Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2349 E. 2023/482 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2349
KARAR NO : 2023/482

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2020
NUMARASI : 2019/215 Esas – 2020/253 Karar
DAVA : Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Maddi Tazminat (Hasar Bedeli)
BAM KARAR TARİHİ : 23/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2020 tarihli 2019/215 Esas – 2020/253 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının ZMM sigortacısı olduğu, sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, maliki … olan müvekkili idaresindeki … plakalı araca çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiğini, İzmir 5 Sulh Hukuk Mahkemesince yaptırılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda araçta 22.433,80 TL hasar miktarı tespit edildiğini, hasarın ödenmesi konusunda davalı sigorta şirketine müracaat edildiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, dava açmadan önce arabuluculuk sistemine de başvuru yapıldığını, ancak anlaşma sağlanamadığını, davalı … plakalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve ıslah edilmek üzere şimdilik 1.000,00 TL hasar bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının aracın maliki olmaması nedeniyle dava ehliyeti bulunmadığını, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, müvekkiil şirketin genel müdürlüğünün İstanbul ilinde olup, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davacının delillerinin taraflarına tebliğ edilmediğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı ile bulunduğunu, müvekkili şirketin gerçek zararı ödemekle yükümlü olduğunu, davacının belirsiz dava açmakta hukuki menfaatinin bulunmadığını, davacının müvekkili şirete aracı göstermediğini, yokluklarında yaptırılan tespite itiraz ettiklerini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davacının davasının kabulü ile, 12.000,00TL hasar bedelinden ibaret maddi tazminatın dava tarihi olan 28/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu olay bakımından suistimal şüphesi mevcut olup, mahkemece bu hususta yeterince araştırmanın yapılmadığını, hem kaza tespit tutanağında yapılan oynama hem de davacıya ait aracın karıştığı önceki tarihli kaza birlikte değerlendirildiğinde mahkemece yeterli araştırma yapılmadığını, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasının mümkün olmadığını, davacının zararı, davadan evvel İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/160 Değişik İş sayılı dosyasında belirlenmiş olduğundan huzurdaki davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesini ve kararın kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle davacının sürücüsü bulunduğu araçta oluşan hasar bedeline ilişkin tazminatın, zorunlu trafik sigorta poliçecisinden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-Aktif dava ehliyeti, dava şartı olup, resen gözetilmesi gereken hususlardandır.
Tazminat davasında davacı olma ehliyeti kural olarak mal varlığında doğrudan doğruya zarar gören kişiye aittir. Ancak, bir şeyi sözleşmeyle (kira, ariyet vs) elinde bulunduran kişiler ve zilyet, onu aldığı gibi malikine aynen iade etmek zorundadır.
Somut olayda, … plakalı aracın kaza sırasındaki sürücüsünün davacı olduğu ve olay sırasında aracın zilyedi durumunda bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Buna göre, davacı zilyedin dava açmakta hukuki yararının, dolayısıyla aktif dava ehliyetinin bulunduğu gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 15.01.2013 tarih ve 2012/10045 Esas ve 2013/160 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
2-Taraflar arasındaki çekişme, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılıp açılamayacağı ile dava konusu aracın uğradığı zararın, teminat kapsamında kalıp kalmadığı, kalıyor ise hasar miktarı noktasında toplanmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. mHMK 107/1. maddesinde “davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değer belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği düzenlenmiştir.
Yasal düzenlemeye göre, bu tür davalarda davacının dava konusu yaptığı miktarı, davayı açtığı tarihte tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin ya imkânsız olması ya da kendisinden beklenemeyecek nitelik taşıması gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; davacı vekili dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 1000,00-TL hasar alacağının, temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, davanın belirsiz alacak davası olduğunu açıklamış, dava dilekçesindeki talebini 11.000,00- TL arttırarak toplam 12.000,00 TL tazminata hükmedilmesini istemiş, mahkemece anılan tutar hüküm altına alınmış, davalı vekili davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını savunmuştur.
Davacının poliçe nedeniyle hesaplanacak zararı davayı açtığı anda bilmesi kendisinden beklenemeyeceği gibi iş bu davayı, belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararı bulunduğundan, anılan yöne ilişen davalı vekilinin istinaf itirazı yerinde görülmemiş, esastan reddi gerekmiştir.
3-2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun kapsamı ise kaza tarihi itibariyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre belirlenecektir.
Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 1409. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin zorunlu trafik sigortası genel şartlarında sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
Davaya konu aracın bahse konu kazaya karıştığının dosyada yer alan belgeler ile sabit olduğu, alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına göre, tüm bu tespitler ile dosyada davalı sigorta şirketi iddialarına dair herhangi bir somut bir tespit de bulunmadığı anlaşılmakla, ispat yükü üzerinde olan davalının hasarın sigorta teminatı kapsamı dışında kaldığına yönelik iddialarını ispat edemediği anlaşıldığından, istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmasına göre, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2020 Tarihli 2019/215 Esas ve 2020/253 Karar sayılı kararının kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a) Davalıdan alınması gereken 819,72-TL istinaf karar harcından peşin alınan 204,93-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 614,79-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, (harç tahsil işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine)
b)Davalı tarafından istinaf başvuru harcı olarak yatırılan 148,60 TL ‘nin Hazineye gelir olarak kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 23/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.