Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2293 E. 2023/809 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2293
KARAR NO : 2023/809

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2015 (Dava) – 27/12/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/289 Esas – 2019/1494 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2019 tarihli 2015/289 Esas ve 2019/1494 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/04/2013 tarihinde davalılardan … Ltd. Şti.’ye ait … plakalı tek katlı servis otobüsü ile …/… yönüne davalı … San. Tic. A.Ş.’nin işçilerini almaya gitmekte olan davalı sürücü …’un aşırı hız ve şerit izleme ve değiştirme kurallarına aykırı davranması sonucunda direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı yönden gelen taşıt trafiğinin şeridine girdiğini ve dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait dava dışı … yönetimindeki … plakalı minibüsün sol yan kısmına otobüsün sol ön köşe kısmı ve ön tarafıyla çarparak bu aracı yolun kenarında bulunan su kanalına düşürdüğünü, ardından yine …/… yönünde seyir halinde olan ve içinde müvekkili ile birlikte müvekkili ile aynı şirkette çalışan eşi ve iki arkadaşının içinde bulunduğu … A.Ş.’ye ait olan müvekkilinin yönetimindeki … plakalı … marka aracın ön kısmına çarptığını, kazanın güvenlik kameraları tarafından kaydedildiğini, kazanın oluşunda davalı sürücü …’un asli ve tam kusurlu olduğunu, diğer araç sürücülerinin kazanın oluşunda kusurlarının bulunmadığını, kaza anında aracın ön koltuklarında ve arka koltuklarında bulunan 4 kişinin de emniyet kemerlerinin takılı olduğunu, kaza anında aracı müvekkilinin kullandığını, araçtaki kişilerin ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldıklarını, kazadan 6 gün geçtikten sonra müvekkilinin eşi …’un vefat ettiğini, kaza ile ilgili ceza soruşturmasının başlatıldığını, bu soruşturma kapsamında trafik uzmanı bilirkişi … tarafından düzenlenen 11/04/2013 tarihli raporda kazanın oluşunda davalı …’un asli ve tam kusurlu olduğunun belirlendiğini, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/243 Esas ve 2014/105 Karar sayılı dosyasında davalı … hakkında kamu davası açıldığını, mahkemece Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden 18/11/2013 tarihli raporun aldırıldığını, bu raporda da “davalı …’un asli ve tam kusurlu olduğunun” bildirildiğini, ceza yargılaması sonucunda davalı sürücünün cezalandırılmasına karar verildiğini, müvekkilinin yaralanması sebebiyle ameliyat edildiğini, humerus isimli kemiğinin kırılması nedeniyle platin takıldığını, ayrıca zarar gören diğer kemiklerine de platin takıldığını, oldukça zor, yoğun ve ağır bir tedavi süreci geçirdiğini, 1 yıl boyunca işe gidemediğini, ameliyat izlerinin tamamının vücudunun görünen yerlerinde olduğunu ve bu durumun müvekkilini olumsuz etkilediğini, kaza sonrası fiziksel ve psikolojik tahribat nedeniyle buz pateni, kayak ve bisiklet kullanmak gibi sporları da yapamadığını, 1 ay tekerlekli sandalyeyle yaşadığını, 1 ay yataktan kalkamadığını, son olarak yaklaşık 4 ay koltuk değnekleriyle yürümek zorunda kaldığını, bağışıklık sisteminin çöktüğünü, vücudunun enfeksiyon ve hastalıklara açık hale geldiğini, asabi bir ruh haline büründüğünü, uyku problemi yaşamaya başladığını, depresyona girdiğini, müvekkilinin Rus vatandaşı olduğunu, eşi ile evliliği nedeniyle Türkiye’ye yerleştiğini ve hayattaki tek dayanağı olan eşini kaybedince kimsesiz kaldığını, müvekkilinin 9 yıllık çalışma tecrübesi olan başarılı bir kimyager olduğunu, üniversiteyi pek iyi dereceyle bitirdiğini, ağır ve çok tehlikeli işler sınıfında olan bir işletmede kimyager olarak çalıştığını, işi gereği hareketli olması gerektiğini, el ve ayak bileklerindeki, kol ve bacağındaki ağrılar ve hareket kabiliyetinde zayıflamalar nedeniyle işini yapmakta zorlandığını, davalı …’un kullandığı servis otobüsünün ZMMS poliçesinin davalı … A.Ş. tarafından yapıldığını, kazada vefat eden …’nın mirasçılarının İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/334 Esas sayılı dosyasında tazminat davası açtıklarını, bu davada davalı … Ltd. Şti. vekilinin verdiği cevap dilekçesinde; “… Ltd. Şti. ile … San. Tic. A.Ş. arasında personel taşıma sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmenin yerine getirilmesi amacıyla … Ltd. Şti. ile … Ltd. Şti. arasında sözleşme yapılarak personel taşıma işinin bu şirkete verildiğini, … Ltd. Şti.’nin de bir sözleşme ile personel taşıma işini … Ltd. Şti.’ye verdiğini” belirttiğini, davalı … Ltd. Şti.’nin ve … Ltd. Şti.’nin müvekkilinin zararından müteselsil sorumlu olduklarını, tüm davalılar arasındaki ilişkinin silsile halinde devam ettiğini, davayı belirsiz dava olarak açtıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin çalışma gücünün azalmasından dolayı 1.000,00 TL maddi tazminatın ve 75.000,00 TL manevi tazminatın toplamda 76.000,00 TL tazminat olarak kaza tarihi olan 03/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinin sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olması kaydıyla tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 12/04/2019 tarihli değer artırım dilekçesi ile; toplam 307.855,59 TL maddi tazminatın ve toplam 75.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte (davalı … A.Ş.’nin sadece maddi tazminattan ve sigorta poliçesi sorumluluk şartları ve limitleri ile sınırlı olarak sorumlu olması kaydı ile) tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul etmediklerini, müvekkiline ait araç sürücüsüne kusurun tamamının yükletilmesinin yerinde olmadığını, zira aracın seyrettiği yolun inanılmaz bozuk ve bombeli bir yol olduğunu, dava konusu kazaya üç aracın karıştığını, oysa ki ceza dosyasında bilirkişi tarafından yapılan incelemede ikili bir ayrım yapılmaksızın tek bir kazaymış gibi değerlendirme yapıldığını, kazanın zincirleme şeklinde oluştuğunu, davacının içinde bulunduğu aracın kazaya karıştığının göz ardı edildiğini, zira; önündeki araç ile takip mesafesini koruyarak kazanın oluşmasını engelleyebilecek olduğunu, kaza günü havanın yağışlı ve zeminin kaygan olduğunu, davacının içinde olduğu aracın hızlı olması ve takip mesafesinin korunmaması sebebiyle kazanın oluştuğu hususunun dikkate alınmadığını, iş gücü kaybı oranının Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenecek raporla belirlenmesi gerektiğini, davacının çalışmaya devam ettiğini ve maaşını aldığını, bu nedenle kazanın çalışma hayatını etkilemediğini, mahkeme aksi kanaatte ise tazminat hesabında asgari ücretin baz alınması gerektiğini, istenen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine ve davanın …’na ihbarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Ticaret Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkilini davalı gösterip … San. Tic. Ltd. Şti.’yi davalı olarak göstermeyerek müvekkilinin dava ile hukuki bir bağının olmadığını zımnen kabul ettiğini, davalı … Ltd. Şti.’nin işi aldığı şirketin dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. olduğunu, bu şirket ile sözleşmesi olan şirketin ise müvekkili şirket olduğunu, müvekkili ile diğer davalı … A.Ş. arasında imzalanan personel taşıma sözleşmesinin yerine getirilmesi amacıyla bu kez müvekkili ile … San. Tic. Ltd. Şti. arasında 01/01/2013 tarihli sözleşmenin imzalandığını, bu sözleşmenin 12. maddesinde bu taşıma işinin yürütülmesi ve …’ın bu işle ilgili çalıştıracağı personelle ilgili olarak ceza ve hukuk yasaları ile KTK ve diğer kanun ve yönetmeliklerin uygulanmasından doğacak her türlü hukuki sorumluluğun doğrudan doğruya …’a ait olacağının düzenlendiğini, bu nedenle husumetin … San. Tic. Ltd. Şti.’ye yöneltilmesi gerektiğini, davanın bu şirkete ihbarını ve ayrıca … A.Ş.’ye ihbarını istediklerini, zira müvekkili şirket yönünden İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesinin bu şirket tarafından düzenlendiğini, kazanın meydana geldiği yolun kamyon ve tırların kullandığı bir güzergah olduğunu, yol sathının oldukça bozuk olduğunu, kazanın etkenlerinden birinin de bu olduğunu, bu hususun …’nden sorulması ve davanın …’na ihbarının gerektiğini, bu kazada hayatını kaybedenlerden …’nın mirasçılarının açtığı davanın halen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/161 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, maddi tazminatlarda ödeme sorumluluğunun kazaya karışan aracın ZMMS poliçesini düzenleyen davalı … A.Ş.’ye ait olduğunu, istenen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu belirterek, davanın reddine ve … ile … San. Tic. Ltd. Şti.’ye ve … A.Ş.’ye ihbarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın oluştuğu sırada davacının ve arkadaşlarının işe gitmekte olduğunu, davaya konu kazanın iş kazası olması nedeniyle davanın iş mahkemelerinde açılması gerektiğini, mahkememizin görevsiz olduğunu, davalılardan … Ltd. Şti. ile müvekkili arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin gerek kendi bünyesinde çalıştırdığı işçilere gerek işveren olarak taraf olduğu taşeron firmaların ve müteahhitlerin işçileri ile aynı holding bünyesindeki … A.Ş.’nin işçilerine servis yardımını yaptığını, … Ltd. Şti. ile imzaladığı sözleşme kapsamında kaza günü müvekkilinin işçilerinin … Ltd. Şti.’ye ait araçla taşındığını, servis aracının … Ltd. Şti.’ye ait olduğunu, bu araçta müvekkilinin çalıştırdığı işçilerin ve gerek işveren olarak taraf olduğu firmaların gerekse müteahhitlerin işçilerinin bulunmadığını, müvekkilinin sadece davalılardan … Ltd. Şti. ile taşımacılık hizmeti almak için sözleşme ilişkisinin bulunduğunu, bu sözleşme gereğince yapılan taşıma işlerini davalı … Ltd. Şti.’nin yaptığını, dolayısıyla davalılardan …’un müvekkilinin taşıma işleriyle hiç bir ilgisinin bulunmadığını, ayrıca İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/334 Esas sayılı dosyasında da … Ltd. Şti.’nin müvekkili ile hiç bir iş ilişkisinin olmadığını kabul ettiğini, davanın müvekkiline yöneltilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkilinin TBK’nın 66. maddesindeki özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, müvekkilinin servis hizmetlerini gören … Ltd. Şti. ile arasında yapılan sözleşmeye göre müvekkilinin servis taşımacılığı sırasında meydana gelebilecek tüm kaza ve zararlardan … Ltd. Şti.’nin sorumlu olacağını, kazaya karışan aracın sigorta poliçesi gereği maddi tazminat sorumluluğunun … A.Ş.’ye ait olduğunu, istenen manevi tazminat miktarının haksız olduğunu ve yüksek olduğunu belirterek, davanın müvekkili yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, bu olmadığı takdirde esastan reddine, davanın … A.Ş.’ye ihbarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, davaya yazılı cevap dilekçesi vermemiş ancak katıldığı 08/09/2016 tarihli duruşmada; kazaya karışan … plakalı aracın şoförü olduğunu, dava konusu kaza nedeniyle yargılandığını, ceza aldığını, istenen tazminatı ödeyecek gücünün bulunmadığını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davacı tarafın davalı … Sanayi Ticaret Anonim Şirketi ve davalı … Limited Şirketi hakkındaki maddi ve manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, Davacı tarafın davalı …, davalı … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ve davalı … A.Ş. hakkındaki maddi tazminat davasının KABULÜ ile; 28.035,11 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı … ve davalı … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi yönünden kaza tarihi olan 03/04/2013 tarihinden itibaren ve davalı … A.Ş. yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine, 279.820,48 TL sürekli iş göremezlik tazminatının (davalı … A.Ş.’nin bu miktarın poliçe teminat limiti olan 225.000,00 TL’lik kısmı ile sınırlı olarak sorumlu olması kaydı ile) davalı … ve davalı … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi yönünden kaza tarihi olan 03/04/2013 tarihinden itibaren ve davalı … A.Ş. yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine, Davacı tarafın davalı … ve davalı … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkındaki manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile; 35.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 03/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine, Davacı tarafın davalı … ve davalı … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkındaki manevi tazminat davası yönünden fazlaya ilişkin isteğinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın oluşumunda davalı …’un asli ve tam kusurlu olduğunu, diğer araçların şoförlerinin kusuru olmayıp kaza anında aracın ön ve arka koltuğunda oturan dört kişinin de emniyet kemerlerinin takılı olduğunu, müvekkilinin de içinde bulunduğu aracın sağ arka koltuğunda oturan …’nın hayatını kaybettiğini, araçtaki diğer kişilerin ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldıklarını, müvekkilinin eşi olan …’un da kazadan altı gün sonra hayatını kaybettiğini, daha sonra kaza ile ilgili soruşturma başlatıldığını ve davalı … aleyhine İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/243 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, sonuç olarak davalının 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin ameliyat olduğunu, ameliyattan sonra vücudunun alçı içinde kaldığını, hastane kontrollerine bile hiç hareket etmeden sedyeyle götürüldüğünü, 1 ay boyunca tekerlekli sandalyeyle yaşayıp sonrasında 4 ay koltuk değnekleriyle yürümek zorunda kaldığını, müvekkilinin kazadan sonra oldukça zor, yoğun ve ağır bir tedavi süreci geçirdiğini, bu nedenle bir yıl boyunca işine gidemediğini ve defalarca ameliyat masasına yatmak zorunda kaldığını, ayrıca ameliyat izlerinin tamamı vücudunun görünen yerlerinde bulunduğundan müvekkilinin ezik ve eksik olarak gördüğünü, başka insanların yanında soyunmamaya ve vücudunu göstermemeye çalıştığını, ameliyatların kendisinde bıraktığı fiziksel ve psikolojik tahribat nedeniyle yapmayı çok sevdiği buz pateni ve kayak sporlarını yapamadığını, bisiklet kullanamadığını, ayrıca ameliyatlı olan sağ ayak bileğinin sağlıklı olan diğer ayak bileğine göre daha az esnediğini ve hareket kabiliyetinin zayıfladığını, tedavisinin tamamlanmış olmasının sağlık sorunlarının bittiği anlamına gelmediğini, müvekkilinin ameliyat olan sol el bileğinde sızlamalar odluğunu ve erken kireçlenme riski olduğunu ayrıca sol el bileği ve sağ üst arka yan koluna takılan platinler nedeni ile enfeksiyon kapmaması gerektiğini, enfeksiyon kaptığı takdirde platinlerden kemiğe geçme riski olduğunu ve ameliyatla platinlerin de çıkartılması gerekeceğini, bunun yanında müvekkilinin psikolojisinin eşini aynı kazada kaybetmesi nedeni ile de bozulduğunu ve uyku düzeninin bozulduğunu, depresyona girdiğini ayrıca müvekkili Rus vatandaşı olup Türkiyedeki tek dayanağı olan eşini kaybetmiş olması nedeni ile hayatta yapayalnız ve kimsesiz kaldığını, davalı şoför … kazanın oluşmasında asli ve tam kusurlu olduğundan müvekkilinin uğradığı zarardan şahsen sorumlu olduğunu,… A.Ş., … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited şirketi ve …Ltd.Şti.nin Karayolları Trafik Kanununda tanımlandığı üzere aracın işleteni konumunda olduğunu ve müvekkilinin uğradığı zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, yine bu şirketler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğunu ve aralarında silsile halinde devam eden sözleşme ilişkisi olduğunu, yerel mahkemenin karar vermeden önce delillerin tamamını toplamadığını, tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, yerel mahkemenin maddi tazminat yönünden hükme esas aldığı raporun 2019 yılında hazırlandığını, kararın verildiği tarih itibariyle 2020 yılı asgari ücretin belli olduğunu, bilinen aktif dönem ve bilinmeyen dönem hesabının buna göre yapılması gerektiğini yerel mahkemenin bu hesaplamayı yapmadan karar vererek müvekkilinin hak kaybına uğramasına neden olduğunu, ayrıca müvekkilinin maluliyet oranının da düşük hesaplandığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının da çok çok düşük olduğunu, müvekkilinin hem vücut bütünlüğünün ihal edildiğini hem de kişilik haklarının saldırıya uğradığını, ayrıca davaya konu kazada ölenlerden birinin de müvekkilinin eşi olduğunu yerel mahkeme tarafından sadece müvekkilinin bedensel bütünlüğünün ihlalinin dikkate alındığını, yerel mahkemenin yargılama giderlerini de hatalı hesapladığını, davalılar … A.Ş.ve … …Ltd.Şti.nin husumet itirazında bulunduklarını bunun dışında herhangi bir savunmada bulunmadıklarını, yerel mahkemenin davayı bu davalılar yönünden reddettiğini, davanın husumetten reddedilmesi halinde maddi ve manevi tazminat yönünden her iki davalı için hükmedilecek vekalet ücretinin maktu olması gerektiğini, bu davalılar için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, tanıklarının dinlenmesini, bilirkişiden ek rapor alınmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun 225.000,00-tl ile sınırlı olduğunu, ilk derece mahkemesinin 28.035,11-TL geçici iş göremezlik ve 279.820,48-TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 307.855,59-TL maluliyetten kaynaklı maddi tazminata hükmettiğini, bununla birlikte kararın gerekçesinde müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun 225.000,00-TL ile sınırlı tutulduğunu, müvekkili şirketin poliçe teminat limiti olan 225.000,00-TL ile sınırlı sorumlu olduğu belirtilmesine rağmen, geçici iş göremezlik zararının tamamından, sürekli iş göremezlik zararının 225.000,00-TLsinden sorumlu tutulduğunu, ancak sorumluluk limiti 225.000,00-TL olduğu belirtilmesine rağmen 307.855,59-TL ye hükmedilmesinin hatalı olduğunu, diğer yandan bahse konu limitin, kişi başına ölüm/sakatlık teminatının azami limiti olduğunu, geçici iş göremezlik zararı ile sürekli iş göremezlik zararı için ayrı ayrı iki teminat bulunduğunu, her iki zararı da kapsayan tek bir teminat bulunmakta olup bunun da kişi başına ölüm/sakatlık olan 225.000,00-TL olduğunu, kusur bakımından inceleme yapılmamış olup, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 2013/243 E. Sayılı dosyasında alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi’ nin 18.11.2013 tarihli raporunun hükme esas alındığını ancak bu raporun taraflarına hiç tebliğ edilmediğini ve beyanda bulunmalarının mümkün olmadığını, diğer yandan ceza hakiminin kararları hukuk hakimini bağlamaz ilkesi gereğince, ceza mahkemesinin kusur değerlendirmesine bağlı olmaksızın, hukuk mahkemesinin kusur raporu alması gerektiğini, ayrıca aktüer siciline kayıtlı olmayan bilirkişi aracılığı ile hatalı yapılan hesaplamanın kabulünün mümkün olmadığını, yapılacak tazminat hesabının “Aktüer” sıfatına sahip bir bilirkişi kanalı ile yapılması gerektiğinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.01.2009 tarih ve E. 2007/11312 – K. 2009/538 sayılı kararında irdelendiğini ve hesaplamanın konusunda uzman ve ehil bir kişi kanalı ile yapılması gerektiğinin içtihat edildiğini, belirterek ilamın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her ne kadar yerel Mahkemece … Ltd. Şti. ile … San. Tic. A.Ş. açısından ret kararı verilmiş ise de her ne kadar araç müvekkili şirkete ait ise de taraflar arasında uzun süreli taşıma sözleşmesi düzenlenmesi nedeniyle tüm sorumluluk bu iki şirkete ait olup, müvekkili açısından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından kusura ilişkin yapılan itirazlar yerel mahkeme tarafından hiç bir surette değerlendirilmemiş olup; ceza dosyasın üzerinden alınan raporla yetinildiğini, oysaki ceza dosyası ve yol durumuna göre müvekkili sürücüye kusurun tamamının yükletilmesinin yerinde olmadığını, zira müvekkili şirkete ait aracın seyrettiği yol sathının inanılmaz bozuk ve bombeli olduğunu, bu durumun gerçeği yansıttığına dair en önemli kanıtın; kazadan sonra 2013/Temmuz aylarında yol tıraş edilmiş ve yeniden asfalt atılmış olması olup bu durumun dahi kazaya etkisinin araştırılması gerektiğini, ayrıca davaya konu kaza nedeniyle İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05.05.2014 Tarihli, 2013/243 Esas, 2014/105 Karar sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılamada sürücü …’a asli ve tam kusur izafe edilmiş olup; iş bu kusur oranının kabulünün de mümkün olmadığını, zira dava konusu kazaya üç araç karışmış olup; ceza dosyasında bilirkişi tarafından yapılan incelemede ikili bir ayrım yapılmasızın, tek bir kazaymış gibi inceleme yapıldığını, anılı kaza zincirleme şekilde meydana gelmiş olup; kazanın oluşum şekli açısından arkadan gelen davacı sürücünün takip mesafesini ihlal ettiği ve bunun sonucu olarak aracın kazaya karıştığının göz ardı edildiğini, davacının önündeki araç ile takip mesafesini koruyarak dava konusu kazanın meydana gelmesini engelleyebileceğini, yine olay yeri fotoğraflarına bakıldığı zaman havanın yağışlı olduğu, zeminin kaygan olduğunun sabit olduğunu, olayın meydana gelmesinden sonra çarpışmanın meydana geldiği fotoğraflarda, araçların hasarlarının meydana geldiği noktalar incelendiğinde davacının sevk ve idaresinde olan araç sürücüsünün müvekkili şirketin aracına çarptığı ve iş bu çarpışmanın aracın hızlı olması, takip mesafesinin de korunmaması nedeniyle yaralamalı ve ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, dava konusu kaza 03/04/2013 tarihinde gerçekleşmiş olmasına rağmen Mahkemece poliçe tanzim tarihi olan 2012 sigorta limiti baz alınarak sigorta şirketi aleyhine 225.000,00.-TL üzerinden hüküm tayin edildiğini, oysaki kaza tarihi olan 2013 tarihi itibariyle ZMM sigortası şahıs başına maddi teminat limitinin 250.000TL olarak belirtildiğini, yine Kara yolları Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A1 bendine göre kaza tarihi itibariyle belirtilen teminat limitinin dikkate alınması gerektiğinin belirtildiğimi, Yerel Mahkemenin hükme esas almış olduğu ATK raporunda belirtilen maluliyet oranının da fahiş miktarda yüksek çıktığını ve bu oranın da kabulünün mümkün olmadığını, Yerel Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi hesap raporunun da kabulünün mümkün olmadığını, Zira raporda açıkça belirtildiği üzere davacının çalışmaya devam ettiğini yani aldığı ücretlerin belli olduğunu, hal böyle iken davacıya ait iş yeri kayıtları getirtilerek bilinen en son ücreti-maaşı üzerinden tazminat hesabının yapılması gerektiğini, bilirkişinin yapmış olduğu hesaplamada kaza anında alınan ücretin asgari ücrete oranlanması sonucu artış yapıldığını , bu oranlamaya gerek olmadığını, zira davacının an itibari ile aldığı maaşın belli olduğunu, gerçek varken varsayımlara dayanılamayacağını, karar tarihine en yakın bilinen ücretlerin dikkate alınması gerektiğini, Yerel Mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı fahiş olup, kabulünün mümkün olmadığını, Manevi tazminatın amacı zenginleşme yasağının önüne geçmek olup, kaza tarihi ve şartları düşünüldüğünde hükmedilen miktarın fahiş olduğunun ortaya çıkacağını, kaza tarihinden itibaren avans faiz işletilmekte olup, hakseverlik denkseverlik ilkesine son derece aykırı olduğunu, Yerleşik Yargıtay kararlarına göre, hüküm altına alınacak tüm tazminat miktarlarının kararın infazını güçleştirecek mahiyette olmamasına özen gösterilmesi gerektiğini, verilen hüküm zenginleşme yasağına da son derece aykırı olup; müvekkili yanca hiçbir surette kabulünün mümkün olmadığını belirterek ilamının tehir-i icra kararı verilerek istinaf eden davalı şirket lehine bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklı zarar nedeniyle maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar Davalı … A.Ş. vekili, davalı … Ltd. Şti. vekili ile davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davaya konu kaza ile ilgili olarak ceza yargılamasının yürütüldüğü İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/243 Esas ve 2014/105 Karar sayılı dava dosyasında; …’un “taksirle birden fazla kişinin ölümüne, birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak” suçu nedeniyle sanık sıfatıyla yargılandığı bu davada dosyada davacı olarak yer alan …’un da “katılan” olarak yer aldığı, mahkemece kusur durumuna ilişkin raporların aldırıldığı, “…’un atılı suçu işlediği” gerekçesiyle “TCK’nın 85/2, 62/1 maddeleri gereğince sonuç olarak 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve E sınıfı sürücü belgesinin TCK’nın 53/6 maddesi uyarınca 2 yıl süre ile geri alınmasına” ilişkin 05/05/2014 tarihli kararın verildiği görülmüştür. Verilen bu karar Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 23/10/2014 tarihli 2014/17337 Esas ve 2014/20805 Karar sayılı kararı ile onanmış ve 23/10/2014 tarihinde kesinleşmiştir.

A-)Davacı Vekilinin İstinaf İtirazları Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
1-Davacı vekili, … A.Ş., … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited şirketi ve …Ltd.Şti.nin Karayolları Trafik Kanununda tanımlandığı üzere aracın işleteni konumunda olduğunu ve müvekkilinin uğradığı zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, yine bu şirketler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğunu ve aralarında silsile halinde devam eden sözleşme ilişkisi olduğunu belirtmiştir.
Davalı … Sanayi Ticaret Anonim Şirketi, davalı … Limited Şirketi, dava dışı … Ltd. Şti. ve … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arasındaki taşıma sözleşmelerinden kaynaklanan taşıma ilişkilerinin dava konusunu oluşturmadığı, dava konusunun haksız fiilden kaynaklandığı ve taşıma hukuku ile ilişkili olmadığı, sorumluluğun haksız fiilden kaynaklı işletenin sorumluluğuna dayalı olduğu, davalı … Limited Şirketi ile davalılardan … A.Ş.’ye karşı açılan davanın tazminat davasında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı, fiili olarak taşıyan ile bu davalı arasında taşıma sözleşmesi bulunduğu ve taşıma sözleşmesine dayalı bir dava söz konusu olmadığından bu davalılar hakkında açılan davanın şartları gerçekleşmediğinden, davacının bu yöne ilişkin itirazlarının yerinde olmadığı anlaşıldığından bu itirazının reddi gerekmiştir. (Aynı yönde bkz. Yargıtay
17. HD 14/10/2020 tarihli, 2020/983 E. – 2020/5643 K.)
2-Dosya kapsamına göre kazanın oluşu ve dosyadaki bilgi ve belgelere göre, mahkemece, tanık dinlenmesinin esasa etkisi olmayacağından bahisle talebin reddedilmiş olması yerinde olup, davacının bu yöne ilişkin itirazın reddi gerekmiştir.

3-Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde,zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Eldeki dosyada; hükme esas alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’u tarafından düzenlenen 01/12/2017 tarihli maluliyet raporunun kaza tarihindeki yönetmelik hükümleri uyarınca usulüne uygun düzenlendiği anlaşılmakla hüküm kurmaya elverişli olduğunundan davacının bu yöndeki istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
4-Hükme esas alınan aktüer raporunda her ne kadar TRH 2010 progresif rant yöntemi yerine, PMF 1931 yaşam tablosuna göre tazminat hesabı yapılmış ise de, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.Aktüer rapor yönünden davacının itirazı yerinde olup, usuli kazanılmış haklar da nazara alınarak, “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” ve karar tarihine en yakın asgari ücretin tespit edilerek tazminat hesabına esas alınması gerekmekle kararın kaldırılması gerekmiştir.
Şu durumda; açıklanan tüm bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında destek için, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması, bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması, bilinen ve bilinmeyen dönem hesabının hangi tarihlerden başlayıp hangi tarihte bittiği açık ve denetime elverişli bir şekilde belirtilerek taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek tazminat hesaplamasının yapılması için, daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınıp, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay (kapatılan)17. Hukuk Dairesinin 14/01/2021 gün ve 2020/2598 Esas -2021/34 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
5-Davacı vekilinin manevi tazminat miktarına yönünden istinaf itirazlarının incelenmesinde; 6098 sayılı TBK nın 56. maddesi gereğince, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Somut olay yönünden yapılan değerlendirmede; meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, tarafların kusur oranları, davacının maluliyet oranı, davalılardan işleten ve sürücünün sorumluluğunun niteliği, davacının manevi zararının niteliği, olay tarihindeki paranın alım gücü dikkate alındığında hak ve nefaset kuralları çerçevesinde davacı yararına hükmedilen manevi tazminatların bir miktar az olduğu anlaşılmaktadır.
6-Davacı vekili, davalılar … A.Ş.ve … …Ltd.Şti.nin her iki davalı için hükmedilecek vekalet ücretinin maktu olması gerektiğini, bu davalılar için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu yönünde itiraz etmiş ise de; mahkemece, hakkındaki dava husumet yönünden red edilen davalılar yararına maddi ve manevi tazminat yönünden ayrı ayrı maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmetmiş olması hatalı olmuş ise de bu yöne ilişkin istinaf itirazının bulunmadığı anlaşılmış, diğer taraftan davalılar ihtiyari dava arkadaşı olup herbiri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olup davacı itirazının reddi gerekmiştir.
B-)Davalı … A.Ş. Vekilinin İstinaf İtirazları Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
1-Davalı vekilinin, sigorta şirketinin sorumluluğunun 225.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, ilk derece mahkemesinin 28.035,11-TL geçici iş göremezlik ve 279.820,48-TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 307.855,59-TL maluliyetten kaynaklı maddi tazminata hükmettiğini, bununla birlikte kararın gerekçesinde müvekkili şirketin poliçe teminat limiti olan 225.000,00-TL ile sınırlı sorumlu olduğu belirtilmesine rağmen, geçici iş göremezlik zararının tamamından, sürekli iş göremezlik zararının 225.000,00-TL’ sinden sorumlu tutulduğunu, ancak sorumluluk limiti 225.000,00-TL olduğu belirtilmesine rağmen 307.855,59-TL ye hükmedilmesinin hatalı olduğu yönünde itirazının değerlendirilmesinde; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Tarife Uygulama Esasları Hakkında Yönetmeliğine göre, 2013 yılı trafik sigortası teminatları ( 01.01.2013 – 31.12.2013 Motorlu araç işletenleri için 1/1/2013 tarihinden itibaren uygulanacak asgari sigorta teminatının 250.000,00 TL olarak belirlendiği ve kaza tarihinde davalı sigortanın sorumlu olduğu kişi başı poliçe teminat limitinin 250.000,00 TL olduğu, mahkemece kararında geçici ve kalıcı iş göremezliği tazminat tutarlarının iki ayrı kalemde yazıldıktan sonra toplam tazminat tutarı belirtilmeksizin, sigortacının geçici iş göremezlik ve kalıcı maluliyet tazminatları bakımından hesaplanan tazminat yönünden bütün olarak poliçe teminat limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğu belirtilmeksizin, sorumluluğun sadece kalıcı maluliyet tazminatı yönünden poliçe limiti ile sınırlı olacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu anlaşılmıştır.
2-Dosya kapsamı, kazanın oluş şekli, kaza tespit tutanağı ve ceza dosyasındaki bilgi ve belgelere göre Dairemizce yapılan değerlendirmede davacıya izafe edilecek bir kusurun tespit edilemediği, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olduğu anlaşılmakla, kusur yönünden yapılan itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
3-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi …’ın raporda ünvanını avukat olduğunu belirtmesi, ayrıca bilirkişi teslim ise uzlaştırmacı olduğunun belirtilmesi karşısında, adı geçen bilirkişinin aktüer hesaplamalar konusunda uzman olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamakla bu hususun tespit edilerek, aktüer hesaplama konusunda uzman olmaması halinde uzman bilirkişiden yeni bir rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulmamış olması hatalı olmuştur.
C-)Davalı … Ltd. Şti. Vekilinin İstinaf İtirazları Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
1-Davalı vekili, … A.Ş., … Turizm Petrol Sanayi ve Ticaret Limited şirketi ve …Ltd.Şti.nin Karayolları Trafik Kanununda tanımlandığı üzere aracın işleteni konumunda olduğunu ve müvekkilinin uğradığı zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, yine bu şirketler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğunu ve aralarında silsile halinde devam eden sözleşme ilişkisi olduğunu belirtmiş ise de; davalı … Sanayi Ticaret Anonim Şirketi, davalı … Limited Şirketi, dava dışı … Ltd. Şti. ve … Turizm Petrol Sanay ve Ticaret Limited Şirketi arasındaki taşıma sözleşmelerinden kaynaklanan taşıma ilişkilerinin dava konusunu oluşturmadığı, dava konusunun haksız fiilden kaynaklandığı ve taşıma hukuku ile ilişkili olmadığı, sorumluluğun haksız fiilden kaynaklı işletenin sorumluluğuna dayalı olduğu, davalı … Limited Şirketi ile davalılardan … A.Ş.’ye karşı açılan davanın tazminat davasında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı, fiili olarak taşıyan ile bu davalı arasında taşıma sözleşmesi bulunduğu ve taşıma sözleşmesine dayalı bir dava söz konusu olmadığından bu davalılar hakkında açılan davanın şartları gerçekleşmediğinden, davalının bu yöne ilişkin itirazlarının yerinde olmadığı anlaşıldığından itirazının reddi gerekmiştir.
2-Dosya kapsamı, kazanın oluş şekli, kaza tespit tutanağı ve ceza dosyasındaki bilgi ve belgelere göre Dairemizce yapılan değerlendirmede davacıya izafe edilecek bir kusurun tespit edilemediği, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olduğu anlaşılmakla, davalının kusur oranlarına yönelik itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
3-Dava konusu kaza 03/04/2013 tarihinde meydana geldiği, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Tarife Uygulama Esasları Hakkında Yönetmeliğine göre, 2013 yılı trafik sigortası teminatları ( 01.01.2013 – 31.12.2013 Motorlu araç işletenleri için 1/1/2013 tarihinden itibaren uygulanacak asgari sigorta teminatının 250.000,00 TL olarak belirlendiği, dolayısı ile zorunlu mali sorumluluk sigortacısının kaza tarihinde teminat limiti 250.000,00 TL’ye yükseltilmiş olup, Mahkemece poliçe tanzim tarihi olan 2012 yılı sigorta teminat limiti baz alınarak sigorta şirketinin sorumluluğunun 225.000,00.-TL olarak kabul edilmesi hatalı olup davalının bu yöne ilişkin itirazı yerindedir.
4-Davalı vekilinin, maluliyet raporu yönünden yapmış olduğu itirazın değerlendirilmesine dair yukarıda belirtilen hususlar geçerli olmak üzere eldeki dosyada; hükme esas alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’u tarafından düzenlenen 01/12/2017 tarihli maluliyet raporunun kaza tarihindeki yönetmelik hükümleri uyarınca usulüne uygun düzenlendiği anlaşılmakla hüküm kurmaya elverişli olduğunundan, davalının bu yöndeki istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir. Kaldı ki, davalının maluliyet raporuna da bir itirazın bulunmadığı davalı yönünden raporun kesinleştiği anlaşıldığından itirazının reddi gerekmiştir.
5-Dosyanın incelenmesinde; davacının talep edebileceği geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının belirlenmesi amacı ile bilirkişiden rapor alındığı, hükme esas alınan 25/02/2019 tarihli tazminat bilirkişi raporunda, davacının bilinen son ücreti olan aralık 2014 dönemine ilişkin son net gelirinin esas alındığı ve asgari ücrete oranlanarak tazminat hesabı yapıldığı anlaşılmış, davalının da süresinde rapora itirazında davacının aynı işyerinde çalışmaya devam ettiğini bilinen son ücretinin tazminat hesabına esas alınması gerektiği yönünden itirazda bulunmuştur.
Davacının kaza sonrasında yeniden işe başlayıp başlamadığının tespit edilerek, yeniden işe başlamış olması halinde tazminat hesabı yapılırken davacının kaza tarihinden rapor tarihine kadar geçen süredeki (işlemiş/bilinen dönemdeki) somut gelirinin tespit edilmesi, işlemiş/bilinen dönem hesabının bu veriler doğrultusunda yapılması gerekirken anılan doğrultuda bir araştırma yapılmamıştır. Geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesabında, kaza tarihinden davacının yeniden işe başladığı tarihe kadar kaza tarihinde elde ettiği ücretin asgari ücrete oranlanması sonucu belirlenecek gelire göre, davacı yeniden işe başlamış ise bu tarihten sonra işten elde ettiği gelir dikkate alınmak suretiyle davacının talep edebileceği geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının belirlenmesi için bilirkişiden rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Şu durumda mahkemece, davacının olay tarihinden sonraki tüm maaş bordrolarının sunulması yönünde davacı vekiline süre verilmesi, yeniden çalışmaya başladığı bildirilen iş yerinden de sorularak ve gerekirse Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan davacının geliri ile ilgili resmi belgeler getirtilerek hesaplanma yapılması hususlarında bilirkişiden rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Davacının gerçek geliri tam ve doğru olarak tespit edildikten sonra zarar hesaplaması yapılması gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış kararın kaldırılmasını gerektirmiştir. (Aynı yönde bkz. Yargıtay 4. H.D 2021/23773E.- 2023/1456K. ve 2022/8301E.- 2022/11342K.)
6-Davalı vekilinin manevi tazminat miktarına yönünden istinaf itirazlarının incelenmesinde; meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, tarafların kusur oranları, davacının maluliyet oranı, davalılardan işleten ve sürücünün sorumluluğunun niteliği, davacının manevi zararının niteliği, olay tarihindeki paranın alım gücü dikkate alındığında hak ve nefaset kuralları çerçevesinde davacı yararına hükmedilen manevi tazminatların bir miktar az olduğu anlaşılmakla, davalının bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
7-Dosya kapsamına göre kazanın meydana gelmesinde sürücüsü asli kusurlu olan sigortalı araç ticari olarak işletilen tek katlı otobüs olup, hesaplanan tazminata avans faiz işletilmesi yerinde olup davalının bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
D-)Kabule göre ise;
1-Ayrıca, dosya kapsamına göre mahkemece re’sen gözetilmesi gereken “müterafik kusur” durumuna ilişkin hiçbir değerlendirme bulunmadığı da anlaşılmakla; zarar görenin zararın doğmasına ya da zararın artmasına yardım eden eylemleri (müterafik kusur) bulunup bulunmadığının tespiti yönünde davacının yaralanmasının niteliği ve maluliyetine esas olan yaralanma yerlerine göre, ceza dosyası kapsamı da incelenerek davacının emniyet kemeri takıp takmadığı, takmamış olmasının sonuca etkisi olup olmadığının, davacının müterafik kusur durumunun mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden, bu husus da re’sen kaldırma nedeni olarak görülmüştür.
2-Davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin çalışma gücünün azalmasından dolayı 1.000,00 TL maddi tazminatın tahsilini talep etmiş, 12/04/2019 tarihli değer artırım dilekçesi ile toplam 307.855,59 TL maddi tazminatın tahsilini talep etmiş ancak maddi tazminat taleplerinin geçici iş göremezlik veya kalıcı maluliyete ilişkin olup olmadığı yönünde bir beyanda bulunmadığı gibi ,mahkemece davacı vekiline talep ettikleri tazminat kalemleri açıklattırılmadan, bilirkişi tarafından hesap edilen her iki tazminat kalemi toplamı yönünden davanın kabul edilerek tazminata hükmedilmiş olması hatalı olmuştur. Bu durumda mahkemece HMK nın 31. maddesi uyarınca davacılar vekiline maddi tazminat taleplerinin hangi tazminat kalemlerini ve hangi miktarları içerdiğini açıklatmak suretiyle talepleri değerlendirilerek ve taleple bağlı kalınarak karar verilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekili, davalı … A.Ş.vekili ve davalı … Taş.Tur.Petrol..Ltd. Şti. vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili, davalı … A.Ş. vekili ve davalı … Taş. Tur. Petrol. Ltd. Şti. vekilinin istinaf itirazlarının açıklanan gerekçelerle KISMEN KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/12/2019 tarihli 2015/289 Esas ve 2019/1494 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf edenlerin diğer istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı, davalı … A.Ş. ve davalı … Taş.Tur.Petrol..Ltd. Şti. tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
5-İstinaf aşamasında davacı, davalı … A.Ş. ve davalı … Taş.Tur.Petrol..Ltd. Şti. tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 11/05/2023