 2018/1155 KARAR
SAYILI DOSYASINDA;

DAVA : İtirazın İptali (Kooperatif Arsa Sahiplerine Ödenecek Bedel ile Aidat alacağından kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 09/06/2016
BAM KARAR TARİHİ : 22/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/03/2019 tarihli 2016/111 Esas – 2019/277 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; davacı kooperatifin ortağı olan davalının, ödenmemiş aidatfar nedeniyle 3.200,00 TL’si aidat, 778,54 TL’si işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.978,54 TL borçlu olduğunu; alacağın tahsil edilebilmesi için icra takibi başlatıldığını ancak itiraz edilerek durdurulduğu için sonuç alınamadığını, takip dosyasına yaptığı itirazda, “Benim kooperatife ödeme emrinde yazılı olduğu şekilde bir borcum bulunmadığı gibi üyeliğim de bulunmamaktadır. Kooperatif hissemi ve kooperatif hisseme ait bağımsız bölümü 2010 yılında tapudan resmi senet ile satarak mülkiyeti devrettim” şeklinde beyanda bulunan davalının, kooperatiften aldığı daireyi satmasına karşılık ortaklığı devretmediğini; bu nedenle ortaklığın devam ettiğini ve ortaklıktan doğan parasal yükümlülüklerden sorumlu olduğunu belirterek, haksız itirazın iptaline; takibin 3.200,00 TL asıl alacak ve 778,00 TL işlemiş faiz üzerinden devamına; takip sonrası için yıllık %18 faiz işletilmesine, alacağın %20’si oranında tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili asıl dava cevap dilekçesinde özetle; kaba inşaat seviyesinde iken bir hisseyi devir almak suretiyle davacı kooperatife ortak olduğunu; sahibi olduğu bağımsız bölümü, 2010 yılında, resmi senetle ve tüm hak ve yükümlülükleri ile birlikte 3’üncü bir şahsa sattığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, benzer bir davada, “Davalının kooperatifteki evini Cbütün hak ve yükümlülükleri ile) sattığı sabit olduğuna göre, bu evle birlikte bu eve ait kooperatifteki bütün haklarını da satın alana geçmiş bulunduğunun düşünülmemesi doğru değildir” şeklinde karar verildiğini (15.01.1964 tarih, E.4/72 – K.196443); amacı üyeleri için bağımsız bölümler inşa etmek olan davacı kooperatifin, Y.H.G.K. kararlarına uyması gerektiğini belirterek, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davacı kooperatifin ortağı olan davalının ortaklıktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, alacağın 1.200,00.-TL Sinin Kooperatif genel kurul kararlarına dayanan 28/02/2015 ile 31/01/2016 tarihleri arasındaki ödenmesi gereken 100,00.-TL’lik aidatlardan oluştuğunu, davalının arsa sahiplerine ödenecek borçtan hissesine 10.550,00.-TL isabet ettiğini, davalının ortaklık yoluyla kendisine tahsis edilen bağımsız bölümü sattığını ancak ortaklığı devretmediğini bu nedenle üyeliğinin devam ettiğini, kooperatif alacağının tahsil edilmesi amacıyla İzmir 26. İcra Müdürlüğünün 2016/2741 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını ancak davalının takibe itiraz ederek takibin durdurulduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, 1200 TL birikmiş aidat alacağı 110,47.-TL bu alacağın faizi ile müvekkili kooperatifin arsa sahiplerine ödemek zorunda kaldığı meblağın davalıya düşen 10.550,00.-TL ara ödemesi ve faizi 442,23.-TL olmak üzere toplam 12.302,70.-TL’nin davalıdan tahsiline alacağın %20’si oranında tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili birleşen davada cevap dilekçesinde özetle; davacı kooperatif kurulduğu anda hiçbir şekilde kendisinin üye olmadığını, kooperatif kurulduktan sonra kendisinden de bir adet mesken sahibi olmak için daha önce kooperatif üyesi olan İlhan isimli kooperatif üyesinden kaba inşaatı bitmiş halde bir bağımsız bölüm satın aldığını, senet ile 2010 yılında … isimli şahsa sattığını, kendisinin sattığı bağımsız bölümde oturmaya devam ettiğini, rücu edilmesini gerektirebilecek bir hukuki neticenin hasıl olması ihtimaline binaen davaya dahil edilmesini, anılan satış ile davacı kooperatif üyeliği ile ilgili olarak kendisinin gerek yasal gerekse fiilen hiçbir ilişkisi kalmamış olduğundan kooperatif ile üyelik ilişkisinin hukuken sona erdiğini, üyelik aidatlarının aradan geçen 6 yıllık süre sonra kendisinden istenmesinin yasal olmadığı gibi hakkani de olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere bir an için kooperatif üyeliğinin kabul edilmesi halinde dahi 6 yıl beklenerek kendisine hiçbir ödeme ihtarı gönderilmeden 6 yıllık %18 gibi yasal bir faiz istenmesinin de doğru olmayıp talep edilen faiz miktarına da itiraz ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı vekili 02.11.2016 tarihli dilekçesinde ise; müvekkilinin, ortaklık nedeniyle edindiği konutu, 2010 yılında …’a devrettiğini; bu tarihten itibaren, kooperatife olan borçlardan, müvekkilinin değil, …’ın sorumlu tutulması gerektiğini; kooperatife olan borçlardan halen müvekkilinin sorumlu tutulmasının, Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki iyi niyet kuralına aykırı olacağını; davacı kooperatifin, taşınmazın yıllardır … tarafından kullanıldığını bilmesine karşılık müvekkilinin aleyhine takip yapmakla kötü niyetli hareket ettiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Görülmekte olan dava dosyada; davacının davasının kısmen kabulü ile, davalının; İzmir 9. İcra Müdürlüğünün 2015/2734 sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, 3.130,00-TL asıl alacak, 745,90-TL işlemiş faize yönelik olmak üzere toplam 3.875,90 TL lik takibe yönelik yapılan itirazın iptali ile, takibin, 3.130,00 TL lik asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 18 faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, hüküm altına alınan 3875,90 TL lik alacak likit ve hesalanabilir olduğundan İİK 67/2 uyarınca % 20 si olan 775,18 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talelbinin reddine,
Mahkeme dosyamızla birleşen İzmir 3. ATM’ nin 2016/806 esas 2018/1155 sayılı dava dosyasında; Davacının davasının kısmen kabulü ile davalının; İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2016/2741 sayılı takip dosyasında ki 11.750,00 TL lik alacak (1.200,00-TL aidat alacağı, 10.550,00-TL arsa sahiplerine ödenecek borç payı) ve 552,70 TL işlemiş faize yönelik itirazın iptali ile toplam 12.302,70 TL ye yönelik itirazın iptali ile takibin, 11.750,00 TL lik alacak yönünden (1200 TL’ lik aidat alacakları yönüden yıllık % 18, diğer arsa sahiplerine ödenecek 10.550,00-TL lik alacak yönünden ise yasal faiz ) uygulanmak suretiyle takibin devamına, hüküm altına alınan alacağın İİK 67/2 uyarınca % 20 icra inkar tazminatı olan 2.460,54 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı asıl ve birleşen dava davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl ve birleşen dava dosyalarındaki cevap ve beyan dilekçelerini tekrar ederek, dava konusu borçlardan sorumlu olmadığını, taşınmazı dava dışı üçüncü kişiye devrettiğini bu nedenle kooperatif ortaklığının da kendiliğinden taşınmazı alana geçtiğini, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava, İİK 67/2 uyarınca açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
A- Asıl dava yönünden davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun incelenmesinde;
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığını taşıyan 341. maddesinin 2. fıkrasında açıkça; “Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.” düzenlemesine yer verilmiş olup, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ”istinaf yoluna başvurulabilen kararlar” kenar başlığını taşıyan 341. maddesinin 2-3-4. fıkralarında değişiklik yapılarak “binbeşyüz” Türk Lirası ibaresi “üçbin” Türk Lirası olarak değiştirilmiş, yine 6763 sayılı Kanunun 47. maddesinde kanunun yayımı tarihi ile yürürlüğe gireceği aynı Kanunun “Parasal sınırların artırılması” başlıklı ek 1. maddesinde;”(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.
(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.”hükmü getirilmiştir.
Mahkemece 07/03/2019 tarihinde karar verilmiş olup, hükmün verildiği tarih itibariyle kesinlik sınırı 4.400,00 -TL’dir.
Hükmün verildiği tarih itibariyle miktar veya değeri dört bin dört yüz Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesindir. Eldeki asıl davanın değeri 3.978,54 TL, kabul edilen dava değeri 3.875,30 TL, reddedilen kısım ise 99,10 TL olduğundan, anılan miktar kesinlik sınırının altında kaldığından, asıl dosya davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının kesin olan bir karara ilişkin olması sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
B-Davalı vekilinin birleşen dava yönünden istinaf itirazlarının incelenmesinde ise;
Davalı kooperatif anasözleşmesi “Devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer” hükmünü içermektedir. Ortaklığın devir biçimi yasada gösterilmemiştir. Ancak pay devrinin alacağın temliki yolu ile yapılması, temlikin de BK’nın 163. maddesi maddesi uyarınca yazılı olması gerekmektedir. Üyeliğe bağlı hak ve alacakların borçlusu kooperatif, alacaklısı ise üyeliği devir alan yeni ortaktır. Eğer devir eden ortak pay yönünden borçlu ise, borcun nakli hükümleri uygulanır (BK 173 vd), borç devir alana geçer. Ancak, pay devri için resmi şekle bile gerek bulunmamaktadır. Her ne kadar yapı kooperatifinde, ortakları mal sahibi yapmak amacı olsa bile, pay devri, bir satış vaadi de değildir. Bu nedenle, adi yazılı devir dahi geçerlidir. Devredenin borçları, devre ve devrin kabulüne engel değildir. Devredenin borçları devir alana geçer ve ödemediği takdirde devralanın ihraç edilme olanağı da her zaman vardır. Daire satımında üyelik kendiliğinden alıcıya satım ile birlikte geçmez. Satıcının üye olması ve üyeliğinin alıcı tarafından ayrıca devir alınması gerekmektedir. Üyelik ayrıca devredilmedikçe satıcının üyeliği kooperatif nezdinde devam eder. Satıcının üye olması, alıcının bu üyeliği ayrıca devir alması, devir alanın kooperatif üyelik koşullarını taşıması halinde kooperatifin bu kişiyi 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14/3. ve anasözleşmenin 17/2. maddeleri uyarınca ortaklığa kabul etmesi zorunludur. Üyelik devir sözleşmesi yapıldığı tarih itibariyle sözleşmenin yanları arasında geçerli sonuç doğurmasına karşın, kooperatif bakımından ise 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 14/3. ve ana sözleşme hükümleri gereği, devrin kooperatife bildirilmesi ve yönetimin makul sürede yapacağı inceleme sonunda devir alanın ortaklık şartlarını taşıması durumunda devir alanı makul süre içerisinde üyeliğe kabulü kararı verdiği tarihte hüküm ifade eder. 17/1. madde hükmünde yer alan yazılı başvuru koşulu, devrin geçerliliğine ilişkin olarak değil, devrin kooperatife iletilmesi ve kabulü için ispat bakımından sevk edilmiştir. Bu nedenle, kooperatif üyelik hakkının devredildiğinin davadan önce davalı kooperatife bildirilmemesi, devir alanın hakkına olumsuz bir etki yapmaz. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/2728 Esas – 2015/2508 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Somut olayda; davalı/birleşen davalı davacı kooperatiften edindiği taşınmazı dava dışı …’a tapuda devretmiş ise de kooperatif üyeliğini devretmediği anlaşılmış, davalı yanca istifasının, davalı kooperatife bildirilmesine rağmen kooperatifçe bu yönde karar alınmadığına dair bir savunmada da bulunulmamıştır. Bu sebeple davalının kooperatif ortaklığını devrettiği olgusundan bahsedilemez. Kural olarak davalı, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği aidat borçlarından, istifa tarihine kadar sorumludur. İstifa tarihinden sonra aidat borçlarından sorumlu değil ise de kendisine tahsis edilen konutu kooperatife devretmemiş ve altyapı hizmetlerinden de yararlanmakta ise bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden de sorumlu olacaktır. Hüküm altına alınan aidat ve arsa sahiplerine ödenecek bedelden davalının sorumlu olduğu anlaşıldığından mahkemece bu yönde verilen karar yerindedir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti incelemesine dayanılarak hazırlanan 06/07/2018 tarihli raporun denetime elverişli, gerekçeli ve usul ve yasaya uygun olmasına, davalı/birleşen davalının davacı kooperatif üyesi olup, ortaklığını devretmediğinin sabit olmasına, birleşen davanın tam kabul edilmesine maddi hata olarak kısmen kabul denilmiş olmasına, davalı lehine vekalet ücreti tayinini gerektirir şartların olmamasına göre, birleşen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A- Asıl dava yönünden davalı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/03/2019 tarihli 2016/111 Esas – 2019/277 Karar sayılı asıl davanın kabul edilen kısmına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 341/2 ve 346/1 maddesi gereğince kesinlik sebebiyle USULDEN REDDİNE,
B-Birleşen dava yönünden, davalı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/03/2019 tarihli ve 2016/111 Esas – 2019/277 Karar sayılı birleşen davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
C- İSTİNAF AŞAMASINDA;
1-Birleşen dava yönünden alınması gereken 802,65-TL istinaf karar harcından peşin alınan 66,25-TL ve 210,00 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 526,40-TL’nin birleşen davalı …’ den alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),

2-Birleşen davalı tarafından yatırılan 148,60-TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir olarak kaydına,
3-Birleşen davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa resen iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile
karar verildi.