Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2341 E. 2023/517 K. 29.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2341
KARAR NO : 2023/517

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/04/2018 (Dava) – 10/03/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/432 Esas – 2020/176 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 29/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 29/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2020 tarihli 2018/432 Esas ve 2020/176 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı borçlu …. A.Ş arasında çeşitli tarihlerde genel kredi sözleşmeleri imzalandığını ve davalı … ve …’ın da bu sözleşmelerde müteselsil kefil olduğunu, müvekkili bankaca, taksitlerini ödeyemeyen borçlu şirket ve davalılar aleyhine açılan İzmir 23.İcra Müdürlüğünün 2017/7668 numaralı takip dosyasına davalılar tarafından süresinde itiraz edildiğini, itirazlarında tüm borcu ve fer’ilerini kabul etmediklerini, herhangi bir sözleşmeden kaynaklı borçlarının olmadığını beyan ettiklerini, bu itirazların kötüniyetli olup dürüstlük ilkesiyle bağdaşmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı borçluların İzmir 23.İcra Müdürlüğünün 2017/7668 sayılı dosyasına yaptıkları itirazların iptali ile takibin devamına, davalılar aleyhine %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine haksız olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin, dava dışı borçlu …. A.Ş. ile imzalanan genel kredi sözleşmelerine hiçbir zaman kefil olmadığını, dava dışı … Şti.’nin İzmir 10.Noterliğinin 10.06.2013 gün 8132 yevmiye nolu ana sözleşme gereği TTK m. 180 vd. hükümlerine göre Limited Şirket türünden Anonim Şirket türüne dönüştüğünü, 06.08.2013 tarihinde de Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığını, müvekkilinin 10.06.2013 tarihinde yapılan şirket tür değişikliğinden sonra 26.06.2013 tarihinde hisse pay devri yaparak şirket ortaklığından ayrıldığını, hisse pay devrini gösteren şirket karar defterinin 01.07.2013 günü onaylandığını, müvekkilinin, ortağı olduğu şirketin tür değiştirerek anonim şirkete dönüştüğü tarihten sonra anonim şirkete herhangi bir şekilde kefil olmadığını, hiçbir belgeye imza atmadığını, şirket tür değiştirdikten sonra davacı bankanın anonim şirket ile yeni bir genel kredi sözleşmesi imzaladığını, müvekkilinin kefaletine ilişkin genel kredi sözleşmesinin 27.03.2012 tarihli, üzerinde limited şirket kaşesi ve …, … ve …’ın müşterek imzası bulunan bir genel kredi sözleşmesi olduğunu (bu sözleşmenin sonunda ise 22.0.2013 tarihli bir kefillik yazısı sunulduğunu), ancak şirketin tür değiştirdiği tarihte limited şirketin davacı bankaya hiçbir kredi borcu bulunmadığını, bu nedenlerle davacının sadece A.Ş. ile yapılan genel kredi sözleşmesine dayandığını, hesapların da anonim şirket adına açılan yeni hesaplar olduğunu, davacı taraf, dava dilekçesinde sadece genel kredi sözleşmesine dayandığından ve dava dilekçesine bu sözleşmenin sadece 1. sayfasını eklediğinden ayrıca delil listesinde Ltd. Şti. ile yapılmış genel kredi sözleşmesi deliline dayanmadığından ve bu sözleşmenin ilk sayfalarının ve ekleri bu zamana kadar eklenmediğinden bu aşamadan sonra başkaca genel kredi sözleşmesi ve eklerinin sunulmasına, tamamlatılmasına muvafakatlerinin olmadığını, dava konusu takibe ilişkin kredilerin anonim şirket ile imzalanan genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, kefilin, sadece imzaladığı genel kredi sözleşmesine istinaden geri ödemesi yapılmayan kredilerden sorumlu olduğunu, takip konusu kredi kartı ve … ismindeki kredi borçlarının, müvekkilinin kefalet imzasının bulunduğu sözleşmeden değil, A.Ş. ile akdedilen diğer genel kredi sözleşmelerinden kaynaklı doğduğunu, müvekkilinin bu borçlardan sorumluluğunun bulunmadığını, kredilerin kullanıldığı tarihlerin ve borcun kaynağı olan cari hesapların tespit edilmesi gerektiğini, takibe konu edilen … isimli kredi kartının bağlı olduğu cari hesabın tespit edilmesi gerektiğini, … olarak kullandırılan kredinin hangi cari hesaba bağlı olarak kullanıldığının tespit edilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere 6098 S.Y. yürürlüğe girdikten sonra 584. madde gereği müvekkilinden eş rızası alınmadığını ve kefilliğinin geçersiz olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, faize faiz işletilmesini ve faiz oranlarını da kabul etmediklerini beyanla, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, dava dışı …. A.Ş. ile çeşitli tarihlerde imzalandığı iddia edilen genel kredi sözleşmesine hiçbir zaman kefil olmadığını, müvekkilinin, ortağı olduğu …. Şti.’nin çekmek istediği kredi dolayısıyla davacının matbu olan genel kredi sözleşmesini Mart 2012 tarihinde imzaladığını (ancak bu imzanın müteselsil kefil olduğuna ilişkin el yazılı beyanı içermediğini) ve dava dışı … Şti.’nin çektiği kredilerin tamamının ödendiğini, dava dışı …. Şti’nin anonim şirket türüne dönüşüm yaptığını, davacının iddia ettiği üzere müvekkilinin vermiş olduğu bir kefilliği var ise bu kefilliğin şirketin tür değişikliğinden önceki Mart 2012 tarihine ait olduğunu, zaten müvekkilinin 10.06.2013 tarihinde yapılan şirket tür değişikliğinden sonra 26.06.2013 tarihinde hisse pay devri yaparak şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkilinin, ortağı olduğu şirketin tür değiştirerek anonim şirkete dönüştüğü tarihten sonra anonim şirkete herhangi bir şekilde kefil olmadığını, hiçbir belgeye imza atmadığını, krediler TBK’ nın yürürlük tarihi olan 01.07.2012 tarihinden sonra kullandırıldığından ve davacı tarafın iddia ettiği belgeler TBK m. 583 vd. maddeleri gereği yasaya uygun olarak yapılmadığından müvekkilinin kefilliğinin geçersiz olduğunu, 6098 S.Y. yürürlüğe girdikten sonra 584. madde gereği eş rızası alınmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere, davacı tarafın talep ettiği faiz oranları ile ayrı ayrı hesaplanan ve talep edilen faiz miktarlarının fahiş olduğunu, ihtarnamede bahsedilen … , kredi kartı olduğunu, dava dışı A.Ş. ile yapılan “tarihsiz” genel kredi sözleşmesine istinaden A.Ş.’ye ait ıban hesabına bağlanarak şirket yetkilisine verildiğini, davacı tarafın dava dilekçesine eklediği 2 adet genel kredi sözleşmesinin eksik nüshalar içerdiğini, eksik eklenen belgelerin eklenmesine muvafakatlerinin olmadığını, müvekkilinin yasanın aradığı şekil şartlarına uygun kefaleti alınmamış olduğundan, müvekkilinin sorumluğuna gidilemeyeceğini beyanla, davanın reddine ve davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … Şti. arasında 27.03.2012 düzenleme tarihli 1.000.000-TL limitli genel kredi taahhütnamesi, 22.04.2013 düzenleme tarihli 250.000-TL limitli ve şirketin tür değişikliği sonrasında da …A.Ş. ile 24.12.2013 düzenleme tarihli 1.000.000.-TL limitli genel kredi sözleşmelerinin imzalandığını, davalı …’ın 27.03.2012 tarihli genel kredi taahhütnamesini 1.000.000.-TL kefalet limitli olarak, sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK.’nın kefalete ilişkin hükümlerine göre, 22.04.2013 düzenleme tarihli 250.000.-TL limitli genel kredi sözleşmesini ise o tarihte yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nın kefalet hükümleri doğrultusunda kefil olunan tutar ve kefalet beyanı el yazısı ile yazılarak imzaladığı ve toplam kefalet limitinin 1.250.000-TL olduğu, davalı …’ın ise 27.03.2012 tarihli genel kredi taahhütnamesini 1.000.000.-TL kefalet limitli olarak 818 BK. hükümlerine göre imzaladığı ve bu şekilde kefalet limitinin 1.000.000-TL olduğu, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında imzalanan 22.04.2013 tarihli ve 1.000.000.-TL bedelli genel kredi sözleşmesi ve yine 24.12.2013 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesinde ise her iki davalının da müteselsil kefil sıfatı ile imzalarının bulunmadığı, 27.03.2012 tarihli genel kredi taahhütnamesine istinaden dava dışı asıl borçlu …. Şti’ye … gibi çalışan … kredisi (KMH) kullandırıldığı ve … kredi kartı tahsis ederek kullanıma açıldığı, kredi ödemelerindeki aksamalar üzerine kredi hesapları kat edilerek davalılara ihtarname keşide edildiği, hesap kat ihtarnamesinin davalı …’a 24.04.2017 tarihinde tebliğ edildiği ve ihtarnamede verilen 7 günlük sürenin ilavesi ile bu davalının 02.05.2017 tarihinde temerrüde düştüğü, davalı …’a ise 25.04.2017 tarihinde tebliğ edildiği ve ihtarnamede verilen 7 günlük sürenin ilavesi ile bu davalının da 03.05.2017 tarihinde temerrüde düştüğü hususlarının dosya kapsamından anlaşıldığı, bankacı bilirkişiden alınan kök ve ek raporda sonuç olarak; takibe konu kredi borcunun KMH ve … Kredi kartından kaynaklandığı, bu kredilerin akdi ve temerrüt faiz oranlarının 5464 Sayılı Yasanın 26.3 maddesi hükmü gereğince TCMB tebliğleri ile belirlendiği, kredi hesaplarının katedildiği 19.04.2017 tarihinde 2016/8 sayılı tebliğ gereğince akdi faiz oranının yıllık %22.08, temerüt faiz oranının ise yıllık %28.08 olarak belirlendiği, bu nedenle uygulanması gerekli olan bu faiz oranları üzerinden yapılan hesaplama neticesinde faiz alacağı yönünden taleple bağlı kalınmak koşulu ile 05.06.2017 takip tarihi itibariyle 171281 sayılı … Kredisinden (KMH) dolayı 24.536.55-TL asıl alacak, 1.907.11-TL işlemiş akdi/temerrüt faizi, 95.36-TL faizlerin % 5 gider vergisi olmak üzere toplam 26.539.02-TL ve yine 4256 6912 1800 0916 nolu kredi kartı hesabından dolayı 37.315.64-TL asıl alacak, 2.406.00-TL işlemiş akdi/temerrüt faizi, 120.30-TL faizlerin % 5 gider vergisi, 421.10-TL ihtar gideri olmak üzere toplam 40.263.04-TL olmak üzere toplam 66.802.06-TL banka alacağından davalılar … ve …’ın tahsilinde tekerrür olmamak kaydı ile müteselsil kefil sıfatıyla sorumluluklarının bulunduğu, davacı bankanın takip tarihinden itibaren her iki hesaptan toplam 61.852.19-TL asıl alacağa 5464 Sayılı Yasa’nın 26.3 madde hükmü gereği TCMB tebliğleri ile belirlenen yıllık % 28.08 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5 gider vergisini uygulama ve talep yetkisinin bulunduğu sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiş olmakla bilirkişi tarafından yapılan bu hesaplamanın aynen benimsenerek hükme esas alındığı, her ne kadar davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı sunulan dilekçelerle; dava konusu kredi borcunun dayanağının, dava dışı asıl borçlu şirketin Ltd Şti’den nevi değiştirerek A.Ş’ye dönüştükten sonra ve her iki davalının 26.06.2013 tarihinde tüm hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldıktan sonra imzalanan genel kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı, bu tarihten sonra imzalanan sözleşmelerde davalıların kefil olarak imzalarının bulunmadığı iddia edilmiş ise de, alınan kök ve ek raporda sonuç olarak davaya konu 171281 nolu … Kredi Hesabının (KMH) 15.03.2012 tarihinde açıldığı ve kredi hesabına tanınan 25.000.-TL kredi limiti dahilinde kat tarihine kadar kullandırıldığı, hesabın açıldığı tarihe ait banka onaylı davalıların imzalarını ihtiva eden hesabın imza ve çek takip föyü ve hesap ekstrelerinin dosyada bulunduğu, bu hesabın dayanağının davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefalet imzalarının bulunduğu 27.03.2012 tarihli genel kredi taahhütnamesi olduğu, kredi hesabı … olup açık hesap şeklinde çalışmakta olduğu, hesap ekstresi incelendiğinde de görüleceği üzere dava dışı asıl borçlu şirketin çek ödemeleri, pos tahsilatları, muhtelif havale işlemleri, kredi kartı tahsilatlarında kullanıldığı, hesap bakiyesinin müsait olmadığı hallerde 25.000.-TL kredi limitinin yapılan işlem bazında kullanıldığını, yine kök raporda belirtildiği üzere muhtelif tarih ve tutarlarda kredi hesabının kullanıldığı, BCH ‘nin zaman zaman sıfırlanmasının kapatıldığı anlamına gelmediği, kredi hesabının 19.04.2017 tarihinde 24.536.55-TL ana para borç bakiyesi işleyen faiz ve ekleri ile 25.805.93-TL olarak kat edildiği, … Card’la ilgili olarak da dosyaya sunulan hesap ekstrelerinde de görüleceği üzere dava dışı firmanın 171281 nolu KMH bağlı olarak … adına düzenlendiği sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiş olmakla alınan bilirki kök ve ek raporu kapsamında dava konusu kredilerin her iki borçlunun da kefil olarak imzalarının bulunduğu 27.03.2012 tarihli genel kredi taahhütnamesinden kaynaklandığı ve bu sözleşmenin imza tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 818 BK.’nın kefalete ilişkin hükümlerine göre düzenlendiği, bu nedenle kefaletin geçerli olabilmesi için eş rızasına gerek olmadığı, davalılar vekillerinin kefaletin geçersiz olduğu yönündeki savunmalarının yerinde görülmediği, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜNE, davalı borçluların İzmir 23 İcra Müdürlüğü’nün 2017/7668 sayılı icra takip dosyasına vaki itirazlarının kısmen iptaliyle, a)Takip ve davaya konu 171281 nolu … Kredi Hesabından dolayı, 24.536,55 TL asıl alacak, 1.907,11 TL işlemiş akdi/temerrüt faizi, 95,36 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 26.539,02 TL üzerinden takip tarihinden itibaren 24.536,55 TL asıl alacağa 5464 Sayılı Yasanın 26/3 maddesi gereğince %28.08 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV işletilerek takibin devamına, b)Takip ve davaya konu … Nolu Kredi Kartı Hesabından dolayı, 37.315,64 TL asıl alacak, 2.406,00 TL işlemiş akdi/temerrüt faizi,120,30 TL %5 BSMV ve 420,10 TL ihtar gideri olmak üzere toplam 40.263,04 TL üzerinden takip tarihinden itibaren, 37.315,64 TL asıl alacağa 5464 Sayılı Yasanın 26/3 maddesi gereğince %28.08 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV işletilerek takibin devamına, her iki hesaptan dolayı fazlaya ilişkin istemin yerinde görülmediğinden reddine, hüküm altına alınan alacak likit olduğundan her iki hesaptan dolayı kabul edilen kısım üzerinden 13.360,41 TL %20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…Banka ile dava dışı şirket arasında iki ayrı genel kredi sözleşmesi olduğunu, birinin; dava dışı Ltd. Şti. ile davacı banka arasında imzalanan 27.03.2012 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesi olduğunu, aslını incelediklerinde müvekkili …’ın sözleşmenin sonunda 22.04.2013 tarihli 250.000,00-TL limitli kefalet imzası bulunduğunun anlaşıldığını, limited şirketin tür değişikliğinin 06.08.2013 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığını, tür değişikliği yapıldığı tarihte limited şirket olarak davacı bankaya hiç borç olmadığını, A.Ş. ile davacı banka arasında 24.12.2013 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi müvekkili …’ın bu sözleşme için vermiş olduğu bir kefalet bulunmadığını, dava konusu kredilerin …. A.Ş. tarafından 24.12.2013 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesi ile kullanıldığını, kredilerin … A.Ş. adına açılan cari hesap kayıtlarında olduğunun açık olduğunu, buna göre bu kredilerin kaynağının 24.12.2013 düzenleme tarihli genel kredi sözleşmesi olduğunun kesin olduğunu, davanın dayanağı olan icra takibinin de … A.Ş. adına yapıldığını, Ltd. Şti.’nin çektiği kredi/kredilerin tamamının ödendiğini, dava konusu takibe ilişkin kredilerin anonim şirket ile imzalanan genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, kefilin, sadece imzaladığı genel kredi sözleşmesine istinaden geri ödemesi yapılmamış kredilerden sorumlu olduğunu, ayrıca davayı kabul anlamına gelmemek üzere; icra inkar tazminatı talebinde bulunabilmek için alacağın likit ve belirlenebilir olması gerektiğini, dava konusu alacakların müvekkili borçlu tarafından belirlenebilir ve bilinebilir nitelikte olmadığını, bu nedenle gerekçeli kararda icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de kanuna aykırı olup kararın kaldırılması sebebi olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…Müvekkilinin, dava dışı …. Şti. ile yapılmış genel kredi sözleşmesini, 818 sayılı BK. hükümlerine uygun olarak kefil sıfatı ile imzaladığını ve şirketin çektiği kredilerin sıfırlanarak ödendiğini, davacı bankanın, 6098 sayılı TBK 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdikten sonra şirket yetkilileri ve diğer davalı ile yeniden 22.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzaladığını, ancak müvekkilinin, şirket ortaklığından ayrılmış olması nedeniyle, söz konusu genel kredi sözleşmesine kefil sıfatıyla imza atmadığını, her iki davalıyı birbirinden ayıran hususun, TBK yürürlüğe girdikten sonra imzalanan 22.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine kefaletlerinin olup olmaması olduğunu, ancak mahkemenin her iki davalıyı aynı statüye koyarak, takip ve dava konusu borçtan müştereken ve müteselsilen sorumlu tuttuğunu, bilirkişi raporlarının karar vermeye yeterli olmadığını, kök rapora itirazlarında, bilirkişinin hesapları incelemeden, sadece sözleşmeler üzerinden yorum yaparak rapor hazırladığını, yeni bir bilirkişi tarafından hesaplar üzerinde de ayrıca inceleme yapılmasını talep etmelerine rağmen, kabul edilmeyip önceki bilirkişiden ek rapor alınması yoluna gidildiğini, aynı bilirkişinin, eski raporunu tekrarladığını, mahkeme kararının hiçbir yerinde, müvekkili …’ın 01.07.2012 tarihinden sonra, davacı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde imzasının olmadığının belirtilmediğini, itirazlarının dayanağı olan, müvekkilinin 6098 s. TBK’ya uygun olarak kefalete ilişkin el yazısı ile beyanının ve imzasının olmamasının, alınması gerekip gerekmediğinin, sonuca etkili olup olmadığının hiçbir şekilde tartışılmadığını, mahkemenin, müvekkili … ile diğer davalı …’ı aynı kefeye koyduğunu, cevaplarının ve itirazlarının sürekli ‘davalılar’ şeklinde yorumlandığını, keza müvekkili …’ın aksine, davalı …’ın, dilekçelerinde, davacı banka ile dava dışı ….A.Ş. arasında 22.04.2013 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesine el yazısı ile kefil olduğunu ve imzasının bulunduğunu açıkça kabul ettiğini, her iki davalının itirazlarının aynı olmadığını, savunmalarının ve cevaplarının özünde; 01.07.2012 tarihinden sonra tüm bankaların, TBK’da kefaleti düzenleyen hükümler çerçevesinde genel kredi sözleşmelerini yeniden imzalattıklarını söylediklerini, davacı bankanın da, aynı şekilde davrandığını, dava dışı A.Ş. ile 22.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesi imzaladığını, mevcut şirket ortaklarını da TBK kefalet hükümleri gereği el yazısı ile kefil aldığını, anılan sözleşmeye müvekkilinin kefaletinin ise alınmadığını, 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde alınan kefaletler geçerli ise, 22.04.2013 tarihinde hangi nedenle yeniden genel kredi sözleşmesi imzalandığını, sonraki tarihte yapılan 22.04.2013 tarihli sözleşmenin geçerli olup olmadığı veya aynı mahiyette ikinci defa yapılan sözleşmenin birinci sözleşmenin yerine geçmesi gerekip gerekmediğinin tartışılmadığını, 22.04.2013 tarihli ikinci sözleşmenin ilk sözleşmenin yerine geçtiğini, çünkü tarafların kendi iradeleri ile 6098 sayılı TBK’ya uygun şekilde yeni bir sözleşme yapma ihtiyacı hissettiklerini ve tarafların iradelerine uygun olan yeni sözleşmeyi imzaladıklarını, icra takibinin de yeni sözleşmedeki borçlu dava dışı … A.Ş. aleyhine açıldığını, yani davacı bankanın, takip ve davada özellikle ikinci yapılan 22.04.2013 tarihli sözleşmeye dayandığını, oysa müvekkilinin, dava dışı …A.Ş.’ye hiçbir zaman kefil olmadığını, 22.04.2013 tarihli ikinci sözleşme imzalanmış olması karşısında, 2016-2017 yıllarında kullandırılan kredilerin 27.03.2012 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırıldığını varsaymanın, iyi niyet kurallarına, hukuk ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece, 66.802,06-TL üzerinden takibin devamına karar verilmiş olmasına rağmen, davacı lehine 9.484,27-TL vekâlet ücretine hükmedildiğini, davacı lehine hükmedilen vekâlet ücreti miktarının fazla hesaplandığını, davanın, kısmi kabul ile bitmiş olmasına rağmen, davalılar lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmediğini, bu konunun tartışılmadığını, davacı banka tarafından davalı …’ın kullandırılan ve takip konusu olan … cardın, 6098 s. TBK’ya uygun yapılan 22.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine davalı …’ın kefil olması sonrası davalı …’a verildiğini (tarihlerin bilirkişi tarafından tespit edildiğini) buna rağmen … cardın borcundan dolayı 22.04.2013 tarihli genel kredi sözleşmesine kefil olmayan müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davanın basit yargılama usulüne tabi olduğunu, dava dilekçesine eklenen belgelerin eksik eklendiğini, muvafakatlerinin olmadığının bildirilmesine rağmen bu eksikliklerin mahkemece sonradan tamamlatıldığını, davanın reddine karar verilmesini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesine müteselsil kefalete dayalı olarak yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı her iki davalı vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davadışı şirketin kredi kullanımı için imzalanan 27.03.2012 tarihli ve 1.000.000-TL bedelli genel kredi sözleşmesinde her iki davalının da müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, davalılardan …’in ayrıca 22.04.2013 tarihli elyazılı beyanı ile 250.000-TL’lik 10 yıl süre ile geçerli müteselsil kefalet de vermiş olduğu, davalıların kefalet verirken ortağı ve yetkilisi oldukları davadışı şirketin, kredi borçlarını ödememesi nedeniyle davacı banka tarafından hesabın kat edildiği ve davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalıların süresinde yaptıkları itirazlar üzerine eldeki itirazın iptali davasının da yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
2-Davalıların dosya içerisinde mevcut 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmelerinden doğan sorumlulukları, sözleşmeyi kefil olarak imzaladıkları tarih itibariyle 818 S.BK hükümlerine tabidir. Mahkemece alınan ve hükme de esas alınan bankacı bilirkişinin kök ve ek raporlarında, banka kayıtlarında yapılan incelemeler ve hesap özetlerine göre, takibe ve davaya konu … kredi (KMH) ve ticari kredi kart (… kart) borçlarının dayanağının 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle, davalıların sorumluluğu bu genel kredi sözleşmesinden doğmakta olup, kefaletin geçerlilik koşulları bakımından, anılan sözleşme imzalanırken yürürlükte olmayan 6098 S.TBK hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair itirazlar yerinde görülmemiş, hükme esas alınabilir nitelikte ve denetime elverişli bulunan bilirkişi kök ve ek raporlarına göre hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
3-Yine aynı doğrultuda, taraflarca birden fazla genel kredi sözleşmesi imzalanmasının mümkün olmasına ve sonraki sözleşmenin öncekinin geçerliliğini ortadan kaldırmayacak olmasına göre de, bu yöndeki itirazların reddi gerekmiş, ayrıca dava dilekçesinde ve davacı bankanın delil listesinde açıkça sözleşmeye ve banka kayıtlarına dayanmış olması karşısında, sözleşmenin eksik sayfalarının dosyaya getirtilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalıların buna muvafakatleri olmadığı yönündeki itirazlarının da reddi gerekmiştir.
4-Davalıların, bahse konu şahsi müteselsil kefaletlerinden sorumluluğu, sözkonusu genel kredi sözleşmesi uyarınca kullanılan kredinin ödenmesi ile son bulmayıp, cari hesap şeklinde her yeni kredi kullanımında kefalet aynı koşullarla devam etmekte, davalıların ortaklıktan ayrılmaları ya da aynı şirketin tür değiştirmesi ile de kefalet borcu son bulmayacak olduğundan, bilirkişi raporuna ve mahkeme kararına yönelik bu yöndeki itirazların da kabulü mümkün görülmemiştir.
5-Her ne kadar davalıların sorumlulukları ve yasal durumlarının farklı olduğu ileri sürülmüşse de; takip ve dava konusu kredilerin 171281 nolu … Kredi Hesabına (KMH) dayalı olarak kullandırılmış olduğu, bu hesabın 15.03.2012 tarihinde açıldığı ve hesabın dayanağının, her iki davalının da müşterek borçlu ve müteselsil kefalet imzalarının bulunduğu 27.03.2012 tarihli genel kredi taahhütnamesi olduğu, yine takipteki diğer talep olan … ‘ın da aynı 171281 nolu KMH’na bağlı olarak … adına düzenlendiği anlaşılmakla, 27.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde her iki davalının kefalet borcu ve koşullarının aynı olduğu görülmekle, bu itirazlara da itibar edilmemiştir.
Davalıların, esasen kat ihtarı tebliğinden dolayı aralarında temerrüt bakımından bir günlük fark var ise de, bilirkişi raporunda hesaplanan faiz tutarı, bankanın talebinden fazla olduğundan ve taleple bağlı kalınarak hesap yapıldığından, sonuç miktar olarak her iki davalının da aynı miktardan sorumlu tutulmasında da yasaya aykırı bir yön bulunmadığı görülmüştür. Yine, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, Merkez Bankasının 25/05/2013 tarih 35 sayılı duyurusunda 27/05/2013 tarihinden itibaren kredili mevduat hesaplarına uygulanacak akdi ve gecikme faiz oranlarının kredi kartı işlemlerine uygulanacak aylık azami ve gecikme faiz oranlarını geçemeyeceği düzenlemesi uyarınca, davacı bankanın kredi mevduat hesabı ve …kart kredi alacaklarına uygulanması gereken akdi ve temerrüt faiz oranları dikkate alınarak, usulünce borç tutarlarının belirlenmiş olduğu da görülmekle, bilirkişi raporlarının hükme esas alınmasında da bir isabetsizlik görülmemiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 11. HD. 2020/5476 E.- 2021/7123 K.).
6-Takibe konu borcun genel kredi sözleşmesinden kaynaklı olmasından dolayı, alacak likit, bilinebilir, belirlenebilir olmakla, mahkemece davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik yoktur. Bununla birlikte, takipteki asıl alacak tutarı üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, tüm hükmedilen tutar üzerinden tazminat hesaplanması ise doğru görülmemiş, kararın bu yön itibariyle HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kaldırılıp düzletilerek yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 6. HD 2021/1695 E.-2021/1970 K., Yargıtay 11. HD 2021/2365 E.- 2022/7984 K., 2020/6000 E.- 2021/6562 K. ).
7-Kısmen reddedilen tutar bakımından davalılar yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğine dair itiraz bakımından yapılan değerlendirmede ise; davacı banka aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, bilindiği gibi takibin haksız olması yeterli olmayıp, kötüniyetli de olması gerektiğinden, davacı bankanın, davalılar aleyhine takibe girişmesinde kötü niyetli olduğunun ispatlanamamasına göre, mahkemece davalılar yararına %20 kötüniyet tazminatına hükmolunmamış olmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de, bununla birlikte, mahkemece davalıların talebine rağmen bu yönde olumlu – olumsuz bir gerekçe belirtilmemesi ve bu hususun hüküm kısmında yazılmaması ise eksiklik olarak görülmekle, tarafların her bir talebinin karşılanması gerekliliği uyarınca re’sen de gözetilmesi gerektiğinden, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca bu şekildeki gerekçenin karara eklenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
8-Vekalet ücretine yönelik itiraz bakımından yapılan incelemede; mahkemenin karar tarihi olan 2020 yılı AAÜT uyarınca hesaplanan vekalet ücreti bakımından hükümde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı da anlaşılmakla, bu itirazın reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; her iki davalı vekillerinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Her iki davalı vekillerinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/432 Esas – 2020/176 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı borçluların İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 2017/7668 sayılı icra takip dosyasına vaki İTİRAZLARININ KISMEN İPTALİYLE;
b-Takip ve davaya konu 171281 nolu … Kredi Hesabından dolayı, 24.536,55-TL asıl alacak, 1.907,11-TL işlemiş akdi/temerrüt faizi, 95,36-TL %5 BSMV olmak üzere toplam 26.539,02-TL üzerinden takip tarihinden itibaren 24.536,55-TL asıl alacağa 5464 Sayılı Yasanın 26/3 maddesi gereğince %28.08 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV işletilerek takibin devamına,
c-Takip ve davaya konu … nolu Kredi Kartı Hesabından dolayı, 37.315,64-TL asıl alacak, 2.406,00-TL işlemiş akdi/temerrüt faizi,120,30-TL %5 BSMV ve 420,10-TL ihtar gideri olmak üzere toplam 40.263,04-TL üzerinden takip tarihinden itibaren, 37.315,64-TL asıl alacağa 5464 Sayılı Yasanın 26/3 maddesi gereğince %28.08 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV işletilerek takibin devamına, her iki hesaptan dolayı fazlaya ilişkin istem yerinde görülmediğinden reddine,
d-Her iki hesaptan dolayı asıl alacak toplamı 61.852,19-TL üzerinden %20 icra inkar tazminatı olan 12.370,43-TL’nin davalılardan tahsiliyle davacıya verilmesine,
e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 4.563,24-TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 1.144,15-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 3.419,09-TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
f-Davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin şartları oluşmadığından reddine,
g-Davacı tarafından başlangıçta yatırılan 1.185,25-TL harç, 119,50-TL tebligat ve posta gideri, 700,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 819,50-TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre hesaplanan 811,30-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
h-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.484,27-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
ı-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2.maddesi gereğince 195,03-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
i-Taraflarca yatırılan gider avansından artam kısım bulunması halinde karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine” ,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Her iki davalı vekillerinin sair istinaf itirazlarının ayrı ayrı REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalı …’dan alınan 1.140,81-TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
b-Davalı …’dan alınan 1.140,81-TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında;
a-Davalı … tarafından yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 33,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 181,60-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
b-Davalı … tarafından yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç, teminat ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 29/03/2023