Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/2185
KARAR NO : 2023/412
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/01/2018 (Dava) – 12/03/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/369 Esas – 2020/263 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/03/2020 tarihli 2019/369 Esas ve 2020/263 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; mülkiyeti …Şirketine ait olan, sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 21.04.2017 tarihinde seyir halindeyken, aynı istikamette seyreden …’nin sürücülüğünü yaptığı … plaka sayılı araca arkadan tam kusurlu şekilde çarptığını, …’nin yaralanmasına, yanında yolcu olan müteveffa …’ın vefatına sebep olduğunu, … için kesin ölüm sebebinin; trafik kazası sonucu meydana gelen yüz kemiklerindeki deplese kırıkları nedeniyle oluşan enter yaralanması olduğu şeklinde tespit yapıldığını, trafik amirliğince tanzim edilen tutanakta …’ın tam kusurlu olduğu ve …’nin ise hiçbir kusurunun olmadığının belirtildiğini, Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi’nin 02.10.2017 tarihli kusur tespit raporunun da olay yeri trafik tespit tutanağı ile aynı doğrultuda olduğunu, vefat eden …’ın 1961 doğumlu olduğunu, polis memuru olarak çalışıp 2007 yılında emekli olduğunu, halen …. Medikal Şirketi adına çalıştığını, hep çalışan bir aile reisi ve iyi bir baba olduğunu, müvekkili …’ın eşi olduğunu, …’ın …’ın 1982 doğumlu büyük oğlu olduğunu, evli ve iki çocuğu olduğunu, …’ın …’ın 1990 doğumlu küçük oğlu olduğunu, öğretmenlik yaptığını, babasının ölümünden önce düğün günü belirlenmiş olup, vefatını izleyen 3 ay sonra babasının yokluğunda evlendiğini, …’ın ise …’ın annesi olduğunu, …’nün eşi olan …, oğulları …’in vefatına ancak 7-8 ay dayanabildikten sonra Aralık 2017 başında vefat ettiğini, …’nün gelini … ile birlikte kaldığını, davalı …’ın ise davalı … AŞ çalışanı olup şirkete ait … plakalı aracı kullandığını, davalı …. AŞ’nin … plakalı aracın maliki olduğunu, davalı …. Sigorta AŞ.’nin de kazaya sebep olan … plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğunu, …’ın def’in giderleri yaptığını ve eşini kaza sonucu kaybetmesi ile eşinin farazi desteğinden yoksun kaldığını, müvekkillerinin psikolojik travma da yaşadıklarını, unutulması mümkün olmayan bir acı ile karşı karşıya kaldıklarını, müvekkillerinin murisine atfedilecek kusur olmadığına göre, olayın özelliğine, davacıların ölümden etkileniş derecesine ve olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğini belirterek, müteveffanın eşi … için 33.000-TL maddi (hesap bilirkişi tarafından tespiti yapılacak miktar itibari ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere), 190.000-YTL manevi tazminatın, oğlu … için 110.000-YTL manevi tazminatın, oğlu … için 110.000-YTL manevi tazminatın ve annesi … için 110.000-YTL manevi tazminatın ayrı ayrı olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile davalılardan, müştereken ve müteselsilen tahsiline (sigorta şirketinin sadece maddi tazminattan, sigorta poliçesindeki limit ile sınırlı olarak sorumlu tutulmasına) karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep açıklama dilekçesi ile davacı … için 100-TL cenaze ve def’in gideri ve 32.900-TL destekten yoksun kalma tazminatı istediklerini beyan ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … markası altında uzun süreli araç filo kiralama faaliyeti ile iştigal etmekte olduğunu, huzurdaki davada müvekkilini hukuken işleten olarak addetmenin mümkün olmadığını, zira … plakalı aracın uzun süreli kira sözleşmesi ile … AŞ.’ye 36 ay süreliğine kiralandığını, aracın filli hakimiyetinin dava dışı … AŞ.’de bulunduğunu, motorlu aracın uzun süreli kiraya verilmesi halinde Trafik Kanunu’nun 3.maddesi uyarınca kiracı işleten sayılacağından meydana gelen zarardan da onun sorumlu olacağını, davanın husumet yönünden müvekkili şirket lehine reddinin gerektiğini, ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak aracın kiralandığını gösterir kira faturalarının ve ödemelerin incelenmesini talep ettiklerini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla araç sürücüsünün kusurlu olduğu iddiasını da kabul etmediklerini, zira kusur oranlarının yargılamayı gerektirdiğini, talep edilen tazminat bedelinin de fahiş olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin dava tarihinden evvel müvekkili sigorta şirketine herhangi bir başvuruda bulunmadığını, bu yönüyle dava şartının gerçekleşmediğini, kabul anlamına gelmemek kayıt ve şartıyla … plakalı aracın 02/01/2017 – 02/01/2018 tarihleri arasında geçerli olmak üzere zorunlu mali mesuliyet (trafik) sigorta poliçesi ile müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, kazaya karışan araç sürücülerinin kusur oranlarının belirlenmesi, tazminat hesaplamasının TRH 2010 ölüm tablosu esas alınarak yapılması gerektiğini, hatır taşımacılığı yapıldığını, dolayısıyla belirlenecek tazminattan uygun bir indirim yapılması gerektiğini, ayrıca cenaze ve def’in masraflarının müvekkiline yöneltilmesinde yasal isabet bulunmadığını, trafik poliçesinin teminatı kapsamında olmadığını, kaldı ki bu gibi masrafların tamamının bağlı olunan belediyelerce de karşılandığını, davacı tarafın kaza tarihinden itibaren faiz talebini müvekkili sigorta şirketine de yöneltmesinde isabet bulunmadığını, zira herhangi bir başvuruda bulunmadığını, müvekkili sigorta şirketinin davacılara karşı temerrüdünün söz konusu olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin ancak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu tutulabileceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, Trafik Kanunu madde 97 uyarınca davanın usulden reddini, kazaya ilişkin kusur oranlarının tespit edilmesinin şart olduğunu, davacıların murisi …’ın emniyet kemeri takmamasının tazminattan indirim sebebi olduğunu, yapılan her türlü ödemenin mahsubunu, dava dilekçesinde davacı …’ın sosyal ve ekonomik durumuna ilişkin bilgi bulunmadığını, …’ın gelir elde eden biri olduğunun tespiti halinde geçimini sağlamasına yeteceği anlaşıldığı takdirde talep edilen maddi tazminatın reddi gerektiğini, manevi tazminat talebinin zenginleşme aracı olarak kullanıldığını, talep edilen toplam 520.000,00-TL tutarındaki fahiş manevi tazminatın adalete uygun olmadığını, kabul anlamına gelmemekle beraber tüm tazmin taleplerine karşı zamanaşımı def’i ileri sürdüklerini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … AŞ. vekili beyan dilekçesinde özetle; davalılar arasında müvekkili şirket … A.Ş bulunmamasına rağmen, tebligat zarfında müvekkilinin “davalı” olarak gösterildiğini, ancak tebliğ içeriğinden, … Turizm AŞ’nin aracın kaza tarihinden önce … Üretim AŞ’ye kiralanmış olması nedeniyle davanın müvekkiline ihbarını talep ettiğinin anlaşıldığını, dolayısıyla …. Turizm A.Ş’nin talebinin HMK’ nın 61. maddesi kapsamında davanın ihbarı olduğunu, böylelikle müvekkili şirketin davalı değil, ihbar olunan olduğunu, söz konusu sözleşmenin, davada davalı sıfatına haiz olan … Turizm A.Ş ile müvekkili … A.Ş arasında yapılmış bir kira sözleşmesi olduğunu, kira sözleşmesi hükümlerinin yalnızca taraflarını bağlayıcı olduğunu, dolayısıyla poliçe teminatları üstünde bir zarar doğması halinde, kiracı… A.Ş.’nin yalnızca kiralayan … A.Ş’ ye karşı sorumlu olacağını, davacı vekilinin bu ihbar talebini, yönlendirme ve karşı taraf olarak taraf değişikliğine açıkça rıza gösterme olarak ifade ettiğinin görüldüğünü, bundan hareketle de HMK 124. maddesine atıf yaparak taraf değişikliği talep ederek müvekkilinin davalı olarak kabulünü talep ettiğini, davacı vekilinin HMK’nın 61 ve 124. maddelerini birbirine karıştırdığını ya da bilinçli olarak karıştırmaktan menfaat umduğunu, her türlü beyan ve itirazları saklı kalmak üzere, davalı …’a yönelik kusur iddiaları ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin de son derece yersiz ve fahiş olduğunu, manevi tazminat taleplerinin sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verecek nitelikte olduğunu, hepsini külliyen reddettiklerini, ayrıca tazminata hükmedilecek olması halinde, ilgili sigorta şirketinden tahsili yönünde hüküm kurulmasını talep ettiklerini, kusur ve hesap bilirkişi incelemesi yapılmasını, müvekkili … A.Ş’nin davaya ihbar olunan sıfatıyla kabulünü talep ettiklerini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Dosyaya toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; 21.04.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında … plakalı araçta yolcu olarak bulunan …’ın yaralandığı ve akabinde vefat ettiğinden bahisle … plakalı araç sürücüsü …, araç maliki …. Turizm A.Ş ve aracın trafik sigorta şirketi aleyhine davanın açıldığı, alınan raporlar ile kazaya karışan … plakalı araç sürücüsü …’ın kazanın oluşumunda %100 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, …’ın … plakalı araçta yolcu olduğu, … plakalı aracın … Turizm A.Ş. tarafından uzun süreli kira sözleşmesi ile … A.Ş ne kiralandığı ve araç üzerinde fiili hakimiyetinin kalmadığı, … A.Ş’ nin işleten sıfatıyla sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle davalı … Turizm A.Ş yönünden davanın husumet nedeniyle reddi gerektiği, davacılar vekilinin aşamada davalı sigorta şirketi ile maddi tazminat yönünden yapılan sulh anlaşması nedeniyle maddi tazminata yönelik davadan feragat ettiği, manevi tazminat yönünden ise vefat eden …’ın; davacı …’ın oğlu, …’ın eşi, diğer davacıların babaları olduğu, aniden meydana gelen trafik kazası sonucu davacıların manevi huzurlarının gerçekleşmesi yönünden, tarafların sosyal ekonomik durumları, olayın oluş şekli. kusur durumu nazara alınarak hak ve nefasete uygun olarak manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne ilişkin karar verilmesi gerektiği, sulh protokolünde yargılama gideri yönünden düzenleme bulunduğundan yargılama giderleri davacı taraf üzerinde bırakılmakla, sonuç olarak; MADDİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN DAVANIN FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, MANEVİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN; … AŞ hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, Davalı … hakkındaki DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, davacı … için 40.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL, davacı … için 10.000,00-TL, … için 10.000,00-TL’nin 21/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile ilgili davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVACILAR VEKİLİ TARAFINDAN, “…Davanın, HMK 124. madde kapsamında işleten … AŞ.’ne yönlendirilmesi taleplerinin karara bağlanmaması ve dahili davalı talebi olarak değerlerlendirilip reddinin isabetli olmadığını, görevsizlik kararı veren İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasına 18.04.2018 tarihinde, işleten olduğu anlaşılan … A.Ş.’ye davayı yönlendirme hususundaki dilekçelerinin sunulduğunu, ancak talepleri hususunda bir karar verilmediğini, 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.04.2019 tarihli ilk celsesinde de, davaya verilen cevaplardan davalı araç maliki …. AŞ’nin değil, … AŞ’nin işleten olduğunun anlaşıldığını belirterek, HMK 124 m. kapsamında davanın… A.Ş.’ye yönlendirilmesini talep ettiklerini, mahkemenin 8 nolu ara kararının verildiğini, HMK kapsamında dahili dava müessesesi bulunmadığından davacı tarafın … A.Ş.’nin davaya dahil edilmesine yönelik talebinin reddine şeklinde kararı verildiğini, kararın talepleri ile örtüşmeyip, hatalı ve eksik olduğunu, davaya dahil edilme değil, yönlendirme talebi ve dilekçesi verdiklerini, davalı …. A.Ş.’nin dosyaya 24.01.2018 tarihli cevap dilekçesi ekinde sunduğu sözleşme incelendiğinde, … AŞ ile aralarında 16.03.2017 tarihli uzun süreli araç kira sözleşmesi yaptığının anlaşıldığını, davalı …’ın kullandığı … plakalı aracın, … A.Ş. ile … A.Ş.’nin 16.03.2017 tarihli uzun süreli araç kira sözleşmesi kapsamında, 11.04.2017 tarihinde … A.Ş.’ne kiralandığı ve çalışanı diğer davalı kusurlu sürücü …’a teslim edildiğinin anlaşıldığını, trafik tescil kayıtlarında aracın sahibi olarak gözüken kimsenin, aynı zamanda aracın işleteni olarak kabul edildiğini, araç sahibinin, işleten sıfatının bulunmadığını kanıtlayabilirse sorumluluktan kurtulabileceğini, kaza raporunda, gerek hastane tutanakları ve ifadelerde, hatta soruşturma dosyasında müvekkillerinin kimliklerinin, telefon numaralarının mevcut olduğunu, davalı şirketin, aracın maliki olmasına ve zorunlu trafik sigortasının adına olmasına rağmen uzun süreli araç kira sözleşmesi ile … AŞ’ye kiraladıkları konusunda kendilerine bilgi vermediğini, ayrıca, … AŞ.’nin de aracı, uzun süreli araç kira sözleşmesi ile …. AŞ’den teslim aldıkları hususunda bir bilgi vermediklerini, davalı …’ın ifadesinde … A.Ş.’de çalıştığı ya da aracın … A.Ş. tarafından kiralandığı ve işleteni olduğu hususunda en küçük beyanı olmadığını, trafik sicilinde malik görünen kişi, karine olarak aracın işleteni sayıldığından (Hukuk Genel Kurulu 2012/4-1069 E.-2013/379 K.) doğal olarak davalı olarak gösterdiklerini, aracın 36 ay süreyle … A.Ş.’ye kiralanmış olduğunu bilmelerinin mümkün olmadığı gibi, bunun kendilerinden beklenemeyeceğini, bu itibarla davada husumetin yanlış gösterilmesine davalı tarafın sebebiyet verdiğini, kendilerinin kusurlarının olmadığını, bu nedenle HMK 327/2 m. kapsamında davalı … A.Ş. yararına yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğini, davalı …. AŞ.’nin uzun süreli olarak kiralandığı gerekçesi ile davanın kiracı … A.Ş.’ye ihbarını talep ettiğini, karşı taraf olarak taraf değişikliğine açıkça rıza gösterdiğini, ayrıca taraf değişikliği taleplerinin dürüstlük kurallarına da aykırı olmadığını (Yargıtay 4. HD E. 2018/1749-K. 2019/6090), kendilerine hiçbir bilgi vermeyen bu şirketlerin iyi niyetli olmadığını, yargılamaya yardımcı olmadıklarını, bu haliyle davacılar olarak kabul edilebilir hukuki fiili bir yanılgılarının olduğunu, taraf değişikliğindeki amacın usul ekonomisini gerçekleştirmek olduğunu, mahkemenin, ara kararla taraf değişikliği taleplerini HMK 124/3 gereği dürüstlük kuralına aykırı olmadığından ve bir maddi hatadan kaynaklandığından dolayı kabul ederek… AŞ.’nin uyap sisteminden dosyaya eklenerek davanın yürütülmesine, kendilerine davalı olarak dava dilekçesinin tebliğine karar vermesi gerektiğini, … AŞ. aleyhine dava açılmasına davacı taraf olarak sebebiyet vermedikleri ve bizzat davalı … AŞ. sebebiyet verdiğinden bu şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin düşünülemeyeceğini, yine maddi tazminat konusunda davalılardan … A.Ş. ile protokol yapıldığını ve yargılama giderleri talep edilmeyeceğinin protokole bağlandığını, feragat beyanında bulunulduğunu, … Genel Sigorta A.Ş.’nin manevi tazminat talebi hususunda davalı olmadığını ve manevi tazminat ile ilgili yargılama giderleri hususunda sorumluluğu olmayan sigorta şirketi ile yapılan protokol dayanak gösterilerek davacı taraf olarak yargılama giderlerinin tümünün üzerlerinde bırakılmasının isabetli olmadığını, yapılan giderlerin, bilirkişi raporu giderleri vs.nin manevi tazminat talepleri için de gerekli olduğunu, mahkemenin, kusur bilirkişisi raporu ve ATK kusur raporu aldığını, manevi tazminat hükmünü de bu raporlara dayanarak verdiğini, ayrıca, müvekkilleri için hükmedilen manevi tazminat miktarlarının da çok az olduğunu, olay tarihi, olayın gelişimi, davalının tam kusurlu olması gözetildiğinde davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminatın dramatik olduğunu, manevi tazminatı zenginleşme aracı olarak görmediklerini, mahkemenin manevi tazminat ile ilgili hüküm kurarken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesinin amaçlaması gerektiğini, kazanın büyük olduğunu, kusurun büyük olduğunu, müvekkillerinin içinde bulunduğu araç sürücüsü ve …’e atfedilen hiçbir kusur olmadığını, ülkemizdeki satın alma gücü nazara alındığında hükmedilen tutarların ekonomik bir değer ifade etmediğini, olayın manevi boyutunun hafife alınmayarak manevi yıkımın giderilmesini sağlayacak yeterlilikte olması gerektiğini (Yargıtay 4. HD E. 2018/1749-K. 2019/6090 sayılı kararı)…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…Kusur durumuna ilişkin hatalı değerlendirme yapılarak hüküm verildiğini, ceza yargılamasında müvekkilinin aldığı cezanın kesinleşmediğini, Cumhuriyet Savcısı tarafından müvekkili … lehine bozulması talebiyle temyiz edildiğini, müteveffanın tali kusurunun olduğu ve bu nedenle kararın müvekkili … lehine bozulmasının talep olunduğunu, müteveffanın kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olmaması sebebiyle kendi ölümünde tali derecede kusurlu olduğunu, mahkemede aşamalardaki beyanlarında da müteveffanın emniyet kemeri takmıyor olmasının kusur dağılımında dikkate alınması ve dosyanın, uzman bir doktor bilirkişinin de içinde bulunduğu trafik kusur ve araç hasarı konusunda uzman bir heyete tevdiinin gerektiği vurgulanmış ise de, mahkemece bu taleplerinin dikkate alınmadığını, müteveffanın tali kusuru göz ardı edilerek hüküm kurulduğunu, müteveffa ve müteveffanın içinde bulunduğu aracın sürücüsü …’ nin otomobilden dışarı savruldukları göz önünde bulundurulduğunda emniyet kemerlerinin takılı olmadığının anlaşıldığını, aracın sağ ön koltuğunda oturan …’ın kullanması zorunlu emniyet kemeri takılı olsa idi, yüzünü şiddetli bir şekilde aracın iç kısımlarına çarpması ve aracın dışına savrulmasının mümkün olmayacağını, emniyet kemerinin takılı olması halinin etkili olup olmadığı hususunda ayrıntılı bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğunu (Yargıtay 17. HD E. 2013/8709-K. 2014/13911 sayılı ilamı), 06.08.2019 tarihli kusur raporuna yapmış oldukları ciddi görülen itirazlarına ilişkin olarak Trafik İhtisas Dairesi tarafından bir araştırma-inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, müteveffa …’ın yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsü …’nin de meydana gelen kazada kusurunun bulunduğunu, tarafların olay anlatımlarına ve kaza krokilerine bakıldığında, …’nin sol şeride geçmeden önce şeridi kontrol etmediği ve kendisinden önce şerit değiştirmek üzere olan … plakalı aracın önüne geçerek şeride tecavüzde bulunduğunun anlaşıldığını, asli kusurlu olmasına karşın, bilirkişi tarafından kusur atfedilmediğini, …’nin panikleyerek direksiyon hakimiyetini kaybettiğini ve aracının takla attığını, aylık ücret karşılığı çalışan ve başkaca herhangi bir geliri olmayan müvekkilinin, davacıların tatmin duygusunun çok üstünde bir tazminat ile karşı karşıya bırakıldığını, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde; dosya kapsamına göre, davalı …. AŞ’nin, kazaya neden olan aracın gerçek işleteni olmadığını, zira davadışı… AŞ’ye 36 aylığına uzun süreli kiralama sözleşmesi ile aracı teslim ettiklerini ileri sürmüş olduğu ve buna dair evrakları da dosyaya sunduğu görülmüştür. Dava tarihi 02.01.2018 olup, kira sözleşmesinin 27.03.2017 tarihli ve aracın bahse konu davadışı şirket çalışanı olan davalı …’a teslim tarihinin ise 11.04.2017 olduğu görülmekle, kaza tarihinde davalı… Şirketi’nin araç üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece anılan davalı şirket bakımından davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair karar verilmiş ise de, bu kabul dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Nitekim, davacılar vekilinin davayı araç ruhsat sahibi ve poliçede sigortalı görünen davalı … AŞ’ye yöneltmiş olmasında HMK 124.madde uyarınca dürüstlük kuralına aykırı bir durum olmadığı gibi, davacı tarafın, kazaya neden olan … plakalı aracın davadışı bir şirkete uzun süreli olarak kiralanmış olmasını bilmesi de kendisinden beklenemeyeceğinden, kabul edilebilir bir yanılgı niteliğindedir. Dosya içerisindeki, davacılar vekilinin 18.04.2018 tarihli dilekçesinde de, davalı … AŞ’nin davaya cevap dilekçesinden bu durumu öğrendikleri belirtilerek HMK 124.madde uyarınca taraf değişikliği ile davalının … AŞ olarak kabul edilip, ….AŞ’ nin davalı olmaktan çıkarılmasının açıkça talep edilmiş olduğu görülmekte iken, yerel mahkemece HMK 124.maddedeki açık düzenleme uyarınca taraftaki dürüstlük kuralına aykırı olmayan yanılgı nedeniyle davanın gerçek işleten olan … AŞ’ye karşı devam edilmesi gerekirken, usul ekonomisine ve dosya kapsamına uygun düşmeyecek şekilde davacılar vekilinin bu talebinin gözardı edilmiş olması doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu husus yönünden kaldırılması gerekmiştir.
2-Davacılar vekilinin, davalı …. A.Ş’nin bizzat kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verdiğine yönelik itirazı ise, dosya kapsamına göre yerinde görülmemiştir. Şöyle ki, davadan önce bahse konu şirkete yönelik bir başvuru/talep bulunmaması, sözkonusu şirketin ceza yargılamasında taraf olmaması karşısında, gerçek işleten olmadığına dair beyanının dava dilekçesi tebliği ile davaya cevap dilekçesi içeriğinde belirtilmiş olmasına göre, davacı tarafın bu davalıya karşı yargılama giderlerinden sorumlu olacağı kanaatine varılmıştır.
3-Davalı … vekilinin kusura yönelik istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir. Şöyle ki, dosya kapsamında mahkemece biri ATK Trafik İhtisas Dairesinden olmak üzere alınan her iki bilirkişi raporunda da davalı sürücü …’ın asli ve tam kusurlu, diğer araç sürücüsünün ve müteveffanın kusursuz olduğu belirtilmiş olup, ceza dosyasında Ankara ATK’dan alınan kusur raporunun ve buna ilaveten kaza tespit tutanağının da aynı doğrultuda olması karşısında, kusur tayini yönünden dosyada bir eksiklik ve çelişki bulunmadığı anlaşılmıştır.
4-Manevi tazminata yönelik olarak, davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinafa gelindiği gözetilerek yapılan değerlendirmede; kazada müteveffanın yolcu konumunda olup kazaya etken bir kusuru bulunmaması, davalı …’ın %100 asli ve tam kusurlu bulunması, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın meydana geliş şekli, paranın satın alma gücü, davacıların müteveffa ile yakınlıkları ve tüm dosya kapsamına göre, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının adalete uygun ve makul bulunmayıp, az kaldığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin tüm davacılar yönünden bu istinaf itirazının ayrı ayrı kabulü gerekmiştir. Bununla birlikte; müteveffanın kaza anında emniyet kemeri takıp takmadığı ve dolayısıyla zararın artmasında “müterafik kusuru” yönünden mahkemece (re’sen gözetilmesi gerekirken) olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmamış olması karşısında, davalı … vekilinin gerek bu yöndeki ve gerekse manevi tazminat tutarının tayininde bu hususun da gözönüne alınması yönündeki istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Mahkemece yapılması gereken iş; her halükarda hükmedilen manevi tazminat tutarlarının az olduğunun kabulüyle gerekli arttırımların yapılması, ancak bunun yanısıra müteveffanın emniyet kemeri takma konusunda, yaralanmasının niteliği ve aracın durumu da irdelenerek müterafik kusuru bulunup bulunmadığı yönünden gerekirse bilirkişi raporu da alınarak, sonucuna göre müterafik kusur indirimi yapılıp yapılmayacağının saptanmasından ibarettir.
5-Davacılar vekilinin, davacılar tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasının yerinde olmadığına dair itirazı da yerinde görülmüştür. Mahkemece, sulh protokolündeki hüküm gerekçesiyle bu yönde karar tesis edildiği görülmekte ise de, anılan sulh protokolünün davalı sigorta şirketi ile ve yalnızca maddi tazminat istemleri bakımından yapılmış olduğu anlaşılmakta olup, davacıların manevi tazminat talepleri de bulunduğu ve kısmen kabulüne karar verildiği gözetilmeksizin, yapılan tüm masrafların davacılar üzerinde bırakılması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekili ve davalı … vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/369 Esas – 2020/263 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacılar tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacılara iadesine,
b-Davalı … tarafından yatırılan 1.280,81-TL istinaf karar harcının istek halinde davalı …’a iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacılar ve davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 15/03/2023