Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2311 E. 2023/769 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2311
KARAR NO : 2023/769

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2020
NUMARASI : 2018/1405 Esas- 2020/174 Karar

DAVA : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/12/2018

BAM KARAR TARİHİ : 04/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/03/2020 tarihli 2018/1405 Esas 2020/174 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 04.06.2018 tarihinde müvekkili …’nın … plakalı motorsiklet ile … istikametinde seyir halinde iken dava dışı …’un … plakalı araçta seyir halinde iken kurallara aykırı şekilde aniden şerit değiştirmesi sonucu müvekkilinin önüne çıkması sonucu müvekkilinin duramadığını ve … plakalı araca çarparak yaralandığını, müvekkilinin yüzünde, omuriliğinde ve kalçasında kırıklar meydana geldiğini, müvekkilinin yaklaşık bir ay kadar hastanede tedavi edildiğini, ardından taburcu edildiğini, ancak vücudunda meydana gelen kırıklardan dolayı işine devam edemediğini, evinde istirahat ettiğini, tedavisinin halen devam ettiğini, yürüyebilmesi için fizik tedavi gördüğünü, kaza tarihinde 48 yaşında olan müvekkilinin aylık ortalama asgari ücret seviyesinde geliri bulunduğunu ancak müvekkilinin kazadan sonra işine devam edemediğini, raporlu olarak evinde istirahat etmek zorunda kaldığını, kaza sebebiyle müvekkilinin sakat kaldığını, bu durumunda müvekkilinin yaşadığı sürece hayatını sürdürmek için maluliyeti nedeniyle daha fazla güç/efor, sarf edeceği edeceği anlamına geldiğini bunun da sürekli iş göremezlik zararına sebebiyet verdiğini, bu nedenle haklı davalarının kabulü ile müvekkilinin 04/06/2018 tarihinde kusursuz olarak geçirmiş olduğu trafik kazası sebebiyle vücudunda meydana gelen daimi sakatlık sebebiyle talep etmiş oldukları alacaklarının miktarı kesin olarak belirlendikten sonra artırılmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde zorunlu trafik sigorta poliçesi ile ile teminat altına alındığını, davacı tarafın Karayolları Trafik Kanunu gereğince usulü yükümlülüğü olan başvuru şartını eksiksiz olarak yerine getirmeksizin dava açtığından davanın usulen reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağının ve davacının maluliyet oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp 3. İhtisas Kurumuna sevk edilmesi gerektiğini, kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesini, müvekkili şirketin yalnızca sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubunun gerektiğini, davacının kaza anında motorsiklet kullanması sebebiyle kask ve dizlik vs kullanımı gibi gerekli önlemleri alıp almadığı hususunun araştırılarak gerekirse hesaplanan tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğini bildirerek, davanın esastan ve usulden reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davacının sürekli iş göremezlik tazminat davasının kabulü ile 37.990,87 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kabul anlamına gelmemek üzere maluliyet bakımından karara esas alınan raporun müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, bu yolla müvekkili şirketin hukuki dinlenilme ve savunma hakkı ihlal edilmiş olmakla, kararın kaldırılmasının gerektiğini, konu kararda davacının maluliyet oranı bakımından … Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 29.05.2019 tarihli maluliyet raporunun esas alındığını, ancak söz konusu rapor yargılamanın hiçbir aşamasında müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, söz konusu raporun varlığından dahi tazminat bilirkişi raporunun tebliği ile haberdar olunabildiğini ve işbu tazminat raporuna süresi içinde sunulan itiraz dilekçesi ile maluliyet raporunun tebliği özellikle talep edilmiş olmasına rağmen, mahkemece itiraz ve taleplerinin dikkate dahi alınmadan dosya karara çıkarıldığını, konu kararın haricen öğrenilmesi ile UYAP üzerinden tebliğ edilmeyen maluliyet raporu temin edilmiş olmakla, raporun açık bir şekilde mevzuata aykırı ve hatalı olduğunun tespit edildiğini, bu sebeple eksik inceleme ile verilen işbu kararın kaldırılması ile maluliyet bakımından yeniden inceleme yapılmasına karar verilmesinin gerektiğini, söz konusu rapor yargılama sırasında mahkeme aracılığıyla talep edilmemiş olmamakla, bizzat davacı tarafın kişisel başvurusu ile hazırlandığını ve mahkemeye sunulduğunu, bunun yanı sıra raporun haricen temini üzerine yaptırılan medikal inceleme ile konu raporun hatalı değerlendirmeler içerdiğini ve davacının maluliyetinin olması gerekenden daha yüksek belirlendiğinin tespit edildiğini, Trafik Sigortası Genel Şartları Atfı ile maluliyetin tespitine esas alınan 30.3.2013 Tarihli Ve 28603 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırıldığından, yerine yürürlüğe giren 20 Şubat 2019 Tarih, 30692 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik Hükümlerine göre maluliyetin tespitinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere her ne kadar Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğine göre düzenlendiği iddia edilmişse de, rapor ilgili Yönetmeliğin 6, 8, 9 ve 13. Maddeleri gereğince taşıması gereken nitelikleri haiz olmadığı gibi Yönetmelik Ekinde belirlenen form da kullanılmadığından, bir sakatlık raporunun genel şartların öngördüğü şekilde “özürlü raporu” olarak kabul edilebilmesi için yönetmelik EK-1’de örneği bulunan form kullanılmak ve madde (6), (8) ve (9)’a uygun olarak doldurulmak suretiyle hazırlanmasının gerektiğini, aksi halde Yönetmeliğe uygun bir özürlü raporunun varlığından söz edilmesinin mümkün olmadığını, açıklanan sebeplerle karara esas alınan maluliyet raporunun hatalı olarak tanzim edilmiş olduğunu ve hükme elverişli olmadığı sabit olup öncelikle itirazların gözetilerek yeni bir maluliyet raporu alınması gerektiği açık olmakla; kararın kaldırılmasının gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere davacının müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiği yönündeki itiraz ve savunmalarının hiçbir değerlendirme ve gerekçelendirme dahi yapılmadan reddi yasa ve usule aykırı olmakla, işbu talebin kabulünün gerektiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 52. Maddesinde bazı olguların varlığı tazminattan indirim sebebi olarak kabul edildiğini ve somut olayda bunların varlığı halinde hakime tazminattan indirim yapma, gereğinde tamamen reddetme yetkisini tanıdığını, tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 52. Maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgili olduğunu, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılmasının gerektiğini, anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı, zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusur olduğunu, zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabileceği gibi rızanın diğer bir takım olgulardan da çıkarılmasının mümkün olduğunu, makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade ettiğini, zarar görenin bu kusuru tazminattan bir indirim sebebi olduğunu, kaza sırasında motosiklette yolcu olan davacının yaralanma şekli dizlik vs. gibi koruyucu tertibatları kullanmadığını göstermekte olup, bu suretle zararın artmasında kusuru bulunduğundan hesaplanacak tazminattan bu sebeple müterafik kusur indirimi yapılmasının gerektiğini, koruyucu tertibat takıp takmadığının eldeki delillere göre tespit edilememesi müterafik kusur indirimi talebinin reddine gerekçe olamayacağını, davacının yaralanmasını diz bölgesinde olması sebebiyle dizlik kullanmadığı ve bu hususun zararın artmasına sebep olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle tazminattan davacının zararın artmasında müterafik kusuru gözetilerek indirim yapılmasının gerektiğini, sonuç olarak yukarıdaki açıklamalar muvacehesinde yasa ve usule aykırı olarak tesis edilen konu kararın kaldırılması ve talepleri doğrultusunda karar verilmesini istediklerini beyan ederek belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-Dosyadaki kayıt ve belgelerden davaya konu kazanın 04/06/2018 tarihinde meydana geldiği, söz konusu kazanın oluşumunda davacı …’nın % 40, dava dışı sürücü …’un %60 oranında kusurlu olduklarının Ankara Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinin 27/05/2019 tarihli raporu ile belirlendiği, davacı yanca Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesine bizzat başvurulması üzerine anılan üniversitenin Adli Tıp Ana Bilim Dalı (doğru yönetmelik) tarafından Özürlülük Ölçütü , Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre tanzim olunan 29/05/2019 tarihli Kurul Raporunda davacının maluliyet oranın ın %12 olarak belirlendiği, aktüer bilirkişi … tarafından TRH 2020 Yaşam Tablosuna ve 1,8 Teknit faize göre hazırlanan 16/01/2020 tarihli raporda davacının sürekli iş göremezlik zararının 37.990,87 TL olarak hesaplandığı, davacı vekilinin değer arttırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 37.990,87 TL’ na arttırdığı, kolluk görevlilerince hazırlanan kaza tespit tutanağında motosiklet sürücüsü olan davacının kaskının takılı olduğunun bildirildiği görülmektedir.
2-Kararı istinaf eden davalı … A.Ş vekili diğer istinaf itirazlarının yanında, uyuşmazlık ile ilgili verilen karara esas alınan Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Kurul Raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini ileri sürmüş olup, yapılan incelemede bilirkişi raporunun davalı sigorta şirketi vekiline tebliğ edildiğine dair bilgi belge bulunmadığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesine göre, “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirilmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir”. Bu itibarla, davacı yanca yukarıda anılan üniversiteden alınan bilirkişi raporunun davalı … şirketi vekiline tebliğ edilmemiş olması hukuki dinlenme hakkına aykırı olup, bu rapor esas alınarak yazılı şekilde doğru görülmemiştir.
3-Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Söz konusu belirlemenin ise, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/15522 Esas – 2022/10922 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Eldeki dosyada; maluliyete esas alınan Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinin raporu Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlenmiş ise de davacının bizzat başvurusu sonucu raporun tanzim edildiği, mahkemece müzekkere ile davacının ilgili hastaneye sevkinin sağlanmadığı anlaşıldığından yeterli bir rapor değildir.
Bu itibarla, davacının ATK 3. İhtisas Kuruluna sevki sağlanarak, davacının kaza nedeniyle uğramış olduğu sürekli iş göremezliğe uğrayıp uğramadığı ve varsa oranının tespiti ile aktüer bilirkişiden TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması, bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, bilinen ve bilinmeyen dönem hesabının hangi tarihlerden başlayıp hangi tarihte bittiği açık ve denetime elverişli bir şekilde belirtilerek tazminat hesaplamasının yapılması için rapor alınıp, usuli kazanılmış haklarda( kararı sadece davalının istinaf ettiği) dikkate alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
4-Kabule göre ise; 6098 sayılı Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Kanununun 52.maddesinde (Borçlar Kanunu 44. madde) öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurunda kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın 52.maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusura ilişkin savunma bir defi olmadığından mahkemece bu yönde bir savunma olmasa dahi resen araştırılması ve tartışılması gerekmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/21203 Esas, 2021/6808 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır:)
Somut olayda; davacının motosiklet sürücüsü olduğu, kaza tespit tutanağında kask taktığının bildirildiği ancak dizlik ile ilgili bir belirlemede bulunulmadığı davacının diz bölgesinden de yaralandığı anlaşılmaktadır.
KTK’nun 78. maddesi ve Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümlerine ve aracın özelliğine göre takılması gereken koruyucu ekipman olan dizlik takılıp takılmadığının araştırılması; kaza nedeniyle oluşan maluliyetin, koruyucu dizlik halinde de oluşup oluşmayacağı ve dizlik takılmayışı ile oluşan maluliyet arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusunda uzman doktor bilirkişi heyetinden rapor alınması; koruyucu ekipmanların takılmamış olması ve maluliyetle illiyeti bulunduğunun saptanması halinde, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin uygulamaları da dikkate alınarak TBK md. 52 uyarınca tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/03/2020 tarihli 2018/1405 Esas 2020/174 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince kesin olmak üzere 04/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.