Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2235 E. 2023/346 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2235
KARAR NO : 2023/346

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/08/2016 (Dava) – 18/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/969 Esas – 2020/134 Karar
DAVA : Maddi-Manevi Tazminat (Ölümlü Trafik Kazası Nedeniyle)
BAM KARAR TARİHİ : 08/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 08/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2020 tarihli 2016/969 Esas ve 2020/134 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 27.12.2015 tarihinde saat 21.00 sıralarında, yaya vaziyetteki müteveffa … ile davalı … üzerine kayıtlı olup onun sevk ve idaresindeki … plakalı otomobil arasında ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağında da açıkça görüleceği üzere davalı …’nın, arkadaşı olan …’ın sevk ve idaresindeki başkaca bir araç ile alkollü halde yarış yapmaktayken …’e çarptığını ve hayatını kaybetmesine sebebiyet verdiğini, yapılan alkol muayenesinde diğer araç sahibi …’ın 2.28 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, ancak davalı …’nın alkol muayenesine izin vermediğini, ardından da karakoldan firar ettiğini, ayrıca davalı …’nın daha önce ehliyetine el konulmuş olmakla kaza günü aracı ehliyetsiz kullandığının anlaşıldığını, ceza yargılamasının İzmir 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/153 Esas sayılı ceza dosyası üzerinden devam ettiğini, davalı sürücünün olayın meydana gelmesinde %100 asli ve tam kusurlu olduğunu, müvekkili …’in ve …’nün, müteveffa …’in kızları olup babalarının maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldıklarını, zira müvekkillerinin ihtiyaçlarını ölümünden önce babalarının karşıladığını, müvekkillerinden …’in 2006 yılında anne ve babasının boşanması üzerine babası ile oldukça yakın bir ilişkisi olduğunu, …’in, eski eşi ile boşanmasının üzerine babası ile birlikte yaşamaya başladığını ve çalışmaması nedeni ile bütün ihtiyaçlarını babasının karşıladığını, destekten yoksun kalma tazminatının amacının destekten yoksun kalanların desteğinin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olduğunu, söz konusu tazminat miktarından davalı sürücü ve davalı sigorta şirketinin müteselsilen sorumlu olduğunu, müvekkillerinin manevi yönden de ağır mağduriyet yaşadığını ve yaşamaya devam ettiğini, müvekkillerinden …’in, kaza öncesi babası ile İzmir ili … ilçesinde birlikte aynı evde yaşamakta iken, söz konusu kaza neticesinde babasını kaybetmesi üzerine kendi evine gidemediğini, tamamen içine kapandığını, müvekkillerinden …’nün, yaşadığı şok sebebiyle anne sütünün kesildiğini, bu elim olay sebebiyle müvekkilinin bebeği ile yeterince ilgilenemediğini, yaşadığı ruhsal çöküntüyü atlatamadığını, müvekkillerinin hiçbir sosyal hayatının kalmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan alınarak müvekkillerine ödenmesine (sigorta şirketi poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere), 250.000’er TL’den toplam 500.000-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren davalı sürücüden alınarak müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın müvekkilinin sollama manevrası yaptığı esnada aracın kontrolünü kaybetmesi ve bu esnada yol ortasında olan yayaya çarpması neticesinde gerçekleştiğini, işyeri kamerası tarafından ve mobese kamerası tarafından kazanın kaydedildiğini, yolun sollama yapmaya müsait olduğunu, müvekkilinin sollama yaptığı esnada 50-55 km. hızda iken her neden ve/veya her nasılsa aracın kontrolünü kaybettiğini, yolun kenarında duran ya da karşıdan karşıya geçmeye çalışan müteveffa ile çarpıştığını, kaza esnasında müteveffanın bulunduğu alanın yaya yolu ya da kaldırım olmadığını, araç yolu olduğunu, müvekkilinin kıyafetleri siyah olan müteveffayı gece ve karanlık olduğu için göremediğini, yani müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusurlu olmadığını, ehliyetinin olup olmamasının kazadaki kusuruna etki eden bir unsur olmadığını, kaza esnasında müvekkilinin alkollü olmadığını, kazada vefat eden …’in 65 yaşında olup, 113.7 promil alkollü olduğunu, müvekkilinin başka bir araç ile yarış yaptığı ve olay yerinden/karakolda beklerken kaçtığı iddia edilmiş ise de, tüm bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin ambulans gelene ve henüz yaralı olan müteveffayı götürene kadar olay yerinde beklediğinin kamera görüntülerinde açıkça görüldüğünü, karakolda bekleyen müvekkilinin henüz ifadesi alınmadan ve kendisine gözaltı işlemi uygulanmamışken yaralının hayatını kaybettiği haberini alması üzerine karakoldan uzaklaştığını ve sonrasında yine kendi iradesi ile karakola giderek ifade verdiğini, davacıların maddi tazminat istemlerinin hukuki dayanaktan yoksun olup reddi gerektiğini, öncelikle kazada müvekkiline yöneltilen kusuru kabul etmediklerini, müteveffanın eşinin kendisinden boşanmış olup, davacılardan …’nün vefatından uzun zaman önce müteveffa ile görüşmeyi sonlandırdığını, ayrıca davacıların yaşı, sosyo-ekonomik durumları ile müteveffanın yaşı ve sosyo-ekonomik durumu gözönüne alınacak olursa, müteveffanın hayatta iken davacılara değil, davacıların müteveffaya maddi katkısının olabileceğinin açık olduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarı haksız olup zenginleşme amacı güttüğünü, hiçbir geliri ve arabasından başka malvarlığı olmayan, henüz 26 yaşında olan müvekkilinin durumu dikkate alınırsa taleplerin açıkça fahiş olduğunun anlaşılacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı araca ait müvekkili şirket bünyesinde 27.12.2015 dava konusu olay tarihini kapsayan herhangi bir ZMMS poliçesine rastlanmadığını, tramer kayıtlarının aleni olduğunu, bu durumda davacı vekilinin müvekkili şirket aleyhine tamamen kendi hatası ile dava açtığını, husumetin doğrudan …’na yöneltilmesi gerektiğini, dolayısı ile davanın …’na ihbar edilmesini talep ettiklerini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI :
Mahkemece, “…..Somut olayda; 27/12/2015 tarihinde davalı … Sigorta A.Ş. tarafından ZMMS poliçesiyle sigortalanan diğer davalı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davalıların murisine çarpması neticesinde davacıların babası olan …’in vefat ettiği, meydana gelen kazada yapılan keşif sonrası düzenlenen, denetime elverişli, kazanın oluşuna uygun ve hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda belirtilen gerekçelerle davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğu, kazanın ZMMS poliçesinin teminat süresi içinde gerçekleştiği, ölen …’in 26.05.1950 doğumlu olup olay tarihinde 65 yaşında olduğu, eski eşinden 31.03.2002 tarihinde boşandığı, davacılardan, ölenin kızı …’in 01.06.1981 doğumlu olup olay tarihinde 34 yaşında olduğu, 11.11.2011 tarihinde evlendiği, 30.06.2015 kesinleşme tarihli mahkeme kararı ile boşandığı ve olay tarihinde dul olduğu, babasından kalan yetim aylığı aldığı, lise mezunu olduğu ve çalışmasına engel daimî sakatlık veya hastalığının bulunmadığı, diğer davacı olan, ölenin kızı …’nün 03.12.1984 doğumlu olup olay tarihinde 31 yaşında ve evli olduğu, çalışmadığı, annesinin yardımı ile geçindiği, çalışmasına engel daimî sakatlık veya hastalığının bulunmadığı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/908 Esas-2019/9678 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere: ‘…Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre, yüksek öğrenim görme durumu bulunmayan halde, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar; yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir…’, tazminat hukukunun yerleşik ilkeleri ve Yargıtay uygulamalarında, özellikle yükseköğrenim yapmayan kız çocukları bakımından, 22 yaş sınırından önce fiilen evliliğin gerçekleşmesi ya da düzenli bir işte çalışmaya başlanması hallerinde destek ilişkisinin bu olguların gerçekleşmesi ile son bulacağının kabul edilmekte olduğu, çalışmaya engel sürekli sakatlık ya da hastalığı olmayan 22 yaşını doldurmuş kız çocuklarının, sırf evlenmemiş olmaları ve anne-babaları ile yaşamaları, anne-babalarının sağlıklarında yasal zorunlulukları olmamasına rağmen insani ve vicdani duygularla onlara yardımda bulunmalarının destek ilişkisi bakımından yeterli görülmediği, davacıların murisinin davacıların desteği olmadıkları anlaşıldığından davalılar hakkında açılan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin davanın reddine karar vermek gerektiği, davalı …’ya açılan manevi tazminat davasına ilişkin olarak ise; …’in ölümüyle sonuçlanan kazanın meydana geliş şekli, zarar görenlerin konumları, davaya konu trafik kazasında davalı sürücünün kusur durumu, ceza mahkemesince olayın değerlendiriliş biçimi, müteveffanın kaza tarihinde alkollü olması ve yaya kaldırımında bulunmaması, davalının sorumluluğunun niteliği, olay tarihindeki paranın alım gücü, davacıların yakınları olan babalarını kaybetmeleri nedeniyle çektikleri elem ve ızdırap ve özellikle tarafların ekonomik ve sosyal durumları nazara alınarak, davacıların açtıkları manevi tazminat davasının kısmen kabulüyle davacı … için 15.000,00-TL manevi tazminatın ve davacı … için 15.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 27.12.2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar vermek gerektiği anlaşılmakla; davacılar vekilinin davalılar aleyhine açtığı maddi tazminat davasının REDDİNE, davacılar vekilinin davalı …’ya açtığı manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİYLE, davacı … için 15.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan 27.12.2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak bu davacıya verilmesine, davacı … için 15.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan 27.12.2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak bu davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…Delillerin ve konuyla ilgili tespitlerin müvekkilinin kusurlu olmadığını açıkça ortaya koyduğunu, müvekkili …’nın kaza anı ve sonrasındaki tutumu ile maktul …’in tali kusurlu hali göz önüne alındığında, davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete aykırı olduğunu, kusur tespiti açısından yalnızca İzmir 37. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında yer alan 28.06.2016 tarihli kusur raporu ile kaza mahallinde 20.12.2018 tarihinde yapılan keşif sonrasında hazırlanan 07.01.2019 tarihli raporun dikkate alındığını, müvekkilinin, 27.12.2015 günü seyir halinde iken önüne çıkan … yönetimindeki … plakalı aracı sollamak amacıyla, selektör yakarak sol şeride geçtiğini, sol şeride geçtiğinde, aracının arkadan çekişli olması nedeniyle kontrolünü kısa süreliğine kaybettiğini ve ilk önce belediye çöp kutusuna çarptığını, sonrasında çöp kutusunun hemen ilerisinde bulunan Gümüş Otobüs Durağı’nın yolcu bekleme yerinde beklemesi gerekirken, yol kenar çizgisine çok yakın, otobüslerin giriş çıkış yaptığı yol içi olarak tanımlanan yerde bekleyen ve olay sırasında 113,70 promil alkollü olduğu anlaşılan … isimli şahsa kıl payı tabir edilecek şekilde çarptığını, müvekkilinin, kaza sonrasında olay yerini terk etmediğini, aracından indiğini, yerde yatan …’in yanına gittiğini, suni teneffüs yaptığını, onu sakinleştirmeye çalıştığını ve ambulans gelene kadar başında refakat ettiğini, …’in ambulansa yerleştirilmesine bizzat yardım ettiğini, bu durumun, yargılama sırasında ortaya çıkan mobese kayıtları ile kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlandığını, müvekkilinin kazanın hemen sonrasında polis merkezi amirliğine kendisinin gittiğini, tanık …’un kazayı gerçekleştiren kişinin …’ın olduğunu söylemesi üzerine kolluğun …’ı gözaltına aldığını, tanıkların … ve …, …’e çarpan aracın şoförünün ilk başta … olduğunu söylediğini, tanık ….’un ayrıca kalabalığı … ve müvekkiline karşı galeyana getirmeye çalıştığını, şaşırtıcı olanın bu esnada müvekkili …’nın olay mahallinde olduğunu, … ve … adlı kişilerin yanlış bilgiye dayalı ve hasmane tutumlarına rağmen tanık olarak ifadelerinin alındığını, müvekkili …’nın biraz sakinleşmek için polis merkezi karşısında bulunan parkta oturmak için polis merkezinden ayrıldığını, müvekkilinin gerek içinde bulunduğu travmatik şok gerekse de sonrasında birtakım koşuşturmaların yaşanması üzerine panik olup karakola dönmediğini, buna karşın ertesi sabah erken saatte tekrardan aynı polis merkezine gittiğini, adli işlemlerin kaldığı yerden devam ettiğini, bu olay sıralamasının ceza mahkemesi dosyasında bulunan görüntü cd izleme tutanağından alındığını, bu hususların mahkeme tarafından yeterince dikkate alınmadığını, raporlara ilişkin beyanlarının dikkate alınmadığını, buna karşın İzmir 37. Asliye Ceza Mahkemesinin yargılama aşamasında başpolis …. (trafik eğitmeni) tarafından hazırlanan 20.04.2016 tarihli raporda, …’in tali kusurlu olduğu yönünde kanaate ulaşıldığını, bilirkişi ……’in hazırlamış olduğu raporda; ‘maktul … açısından güvenle durabilecekleri yaya kaldırımı üzerinde durup, belediye otobüsü geldikten sonra can güvenliğini tehlikeye düşürmeden kaplamaya inerek binişini güvenle yapması gerekirken, bu mahalde otobüs beklemesi ile yeterince can güvenliğini koruyup kollamadığından sanık sürücünün çarptığını, sanık …’ın 2.28 promil alkollü olduğunu ve kavşak mahallinde dikkatsiz, tedbirsiz ve nizamlara aykırı olarak diğer sürücülere ilk geçiş hakkını vermediğini’ tespit ettiğini, neticede bu raporda, maktul …’in tali kusurlu, müvekkili nin ise asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, 07.01.2019 tarihli raporda ise, 20.04.2016 tarihli bu rapora neden itibar edilmediği hususunda herhangi bir değerlendirme veya gerekçe bulunmadığını, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin de kararında, 20.04.2016 tarihli rapora neden itibar edilmediği hususunda hiçbir değerlendirme bulunmadığını, maktule kusur atfedilmemesinin gerekçesinin her iki raporda da belirtilmediğini, kaza anında üzerinde koyu giysiler bulunan …’in kaza anında 113 promil gibi yüksek bir oranda alkollü olmasının, belediye otobüslerinin yolcu almak için kullandığı cep alanının dış tarafında, ama buna karşın araç trafiği için kullanılan yolun bitim şeridinin hemen kenarında beklemesinin değerlendirilmediğini, müvekkilinin kullandığı aracın muhtemel hızının belirtilmediğini, kaza tarihindeki yolun durumuna ilişkin (yolda kanalizasyon çalışmaları nedeniyle çukurların bulunduğu) açıklamalarına itibar edilmediğini, bir an için davacıların manevi tazminat talebi koşullarının bulunduğu varsayılsa bile hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu (Yargıtay 17. HD’nin 2019/1103 E.-2019/11798 K. sayılı kararı)…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVACILAR VEKİLİ TARAFINDAN, ”…Mahkemenin gerek destekten yoksun kalma tazminatının tamamen reddine ilişkin, gerekse manevi tazminat miktarına ilişkin kararının usul ve yasaya, ayrıca hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkillerinin yaşları sebep gösterilerek destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmemesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, zira müteveffanın, kazanın olduğu güne kadar kızı … ile yaşamını sürdürmeye devam ettiğini, müvekkili …’nin eski eşi ile boşanmasının üzerine babası ile yaşamaya başlayıp, çalışmaması nedeniyle bütün ihtiyaçlarını babasının karşıladığını, amacın, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması, benzer standartlarda yaşayabilmesi için gerekli olan paranın tahsilinin sağlanması olduğunu, tazminatı düzenleyen kanun maddesinde herhangi bir yaş sınırı bulunmadığının aşikar olduğunu, müvekkillerinin yaşının büyük olmasının, maddi desteğe ihtiyaç duydukları ve babalarının ölümüyle bu desteği kaybettikleri gerçeğini ortadan kaldırmayacağını, yine müvekkillerinden …’nün halihazırda boşandığını ve iki oğlunun velayetinin kendisine bırakıldığını, yoksulluk nafakası bağlanmadığı da göz önüne alındığında babası yaşasaydı kendisine maddi anlamda destek olacağını, ayrıca bir kira ödemeyerek onunla birlikte yaşayacağını, yaşamına ve torunlarının bakımına maddi anlamda da destek olacağını, bunlar dikkate alınmaksızın kurulan hükmü doğru bulmadıklarını, dinlenen tanıkların beyanları incelendiğinde de müteveffanın sağlığında müvekkillerinin geçimini sağladığının açıkça anlaşıldığını, sırf kız çocuğunun evlenmesi ile eşine muhtaç bırakılmayıp bu kapsamda ebeveynlerinin desteğini almaya devam etmesinin mümkün olduğunu, çalışmaya başlasa dahi ülkemizde çalışmakta olan büyük bir çoğunluğun asgari ücret ile geçinmeye çabaladığını ve bazı kişilerin ailesinden destek almaksızın geçinmesinin mümkün olmayacağı gibi istisnai durumların olup olmadığı gözetilmeksizin somut olaya aykırı olacak şekilde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, tanık beyanlarına niçin itibar edilmediğinin gerekçede gösterilmediğini, gerekirse müteveffanın ölümünden önceki tarihlerde müvekkillerinin banka hesaplarının incelenebileceğini veya mahallinde araştırma yapılarak babalarından destek alıp almadıklarının kolaylıkla açıklığa kavuşturulabileceğini, ne var ki mahkemece hiçbir araştırma yapılmayıp, genel geçer bir kabulle değerlendirme yapıldığını, neticede; aktüer bilirkişi tarafından hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatının kabulüne karar verilmesinin bir zorunluluk olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatlarının sigorta şirketinin poliçe limitleri dahilinde olduğu da açıkça tespit edildiğinden, söz konusu tazminat miktarından davalı sürücü ve davalı sigorta şirketinin müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin hüküm kurulması gerekirken aksi yöndeki kararı kabul etmediklerini, davalı …’nın %100 oranda tam ve asli kusurlu olduğunun sabit olduğunu, bu sebeple hükmolunan manevi tazminat talebinin olması gerekenden çok düşük olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporuna göre; …’nın kanında esrar bulunduğu tespit edilerek, kaza anında davalı yanın esrar etkisinde bulunduğunun sübuta erdiğini, kaza anı görüntüleri, olayın meydana geliş şekli, mahal şartları ile birlikte değerlendirildiğinde sanık sürücünün kusurlu olduğunun, müteveffa yaya …’in kusursuz olduğunun tespit edildiğini, kaza sonrasında davalı …’nın alkol muayenesine izin vermediğini ve karakoldan kaçtığını, ayrıca akabinde davalı …’nın daha önce ehliyetine el konulduğunun, kaza günü de aracı ehliyetsiz olarak kullandığının ortaya çıktığını, İzmir 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/153 E.- 2019/835 K. sayılı ilamı ile sanığın bilinçli taksirle adam öldürme suçunu işlediği göz önüne alınarak cezalandırılmasına karar verildiğini, davalının, müteveffanın ölü muayene tutanağında belirtilmiş olan ve kanında bulunan alkol oranını ileri sürerek kendisinin kusurlu olmadığı izlenimi yaratmaya çalıştığını, ancak dava konusu kazanın, müteveffanın otobüs durağında otobüs beklemekte iken davalının, arkadaşı olan …’ın sevk ve idaresindeki başkaca bir araç ile alkollü halde yarış yapmaktayken kullandığı araçla müteveffaya çarpması ile meydana geldiğini, kazada müteveffanın alkollü olmasının kazanın oluşumunda hiçbir etkisinin olmadığını, müteveffanın yol ortasında değil, otobüsün yolcu aldığı kısım olan ‘cepte’ durduğunu, manevi tazminatın belirlenmesinde kazaya ve ölüme etkili olmayan olguların esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu (Yargıtay 17. HD’’nin 2019/2242 E.-2019/11499 K. sayılı ilamı), her iki müvekkilinin de hayatlarındaki büyük değişimler dikkate alınarak manevi tazminatın en yüksek hadden belirlenmesi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Davacıların sigorta şirketine yaptıkları başvurunun 12.07.2016 tarihli yazı ile reddedildiği anlaşılmakta olup, dava şartlarına ilişkin bir eksikliğin bulunmadığı görülmüştür.
2-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; ceza dosyası kapsamında Karayolları Fen Heyetinden alınan kusur raporunda müteveffanın ve davadışı sürücü …’ın kusursuz, davalı …’nın asli kusurlu bulunduğu, raporda açıkça müteveffanın otobüs ve yayalar için ayrılmış bulunan cepte beklemekte iken kazanın meydana gelmiş olduğunun belirtilmiş olduğu, ceza dosyasından alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunun da CD görüntüleri incelenmek ve dosyadaki diğer tüm belge ve raporlar irdelenmek suretiyle düzenlenmiş olduğunun ve kusur tayini bakımından aynı yönde olduğunun görüldüğü, yine kaza tespit tutanağının da aynı yönde olduğu, mahkemece keşif yapılarak alınan kusur raporunda da müteveffanın otobüs beklerken karşı yönden gelen araçları görecek şekilde durduğu esnada, davalı sürücünün ters istikametten gelerek önce çöp konteynerına ve ardından müteveffaya çarpması suretiyle meydana gelen olayda müteveffanın kusursuz, davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunun açıkça belirtildiği, olayın oluş biçimine, bilinçli taksirle adam öldürme suçuna dair (istinaf incelemesi neticesinde kesinleştiği de görülen/İzmir BAM 14. CD 2019/5215 E.-2020/1563 K.) ceza dosyası kapsamına ve tüm dosya kapsamına göre, davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
3-Davacılar vekilinin destekten yoksun kalma tazminatının reddine yönelik istinaf itirazlarının incelenmesinde; davacıların olay tarihinde 31 ve 34 yaşında olmaları, evlilik geçirmiş olmaları, çalışabilir durumda olup çalışmalarına engel zihinsel/fiziksel bir engellerinin bulunmaması, bu koşullar altında müteveffanın desteğine muhtaç olduklarının kabulünün mümkün bulunmaması karşısında, yerel mahkemece maddi tazminat taleplerinin reddinde ve red gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmış olup, bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
4-Manevi tazminat yönünden her iki taraf da istinafa gelmiş olup, bu hususta yapılan değerlendirmede; kazanın oluş biçimine, davalı sürücünün kazada %100 kusurlu olup, müteveffanın ters yönden üzerine gelen aracın çarpmasıyla vefat etmiş bulunmasına, kaza sonrasında davalının kan tahlillerinde uyuşturucu madde saptanmış olmasına, olay sonrasında alkol muayenesi yapılmasına engel olacak şekilde karakoldan izinsiz ayrılmış bulunduğunun olay tutanaklarından açıkça anlaşılmasına, ceza dosyası kapsamında da davalı sürücünün tüm eylemlerine göre bilinçli taksirle adam öldürmeye neden olma suçundan ceza almış olup bu cezasının istinaf incelemesi neticesinde kesinleşmiş bulunmasına, dosya kapsamındaki olay tarihine ait tüm tutanak ve beyanlara ve bunların yanısıra müteveffanın yaşına, davalı sürücünün sosyal ve ekonomik durumuna ve tüm dosya kapsamında göre, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının kabulüne, davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının ise reddine karar verilmiştir. Ancak bu husus, yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmediğinden, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca Dairemizce manevi tazminat tutarlarının yeniden düzenlenmesi ile, her bir davacı bakımından ayrı ayrı 75.000-TL manevi tazminata dair yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine, davacılar vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/969 Esas – 2020/134 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“A-MADDİ TAZMİNAT TALEBİ YÖNÜNDEN;
a)Davacıların, davalılar aleyhine açtığı maddi tazminat davasının REDDİNE,
b)Alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
c)Davacıların yaptığı tüm yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
d)Davacıların davalılar aleyhine açtığı maddi tazminat davası tamamen reddedildiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT 13/2.maddeye göre hesaplanmış olan 100,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak ret sebebi aynı olan davalılara eşit olarak verilmesine,
B-MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ YÖNÜNDEN;
a)Davacıların, davalı …’ya karşı açtığı manevi tazminat davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, davacı … için 75.000,00-TL, davacı … için 75.000,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan 27.12.2015 kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,
b)Kabul edilen miktar üzerinden hesaplanmış olan ve alınması gereken 10.246,50-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.708,10-TL’nin mahsubu ile, bakiye 8.538,40-TL’nin davalı …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
c)Davacıların manevi tazminat davası yönünden yargılama aşamasında yaptığı; 0,75 TL dosya gideri, 8,60 TL vekalet suret harcı, 33,00 TL davetiye ve posta gideri, 29,20 TL başvurma harcı ve 1.707,75 TL peşin alınan harç olmak üzere toplam 1.779,70-TL’nin, davanın kabul-red oranına göre 533,91-TL’sinin davalı …’dan alınarak davacılara verilmesine, kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı …’nın yargılama aşamasında yaptığı toplam 1.303,80-TL yargılama giderinden davanın kabul-red oranı nazara alınarak 912,66-TL’sinin davacılardan alınarak davalı …’ya verilmesine, kalan yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
e)Davacı … için kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 12.000,00-TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacı …’e verilmesine,
f)Davacı … için kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 12.000,00-TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacı …’ye verilmesine,
g)Davacı …’in reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (10/2.md) göre takdir ve hesaplanmış olan; 12.000,00-TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak davalı …’ya verilmesine,
h)Davacı …’nün reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (10/2.md) göre takdir ve hesaplanmış olan; 12.000,00-TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak davalı …’ya verilmesine,
ı-HMK’nun 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan avanstan artan kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili olduğu tarafa iadesine”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
3-Davacılar vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davalı …’dan alınması gerekli 2.049,30-TL istinaf karar harcından peşin alınan 512,25-TL’nin mahsubu ile 1.537,05-TL’nin davalı …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
b)Davacılardan istinaf başvurusu sırasında alınan 54,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine,
5-İstinaf incelemesi esnasında;
a)Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
b)Davacılar tarafından yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 44,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 192,60-TL istinaf yargılama giderinin davalı …’ dan alınarak davacılara verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın, temyize tabi bulunması Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/03/2023