Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2351 E. 2023/552 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2351
KARAR NO : 2023/552

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2014 (Dava) – 27/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/293 Esas – 2020/149 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma veya Çıkarılmaya İlişkin)
BAM KARAR TARİHİ : 30/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarihli 2019/293 Esas ve 2020/149 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in … Şti. ünvanı altında emlakçılık faaliyetinde bulunduğunu, müvekkili ile davalının birlikte şirket kurmaya karar verdiklerini, İzmir 11.Noterliğinin 12.04.2011 tarih ve 6266 yevmiye numaralı Limited Şirket Ana Sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmeye göre şirketin ünvanının … Şirketi olduğunu, şirketin merkezinin aynı zamanda davalının emlakçılık şirketinin de adresi olduğunu, müvekkili …’ın ortağı ve müşterek müdürü olduğu şirkete karşı ana sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini ve sermaye koyma borcu taahhütlerini zamanından önce yerine getirdiğini, ancak davalı şirket ortağı ve müşterek müdürü … şirkete koymayı taahhüt ettiği sermaye borcunu şirkete ödemediği ve yerine getirmediğini, İzmir 11. Noterliği’nin 14.04.2011 Tarih ve 6480 Yevmiye Numaralı İmza Sirküleri’ne göre şirketi her iki kurucu ortağın müşterek imzaları ile 10 yıl müddetle şirketi temsil ve yönetim yetkisi ile müdür seçildiğini, ancak davalının şirkete sermaye koyma borcunu bu güne dek yerine getirmediği gibi ortaklar kurulunun toplanmasına ve karar almasına da halen engel olduğunu, davalı ortak olmaksızın, ortaklar kurulunun/genel kurulun toplanması fiilen ve fiziken mümkün olmadığı için şirketin karar alması, ticari iş ve girişimlerde bulunması, kendisine karşı açılacak davalarda şirketin temsili ve yine şirketin açacağı dava, icra takibi gibi yasal işlemler için avukat tayin etmesi ve vekaletname vermesinin dahi olanaksız duruma geldiği ve şirketin kuruluş amacı doğrultusunda işleyişinin sağlanması ve devamının imkansızlaştığını, müvekkili ve davalının %50’şer hissedarı ve müşterek imza ile müdürü oldukları …Şirketinin taraflardan birinin imzası olmadan vergisel yükümlülüklerini, temel idari işleri, piyasadaki alacakların, borçlanma, kredi kullanma ve ayrıca şirketin açacağı veya şirkete karşı açılacak davalarda şirketin kendisini temsil etmesi ve şirket işleyişi sağlanamadığını, bu sebeple şirketin devamının sağlanması için davalı ortak … yerine kayyum atanmasına ilişkin tedbir kararı talep ettiklerini, müvekkilinin şirketin tüm sermayesini kendi başına ödeyen kişi olduğunu, davalının ise sermaye koyma borcunu dahi yerine getirmediğini, bedelin bir kısmı şirket tarafından bir kısmı ise müvekkilinin şahsi banka hesabından karşılanan … İlçesi, … Mahallesi, … ada … parsel nolu taşınmazın 91/128 hissesinin satın alındığını ve satıcıların …’a vermiş olduğu vekaletnameyi sanki … Şirketi adına işlem yapacakmış gibi tevkil yetkisi alıp bu taşınmazı eşi …. adına tescil ettirdiğini, bu işlerden haberdar olur olmaz Urla AHM’nin 2014/71 Değişik İş dosyası ile tedbir talep edildiğini ve Urla AHM’nin 2014/208 sayılı dosyası ile davalı ve eşi … adına vekalet yetkisinin kötüye kullanılması ve muvazaa sebebi ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, davalının taraflar arasındaki güven ilişkisinin zedelenmesine sebebiyet verdiğini ayrıca hayali tehdit vakıaları ileri sürerek kendisine koruma kararı çıkartma gayreti içinde olduğunu ve müvekkilinin şirket merkezine girmesini engellediğini, davalının şirket adına tescili lazım gelen taşınmazları kendi eşi üzerine tescil ettirmesinin şirket menfaatlerine uygun hareket etmediğinin en somut göstergesi olduğunu, yeni TTK’da Limited Şirketlerin tek kişi ile kurulmasına engel bir hüküm bulunmadığını, bu sebeple şirketin feshi gerekmeden şirketten ortağın çıkarılmasının söz konusu olabileceğini, sunulan deliller toplandıktan sonra davalı ortağın şirkete hiçbir menfaatinin bulunmadığı, hiçbir zaman imza atmadığı, hiçbir işleyişin içinde olmadığı üstelik şirket ünvanı altında kendi nam ve hesabına iş takibi yaptığı ve taşınmazları eşi adına tescil ettirdiğinin ortaya çıkacağını bu sebeple öncelikle davalı ortağın ortaklıktan çıkarılmasını talep ettiklerini, bu talebin kabul edilmemesi halinde TTK 630. Maddesi gereğince davalının temsil ve yönetim yetkisinin kaldırılmasını talep ettiklerini belirtmiş, TTK 636/3 maddesi gözetilerek şirketin devamı ile kurulu düzeni bozmama görüşü nazara alınarak şirket sermayesinin tamamını kendisi ödeyen, tüm işlemleri kendisi yapan ve şirkete bu güne dek emek ve mesai sarf eden müvekkilin tek ortak olarak şirkette kalacağı şekilde, davalı …’in şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini, bu talebin reddi halinde 6102 sayılı TTK’nun limited şirketler ile ilgili görevden alma, yönetim ve temsil yetkisinin geri alınması ve sınırlandırılması başlıklı 630. maddesinin 2. fıkrasına göre davalı nezdinde oluşan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ediyor olması ve şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneğini kaybetmesine neden oluyor olması gözetilerek yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde iddia ettiği hususların hiçbirinin gerçekleri yansıtmadığını, şirketin yönetilemez duruma gelmesinde asıl kusurun davacıda olduğunu, bu konu ile ilgili olarak, tarafların %50-%50 ortak oldukları diğer davalı …. Şti’nin feshi için İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/142 Esas sayılı dava açıldığını, davacının şirketin yönetimine katılmayarak, şirketi işlemez hale getirdiği, davacının eşi … ile şirket arasında düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdedilmiş olup, bu sözleşme uyarınca … Şti. davacının eşi …’a ait arsa üzerinde inşaat yaptığını ve inşaat yapı kullanma izin belgeleri alınmak suretiyle tamamlandığını, ancak, davacının eşinin … şirketinin bu sözleşme gereği hak etmiş olduğu 4 adet bağımsız bölümü şirkete vermediğini, bu nedenle, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan davada, mahkemeden tedbiren şirkete kayyum tayini talep edildiğini, şirketin temsil edilemez durumda olması nedeni ile mahkemece şirkete kayyum atandığını ayrıca kayyuma şirketin kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan hakları ile ilgili olarak dava açmak ve avukat tayin etmek üzere yetki verildiğini, bu yetkiye istinaden Urla Asliye Hukuk Mahkemesinde 2014/238 E. Sayılı tapu iptal ve tescil veya tazminat talepli dava açıldığını, İzmir 1. ATM’nin 2014/142 Esas sayılı dosya ile mahkeme dosyası arasında bağlantı bulunduğunu, her iki davanın birlikte görülmesi gerektiğini belirtmiş, öncelikle eldeki davanın tarafları ve konusu itibarı ile aynı içerikteki İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/142 E. Sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, birleştirme kararı verilmediği takdirde davanın eldeki dava için bekletici mesele olarak kabulüne karar verilmesine ve haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davalı … ‘ in ortaklıktan çıkarılmasına yönelik talep ile ilgili açılan davanın HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, davalı … ‘ in yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılmasına yönelik talep ile ilgili açılan davanın REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; öncelikle mahkemeden haklı sebeple çıkarılma talep edilebilmesi için kararın kimler tarafından alınacağı ve davada aktif husumet ehliyeti sahibinin kim olduğunun incelenmesi gerektiğini, TTK m. 621/I-h’de, bir ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusunda karaın ortaklar genel kurulu tarafından ve ağırlaştırılmış nisapla alınacağını, genel kurul tarafından bu karar alındıktan sonra açılacak davada davacının, şirket tüzel kişiliği olacağını, ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması davası açılabilmesi için genel kurul tarafından ağırlaştırılmış nisapla karar alınması gerekliliğinin özellikle iki kişilik limited şirketler bakımından sorun oluşturduğunun doktrinde ifade edildiğini, iki kişilik limited şirketlerde ortaklardan birinin haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasını gerektiren durumlar oluşsa dahi, kanunda özel bir düzenleme bulunmadığından bu durumda diğer ortağın haklı sebeple çıkarma talep etmesinin mümkün olamayacağını, bu noktada kollektif şirketlere özgü TTK m. 257 hükmünün kıyasen uygulanıp uygulanamayacağı sorusunun gündeme geldiğini, özellikle 6102 sayılı TTK’nın tek kişilik limited şirkete cevaz vermesi karşısında m. 257 kıyasen uygulanarak; ancak şirket tüzel kişiliği de muhafaza edilerek, haklı sebep oluşturan ortağın şirketten çıkarılmasına ve şirketin tek ortaklı olarak devamına mahkeme tarafından karar verilebileceğinin kabulünün isabetli olacağını, Mahkeme kararında, şirketin çalışamaz, gayri faal hale gelmesinde her iki şirket ortağı ve aynı zamanda şirketi temsile yetkili davacı ve davalının kusurlu bulundukları, davalının şirket ortaklığı devam ettiği sürece sadece temsil yetkisinin kaldırılmasının taraflar arasındaki sorunun çözümüne katkı sağlamayacağı bilakis sorunların derinleşmesine sebebiyet vereceği, gelinen aşamada herhangi bir temsilcinin temsil yetkisinin kaldırılmasının hakkaniyete uygun olmayacağı bahisle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddinin gerektiğinin belirtildiğini ancak bu tespitin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin bu sürece ilişkin üzerine isnad edilebilecek hiç bir kusurlu davranışı bulunmadığını, müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülükleri fazlasıyla yerine getirdiğini, kayyum raporlarıyla da sabit olduğu üzere müvekkilinin sermayenin kendi üzerine düşen payını ödediğini ancak davalının kendi üzerine düşen sermaye miktarının ödemediğini, şirketin bugüne kadar ayakta kalması için şirkete borç veren tüm giderleri karşılayan kayyım ücretlerini dahi tek başına ödeyenin müvekkili olduğunu, davalının ödemesi gerekli sermaye payını da müvekkili …’ın ödediğini, bu durumun banka kayıtları ile sabit olduğunu, dosyaya sunulan kayyım raporları inceleneceği zaman görüleceği üzere müvekkilinin daha şirketten alacağı bulunduğunu, davalı … hiçbir yükümlülüğü yerine getirmediği gibi şirket aleyhine çalıştığını ve şirket için alınacak gayrimenkulü muvazaalı bir şekilde eşine satış yaptığını, buna ilişkin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davasının halen derdest olduğunu, davalı … kendi kusurlu davranışlarıyla şirketin işleyişini kitlediği gibi İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/142 E. Sayılı dosyası ile açmış olduğu dava ile şirketin feshini talep ettiğini, yani davalının şirketin devamı yönünde iradesi bulunmadığını, bu zamana kadar da şirkete koymayı taahhüt ettiği sermaye borcunu da ödemediği gibi şirket adına da hiç bir kazandırıcı işlemde bulunmadığını üstüne üstülük şirket adına tescili yapılacak taşınmazı da kendi eşi adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin bu güne kadar emek ve mesai sar ettiği şirketin devamı amacıyla hareket ettiğini buna karşın davalı …’in tam tersi olarak şirketin devamı amacına aykırı hareket ettiğini, Yargıtayca da benimsenen görüşe göre esas olanın şirketin ticari hayattaki mevcudiyetini sağlamak olduğunu bu durumda yeni TTK ile de tek kişilik limited şirket de kurulabileceği için ve davalının şirketin devamı yönünde iradesi olmadığı için ortaklıktan çıkartılarak tek kişilik limited şirketin devamlılığının sağlamasına karar verilmesi gerektiğini, davalı ortak olmaksızın , ortaklar kurulunun /genel kurulun toplanması fiilen ve fiziken mümkün olmadığı için şirketin karar alması, ticari iş ve girişimlerde bulunması, kendisine karşı açılacak davalarda şirketin temsili ve yine şirketin açacağı dava, icra takibi gibi yasal işlemler için avukat tayin etmesi ve vekaletname vermesinin dahi olanaksız duruma geldiğini ve şirketin kuruluş amacı doğrultusunda işleyişinin sağlanması ve devamının imkansızlaştığını, yeni TTK’nın 636/3. maddesinin geniş bir takdir yetkisi tanıdığını bu maddeye göre mahkeme”…” istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer çözüme hükmedebilir.” denildiğini, bu durumda; 636. Maddenin 3. Fıkrası uygulanarak ve şirketin devamı ile ” kurulu düzeni bozmama” görüşü nazarak alınarak şirket sermayesinin tamamını kendi ödeyen, tüm işlemleri kendisi yapan ve şirkete bugüne dek emek ve mesai sarf eden müvekkilinin tek ortak olarak şirkette kalacağı şekilde davalı ortağın ortaklıktan çıkartılmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasına ve müvekkilinin açmış olduğu davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; limited şirketin ortağı ve müşterek temsile yetkili müdürü olan davalının, şirkete koymayı taahhüt ettiği sermayeyi koymadığı, şirkette karar alınmasını, işleyişin sağlanması ve devamını varlığını engellediğini, şirket ünvanı altında kendi nam ve hesabına işler yaptığı, şirket adına tescili gereken taşınmazı eşi adına tescil ettirdiği ve şirketi zarara uğratma ihtimali bulunduğu iddiasına dayalı haklı sebeple şirket ortaklığından çıkarılması ve müdürlükten azli istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Davalının şirket ortaklığından çıkarılması talebi yönünden yapılan değerlendirmede; Mahkemece, TTK’nun 616/1-h bendi uyarınca bir ortağın haklı nedenle şirketten çıkarılmasının ancak şirket tarafından talep edilebileceği, TTK 640/2 maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarılma kararının limited şirket genel kurulu tarafından alınabileceği , davalı … ‘in şirketten çıkarılması konusunda alınmış ortaklar genel kurul kararının bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının limited şirketler açısından genel kurulun devredilemez yetkileri arasında olması sebebiyle önemli kararlar arasında olduğu, davalının şirketten çıkarılması konusunda alınmış ortaklar genel kurul kararının davanın ön şartını oluşturduğu ve davalının şirketten çıkarılması konusunda alınmış ortaklar kurulu kararı bulunmaması nedeniyle davalının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin talep ile ilgili davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddinin gerektiğinden bahisle, davalı … ‘ in ortaklıktan çıkarılmasına yönelik talep ile ilgili açılan davanın HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 640. maddesinin 3. fıkrası gereğince haklı sebebe dayalı olarak ortağın şirketten çıkarılması için ancak şirket dava açabilir. Ortağın bir başka ortağın şirketten çıkarılmasını isteyebileceğine dair yasada düzenlenmiş bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca, şirketin bu davayı açabilmesi için de aynı yasanın 616. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi gereğince, genel kurulun bu konuda bir karar vermesi gerekir. Bu durumda, davalının ortaklıktan çıkarılması talebi yönünden işbu davada davacının aktif dava ehliyeti olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu husus öncelikle değerlendirilmeksizin, yazılı olduğu şekilde davalının şirketten çıkarılması konusunda alınmış ortaklar genel kurul kararının davanın ön şartını oluşturduğu ve davalının şirketten çıkarılması konusunda alınmış ortaklar kurulu kararı bulunmaması nedeniyle davalının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin talep ile ilgili davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de, davacının aktif dava ehliyetinin olup olmadığı hususunun değerlendirilmemiş olması netice itibarı ile aynı sonucu doğuracağından kaldırılma nedeni yapılmamıştır.(Aynı yönde bkz. 11 HD. 2016/6768 E.-2018/827 K.)
2-Davalının şirket müdürlüğünden azli talebi yönünden yapılan değerlendirmede; TTK 630/2 maddesi gereğince, her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, davacının dava dışı … Şti. ortağı olarak aktif husumet ehliyetinin bulunduğu nazara alınarak, Urla 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/145E.-2015/551K. Sayılı dosyasının istenmesi, ayrıca taraflar arasında bu dosya dışında başkaca ceza yargılamasının dosyasının bulunup bulunmadığı tespit edilerek, tespiti halinde dosya içerisine istenmesi; diğer taraftan davacı tarafça, ödemelerinin davacının şahsi hesabından ve kısmen şirket tarafından yapılmış olan … İlçesi … mahallesinde kain … ada … parsel nolu taşınmazın davalının eşi adına tescil edilmiş olması nedeniyle, davalı ve eşi … hakkında muvazaalı olarak vekalet yetkisinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davasına ilişkin olarak Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/208 esas sayılı dosyanda devam ettiği belirtildiğinden ilgili dava dosyası ile, davalı vekili tarafından, davacının eşi ve dava dışı ortağı olduğu şirketleri … Şti. arasında imzalanan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği inşaat yapı kullanım belgeleri alınarak taşınmazların yapımlarının tamamlandığı, ancak sözleşme gereği şirketin hak ettiği 4 adet taşınmazın şirket üzerine devrinin yapılmadığı, buna ilişkin tapu iptal tescil davasının Urla Asliye Hukuk 2014/238 E. Dosyasında devam ettiği belirtildiğinden söz konusu dosyanın da istenmesinden sonra; dava dosyasının aralarında sektör bilirkişisi de bulunan uyuşmazlık konusunda uzman bilirkişi heyetine tevdi edilerek, davalının sermaye katılım payını ödeyip ödemediği, davalının temsil yetkisinin kısıtlanmasını gerektirecek derecede şirkete zarar verici eylemlerinin bulunup bulunmadığı, yöneticilik sıfatı ile bağdaşmayan ve haklı olarak temsil yetkisinin kısıtlanmasını gerektirir hususların bulunup bulunmadığının tespiti yönünden rapor alınmasından sonra, Mahkemenin 2014/142 esas sayılı dosyasının içeriği ile birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde, eksik inceleme ile karar verilmiş olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan kabulü ile belirtilen eksiklerin giderilebilmesi için kararın kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/02/2020 tarihli 2019/293 Esas ve 2020/149 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 30/03/2023