Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2301 E. 2023/452 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2301
KARAR NO : 2023/452

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/05/2019
NUMARASI : 2019/407 Esas – 2019/299 Karar
DAVA : Menfi Tespit/İstirdat
BAM KARAR TARİHİ : 16/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/05/2019 tarihli 2019/407 Esas – 2019/299 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2006 yılında yeni açtığı işletme olan … Restoranı işletmesi nedeni ile nakde sıkıştığı için davalıdan 36.000,00 TL borç aldığını, davalı tarafın borç verdiği paranın 20.000,00 TL si için aylık 1.000,00 TL, 16.000,00 TL için ise haftalık %3 faiz istediğini, müvekkilinin nakde ihtiyacı olması nedeni ile bu durumu kabul ettiğini, yine davalı tarafından borcunun ödenmesi halinde iade edilmek üzere keşide yer ve tarihi boş şekilde 110.000,00 TL bedeli bir çek aldığını, dava konusu çekin ilk olarak … Restoran işletmesine, ardından davalının sahibi olduğu … Şti’ne, son olarak da davalı yana ciro edildiğini, müvekkilinin davalıya olan borcunun tamamını, 55.000,00 TL olarak davalıya geri ödediğini, bu ödemelerin bir kısmını …, … ve … isimli şahısların kredi kartlarıyla gerekli komisyon ücretlerinin ödenerek yapıldığını, davalıya borcun ödenmesi için başkalarının kredi kartlarını kullandığı için bu borçlar nedeni ile yeniden kredi çekmek zorunda kaldığını, müvekkilinin davalıya olan borcunu 55.000,00 TL olarak ödemesine rağmen, davalı tarafın 110.000,00 TL bedelli çeki İzmir 10. İcra Dairesinin 2018/11506 sayılı takip dosyası ile icra takibi yaptığını, icra dosyasından müvekkilinin adına kayıtlı olan bir kısım taşınmazların satışının yapılarak 49.776,44 TL tahsilat yapıldığını, müvekkilinin davalıya, dava konusu çek nedeni ile borcu bulunmadığından bahisle İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/725 esas sayılı dosyası üzerinden menfi tespit davasının açıldığını, yine Asliye Ceza Mahkemesinde tefecilik suçundan kamu davası açıldığını, açılan kamu davasının mahkumiyetle sonuçlandığını, 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davada ise, davalı ile bir dönem ticari ilişkisi bulunan ve davalıya ait olan … Tekstil şirketinin ticari defterlerinin incelendiğini ve neticede 09/07/2013 tarihli ek bilirkişi raporunda; müvekkilinin davalıya ait şirketi herhangi bir borcunun bulunmadığının tespit edildiğini, bu nedenlerle öncelikle icra takibinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, müvekkilinin 110.000,00 TL çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, takibin iptaline, icra dosyasından davalıya haksız olarak ödenen bedelin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile şimdilik 10.000,00 TL sinin istirdatına, karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle somut olayda derdestlik itirazında bulunduklarını, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-ı maddesinde, derdestlik bir dava şartı olarak sayılmış olup, somut olayda tarafları ile konusu aynı olan, daha önce açıldığını ve görülmüş bir dava söz konusu olduğunu, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/725 E. sayılı dava dosyasıyla, davacı tarafından aynı gerekçelerle, davalı müvekkile karşı menfi tespit talepli dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiğini, mahkeme ilamının da Yargıtay denetiminden geçerek, kesinleştiğini, dolayısıyla davacı tarafın dava açma hususunda hukuki yararı olmayıp açılan davanın bu nedenle reddine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davacı tarafından açılan davanın HMK 114/1-i md gereğince kesin hüküm nedeni ile dava şartı yokluğundan reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2010/725 sayılı menfi tespit davası kesinleştikten sonra davalı …’ın, davaya konu 110.000-TL bedelli çek ve diğer para alışverişleri nedeniyle İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/369 E.- 2017/719 K. Sayılı 18.07.2017 tarihli kararı tefecilik suçundan yargılandığını ve ceza aldığını, davacı müvekkilinin 10.12.2009 keşide tarihli, 110.000-TL bedelli çeki, borcun tamamı ödendiğinde iade almak üzere davalıya teslim ettiğini, çekin teminat çeki olduğunu, bu hususun kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile sabit hale geldiğini, davalının gerçek bir borç ilişkisine dayanmaksızın kamu düzenince korunması mümkün olmayan nedenlerle, tefecilik sureti ile müvekkilinden aldığı bedelsiz çeki İzmir 10. İcra Dairesi’nin 2009/20237 sayılı dosyası ile takibe koyarak müvekkilinden tahsil ettiğini, müvekkili tarafından İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/725 E. sayılı dosyası ile söz konusu çeke ilişkin menfi tespit davası açılmışsa da mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak ceza davası sonucu beklenmeksizin 28.11.2013 tarihinde davanın reddine karar verilmiş olup bu kararın Yargıtay 19. Hukuk Dairesince verilen 18.06.2014 tarihli onama kararı ile kesinleştiğini, karar kesinleştikten sonra, İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/369 E.- 2017/719 K. Sayılı 18.07.2017 tarihli kararı uyarınca, müvekkilinin İzmir 10. İcra Dairesinin 2009/20237 E. sayılı icra dosyasından ve takibe konu 10.12.2009 keşide tarihli, 110.000-TL bedelli çekten dolayı borçlu olmadığı sabit olduğundan, davalının tüm bu zaman içerisinde müvekkilinden haksız yere tahsil ettiği paranın istirdatı için ikame olunan işbu İzmir. 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/407 E. sayılı dosyası hakkında derdestlik nedeniyle esasa girilmeksizin verilen davanın reddi kararı hukuka aykırı olup müvekkil bu karar ile çok ağır bir hak kaybı yaşadığını, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen menfi tespit davasında, davalı ile bir dönem ticari ilişkisi bulunan ve davalıya ait olan … Tekstil şirketinin ticari defterlerinin incelendiğini ve neticede 09.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda, müvekkilin davalıya ait şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığının tespit edildiğini, müvekkili adına iş bu davaları vekaleten takip eden vekil tarafından, davalı ile davalıya ait şirketin bir olması nazara alınarak, raporun lehe olması ve müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun olmadığının, bilirkişi raporu ile de sabit hale geldiği düşüncesiyle, davalı hakkında açılmış ceza davasının beklenmesine gerek olmadığı belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmesinin istendiğini, İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi ise, 28.11.2013 tarih ve 2010/725 E.- 20137350 K. Sayılı kararı ile İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dosyanın beklenmesinin, davanın esasına etkisi olmayacağından bahisle, teminat olarak verildiğini, iddia edilen çekin, teminat senedi olduğunun yazılı belge ile ispat edilememiş olması ve senedin kayıtsız şartsız borç senedi olduğu gerekçeleriyle, menfi tespit davasının reddine karar verdiğini, dosyada sunulu İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.07.2017 tarih ve 2012/369 E.- 2017/719 K. Sayılı kararından görüleceği gibi, davalı hakkında, menfi tespit ve icra dosyasına dayalı senedin de yer aldığını ve sanığın işyerinde ele geçirilen başka senetler dolayısıyla da, ödünç para vermek suretiyle kazanç elde ettiğini ve bu eylemleriyle TCK md 241 uyarınca tefecilik suçunu işlediğinin sabit olduğu sonucuna varıldığını ve hakkında bu suçtan mahkûmiyet kararının verildiğini, nitekim karar ve anılı ceza dosyası incelendiğinde, davalının işyerinde yapılan arama ve el koymalar neticesinde, aynı dosyada tanıklık yapan …, … ve … isimli şahısların kredi kartlarından davalıya ödeme yapıldığını gösterir slipler ve başka şahıslara ait sliplerin ele geçirildiğini, yine aynı şekilde, dava dosyası üzerinden banka hesapları da incelendiğini ve müvekkilin çektiği kredi ile, kredi kartını kullandığı şahıslara olan kredi kartlarına ait borçlarını ödediği sabit hale geldiğini, buna karşılık ise, davalının takibe konu senedi müvekkile 110.000,00- TL borç vermesi dolayısıyla aldığı iddiaları ise, aynı senetten tefecilik suçu ile mahkumiyet alması neticesinde bertaraf edildiğini, istinafa konu mahkeme kararının bozulmak istenmesinin esas sebebi, en başta ikame edilen davanın menfi tespit konulu olarak değil, istirdat konu ve amaçlı olarak ikame edilmiş olduğunu, açılan davada, müvekkilin haksız yere ödemek zorunda bırakıldığı paraların istirdatının amaçlandığını, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin fahiş hatası sebebiyle, ortaya hukuk düzeni ile bağdaşmayan ve adalet duygularını temelden sarsan fiili bir durum ortaya çıktığından müvekkilden bu zamana kadar sebepsiz yere tahsil olunan alacağın müvekkile iadesinin gerektiğini, bu nedenlerle, menfi tespit davasının karara çıkmasından sonra ortaya çıkan İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/369 E.- 2017/719 K. Sayılı kararı uyarınca, müvekkilin İzmir 10. İcra Müdürlüğü’nün 2009/20237 E. sayılı icra dosyasından ve takibe konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile davalının şu zamana kadar müvekkilden haksız yere tahsil ettiği paranın istirdatı için açılan iş bu davanın kesin hüküm gerekçesi ile reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep zorunluluğunun hasıl olduğunu, esasen, istinafa konu edilen davada, amaçlanan kanuna aykırı olarak davalıya ödenen paraların istirdatı talebi olduğunu, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/407 E. 2019/299 K. Sayılı kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan icra takibi nedeniyle menfi tespit(borçlu olunmadığının tespiti) ile icra dairesine ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; kesin hükme ilişkin dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosya içerisinde bulunan kayıt ve belgelerden; davacılar … ve … Şti vekilleri tarafından 17/12/2010 tarihinde İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/725 Esas ve 2013/350 Karar sayılı dava dosyasında işbu davanın davalısı aleyhine açtığı davada, müvekkillerinden …’ın hamiline keşide ettiği 110.000,00 TL tutarlı bir adet çekin diğer müvekkili şirkete ait ciro ile müvekkili şirket ile davalının yetkilisi olduğu … Şti. arasındaki ödünç para ilişkisi ve bu şirketten satın alınacak malların teminatı olarak davalıya teslim edildiğini, sonrasında müvekkilinin bir borcu kalmadığı halde davalı yanca çekte boş bulunan keşide tarihi ve keşide yerine dair kısımlar doldurulmak suretiyle müvekkilleri aleyhine takibe konu edildiğini belirterek müvekkillerinin takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %40 oranındaki tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı vekili; davacıların teminat amacıyla davaya konu çekin düzenlendiğine dair iddialarının doğru olmadığını, davacılara verilen borç paralar karşılığında çekin müvekkiline verildiğini ve bedelinin de ödenmediğini bildirerek, davanın reddini savunmuş, mahkemece; davaya konu çekin kambiyo senedi vasfında olup kayıtsız şartsız borç ikrarı hükmünde bulunduğu ve kural olarak mevcut bir borcun tediyesi amacıyla düzenlendiğinin kabulü gerektiği gözetilerek davacı yanca bedelsizlik iddiasının kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesince verilen 18.06.2014 tarih ve 2014/8421 Esas, 2014/11450 karar sayılı ilam ile davacılar vekilinin temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Eldeki dava dilekçesinde ise davacı … vekilinin, davalı … aleyhine aynı icra takibine dayanak yapılan çek nedeniyle menfi tespit ve istirdat talebinde bulunulduğu, mahkemece kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, davacının şikayeti üzerine davalı hakkında tefecilik suçundan İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesince davalı sanık hakkında TCK nın 241. Maddesi uyarınca tefecilik suçundan neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezasına hükmedildiği ve CMK nın 231. Maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verildiği, anılan kararın itirazın reddi üzerine 21/08/2017 tarihinde kesinleştiği, davacının eldeki davayı tefecilik hukuki sebebine dayandırdığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın “Kesin hüküm” başlıklı 303. maddesinde (mülga HUMK’nun aynı doğrultuda hüküm içeren 237. maddesinde) “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve “ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir”, “bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, “sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder…” hükmü düzenlenmiştir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sonuçları itibariyle bir mahkumiyet kararı değildir. Kural olarak, sanığın aleyhine sonuç doğuracak şekilde bir etki yaratmaz. Anılan ceza mahkemesi kararı türü, hukuk hakiminin mutlaka bağlı olmasını gerektiren ceza mahkemesi kararı niteliğinde değildir.
Tüm bu yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/725 Esas ve 2013/350 Karar sayılı dava dosyasındaki davanın tarafları ile talep sonucu ve gerekçeli kararda hükme bağlanan hususlar ile işbu davanın tarafları, dava konusu, talep sonucu incelenip, davalı hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması niteliğindeki ceza mahkemesi kararıyla hukuk hakiminin bağlı olmadığı, ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet veya beraat kararı bulunmadığı dikkate alınıp, anılan ceza dosyası dahil, tarafların tüm kanıtlarının birlikte değerlendirilerek sonucuna göre, somut uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, anılan hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; davacı vekilinin anılan yöne ilişen istinaf itirazlarının kabulü ile kararın HMK nın 353/1-a/4 maddesi uyarınca kaldırılması gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/05/2019 tarihli 2019/407 Esas 2019/299 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-4) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a -4 maddesi gereğince kesin olmak üzere 16/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.