Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2396 E. 2023/558 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2396
KARAR NO : 2023/558

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2018 (Dava) -24/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/378 Esas – 2019/1325 Karar
DAVA : İstirdat
BAM KARAR TARİHİ : 30/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarihli 2018/378 Esas ve 2019/1325 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı aleyhine davalı tarafından keşidecisi … Şti, cirantası davacı şirket olan ve davalının hamili olduğu 30/11/2015 vadeli 10.000,00 TL bedelli, 25/12/2015 vadeli 10.000,00TL bedelli 2 adet bono dayanak gösterilerek İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/397 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı alındığı ve ihtiyati haciz kararının yerine getirilmesi için 16/05/2017 tarihinde İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2017/6526 takip sayılı dosyasının açıldığı, 17/05/2017 tarihinde hacze gelindiği, davacı şirket yetkilisinin söz konusu bonolardan dolayı borcu olmadığını beyan etmesine rağmen işyerinde bulunan makinaların muhafaza altına alınacağı beyan edilerek ödemeye zorlanması ile haciz baskısı altında alacaklı vekilinin hesabına dosya borcuna mahsuben 20.527,70 TL ve 193,00 TL olmak üzere toplam 20.720,70 TL ödeme yapmak zorunda kaldığı, İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/281 esas sayılı dosyası ile takibin iptalinin talep edildiği, mahkemede yapılan yargılama sonucunda davaya konuların davacı açısından zamanaşımına uğradığının tespit edildiği, davacı hakkında takibin iptaline karar verildiği, takibe konu bonoların davacı şirketin borcuna karşılık davalı şirkete verildiği, bonoların keşideci tarafından ödenemeyince davacı tarafından davalıya bono bedellerinin ödendiği, davacının iş bu takip sebebi ile haksız yere haciz baskısı altında kaldığı, davalıya borcu bulunmamasına rağmen 17/05/2017 tarihinde 20.720,70 TL ödemek zorunda kaldığı, davalının hakkı olmayan 20.720,70 TL’yi davacıdan tahsil ederek davacı aleyhine zenginleştiği, davacı şirketin ise aynı oranda mal varlığında azalma meydana geldiği, davacıdan fazladan tahsil edilen 20.720,70 TL’nin davacı aleyhine sebepsiz zenginleşen davalıdan istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dilekçesinde icra takibine konu kılınan bonoların borcuna karşılık davalı şirkete verildiğini açıkça kabul ettiğini, davacı-borçlunın borcunu icra takibi kesinleşmeden ödediği, davacının istirdat davası açmasının mümkün olmadığı, borçlunun takip konusu parayı ödeme emrine itiraz süresi içinde icra dairesine öderse, İİK m. 72′ ye göre istirdat davası açamayacağı, borçlunun henüz itiraz etme imkanı bulunduğu bir dönemde yaptığı ödeme, cebri icra tehdidi altında yapılmış bir ödeme olmadığı, bu halde borçlu, ancak borçlar kanununa göre sebepsiz zenginleşme davası açabileceği, dolayısıyla İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre açılan iş bu istirdat davasının reddinin gerektiği, davacı tarafın davalı tarafa borcunun olmadığı iddiasında olduğu beyanı ile davalı aleyhinde açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davanın KISMEN KABULÜNE, 19.541,06 TL bedelin 17/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; borçlunun hakkında yapılan icra takibine itiraz etmediğini veya itiraz etmiş de tetkik merciince itirazı kaldırılmış olan borçlunun icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle borçlu olmadığı parayı ödemek zorunda kalmış olması halinde, ödediği günden itibaren bir yıl içinde, genel kurallar uyarınca, dava yoluyla paranın iadesini istemesinin istirdat davası olarak nitelendirilebileceğini, buna göre; davacı tarafın dilekçesinde icra takibine konu kılınan bonoların borcuna karşılık müvekkili şirkete verildiğini açıkça kabul ettiğini ve ayrıca davacı-borçlunun borcunu icra takibi kesinleşmeden ödediğini, borçlunun takip konusu parayı (borcu) ödeme emrine itiraz süresi içinde icra dairesine öderse, m.72’ye göre istirdat davası açamayacağını çünkü, borçlunun henüz itiraz etme (ve bununla icra takibini durdurma) imkânı bulunduğu bir dönemde yaptığı ödemenin cebrî icra tehdidi altında yapılmış bir ödeme olmadığını dolayısıyla İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre; istirdat davası olarak açılıp ve bu şekilde yürütülen davanın reddedilmesi gerekirken, davanın kısmen kabul edilmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini, davacının dava dilekçesinde, bahse konu bonoların zamanaşımına uğradığı ve bu hususta yerel mahkeme kararını dayanak göstermesi baz alındığında; zamanaşımına uğramış olan bir borcun ödenmesi söz konusu olmuş ise kural olarak zaman aşımına uğrasa dahi borç ödenmiş ise geri alınamayacağını, zira zaman aşımının borçlu tarafından alacaklıya karşı ileri sürülmesi gereken bir defiyi ifade ettiğini, şayet borcun zaman aşımına uğradığı fark edilmeksizin ödeme yapılmış ise borçlu tarafından ödenen paranın geri verilmesi için istirdat davası açılamayacağının kabulü gerektiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 77-82 arasında sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerine yer verildiğini, haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşenin, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olduğunu sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmek için öncelikle bir kimsenin malvarlığında bir çoğalmanın (bir zenginleşmenin) meydana gelmesi gerektiğini, diğer taraftan bir başka kimsenin malvarlığı azalmalı (fakirleşme) ve zenginleşme ile fakirleşme arasında illiyet bağı bulunması gerektiğini, bir kimsenin malvarlığında bir başkası zararına meydana gelen zenginleşmenin, arada illiyet bağı bulunsa dahi her zaman iade borcunu doğurmayacağını, sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade borcunun doğabilmesi için, malvarlığındaki zenginleşmenin “haklı bir sebep olmaksızın” gerçekleşmesi gerekitiğini, istinafa konu kararda, sebepsiz zenginleşmenin oluşup oluşmadığı yeterli şekilde incelenmeksizin, Yargıtay denetimine elverişli niteliği haiz olmayan çelişkili bilirkişi raporları esas alınarak hüküm tesis edildiğini belirterek gerek usul gerekse de esas yönünden yapılan esaslı hatalar nedeniyle kararın kaldırılarak talepleri gibi davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafça aynı ticari ilişkiden kaynaklı olarak davalıya yapılan fazla ödeme olduğu iddiası ile yapılan ödemenin iadesine ilişkin istemi içerir istirdat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Somut olayda; davacı ile davalı arasında varlığı kabul edilen ticari bir ilişkinin bulunduğu, 16/05/2017 tarihinde davacı ve keşideci aleyhine davalı tarafından İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün 2017/6526 esas sayılı dosyasında takip başlatılmış olması nedeniyle davacının davalı tarafa takip nedeniyle ödeme yapmış olduğu, yapılan ödemeden sonra davacı tarafın 25/05/2017 tarihli başvurusu üzerine İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/281 esas-2017/622 karar sayılı dosyasında, takip dayanağı bonolara ilişkin ödememe protestosunun davacıya tebliği tarihinden sonra bir yıl içerisinde takip başlatılmamış olduğu gerekçesiyle takibin davacı yönünden zamanaşımı nedeniyle iptal edildiği, karara itiraz edilmemesi üzerine iptal kararın kesinleştiği; davacı ödeme tarihinden sonra 23/03/2018 tarihinde 1 yıllık süre içinde açmış olduğu eldeki dava dilekçesinde, davalıya borcu bulunmamasına rağmen aleyhine başlatılan takip nedeniyle 17/05/2017 tarihinde 20.720,70 TL ödemek zorunda kaldığını belirterek, ödemiş olduğu tutarın sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalıdan tahsili ile kendisine iadesini dava ile talep ettiği; davalı şirkete ait ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda davalının davacıdan 17.041,16 TL fazla ödeme aldığının tespit edildiği, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu, davalının defter kayıtları ile karşılaştırılarak düzenlenen rapora göre de dava tarihi itibari ile davacının davalıdan 19.541,06 TL alacaklı olduğunun belirlendiği, davacı şirkete ait defterlerin usulüne uygun düzenlenmiş olmasına rağmen davalı taraf defterlerinin usulüne uygun olarak düzenlenmediği, her iki defterde de davacının davalı şirkete fazladan ödeme yaptığının tespit edildiği, hükme esas alınan raporun denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK’ nın 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarihli 2018/378 Esas ve 2019/1325 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 1.334,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan toplam 333,90-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.000,95-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/03/2023