Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2385 E. 2023/640 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2385
KARAR NO : 2023/640

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2019 (Dava) – 11/03/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/188 Esas – 2020/236 Karar

DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesine Dayalı)

BAM KARAR TARİHİ : 12/04/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 12/04/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2020 tarihli 2019/188 Esas ve 2020/236 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … ve müşterek borçlu müteselsil kefil davalılardan … arasında sözleşme ve kefalet tarihinden evvelki borçları da kapsayacak şekilde 22.02.2017 tarihli-500.000,00-TL bedelli, davalı … ile ise 27.02.2018 tarihli-150.000,00-TL bedelli genel kredi ve teminat sözleşmesi akdedildiğini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine 05.02.2019 tarihli ihtar keşide edilerek, borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, hesap özetinin davalılara tebliğ edildiğini, verilen süreye rağmen borcun ödenmemesi üzerine davalılar hakkında İzmir 18. İcra Müdürlüğünün 2019/5315 sayılı dosyasından icra takibine başlanıldığını, davalı/borçluların, borcun tamamına ve tüm fer’ilerine itiraz ettiğini, arabuluculuk son tutanağı ile taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, borçlu/davalıların itirazlarının kabulünün mümkün olmadığının müvekkilinin banka kayıtları ve bu kayıtlar üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi neticesinde anlaşılacağını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2019/5315 sayılı icra takibine konu alacak kalemleri için; davalı … yönünden nakdi alacağın 208.000,00-TL’lik kısmı ve ihtara rağmen iade edilmeyen 51 adet çek bedeli olan 95.360,00-TL gayrinakit alacağı ile ilgili olarak, davalı … yönünden nakdi alacağın 78.000,00-TL’lik kısmı ile ilgili olarak borçluların itirazlarının ayrı ayrı iptali ile takibin devamına, takibe haksız olarak itiraz eden davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere ayrı ayrı icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah ile … yönünden nakdi alacak talebini 210.253,48-TL’ye (takipteki talebini aşmayacak şekilde) çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin dava dışı …’a kefil olduklarını, …’ın İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1193 E. sayılı dosyasından konkordato ilan ettiğini ve kesin mühlet aldığını, dava dışı …’ın banka ile tüm borçlarını yapılandırmak istemiş olmasına rağmen davacı banka ile bir türlü yapılandırma yapamadığını, kefalet sözleşmesinin imzalanması aşamasında müvekkillerine sadece kgf destekli krediye kefil olacağının söylendiğini, müvekkillerinin de sadece imza tarihinden sonra kullanılacak kredilere kefil olacağını düşünerek kefalet sözleşmesini farklı tarihlerde imzaladığını, …’ın kendisine imzalatılmak istenen kredi sözleşmesini okuduğunda imza tarihinden önceden kullanılan kredileri de kapsadığını görüp değiştirilmesini istediğini, ancak müvekkili …’ın okumadan tarih ve bedel yazarak imzaladığını, müvekkillerine gönderilen kat ihtarnamesine cevabi ihtarnamenin keşide edildiğini, izah ettikleri hususların davacıya ihtar edildiğini, yeni Borçlar Kanunu md 589. maddesinde aksi kararlaştırılmadıkça kefilin önceki borçtan sorumlu olmayacağının düzenlendiğini, müvekkillerine kefalet sözleşmesinin imza tarihinden sonra kullanılacak krediler için olduğu söylenmesine rağmen kefalet sözleşmesine eski borçları kapsayacak şekilde imzası alındığını, oysa sadece imza tarihinden sonra kullanılacak kredilere kefil olmak istediğini, müvekkiline geçmişe dönük kefalet sözleşmesi imzalatıldığını, Türk Borçlar Kanunu’nun kefalet sözleşmelerini nitelikli yazılı şekle bağladığını, müvekkilinin dava dışı …’nın kgf kredisi için kefil olduğunu, bu kredinin yaklaşık 46.000-TL ana para borcu bulunduğunu, müvekkilinin bu krediden sorumlu olduğunu, ancak kefalet tarihinden önce kullanılan kredinin, kredi kartının karşılıksız çek bedellerinin talep edilemeyeceğini, müvekkiline bu konu hakkında bilgi verilmediğini, bu nedenle kefalet sözleşmesinde yer alan ”İşbu sözleşme tahtında vermiş olduğum kefalet, kefalet tarihinden önceki borçları da kapsamaktadır” ibaresinin Borçlar Kanunu 21. maddesi gereği yazılmamış sayılması gerektiğini, şayet davacı bankanın bu durumu açıklayıp müvekkilinden rıza almış olsa idi kanun gereği bu cümlenin de kendi el yazısı ile alınması gerektiğini, bu yüzden de müvekkilinin imza tarihinden önceki borçlardan sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, davacının …’ın tüm borçlarını kalem kalem müvekkiline bildirmesi, müvekkilinin de dökümü yapılan kredi borçlarını kabul etmesi gerektiğini, bu nedenle genel işlem şartlarına uymadığından dolayı da yok hükmünde olduğunu, bankanın göndermiş olduğu kat ihtarnamesinde müvekkilleri arasında ayrım yapmadan her iki müvekkilini aynı borçlardan sorumlu tuttuğunu, işbu davanın açıldığı gün müvekkili … ile davacı banka arasında ödeme ve sulh protokolü imzalandığını, davacının uygulamış olduğu faiz ve dosya masraflarından feragat ettiğini ve yalnızca ana para üzerinden anlaştıklarını beyanla, müvekkillerinden …’ın imza tarihinden sonra doğan borçlara kefil olması nedeniyle sadece o borçtan dolayı borçlu olduğunun tespitine, sözleşme imza tarihinden önce doğan borçlar yönünden davanın reddine karar verilmesini, müvekkili … açısından ise anlaşma sağlandığı için davanın onun bakımından konusuz bırakılmasına, …’dan alınan kefalet imzaları davacının kötü niyetli olduğunu gösterdiğinden davacı aleyhine %20’den aşağı olmayacak şekilde kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Davacı bankanın, davalı … ve …’ın kefil olduğu, asıl borçlu …’ın bankanın Hisarönü Şubesi ile yapmış olduğu 27.02.2017 tarihli 500.000,00 TL bedelli Genel Kredi ve 27.02.2018 tarihli 150.000,00 TL limitli iki adet GKS’den dolayı alacaklı olduğu, borçlulardan …’ın 27.02.2017 tarihli sözleşmeye kefil olduğu ve eş rızasına ilişkin muvafakatnameyi verdiği, aynı sözleşmede sözleşme öncesi bilgilendirmeye dayanılarak kefalet tarihinden önceki borçları da kapsayacak şekilde 500.000,00 TL üzerinden kefilliği kabul ettiği, 27.02.2018 tarihli sözleşmeye imza atmadığı, diğer borçlu …’ın 27.02.2018 düzenleme tarihli 150.000,00 TL limitli GKS’ni imzaladığı, bu borçlunun asıl borçlu yönünden önceki borçları kabul etmediği, …’ın eşinin de borca muvafakat verdiği, bilhare bilirkişi incelemesinde belirlendiği üzere …’ın sadece ticari krediden dolayı borçlu olmadığı, bunun dışında Business kredi kartı, esnek ticari hesap ve çek kredilerinden doğan banka alacağına da kefil olduğu, dolayısıyla bilirkişinin raporunda belirlediği tüm alacak miktarı olan ve daha sonra 13.01.2020 tarihli dilekçede ıslah edilen 194.774,04 TL asıl alacak, 13.649,11 TL işlemiş faiz ve %5 BSMV olarak 682,45 TL’den sorumlu olduğu, buna göre toplam banka alacağının 209.105,60 TL olarak belirlendiği, yine 95.360,00 TL gayrinakdi çek depo tutarından sorumlu olduğu, buna karşılık ıslah dilekçesinde yer almakla birlikte 1.147,00 TL noter masrafının yargılama gideri içerisinde değerlendirilmesi gerektiğinin tespit edildiği, diğer borçlu olarak sözleşmede yer alan …’ın ise banka ile yapmış olduğu 22.05.2019 tarihli protokol kapsamında işbu dosyada takibe itirazının ortadan kalkması nedeniyle davanın konusuz kalacağı ve davacı vekilinin masraf ve vekalet ücreti talep etmeyeceği konusunda anlaşma yaptığı, bu protokole istinaden 23.05.2019 tarihinde …’ın itirazından vazgeçtiği, böylece … yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacı vekilinin talebi olmadığından davacı vekili lehine masraf ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar vermek gerekmekle, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜ ile, 1-)Davacı bankanın, davalı … yönünden İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2019/5315 sayılı dosyasında yaptığı takipte 22.05.2019 tarihli protokole istinaden 23.05.2019 tarihinde itirazından vazgeçmiş olması nedeniyle bu davalı yönünden itiraz kalkmış olduğundan konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-) Davacı bankanın, davalı/kefil … aleyhine İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2019/5315 sayılı dosyasında yaptığı ilamsız icra takibine itirazın kısmen iptali ile takibin taleple bağlı kalınarak; 194.774,04 TL asıl alacak, 13.649,11 TL işlemiş akdi ve temerrüt faizi, 682,45 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 209.105,60 TL alacak üzerinden takibin devamına, takip konusu asıl alacak olan 48.708,78 TL taksitli ticari kredi alacağı kısmına takip tarihinden itibaren yıllık %46,80 oranında ve 146.065,26 TL business kredi kartı, çek bedeli kredisi ve KMH alacağına ise 5464 sayılı Yasanın m. 26.3 hükmü gereğince belirlenen %33 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmasına, alacağa yapılan itiraz haksız olup alacak likit olduğundan takip konusu alacak yönünden %20 icra inkar tazminat tutarı olan 41.821,12 TL’nin bu davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, ödemelerin, icra giderlerinin, ihtarname giderlerinin (1.147,88 TL noter masrafının) ihtiyati haciz vekâlet ücretinin icra müdürlüğünce nazara alınmasına, tahsilde tekerrür edilmemesine, 3-) 51 adet çek depo bedelinin davacı bankanın talebiyle bağlı kalınarak 95.360,00 TL’lik kısmının bankanın Hisarönü Şubesinde faiz getirmeyen bir hesabına kefil … tarafından depo edilmesine, 4-) Davalı … Yönünden davacı vekilinin masraf ve vekalet ücreti talebi ve %20 icra inkar tazminatı talebi olmadığından bu davalıdan yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir ve tahsil edilmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … vekili tarafından, “…Davacı bankanın alacak iddiasında bulunduğu takip çıkışı toplam miktarın herhangi bir dayanağı bulunmadığını, zira müvekkilinin dosya içerisinde mübrez 22.07.2017 tarihli kredi sözleşmesinde kefil olarak yer almakta olup, bu tarihten önceki alacak kalemlerine ilişkin olarak müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkilinin 22.02.2017 tarihli sözleşmede kefil sıfatı bulunmakta ise de banka tarafından işbu sözleşme öncesindeki borçlara ilişkin olarak da alacak talep edildiğini, kefalet sözleşmesinin imzalanması aşamasında müvekkiline sadece KGF destekli krediye kefil olacağının söylendiğini, müvekkili …’ın, matbu olduğu herkesçe bilinen kredi sözleşmelerini okumadan sadece tarih ve bedel kısmını yazarak imzaladığını, davacı banka tarafından ‘önceki tarihlere ilişkin borçların da kefalet kapsamında olduğu’ hususunda açık ve net bir şekilde bilgilendirme yapılmadığını, bu nedenle genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün geçersiz olduğunun aşikar olup müvekkilinin kefalet tarihinden önceki borçlardan herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca tarih ve bedel dışında herhangi bir yazı yazmadığını beyan eden müvekkilinin bu beyanının mahkeme tarafından yeterli şekilde araştırılmadığını, eksik inceleme sonucu hüküm tesis edildiğini, bilindiği üzere müteselsil kefaletin geçerlilik şartlarının; kefalet tarihinin kefalet limitinin ve müteselsil kefil olduğuna ilişkin kabulünün kendi el yazısı ile yazılmasına bağlı olduğunu, kefalet türünün müvekkili tarafından yazılıp yazılmadığının araştırılarak sonuca gidilmesi gerekirken bu şekilde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hem kefalet tarihinden önceki borçların hem diğer taleplerin kefalet sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle reddi gerekirken kabulünün hukuka aykırı olduğunu, kefalet tarihinden önceki borçların düzenli olarak ödemesinin yapılması ve bu borçların miktarının kefalet tarihinde net bir şekilde belirli olmaması nedeniyle belirli bir alacaktan bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, 29.01.2019 hesap katı tarihinde: 48.708,78-TL, 05.04.2019 takip tarihinde: 54.749,53-TL olduğunu, aksi durumda dahi müvekkilinin sorumlu olacağı tutarın; 70-8R010444 no’lu taksitli ticari kredi bakiyesinden kalanın 48-50 bin TL civarı olduğunu, davacı banka tarafından tahsil yoluna gidilen toplam miktarın kabulünün mümkün olmadığını, 05.02.2019 tarihli hesap kat ihtarına da itiraz edildiğini, iddia edilen alacak miktarının yargılamayı gerektirir hale geldiğini, zira müvekkilinin kefil olduğu krediden bakiye kalan cüzi bir miktar olmasına karşın davacı tarafından afaki rakamlar üzerinden hesap kat ihtarnamesi gönderildiğini ve akabinde icra takibi başlatıldığını, bu nedenle icra takibine de, borcun ne miktarda olduğu ve neden kaynaklandığı bilinmediğinden haklı olarak itiraz edildiğini, mahkeme tarafından bahsi geçen hususlar dikkate alınmadan yargılamaya devam edildiğini ve hüküm tesis edildiğini, davacı yanın icra inkar tazminatı talepleri yerinde olmamasına karşın kabul edilerek müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, yasal koşulların oluşmadığını, icra takibine konu edilen alacak miktarı yargılamayı gerektirdiğinden müvekkili tarafından yapılan borca itirazın haklı bir sebebe dayandığını, davacı yan tarafından haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatıldığının izahtan vareste olduğunu, davanın reddi ile birlikte %20’den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi gerektiğini, faiz oranlarının da hatalı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacak için müteselsil kefillere karşı yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı bankanın davadışı kredi borçlusu ile yapmış olduğu 22.02.2017 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı …’ın 500.000-TL limit ile müteselsil kefil olduğu, kefil olduğu miktarın, tarihin ve müteselsil kefalete dair ibarelerin kendi el yazısı ile yazılıp imzalanmış olduğu, nitekim davalı vekilince de yargılama boyunca bu konuda bir itiraz olmadığı, davalı vekili her ne kadar müvekkili …’nın sözleşmeye kefil olur iken yalnızca sözleşme tarihinden sonraki kredilere kefil olduğu inancıyla imzaladığını ileri sürmüş ise de, sözleşme metni incelendiğinde; anılan davalının kefalet imzasının hemen yan tarafına: “işbu sözleşme tahtında verdiğim kefalet, kefalet tarihinden önceki borçları da kapsamaktadır” şeklindeki yazıdan ibaret özel bölümü de ayrıca imzalamış olduğunun görüldüğü, bu açık sözleşme içeriğe göre, banka tarafından davalıdan alınan kefaletin TBK 583. ve 589.maddelere uygun olduğu, bilgilendirme formlarının da imzalı olup genel işlem şartı niteliğinde olmadığı, ayrıca önceki kredilere de kefil olunduğu hususunun el yazısı ile yazılması zorunluluğuna dair yasal bir hüküm bulunmadığı, davalı …’ın kredi borçlusunun önceden kullandığı kredilere dayalı olarak da toplam 500.000-TL limit üzerinden sorumluluğu kabul etmiş olduğu anlaşılmış olmakla, bu husustaki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. Yine, istinaf aşamasında ileri sürülen “müteselsil kefil” kısmının kendi el yazısı ile yazılmış olmadığına dair itirazın da, yargılama boyunca ileri sürülmemiş olduğundan HMK 357.madde de gözetilerek kabulü mümkün görülmemiştir.
2-Bununla birlikte, mahkemece bankacı bilirkişiden alınan rapora göre hüküm tesis edildiği görülmüşse de, alınan rapor gayrinakdi alacaklar bakımından kendi içerisinde çelişkili olup hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Davalı müteselsil kefil bakımından genel kredi sözleşmesinin 11/a-xiii maddesince çek depo bedelinin müteselsil kefilden de istenebileceğine dair açık hüküm olduğundan bu talebin davalıya yöneltilmesi de mümkün olmakla birlikte, alınan bilirkişi raporu içeriğinde 50 adet çek yaprağının karşılıksız çıktığı ve 1 adedinin de iade edilmediği belirtildikten sonra, devamında “51 adet çek için 103.530-TL çek sorumluluk tutarı belirlendiği, ancak taleple bağlı kalınmak üzere 95.360-TL olarak kabul edildiği” nin yazıldığı, raporun ilerleyen kısımlarında bu konuda kat tarihinden sonra ödenen çek sorumluluk tutarlarına ilişkin tabloda çek sorumluluk bedellerine ve çek sayılarına göre yapılan saptamalarda çelişkiler olduğunun görüldüğü (örneğin aynı yıl içerisindeki sorumluluk tutarları aynı olduğu halde, 13.02.2019 tarihinde ödenen 5 adet çek için 8.430-TL çek sorumluluk tutarı, 19.02.2019 tarihinde ödenen 5 adet çek için 2.030-TL çek sorumluluk tutarı belirlenmesi gibi..), bu haliyle raporun hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı, bununla birlikte mahkemece yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda alınacak ek raporda, istinafa yalnızca davalı …’ın geldiği de gözetilerek, bahse konu çelişki ve hesap yanlışlıkları bakımından karşılıksız çıkan çekler (nakdi alacak) ile iade edilmediği için depo bedeli istenen çeklerin (gayrinakdi alacak), çelişkiye yer bırakılmaksızın tespiti ile hesaplama yapılması ve usuli müktesep hakların gözetilmesi gerekmekle, yerel mahkeme kararının bu nedenlerle eksik incelemeye dayalı olarak kaldırılması gerekmiştir.
3-Yine, genel kredi sözleşmesine dayalı (likit nitelikteki) alacak için icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik yok ise de, %20 icra inkar tazminatı hesabının asıl alacak yerine toplam alacak üzerinden yapılması doğru olmadığı gibi, gayrinakdi alacağın %20 icra inkar tazminatına konu edilmesi de yerinde olmamıştır (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 19. HD 2015/1811 E.- 2015/12863 K.).
4-Öte yandan kabule göre de, gayri nakdi kredinin deposu yönünden de -nakdi alacakla birlikte- nisbi harç ve nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 19.HD 2017/4575 E.- 2018/1823 K).
5-Faiz oranlarına ilişkin istinaf itirazının ise; alınan bilirkişi raporunun bu yön itibariyle hüküm kurmaya elverişli bulunması ve kredilerin niteliklerine göre ayrım yaparak hesaplama yapılmış olması nedeniyle kabulü mümkün görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/188 Esas – 2020/236 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı … vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı … tarafından yatırılan 3.571,00-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç, teminat ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 12/04/2023