Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2212 E. 2023/413 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2212
KARAR NO : 2023/413

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2018 (Dava) – 24/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/789 Esas – 2019/1011 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Kasko Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2019 tarihli 2018/789 Esas ve 2019/1011 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait aracın, 22/02/2018 tarihinde Buca Kaynaklar Mezarlığı önündeki Atatürk Cad. üzerinden Buca istikametine doğru şirket yetkilisi … tarafından kullanılmakta iken, yoldan çıkarak karşı şeride geçip davadışı … idaresindeki … plakalı araçla çarpıştığını, kazada araç sürücüsü …’ın vefat ettiğini, hurdaya dönen aracın kullanılamaz hale geldiğini, …’ın iki iş arkadaşı ile birlikte bir restoranda bir miktar alkol aldığını, güvenli sürüş yeteneğinin zayıfladığını hissetmesi durumunda direksiyon başına geçmeyeceğinin izahtan vareste olduğunu, kazadan sonra araçtaki hasarın tespiti amacıyla açılan İzmir 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/66 D.İş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda aracın pert-total işlemine tabi tutulması gerektiği, sovtaj değerinin 50.000-TL, rayiç değerinin ise 350.000-TL olarak belirlendiğini, rapora bedel yönünden itiraz ettiklerini, sigorta şirketine 12.04.2018 tarihinde yaptıkları başvurunun kasko poliçesi genel şartları A.5/5 maddesi gereği reddedildiğini, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstündeki alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığını, geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülünün de mümkün olmadığını, süregelen Yargıtay içtihatları uyarınca, araçların sigorta teminatı dışında bırakılabilmesinin yegane şartının kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşmiş olması olduğunu, kazaya etki eden başkaca unsurların varlığı, başka bir deyişle kazanın alkol alınmadan da gerçekleştirilebilecek bir kaza olması durumunda hasarın sigorta teminatı içinde kalacağının kabul edilmesi gerektiğini, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşmediğini, olay gecesi sağanak yağış yağdığını, buna bağlı olarak kaza mahallindeki mezarlıktan gelen çamurların yolu daha kaygan hale getirdiğini, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesine yol açtığını, jandarma personelinin de söz konusu gece yağmur yağdığını ve yerlerin ıslak olduğunu tutanak altına aldığını, bu konuda Meteoroloji 2. Bölge Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasını, yağışlı havalarda özellikle asfaltın kaygan bir hal aldığının bilimsel bir gerçek olduğunu, sürücülerin görüş mesafesinin de kısaldığını, silecekler çalıştırılsa dahi görüşün bozulduğunu, olayın gerçekleştiği yerin mezarlık yanı olduğunu, yağmur sularıyla birlikte mezarlıktan çamur da aktığını, yolun yüksek eğimli ve gevşek malzemeden imal edildiğini, bozuk satıh ve yol sebebiyle kaza mahallinde sürekli olarak kazalar olduğunu, yolun eğimiyle alakalı olarak sürücüleri uyarı amaçlı hiçbir levha bulunmadığını, sundukları ve kaza tarihinden sonra çektikleri fotoğraflardan görüleceği üzere yolda yer yer göçmenin olduğunu, bu durumun da kazalara sebebiyet verdiğini, İzmir İl Jandarma Komutanlığı’na müzekkere yazılmasını ve son beş yıl içerisinde bu noktada meydana gelen ölümlü/yaralamalı/maddi hasarlı trafik kazası istatistiklerinin dosyaya celbini, yolun durumunu tespit etmek amacı ile İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/72 D.İş sayılı dosyasından alınan raporun değerlendirme kısmında; yama yapılan yerlerde bombeler oluştuğu ve bu bombelerin hıza bağlı olarak sürücülerin direksiyon hakimiyetini kaybetmesine yol açabileceği kanaatinin belirtildiğini, kaldı ki, bilirkişinin değerlendirmesini yaptığı fotoğraflarda dahi yolun, kaza anındaki çukurlu durumunda değil, çukurların yamandıktan sonraki halinde olduğunu, kazaya sebebiyet veren bir diğer unsurun yetersiz ve aniden başlayan refüj ile yolun darlığı olduğunu, kazanın refüj başlangıcından 30-40 metre geride bulunan 2 adet büyük çaplı çukura girilmek istenmemesi sonucu direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesi ile meydana geldiğini, çukurlardan sonra refüj başlangıcından itibaren refüjün üstüne çıkan aracın, yetersiz olan refüj yüzünden karşı şeride geçerek ters istikametten gelen araçla çarpıştığını, kazanın oluşumundaki en büyük etkenin, yol üzerindeki kaza başlangıç noktasının hemen öncesinde bulunan geniş çaplı 2 adet çukur olduğunu, kazanın, müvekkiline ait aracın sürücüsünün alkollü olmasından bağımsız olarak, yol ve hava durumu şartları sebebi ile meydana geldiğini (kazadan sonra, ertesi gün ve devamında … Belediyesi ekipleri tarafından yolda çalışma yapıldığını, çalışma yapılan yerlerin çekilen ve mahkemeye sunulan fotoğraflardan net bir şekilde belli olduğunu), yağan sağanak yağış da birlikte değerlendirildiğinde, bahsettikleri bombe ve çukurların kazaya sebebiyet verdiğinin açık bir şekilde görüldüğünü belirterek, kısmi dava olarak açtıkları işbu davada hasar bedeli olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000-TL tazminatın kaza tarihi olan 22.02.2018′ den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 2017/72 D. İş ve 2018/66 D.İş sayılı dosyaların yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ilk olarak usuli açıdan görev itirazında bulunduklarını, zira davacı tarafın maliki olduğu, hususi nitelikte ve ticari vasıf taşımayan müvekkili sigorta şirketine kasko sigortalı aracın sebebiyet verdiği kazaya dayalı olarak işbu davanın açıldığını, görevli mahkemenin de tüketici mahkemeleri olduğunu, yine usuli açıdan tespit raporu gereği alacağın belirli hale geldiğini ve sadece 1.000-TL üzerinden fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak dava açılmasının da kabul edilemeyeceğini, davanın hukuki yarar noksanlığı sebebiyle reddine karar verilmesini, taraflar arasında kusurun ihtilaflı olmadığını, esasa ilişkin olarak; davacının maliki bulunduğu aracın müvekkili sigorta şirketince kasko poliçesi ile sigortalandığının doğru olduğunu, ancak açılan hasar dosyası kapsamında talep açıkça teminat kapsamı dışında kaldığından müvekkili sigorta şirketince reddedildiğini, zira davacıya ait araç sürücüsünün kaza anında tam 2,02 promil aşırı alkollü olarak, aynı zamanda %100 asli ve tam kusurlu şekilde davaya konu ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet verdiğini, kazanın bizzat davacıya ait aracın aşırı alkollü sürücüsünün KTK 52/1-b kuralını ihlaliyle, karşıdan ve normal şeridinde ilerleyen mağdur araç sürücüsünün şeridine geçerek, tartışmasız bir şekilde münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiğini, yolun ve yağışın kazanın meydana gelmesinde hiçbir etken rol teşkil etmediğini, haklılıklarının kasko poliçesi genel şartları A.5/5 maddesi ve KTK 48.maddesi hükümleriyle sabit olduğunu, olay yerinde yapılan incelemeler neticesinde kazada yolun ve yağışın hiçbir etken rol teşkil etmediği ve kazanın salt alkolün etkisi ile meydana geldiği hususunda en ufak bir tereddüt kalmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun gerçek zarar ile sınırlı olduğunu, son olarak davacı yanın kaza tarihinden itibaren faiz talebinin tümüyle yersiz olduğunu, zira müvekkili sigorta şirketinin temerrüdünden söz edilemeyeceğinden, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilebileceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Kazanın salt alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediği hususunda nörolog doktor, trafik uzmanı ve aktüerya uzmanı bilirkişilerden oluşan heyetten alınan raporun sonuç kısmına göre; ‘…22/02/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında … plakalı aracın sürücüsü müteveffa …’ın %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, dava dışı sürücü …’nın kazanın oluşumunda kusursuz olduğu, 3. kişilerin, kurum ve kuruluşların kusursuz oldukları, kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketine kasko sigortası taminat örüntüsüne alındığı ve kaza 22/02/2018 tarihinde meydana gelmekle kasko poliçesinin 25/08/2017-2018 tarih aralığında olup poliçe süresi içerisinde olduğu, kazanın oluşmasında, kasko sigortalısı … plakalı araç sürücüsü …’ta saptanılan 2,02 promil alkolün salt olarak kazada etkili olduğu, öyle ki kasko sigortası genel şartlarında teminat dışı haller arasında 5,5 fıkrada açıkça -aracın, Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almak kişilerce kullanılması sırasında meydana gelen zararın- teminat dışında olduğu belirtildiği, bu nedenle kasko araç sürücüsünün kanındaki alkol kazanın oluşumunda salt etkili olmasa dahi, kanındaki alkol yasa ve yönetmeliklerce belirlenen 0,50 promil oranının üzerinde olması nedeniyle, kaldı ki sigortalı araç sürücüsününde mevcut alkolün kazanın oluşumunda salt etkisi de olduğu, davalı … Sigorta şirketinin, kasko sigortalı araçta oluşan maddi zararı giderme sorumluluğunun olmaması gerekeceği, ancak dosyadaki tüm hukuki durum ve delillerin takdiri ile son kararın mahkemeye ait olduğu..’ nun tespit edildiği, bilirkişi raporuna itiraz üzerine bilirkişi heyetinden alınan ek rapora göre de; ‘… Daha önce tanzim ettikleri kök raporlarına itirazların irdelenmesinde, daha önce tanzim edilen 02/01/2019 tarihli kök raporlarında değişiklik olmadığı, ancak dosyadaki tüm hukuki değerlendirme ve son kararın mahkemeye ait olduğu…’ nun belirtildiği, eldeki davada alınan bilirkişi heyeti raporunda; davacı şirkete ait araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu ve olayın salt alkolün etkisiyle meydana geldiği anlaşılmış olmakla, dosya kapsamına göre bilirkişi raporu yerinde görüldüğünden, davalının poliçe kapsamında sorumluluğunun bulunmadığı değerlendirilerek, DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “…Kararın birçok usuli hata barındırmakta olup gerekçe de içermediğini, delillerinin toplanmadığını ve toplanmama gerekçesinin de kararda izah edilmediğini, HMK 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, mahkemece dava değerinin taleplerine rağmen tespit edilmediğini, 1.000-TL üzerinden kısmi olarak açılan işbu davanın istinaf ve temyizi kabil bir dava olduğunu, tanık dinletilmesi ve keşif yapılması taleplerinin hukuka aykırı olarak reddedildiğini, kazanın meydana geldiği yolda çamur ve geniş çaplı çukurlar bulunduğu, refüjün yetersiz başlamasının kazaya sebebiyet verdiğini, yolun satıhının bozuk olduğunu, yüksek eğimli ve gevşek malzemeden imal edildiğini, bu iddialarının ne bilirkişi raporunda, ne de mahkemece irdelenmediğini, keşif taleplerinin yolun fotoğraflarının taraflarınca çekilmesi sebebi ile reddedildiğini, oysa bu hususların bizzat yerinde inceleme ile tespitinin mümkün olduğunu, öte yandan, olay günü aracın içerisinde iki kişi daha olup, kazanın nasıl meydana geldiğini bizzat deneyimlediklerini, bu kişilerin tanık olarak dinlenmemesinin kabul edilebilir bir açıklamasının bulunmadığını, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda esasen kazaya etken başkaca unsurlar saptanmışsa da hatalı bir değerlendirme yapıldığını, delil tespiti aşamasındaki bilirkişi raporu ile arasındaki çelişkinin giderilmediğini, Yargıtay içtihatlarının, kazaya alkolden başkaca etki eden herhangi bir unsurun saptanması halinde hasarın teminat dahilinde kalacağını işaret ettiğini, ek bilirkişi raporunda aynen şu ifadeler bulunduğunu; ‘…Davacı vekili itiraz dilekçesinde kazanın oluşumuna etki edebilecek yol ve yağan yağmurdan dolayı yolun kaygan olmasının, yağıştan dolayı olay mahallinde mezarlıktan akan çamurun yolu kayganlaştırdığı, yağan yağmurdan dolayı aracın ön camnda oluşan taneciklerden sürücünün görüşünün kısıtladığı, vb. unsurların kazanın oluşumuna etken olabileceğini belirtmiştir. Davacı vekilinin belirtmiş olduğu hususlar doğrudur.’, bilirkişinin, kazaya etken başkaca dış unsurların varlığını kabul ettiğini, bilirkişilerin trafik kazalarının yalnızca sürücülerin alkollü olması nedeniyle oluştuğunu ve alkollü sürücüler haricindeki diğer sürücülerin araçlarını mahal şartlarına uygun kullanarak trafik kazası yapmadıklarını düşündüklerini, oysa ki, bahsedilen kural ihlalleri nedeniyle oldukça fazla trafik kazası olduğunu ve bu kazaların bir çoğunda sürücülerin alkollü dahi olmadıklarını, müteveffa sürücü alkollü olmasaydı da, aracını mahal şartlara uygun kullanmaması halinde yağan yağmurdan, kayganlaşan yoldan ve yolda oluşan çukurlardan etkileneceğini ve bu kazanın meydana geleceğini, bu nedenle kazaya sürücünün alkollü olmasının değil, aracını mahal şartlara (yağan yağmur, kaygan yol ve yoldaki çukurlar) uygun kullanmamasının neden olduğunun ortada olduğunu, bu durumda da kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleşmeyip, hasarın teminat dahilinde olduğunun kabulü gerektiğini (Yargıtay 17. HD. 2014/24543 E.- 2015/3456 K., Yargıtay HGK 2011/17-182 E.-2011/294 K.), bilirkişilerin 52/1-b kuralının ihlalinin yalnızca sürücünün alkollü olması nedeniyle yapıldığını varsayarak kazanın sürücünün alkollü olması nedeniyle gerçekleştiğini belirttiklerini, ancak alkollü olmayan bir sürücünün de bu kuralı ihlal ederek belirtilen yol ve hava şartlarında kazaya sebep verebileceğini, davadan önce alınan bilirkişi raporu ile yargılama sırasında alınan raporlar arasında çelişki bulunduğunu, İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/72 D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti davası açtıklarını ve alınan bilirkişi raporu ile şu tespitlere varıldığını; ‘…yolun yama ile kapatılmış olduğu, yolun yer yer bozulması nedeni ile yama yapıldığı, yolun bir bölümünde de asfaltın bozulma nedeni ile hafif çökme yaptığı, yama yapılan yerlerde bombeler oluştuğu ve bu bombelerin hıza bağlı olarak sürücülerin direksiyon hakimiyetini kaybetmesine yol açabileceğini…’, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda ise bu çukurlarla alakalı sadece; ‘fotoğraflar incelendiğinde; yolda oluşan küçük çaplı ve derin olmayan çukurlar kazanın oluşumuna etken olmadığı kanaatindeyiz.’ denilmekle yetinildiğini, hangi gerekçe ile kazaya etken olmayacağının ise izah edilmediğini, bilirkişi raporunda delil tespiti aşamasında alınan bilirkişi raporunun adının dahi geçmediğini, … Belediyesinin yolda çalışma yapılmadığı şeklindeki cevabi yazısının gerçekleri yansıtmadığının savcılık soruşturması ile tespit edildiğini, mahkemece … personelinin verdiği beyandan sonra doğru kaza noktasına göre tekrar bir müzekkere göndermek yerine bu hususta bir karar verilmeksizin davanın reddine karar verildiğini, kazanın meydana geldiği noktanın ‘kaza kara noktası’ olup olmadığının irdelenmediğini, Jandarma Genel Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye cevap alınmadığını, kazanın meydana geldiği yolun aynı zamanda başkaca kazalara da sebebiyet verdiğini, birçok insanın yaşamını yitirdiği, yolun bu sebeple kusurlu olduğunu, İl Jandarma Komutanlığı’ndan son üç yıl içerisinde bu noktada gerçekleşen kazaların dosyaya bildirilmesinin istendiğini, halk arasında bu yolun ”ölüm yolu” olarak adlandırıldığını, söz konusu yolun defalarca haberlere çıktığını, birçok masum insanın bu yolun yapısı ve kot farkı sebebi ile yaşamını yitirdiğini, onlarca kazanın tesadüf olmadığını, bu yolda bir çok alkolsüz sürücünün de kaza yaptığını, ancak yerel mahkemece bu hususun da hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, kolluk tarafından çekilen fotoğraflar dosya arasına alınmadan ek rapor düzenlendiğini ve buna göre karar verildiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle araç hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davacı araç sürücüsü müteveffa …’ın kanında yapılan ölçüm sonucunda kaza sırasında 2.02 promil alkollü olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu kazanın oluşumunda alkolün etkisinin olacağı muhakkak olmakla birlikte, bilindiği üzere, hasarın kasko sigorta teminatı kapsamı dışında kalması için kazanın “münhasıran” alkolün etkisi ile gerçekleşmiş olması aranmakta olup, kazaya etken başkaca unsurlar da bulunması halinde, hasarın sigorta teminatı kapsamı içinde kalacağı muhakkaktır.
Davadan önce İzmir 10.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/72 Değ.İş dosyasından alınan tespit raporunda; “…kaza mahallinde yolun yer yer bozulması nedeniyle yama yapıldığı, yolun bir bölümünde de asfaltın bozulma nedeni ile hafif çökme yaptığının görüldüğü, yama yapılan yerlerde bombeler oluştuğu ve bu bombelerin hıza bağlı olarak sürücülerin direksiyon hakimiyetini kaybetmesine yol açabileceği kanaatinde olduğu…” yönünde görüş bildirildiği, kaza tespit tutanağına göre kaza günü havanın yağışlı ve zeminin ıslak olduğunun belirtilmiş olduğu, dosyaya kaza yerine dair fotoğraflar sunulduğu gibi, jandarmadan olay yerinde çekilen fotoğraflara dair CD’nin de getirtilip dosya içerisine konulmuş olduğu görülmekle birlikte, tüm bu delillerin hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda ayrıntılı olarak irdelenmediği görülmüştür. Bahse konu kök raporda, müteveffanın yasal sınır olan 0.50 promilin çok üzerinde alkollü çıkması nedeniyle, güvenli sürüş yeteneğinin bütünüyle ortadan kalkacağı bir seviye olduğu gerekçesi ile rapor düzenlendiği, raporun sonuç kısmında “…alkol kazanın oluşunda salt etkili olmasa bile yasa ve yönetmeliklerce belirlenen 0.50 promil oranının üzerinde olması nedeniyle..” denildikten sonra, “…kaldı ki sigortalı araç sürücüsünde mevcut alkolün kazanın oluşumunda salt ekili de olduğu…” denilerek kendi içinde çelişki oluşturulduğu, itiraz üzerine alınan ek raporda, kısmen yol durumuna dair değerlendirme yapılmış ise de, bu defa yağan yağmur, kayganlaşan yol ve yolda küçük çukurlar olduğuna dair tespitlerin ardından, tüm bu hususların kazanın oluşumunda etken olmadığı, salt alkolün etkisi ile kazanın meydana geldiği kanaatinde olduklarına dair görüş bildirildiği görülmekle, hüküm kurmaya elverişli bulunmayan bahse konu kök ve ek raporların, tespit raporu ile de çelişkili olduğu gözetilmeksizin, mahkemece bu çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece, davacı vekilinin beyan dilekçelerine konu savcılık dosyalarının bir kısım belgeleri dosyaya eklenmiş ise de, bu dosyaların sonuçlarına dair tüm evraklar getirtilip bir değerlendirme yapılmadığı (takipsizlik ve buna itirazların akıbeti de dahil olmak üzere), jandarma komutanlığından kaza tarihindeki olay yeri inceleme fotoğrafları getirtildiği halde raporda ve kararda değerlendirilmediği, bahse konu yerde sürekli kaza olduğuna dair davacı taraf iddialarının irdelenmediği, bu hususta kaza yerine ilişkin ölümlü/yaralamalı/maddi hasarlı tüm trafik kazalarına dair kolluk bilgi ve belgelerinin getirtilip incelenmediği anlaşılmakta olup, mahkemece yapılması gereken iş; somut uyuşmazlığın özelliğine ve ihtilafın yol/hava durumu şartlarına ilişkin olması da dikkate alınarak, tüm bu bahsedilen eksikliklerin tamamlandıktan sonra, tespit dosyası da incelenerek, yolun kaza anındaki ve sonrasındaki durumunun kazaya etken durumu irdelenmek suretiyle, İTÜ Fen Heyetinden veya ATK Trafik İhtisas Dairesinden -heyete mutlaka nörolog bilirkişi de dahil edilerek- yol/hava durumunun dava konusu kaza bakımından etken olup olamayacağına, alkol dışındaki başka etkenlerin de rol oynayıp oynamadığına dair, tereddüte yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı, gerekçeli ve çelişkileri giderecek nitelikte alınacak rapora ve tüm dosya kapsamına göre bir karar verilmesinden ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/789 Esas – 2019/1011 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 15/03/2023