Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2287 E. 2023/462 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2287
KARAR NO : 2023/462

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2016 (Dava) – 18/06/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/1288 Esas – 2020/279 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle)
BAM KARAR TARİHİ : 22/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 22/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/06/2020 tarihli 2016/1288 Esas ve 2020/279 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 26/07/2016 tarihinde … plakalı aracın karıştığı trafik kazasında müvekkillerinin ağır şekilde yaralandığını, …’ın … plakalı motorun sürücüsü olduğunu ve …’ in de bu motorda yolcu konumunda olduğunu, kaza sonucunda müvekkillerinin Ege Üniversitesi Hastanesinde tedavi gördüğünü, davanın safahatında rapor alındığında maluliyet oranlarının açığa kavuşacağını, kaza ile ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını, kaza tespit tutanağına göre … plaka sayılı araç sürücüsünün asli kusurlu bulunduğunu, kusur durumunun mahkemece alınacak bilirkişi raporu ile netlik kazanacağını, … plakalı aracın davalı sigorta şirketinde kaza tarihini kapsar ZMMS poliçesi olduğunu, müvekkillerinin belirtilen kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile bu maluliyete tekabül eden maddi zararın davalılardan tazmini gerektiğini, davalı sigorta şirketine gönderilen yazılı başvuruya rağmen cevap verilmediğini belirterek, fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, her bir müvekkili için 100-TL olmak üzere toplam 200-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere … için 34.898,66-TL’ye, … için 42.664,69-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde trafik sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçe limitinin (sakatlanmada kişi başına 290.000-TL) sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber kazaya sebep olan olayda öncelikle kusur durumunun tespitinin gerektiğini, kazada yaralanan şahsın … mı … mi olduğunun davacı tarafça kanıtlanması gerektiğini, Özürlülük ölçütünün, sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkındaki yönetmeliğe göre tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı …’in sürücüsü olduğu … plakalı motosiklet ile davalı sigorta şirketi sigortalısı … plakalı kamyonet sürücüsü arasında 26/07/2016 tarihinde meydana gelen yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasında davalı sigortalısı araç sürücüsünün %70, davacı …’in %30 kusurlu olduğu, …’in arkasında yolcu olarak bulunan davacı …’in kusursuz olduğu, olayda müterafik kusurunun bulunmadığı, kusur oranlarına yönelik dosyaya sunulu bilirkişi raporuna itibar edildiği, bu kaza nedeniyle davacılarda geçici ve kalıcı maluliyet oluştuğu, maluliyet oranlarına ve maluliyet değerlendirilmesine yönelik dosyaya sunulu raporun yasal mevzuat ile uyumlu olması nedeniyle rapora itibar edildiği, kaza ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasına rağmen davacıların istem konusu ettiği geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatlarına yönelik davacılara herhangi bir ödemenin yapılmadığı anlaşılmakla, ıslah dilekçesi ile ileri sürülen talebin yerinde olduğu, her ne kadar her iki davacı yönünden de faiz başlangıcı olay tarihinden itibaren talep edilmiş ise de davalının ZMMS sigortacı olması ve KTK 97. madde uyarınca sadece … yönünden davada öncesi başvurunun yapılmış olması nedeniyle bu davacı yönünden faiz başlangıcının temerrüt tarihi olarak 07/10/2016 tarihinden, diğer davacı yönünden ise dava tarihinden itibaren başlaması gerektiği kanaatine varılmakla, DAVANIN KABULÜ İLE, DAVACI … YÖNÜNDEN 8.475,20 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 26.423,46 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı toplamı olan 34.898,66 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 07/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine, DAVACI … YÖNÜNDEN 3.815,70 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 38.848,99 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı toplamı olan 42.664,69 TL tazminatın dava tarihi olan 25/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … ‘ya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVALI SİGORTA ŞİRKETİ VEKİLİ TARAFINDAN, “…Yerel mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve eksik incelemeyle hüküm kurulduğunu, karara esas alınan maluliyet raporunda meslekte kazanma gücü kayıp oranının belirlendiğini, ancak 01.06.2015 tarihinde değişen trafik sigortası genel şartları gereği meslekte kazanma gücü kaybı oranının değil, özürlülük oranının dikkate alınması gerektiğini, dava konusu araç poliçesinin genel şart değişikliği sonrasında yapılmış olup yeni genel şartların uygulanması gerektiğini, bu nedenle meslekte kazanma gücü kayıp oranı, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuata göre düzenlenmediğinden gerekçeli kararın kabul edilebilir nitelikte olmadığını, mahkemece yeni bir maluliyet raporu alınarak tazminat hesabı yapılması gerektiğini, kusur yönünden ise; dava konusu kazada sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, kusur raporunda sigortalı araç sürücüsüne yönelik atfedilen %70 kusur değerlendirmesine katılmadıklarını, bilirkişi raporunda afaki bir kusur oranının belirlendiğini, yapılan tazminat hesaplamasının da hatalı olduğunu, ek olarak davacılar kask ve dizlik takmadan yolculuk ettiğinden dolayı müterafik kusurlu olduğunu, bu sebeple davacılar için ayrı ayrı %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken hatalı hesap raporu üzerinden indirim yapılmaksızın karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca davacı sürücünün alkol testlerinde 1.03 promil alkollü çıktığını, alkollü araç kullandığından dolayı ve kullandığı motorsiklette yolcu olarak bulunan …’nın da sürücünün alkollü olduğunu bilip can güvenliğini hiçe sayarak araca bindiğinden dolayı, bu sebeplere dayanılarak da davacılar için ayrı ayrı %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, hesaplanan geçici iş göremezlik giderinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, zira bu konuda sorumluluğun tamamen sosyal güvenlik kurumuna ait olduğunu, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVACI … VEKİLİ TARAFINDAN, “Kararın … yönünden istinaf incelemesi sonucunda kaldırılması gerektiğini, Ege Üniversitesi Adli Tıp Fakültesi Hastanesinden maluliyetine ilişkin rapor alındığını ve söz konusu raporda müvekkilinin sakatlık oranının %5 olduğunun belirtildiğini, ancak müvekkilinin tedavisinin henüz bitmediğini ve bir bacağının diğerinden 5 cm kısaldığını, bastonla yürüdüğünü, sürekli tedavi ve ameliyat olduğunu, son yapılan işlemleri ve tetkikleri gösterir raporların ekte sunulu olduğunu, yeniden Adli Tıpa gönderilerek maluliyet hesabının yeniden yapılmasını ve tazminat hesabının buna göre yapılmasını” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı sigorta şirketi vekili ve davacı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dava tarihi 25.10.2016 olup, bu tarih itibariyle sigortaya başvuru dava şartı niteliğindedir. Dosya kapsamındaki belgelere göre, davadan önce davacılardan … adına sigorta şirketine başvuru yapılmış olduğu, davacı … adına yapılan bir başvurunun ise bulunmadığı görülmekle birlikte, bahse konu dava şartı tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olup, mahkemece yargılama sırasında bu eksikliğin tamamlatılmış olduğu da görülmekle, re’sen gözetilen bu husus bakımından dosyada bir eksiklik bulunmadığı anlaşılmıştır.
2-Davacı … vekilinin istinaf itirazı, anılan davacının tedavisinin halen devam ettiğine, nitekim yeni tarihli bir ameliyat daha olduğuna, buna dair belgeleri de sunduklarına ve bu nedenle yeniden maluliyet raporu alınmasına yönelik olup, bu kapsamda yapılan incelemede; davacı …’ e ait 04.07.2020 tarihli epikriz belgesinde, 2016 yılındaki kazadaki femur kırığından dolayı kalça ağrısı ve yürüme zorluğuyla gelen hastaya 02.07.2020’de daha önceden takılmış vidanın çıkarıldığı, kalça protezi takıldığının belirtildiği görülmektedir. Mahkemece, hükme esas alınan Ege Üniversitesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı heyet raporunda tedavisinin sona erip ermediğine dair bir tespit ve değerlendirme bulunmadığı görülmekle, davacının geçirmiş olduğu operasyonun kaza ile illiyet bağı olduğu da gözetilerek, tedavisinin bitmesi ve tıbben üzerinden geçmesi gereken sürenin de beklenmesinden sonra kalıcı maluliyetinin tespiti gerekirken, mahkemece bu hususa dikkat edilmemesi doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; bu hususlarda değerlendirmeleri de içerecek şekilde ATK İhtisas Dairesinden, taraf itirazlarını da karşılar şekilde yeniden rapor alınmasından ibarettir.
3-Buna ilaveten; hükme esas alınan Ege Üniversitesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı heyet raporlarında dayanak olarak gösterilen “Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği” de, kaza tarihi itibariyle uygulanacak mevzuat değildir. Kaza tarihi 26.07.2016 olup, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arasındaki kazalara, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri uygulanması gerektiğinden, davacı … vekilinin istinaf itirazı bu kapsamda da yerinde görüldüğü gibi, aynı husus davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf dilekçesinde de dile getirilmiş olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı da gözetilerek her iki davacı yönünden ATK İhtisas Dairesinden doğru yönetmelik hükümlerine göre yeniden maluliyet raporu alınması -davacı …’in istinafa gelmemesi nedeniyle davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklara dikkat edilerek- gerektiğinden, mahkeme kararının eksik incelemeden dolayı kaldırılması gerekmiştir.
4-Davalı sigorta şirketi vekilinin kusura yönelik istinaf itirazının değerlendirilmesinde; mahkemece trafik bilirkişiden kusur raporu alındığı ve bu raporda davacı …’e %30, davalı şirkete sigortalı araç sürücüsüne ise %70 kusur verildiği, kaza tespit tutanağında da sigortalı araç sürücüsünün asli, davacı …’in tali kusurlu olduğu belirtilmiş olmakla birlikte, bahse konu kazaya dair ceza dosyası da olduğu dosyadaki beyanlardan anlaşılmaktadır. Bu nedenle ceza dosyası da getirtilerek, kusura dair bir çelişki olup olmadığı da irdelenip sonucuna göre bir karar verilmesi için, bu istinaf itirazının da kabulü gerekmiştir.
5-Müterafik kusur yönünden de davalı sigorta şirketi istinafa gelmiş olup, mahkemece re’sen dikkate alınması gereken müterafik kusur hususunda mahkemece yeterli inceleme yapıldığı da söylenemez. Hükme esas alınan trafik bilirkişi raporunda davacı yolcu …’e müterafik kusur izafe edilemeyeceğinin belirtilmiş olduğu ve mahkemece de buna dayalı olarak gerekçe oluşturulduğu görülmüş ise de, anılan rapordaki tespit yeterli olmadığı gibi, bu husus mahkemece re’sen gözetilip değerlendirilmesi gereken bir husustur. Zira, raporda davacı …’in kask takmamakla birlikte, başından yaralanmadığına dayalı olarak müterafik kusuru olmadığı belirtilmişse de, bilindiği üzere müterafik kusura dayalı değerlendirme kasktan ibaret değildir. Motosiklette yolcu ve sürücülerin kaskın yanısıra dizlik, kolluk gibi koruyucu ekipmanları kullanma gerekliliği de bulunmakta olup, davacı …’in yaralanmasının niteliği de gözetilerek koruyucu ekipman ile bağlantılı olup olmadığının değerlendirilmesi, bunun yanısıra, davacı …’in, kaza anında alkollü olduğu anlaşılan sürücü …’in aracına alkollü olduğunu bilerek binip binmediği hususu da (ceza dosyası ve içeriğindeki beyanlar da getirtilip incelenerek) değerlendirilip sonucuna göre müterafik kusur hususuna dair karar verilmesi, birden fazla sebep olması halinde de bu indirim sebebinin yalnızca bir defa uygulanabileceğinin gözetilmesi gerekmektedir. Davacı …’ın maluliyeti içerisinde burun kemiği kırığı da bulunduğu ve kaza tespit tutanağında açıkça kask takmamış olduğunun yazılı olduğu dikkate alındığında ise, bu davacı bakımından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği açıktır. Anılan nedenlerle, davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöndeki itirazının kabulü gerekmiştir.
6-Davalı sigorta şirketi vekilinin, 6111 Sayılı Yasa uyarınca artık geçici işgöremezlik tazminatından sorumlu olmadıklarına dair itirazı ise yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. Bilindiği üzere, 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır. Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; Anayasa Mahkemesinin KTK 90/İ maddesinin iptali de göz önüne alındığında TBK’nın 54.maddesi ile KTK’nın 98.maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici işgöremezlik zararından sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olduğundan, davacılar için hesap edilen geçici işgöremezlik tazminatından sigorta şirketinin sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/2511 E.- 2021/2452 K).
Mahkemece yapılması gereken iş; yukarıda açıklanan eksiklikler bakımından gerekli bilgi ve belgelerle, raporların temininden sonra, istinaf kapsamına göre usuli kazanılmış haklara dikkat edilerek sonucuna göre yeniden bir hüküm kurulmasından ibarettir.
7-Kabule göre, davacı …’in soyadı bakımından yargılama boyunca ihtilaf olduğu görülmüş, sonuç olarak sunulan kimlik belgesine göre, “… ” olduğu anlaşılmış olmakla birlikte, hükümde …, karar başlığında … olarak yazılması doğru değil ise de, davacılar vekilinin tashih talebi üzerine, maddi hataya dayalı olduğu anlaşılan bu yanlışlığın mahkemece giderildiği görülmekle, bu husus karar kaldırma nedeni yapılmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı … vekilinin istinaf itirazlarının kabulü, davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı … vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ, davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ İLE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1288 Esas – 2020/279 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacı … tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davacıya iadesine,
b-Davalı tarafından yatırılan 1.324,58-TL istinaf karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı … ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 22/03/2023