Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2169 E. 2023/229 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2169
KARAR NO : 2023/229

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/03/2019 ( Dava) – 11/03/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/667 Esas – 2020/258 Karar
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2020 tarihli 2019/667 Esas ve 2020/258 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/04/2007 tarihinde davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile aşırı süratli seyretmekte iken, önce park halindeki araçlara çarptığını ardından da yaya geçidinden geçmekte olan müvekkiline yaya geçidinin orta refüje yakın yerinde çarptığını ve 7 metre ileriye fırlattığını, meydana gelen bu kazada müvekkilinin hayati tehlike geçirecek derecede ağır yaralandığını, ayağında bacağında, kolunda, yüzünde ve çeşitli yerlerinde kırıklar meydana geldiğini, yüzünde ve vücudunun çeşitli bölgelerinde tedavi ile giderilemeyen sabit iz oluştuğunu, organlarında işlev kaybı meydana geldiğini, müvekkilinin tedavilerinin halen devam ettiğini, müvekkilinin kaza sonrası Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde ameliyat olduğunu, 6 ay kadar çift değnek ile sonrasında 2 sene boyunca düşük ayak ateli ile yaşadığını, müvekkilinin %47 engellilik durumunun tespit edildiğini, İzmir 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/2048 E. Sayılı ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda ” sanık sürücü … bu kazanın oluşmasına neden olmuştur” şeklinde belirtildiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davacı vekili 03/07/2019 tarihli celsede talebini; maluliyet tazminat talebine ilişkin olarak geçici iş göremezlik tazminat talebini 1.000 TL, kalıcı maluliyet tazminat taleplerini 9.000 TL olarak açıklamıştır.
Davacı vekili 17/02/2020 tarihli talep arttırım dilekçesiyle; maddi tazminat talebini 50.000 TL arttırarak söz konusu talebini harçlandırmıştır.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunulduğu, esasa yönelik olarak da poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusuru oranında sorumluluklarının olduğu, kusur oranının tespiti gerektiği, açılan davanın reddi gerektiği savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; ”….Açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE 60.000,00 TL nin 30/04/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın reeskont faizi uygulanması talebinin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava açma süresi dolduktan sonra açılan işbu davanın reddi gerektiğini, trafik kazalarından doğan maddi ve manevi tazminat davalarında dava zamanaşımının Türk Borçlar Kanunun 72. Maddesi ve Karayolları Trafik Kanununun 109/2 maddesi gereği zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl olduğunu, dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, ceza zamanaşımı uygulanacağını, Ceza Zamanaşımının ise TCK 66. maddesinde gösterildiğini, somut olayda davaya konu kaza 30.04.2007 tarihinde meydana geldiğinden, sigorta poliçesinden ve haksız fiilden doğan taleplerin 2 ve 10 yıllık zamanaşımına tabi olması nedeniyle de zamanaşımı süresi dolduğundan, kaldı ki ceza zamanaşımı dahi 30.04.2015 tarihinde dolduğundan, zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davanın reddi gerektiğini, Gerekçeli Kararda: “Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunulduğu, esasa yönelik olarak da poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusuru oranında sorumluluklarının olduğu, açılan davanın reddi gerektiği savunmuştur.” şeklinde gösterilmekle, … Sigorta A.Ş.’nin dava ile alakası bulunmadığını, işbu hususunda düzeltilmesi gerektiğini, ayrıca kusura ilişkin çelişki giderilmeksizin hüküm kurulduğunu oysaki hükme esas alınan kusur raporu hatalı olup dosyanın atk kusur incelemesine gönderilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda davalı tarafa ait … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın %80 oranında asli kusurlu olduğu, davacı yaya …’un %20 oranında tali kusurlu olduğu şeklinde kanaate varılmışsa da söz konusu değerlendirmenin gerçeği yansıtmadığını, tutarsız, kendi içinde çelişkili, somut delillerden uzak değerlendirmede bulunduğunu, sürücünün, iddia edilen şekilde kuralları ihlal ettiğine yönelik elde herhangi bir delil bulunmadığını, davacı tarafın sarhoş olması sebebiyle dava konusu yaralanmalı trafik kazasının meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olduğunu, davacının ifade tutanağında asli ve tam kusurlu olduğunu kabul ettiğini, tazminat hesaplama raporu hatalı olup, reddi gerektiğini, davacının maluliyet oranı %30 olup, %34 oranı üzerinden yapılan tazminat hesaplamasının hatalı olduğunu, davacının erkek olduğu ve askere gideceği hususu gözetilerek tazminat hesaplamasında bu askerlik sürecinin kazancının düşülmesi gerektiğini, davacıda şu an var olan maluliyet ile 30.04.2007 tarihli kaza arasında illiyet bağının araştırılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla olay tarihinden itibaren faize hükmedilemeyeceğini belirterek haksız ve hukuka aykırı gerekçelerle tesis edilen yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, aksi kanaatte olunması halinde ise işbu yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 30/04/2007 tarihli trafik kazasından kaynaklı bedeni zarar nedeniyle maddi tazminat isteminin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekilince istinaf edilmiştir.
Davacı vekili, 30/04/2007 tarihinde müvekkilinin yaya olarak yaya geçidinden geçmekte olduğu sırada davalı … Sigorta A.Ş.’ye ZMSS poliçesi ile sigortalı araç sürücüsünün aşırı süratli seyri nedeniyle müvekkiline çarpması sonucu meydana gelen kazada müvekkilinin hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını, vücudunun çeşitli yerlerinde kırıklar meydana geldiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, zamanaşımı itirazında bulunulduğunu, esasa yönelik olarak da poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusuru oranında sorumluluklarının olduğunu, açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
1-2918 s. KTK.nin 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmü getirilmiştir.
Aynı fiil bazen hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira, cezalandırma müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır.
Dava dilekçesi davalıya 01/04/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı 09/04/2019 tarihli cevap dilekçesi ile cevap süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece 03/07/2019 tarihli celsede davalı vekilinin zamanaşımı itirazının asıl karar ile birlikte hüküm altına alınmasına karar verildiği, 11/03/2020 tarihli celsesinde davalı tarafın zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir. Dava açma hakkı ceza zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davacı tazminat istemi ile 2016 tarihinde davalı sigortaya başvuru yapmış, davacının tazminat başvurusu davalı sigorta şirketince zamanaşımı nedeniyle reddedilmiş, diğer taraftan davacı kaza sonrasında dava açmadan önce dava tarihine kadar 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 06/09/2011 tarihli maluliyet raporu ile zararı öğrenmiş olup, rapor içeriğine ve davacının yaralanmasının niteliğine göre, yargılama sırasında alınan 03/10/2019 tarihli rapor içeriğine göre kaza sonrasında gelişen bir durumun da bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davaya konu kaza 30/04/2007 tarihinde gerçekleşmiş ve dava 29/03/2019 tarihinde açılmış olmakla 2918 Sayılı yasanın 109/2. maddesinde öngörülen uzamış (Ceza) zamanaşımı olan 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi dolmuştur.
Mahkemenin gerekçeli kararında zamanaşımı defi red gerekçesi olarak belirttiği HGK kararında dava konusu ölüm ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklı olup TCK’nun 85/2 maddesinde düzenlenen ve taksirle öldürme suçuyla ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-d maddesi uyarınca onbeş yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli sayılmış olmasından kaynaklı olduğu; ancak dosyamızda dava konusunun ölüm olayından kaynaklı destek tazminatına ilişkin olmayıp, trafik kazasından kaynaklı taksirle yaralama nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup “cezayı gerektiren bir fiil” olarak taksirle yaralama suçunun TCK 89. madde kapsamında olduğu sabit olduğundan, 8 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup mahkemenin zamanaşımı yönünden kabulü hatalı olmuş davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddi gerekirken işin esasına girilerek esastan karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
2- Mahkemece, gerekçeli karar içeriğinde “Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunulduğu, esasa yönelik olarak da poliçe limiti ve araç sürücüsünün kusuru oranında sorumluluklarının olduğu, açılan davanın reddi gerektiği savunmuştur.” şeklinde dosyanın tarafı olmayan … Sigorta A.Ş.’den davalı olarak bahsedilmiş olması 6100 sayılı HMK’ nın 297/1-b maddesine aykırılık teşkil etmekte olup, hükümle gerekçe bakımından karışıklığa sebep olmuş ise de; bu husus sonuca etkili olmadığından kaldırma nedeni yapılmamış ve eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2020 tarihli 2019/667 Esas ve 2020/258 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
b-Alınması gereken 179,90-TL harcının peşin alınan 170,78-TL peşin harç ve 860,00-TL ıslah harcı toplamı 1.030,78-TL’ den mahsubu ile kalan 850,88-TLnin kararın kesinleşmesinden sonra ve talep halinde davacıya iadesine,
c-Davacı tarafından yapılan harç ve yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
d-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
e-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihindeki AAÜT gereğince davanın reddedilen bölümü üzerinden hesaplanan 9.200,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
d-Kararın kesinleşmesi halinde, varsa kalan gider avansının ilgili olduğu tarafa iadesine,”
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
3-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/02/2023