Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2155 E. 2023/202 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2155
KARAR NO : 2023/202

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2017 (Dava) – 27/11/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/707 Esas – 2019/724 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Yangın Nedeniyle)
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 16/02/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/11/2019 tarihli 2017/707 Esas ve 2019/724 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12/05/2017 tarihinde meydana gelen yangın nedeni ile müvekkiline ait … Mağazası olarak faaliyet gösteren işyerinde, nedeni yetkili birimlerce tespit edilen yangın çıktığını, müvekkilinin uğramış olduğu zararın giderilmesi amacıyla davalı sigorta şirketine evrakların eksiksiz olarak tebliğ edildiğini, davalı şirketin, müvekkilinin zararını 81.936,84-TL olarak değerlendirerek müvekkiline ibraname gönderdiğini, ibranamenin müvekkili tarafından fazlaya ilişkin hakkı saklı tutularak imzalandığını, ilgili tutarın müvekkili tarafından alındığını, rakamın mevcut zararının çok altında olduğunu bilmesine rağmen, işyerinin tamamen yanmış olmasından ötürü, ticari hayatında maddi sıkıntı yaşaması, halı bedellerinin taksidinin ödeme gününün gelmiş olması kaynaklı olarak bir nebze hayatını idame edebilmek amacı ile bu teklifi kabul etmek zorunda kaldığını, müvekkilinin zararının tespiti için Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/43 D. İş dosyasından bilirkişi raporu alındığını, ancak bu bilirkişi raporunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, bilirkişinin uzmanlık alanının ne olduğunun raporda belirtilmediğini, raporda itfaiye raporuna değinilmediğini ve tahmini 670.000.00-TL tutarındaki hasarın göz ardı edildiğini, müvekkilinin mevcut ürünlere ait faturalar sunmuş olmasına rağmen tespit bilirkişi raporunda bu faturalardaki miktarlardan çok uzak komik değerler tespit edildiğini, faturalarla ilgili satın alınan firmaların muhasebe kayıtları incelendiğinde faturaların ve mal çıkışlarının yapılmış olduğu ve sisteme işlendiği ve halen müvekkilinin bu firmalara borcunun olduğunun görüleceğini, hatta bu mallara ilişkin bir kısım ödemelerin yangından sonra da yapıldığını, parti mallarının defolularına bile biçilmeyen fiyatın biçildiğini, 5800 m2 yanan emtiaya 69.300-TL gibi komik bir rakam tespit edildiğini, bilirkişinin alanında uzman olmadığını, malların yün ve ipek olmamasının o malın kalitesini göstermeyeceğini, sigorta poliçesinin yapıldığı zaman sigorta şirketi yapmış olduğu incelemede işyerinde 600.000,00-TL civarı emtia tespit ettiğini ve bu emtiayı fotoğraflandırdığını, faturalar incelendiğinde gerçek satış olduğunun anlaşılacağını, sunmuş oldukları makbuzların da bu halılara ilişkin kısmi ödemeler yapıldığını ispatladığını, davalı şirketin müvekkilinin mevcut zararının çok altında bir tazminat ödemeye çalıştığını, davalının ilgili fotoğrafları ve belgeleri müvekkilinden gizlediğini, davalının sigorta poliçesi yaptığı zaman ilgili eksper raporunu aldırdığını ve emtiaya değer biçtiğini, bu fotoğrafların davalı taraftan istendiğinde yangın esnasında bulunan halıların sigorta esnasındaki halılardan daha kalitesiz olmadığının, çok daha kaliteli olduğunun anlaşılacağını, dosyada bulunan açılış fotoğrafları ile işyerinin sonraki dış cephe fotoğrafları incelendiğinde müvekkilinin işyerine masraf ettiği ve dükkanı gerek mal gerekse görüntü olarak daha elit bir pozisyona soktuğunun belli olduğunu, sırf açılış fotoğraflarına bakarak müvekkilinin müşteri toplayabilmek için yapmış olduğu kampanyaları, dükkandaki tüm malların kalitesiz halı olduğu şeklinde yorumlamanın maddi gerçeklikle örtüşmeyeceğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin uğramış olduğu zararın poliçe kapsamında üst limitten olay tarihi olan 12/05/2017 tarihinden itibaren ticari faiziyle ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkeme ara kararı uyarınca talebin fazlaya dair hakları saklı olarak 50.000-TL emtia bedeli olarak açıklanmış olduğu görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete 14.11.2016/2017 tarihlerinde sigortalı bulunan taşınmazda 12.05.2017 tarihinde yangın vuku bulduğunu, her ne kadar işbu dava 1.000,00-TL harca esas değer üzerinden belirsiz alacak davası olarak açılmış ise de, dava dilekçesinin sonuç kısmının 6 nolu bendinde; zararın poliçe kapsamında üst limitten ödenmesinin talep edildiğini, buna göre toplam poliçe üst limitinin 1.144.250,00-TL olup, davacı talebi “zararın poliçe kapsamında üst limitten ödenmesi” olduğuna göre, işbu davanın belirsiz alacak davası olmadığını, eksik harcın tamamlatılmasını, sigorta teminatının, sigorta sözleşmesinde belirtilen yerler için geçerli olduğunu, somut olayda riziko adresi ile olayın meydana geldiği adreslerin farklılık gösterdiğini, delil tespit dosyasına itiraz etmeyerek kesinleştiren davacı tarafın tespitin aleyhine sonuçlanması üzerine itirazlarını işbu davada ileri sürmesinin açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından yangın raporu düzenlendiğini, söz konusu rapor ile maddi hasarın 600.000,00-TL olarak değerlendirildiğini, yapılan ekspertiz incelemesi neticesinde ise, emtia hasarı 64.166,60-TL, dekorasyon hasarı 8.798,80-TL, demirbaş hasarı 1.522,64-TL ve iş durması nedeniyle ödenmesi gereken 7.848,80-TL olmak üzere toplam 81.936,84-TL hasar tespit edildiğini ve 28.09.2017 tarihinde sigortalı davacıya ödendiğini, ibraname imzalandığını, ibraname davacı tarafça ihtirazi kayıt konularak imzalanmış ise de, davacı tarafça yaptırılan delil tespitine itiraz edilmediği, 2017/43 D.İş dosyasında alınan davacı aleyhine kesinleşmiş bilirkişi raporunun davaya esas alınmasını, buna göre müvekkili şirket sigorta tazminatını eksiksiz ödemiş olduğundan başkaca sorumluluğunun kalmadığının kabulü ile davanın reddini talep ettiklerini, davacı tarafça hasar bedeli olarak iddia edilen miktarların soyut ve gerçek zararın çok üstünde olduğunu, tespit bilirkişi raporu ile davacı tarafından ibraz edilen faturalar toplamındaki m2 halı miktarı ile keşfi yapılan yanan halı miktarının birbiri ile örtüşmediği, bazı halıların parti malı kapsamında değerlendirilebilecek kalitede halılar olduğu, işletme defterinin incelenmesinde 01.01.2017-31.03.2017 tarihleri arasında 8.668,96-TL halı satışı yapıldığının tespit edildiğini, Marmara Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi tarafından düzenlenen 18.05.2017 tarihli görüş raporunda; “incelenen ürünler arasında yün, pamuk ve diğer doğal malzemelerden yapılmış halı örneklerine ve kalıntılarına rastlanmadığı, toplama ürün karakteristiği içerdiği, davacının ibraz ettiği faturaların tarih ve fatura numaraları silsilesi açısından şüphe yansıttığı, uyumsuz olduğu, akrilik halıların m2 değerlerinin yaklaşık 6,5 kat yüksek yazıldığı, incelenen örneklerin düşük kaliteli ürünlerden oluştuğu, toplam tekstil kökenli hasarın KDV dahil 61.000,00-TL olduğu”nun tespit edildiğini, yangın uzmanı mütalaa raporu ile de; “rulo ve üst üste istiflenmiş halıların hava ile temas edememesi nedeniyle zor yanması gerekeceğini, oysa yoğun halde yandığının görüldüğünü, şüpheli olabileceği” tespitinin yapıldığını, yine araştırma raporuna göre; “yaklaşık 580.000,00-TL tutarındaki halı ve yollukların sergilenmesi için en az 800 ila 1000 m2 bir mağaza olması gerektiği, … tarafından verilen sevk irsaliyelerinde teslim ve taşıyan araç bilgisi olmadığı, ciddi şüphe duyulduğu, alınan mallara karşı ödemelerin bankadan yapılmadığı da değerlendirildiğinde malların evrak üzerinden satılmış ve İzmir’e gelmiş gibi gösterildikleri” nin değerlendirildiğini, son olarak ekspertiz raporu ile ise; “sigortalının ve ortağının sermayeleri konusunda açıklama yapamadıkları, hasar tarihine kadar aldıkları emtiaların tamamını senetle veresiye aldıkları, ancak günümüz şartları da dikkate alındığında karşılık göstermeden 875.000,00-TL gibi yüksek miktarlarda bu şekilde mal alımının ticari hayatın normal akışına uygun olmadığı, işyerinin toplam kullanım alanının 100 m2 olduğu ve sigortalı davacının talep ettiği miktarda halının riziko adresine sığmasının mümkün olmadığı, sigortalının muhasebe kayıtlarında açılışından 31.03.2017 tarihine kadar olan resmi satışının 8.668,96-TL olduğu, beyanların uyuşmadığı, yangın sonrası riziko adresinde fazla miktarda halı olmadığı, yapılan inceleme ile halı kalitesinin çok düşük olduğu ve halılarda kullanılan iplerdeki polyester oranının yüksek olduğu, halıların piyasada toplama tabir edilen halılar olduğu, Z raporlarının incelenmesinde bir seferde yapılan halı satışının çoğunun 100-150,00-TL civarında olduğu ve bu durumda da halı kalitesinin çok düşük olduğu” nun tespit edildiği, biri mahkemece düzenlettirilmiş olmak üzere tüm raporlara göre böyle bir işletmenin, iddia ve talep edilen tutarlarda emtiaya sahip olduğu iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafça talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğu, davacıya ait vergi ve sermaye kayıtlarının ilgili kurumlardan celbi halinde de bunun tespit edilebileceğini, kaldı ki; sigortalının her türlü ticari defter ve mali kayıtlar ile şirket giriş çıkış kayıtlarının, stok kayıtlarının, KDV beyannamelerinin, faturaların vs. birbiriyle tutarlı ve uyumlu olmasının şart olduğunu, fahiş orantısızlıklar bulunduğunun tespit edildiğini, yine poliçe özel koşulları ile farklı teminat kalemleri bakımından çeşitli muafiyetlerin belirlendiğini, dava konusu poliçe bakımından ciddi oranda aşkın sigorta olduğunun açık olduğunu, müvekkili şirketin poliçe kapsamındaki yükümlülükleri eksiksiz şekilde ifa ettiğini, ek zararların işbu dava kapsamında tespit edilmesi ve bu suretle davanın kısmen veya tamamen kabul edilmesi halinde dahi, müvekkilinin faiz sorumluluğunun dava tarihinden itibaren kabulünü talep ettiklerini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….09/05/2018 tarih 3/a nolu ara kararı ile ‘Dosya kapsamı ve olayın özelliklerine, davacının yangın nedeniyle ortaya çıkan zararını belirlemesinin mümkün olmasına göre, eldeki davanın belirsiz alacak davası şeklinde görülmesi yönündeki talebinin reddine’ karar verildiği, davanın esasına gelince; yangın riskinin gerçekleşmesinden sonra davalı tarafından davacıya 81.936,84 TL sigorta tazminatının ödenmesine, olayın özelliklerine ve şartlarına göre olayın meydana geldiği adres ile sigorta poliçesinde belirtilen ve teminat altına alınan işyeri adresinin aynı olduğu kanaatine varıldığı, davacı tarafın emtia, dekorasyon, demirbaş ve iş durma hasarının gerçek bedelinin tespitinin gerektiği, tavan spotlarında oluşan kısa devre sonucu kepenk, pencereler ve asma tavan yanmak, iki cephedeki ısı camlar kırılmak, tavanın taşıyıcı iskeleti ve sacın kavrulup bükülüp çökmek suretiyle zarar gördüğü, ayrıca çevresinde bulunan üç binanın muhtelif daire ve dükkanlarının da farklı seviyelerde hasar gördüğü, yangın sonucu binanın tamamen kullanılamaz hale geldiği, asma tavan, elektrik tesisatı ve tavan spotları, duvar alçı sıvası ve duvar boyası hasarının 10.060,00 TL olduğu, davacıya ait faturalarda ve irsaliyelerdeki toplam halı alanı çok çok fazla ise de, yanan mağazaya davacının iddia ettiği sayıda halı ve yolluk sığmasının fiilen mümkün olmadığı, bu iddiayı hayatın olağan akışına ve genel hayat tecrübelerine göre ispat yükü kendisinde olan davacı tarafın ispatlayamadığı, yangın olayı sonucunda davacının mağazasındaki tüm tekstil emtiası halı ve yolluğun yanarak kullanılamaz hale dönüştüğü ve ortaya çıkan zararın KDV dahil 69.300,00 TL olduğu kanaatine varıldığı, yine yazarkasa pos cihazı, masa ve sandalyeden oluşan 1.522,64 TL tutarındaki demirbaş hasarı oluştuğunun belirlendiği, öte yandan, taraflar arasında akdedilen poliçe ile ana teminatlar yanında yangın ve hırsızlık yanında ek olarak hasarın %10 ile sınırlı olmak üzere azami 50.000,00 TL ile sınırlı iş durma teminatı sağlanmış olduğu, hal böyle olunca, gerçek hasar; 69.300,00 TL emtia, 10.000,00 TL dekorasyon (poliçede bu tutar ile teminat sınırlandırıldığından) ve 1.522,64 TL demirbaş olmak üzere toplam 80.822,64 TL olup, bu tutarın %10′ una tekabül eden 8.088,26 TL iş durma tazminatı eklendiğinde ortaya çıkan 88.910,90 TL’nin davacının yangın nedeniyle hakettiği sigorta tazminatını ifade edeceği, davalı tarafından öncesinde 81.936,84 TL sigorta tazminatı ödendiğine göre, davacının işbu dava nedeniyle bakiye sigorta tazminatı alacağı tutarının 6.974,06 TL olduğu, fazlaya ilişkin istemin ise yersiz olduğunun kabulü gerekmekle, sonuç olarak; dava dilekçesi ve tavzih dilekçesi ile açılan davanın KISMEN KABULÜNE, 6.974,06 TL bakiye sigorta tazminatının temerrüt tarihi 28/09/2017′ den itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…..Zararı tek başına tam ve eksiksiz tespit etmelerinin mümkün olmadığı şeklindeki itirazlarına rağmen mahkemece işbu davanın belirsiz alacak davası olmadığı şeklindeki ara kararına istinaden davayı 50.000-TL üzerinden harçlandırmak zorunda kaldıklarını, bu sebeple davanın kısmen reddi sebebiyle yargılama giderlerinin tamamına yakını ile asıl alacağa çok yakın vekalet ücreti ödenmesi şeklinde hüküm tesis edildiğini, alacağın belirsiz alacak olması ve buna ilişkin usul hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bu ara karara istinaf yoluyla itiraz ettiklerini, dava açılmadan önce tespit davası açıldığını, her iki dosyada da aldırılan bilirkişi raporlarında zarar tespiti yapıldığını, raporlara ve değer tespitinin hangi verilere göre yapıldığına dair yapmış oldukları itirazlara karşı bir dayanak veya delil ortaya konamadığını, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, tespit dosyası ile mahkeme dosyasında birim fiyatlarının birebir aynısının kullanıldığının açık olduğunu, bu birim fiyatların nereden aldırıldığı, piyasa araştırması yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa buna ilişkin verilerin paylaşılması taleplerinin ek raporda da karşılanmadığını, ek raporda da sadece piyasa araştırmasından bahsedilip bu araştırma raporlarının dosyaya sunulmadığını, bilirkişi raporlarının denetlenebilir olması gerektiğini, her iki rapordaki m2 birim fiyatlarının birebir aynı olması ve birim fiyatların nereden aldırıldığının açıklanmamasının denetimi imkansız kıldığını, bilirkişilerin kolaya kaçarak piyasa araştırması yapmadığını ve sigortanın yaptırdığı birim fiyatları baz aldıklarını, kabul niteliğinde olmamak kaydıyla keşiften sonra aldırılan bilirkişilerce yapılan tespitte işyerinde 5800 m2 halı yandığının tespit edildiğini ve zarara ilişkin çok sayıda fotoğraf çekildiğini, rapora dayanak olarak işyerinin 100 metrekare olup bu büyüklükte bir işyerinde bu kadar malın olmasının mümkün olmadığının değerlendirildiğini, halıların bazılarının parti malı olduğunun iddia edildiğini ve adeta müvekkili aleyhine görünen herşeyin cımbızla çekilip genellendiğini, tespit dosyasında taşınmazın 135 m2 olduğu tespit edilmesine rağmen dosya kapsamında bilirkişilerce sürekli olarak zarar gören taşınmazın 100m2 olduğunun değerlendirilip çok küçük olduğu algısı yaratılmaya çalışıldığını, hatta adı belirtilmeden bundan daha büyük bir işyerinde daha az mal olduğunun belirtildiğini, bu sebeple çıkarılan bedelin uygun olduğu şeklinde algı oluşturulduğunu, ancak tespit dosyasında yanan malların m2’lerinin net bir şekilde tespit edildiğini, davalı tarafından da zarar gören halı miktarı ve metrekaresine itiraz edilmediğini, bilirkişi raporunda bilirkişilerin faturalar ile yangın fotoğraflarını eşleştirmek yerine, sigorta eksper raporunun zarara ilişkin miktarının gerek tespit dosyasında gerekse işbu dosyada doğru olduğuna dair rapor sunulduğunu, değeri fazla olan halı sayısı düşürülerek değeri düşük olan yolluk sayısının 2300 adet yazıldığını, halı sayısı da 700 adete indirilerek bunlara da nerdeyse iplik fiyatı kadar değer biçildiğini, yanan halıların bazılarının markası bile ortadayken ilgili fabrikalara satış fiyatlarının sorulmadığını, değer takdiri ve tespiti yapılmadığını, hiçbir objektif fiyat araştırması yapılmayan, ücretini sigorta şirketinin verdiği, mağdur tarafla görüşmeden sırf sigorta şirketinin az tazminat ödemesini sağlamak için sözde araştırma şirketlerinin raporlarını hesaplamaya esas aldıklarını, hesaplamaya konu metrekare birim fiyatlarının çok düşük olduğunu, zararına satış yapan işyerlerinin bile bu fiyatların çok üzerinde birim fiyattan satış yaptıklarını, itirazlarının da değerlendirilmediğini, bilirkişilerin bir kaç parça parti malı olması (ki tüm halı mağazalarında müşteri çekmek için bu ucuz malların olduğu) hasebiyle tüm halıları genellemeye tabi tutup en düşük fiyat üzerinden değerlendirdiklerini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN, “….Dava konusu sigorta poliçesinde belirlenen riziko adresinin yani, sigortalı taşınmaz ile yangının meydana geldiği taşınmazın (adreslerinin) birbirinden farklı olduğunu, müvekkili tarafından davacıya yapılan ödemelerin ise, meydana gelen zararın teminat kapsamında olduğuna karine olmadığını, zira bu ödeme bir lütuf ödemesi niteliğinde olabileceği gibi müvekkili tarafından zararın teminat kapsamında olduğu yanılgısı ile sehven yapılmış bir ödeme de olabildiğini, bilirkişi raporunda ise, yalnızca soyut değerlendirme ile adreslerin aynı olduğunun kabul edildiğini, dava konusu hasarın sigorta teminatı kapsamında olmadığını, davacı tarafça yaptırılan ve bizzat davacı tarafça itiraz edilmekle kesinleşmemiş olan tespit raporu ile hasarın 69.300-TL tespit edildiğini, diğer yandan Marmara Üniversitesi Tekstil Bölümü Öğretim Üyesi tarafından hazırlanan görüş raporunda ise hasarın KDV dahil 61.000-TL olduğunun belirlendiğini, ancak bu belirlemelere rağmen heyet raporunda hiçbir değerlendirme/araştırma yapılmadığını ve bu iki belirleme arasında seçim yapılmasının gerekçesi de gösterilmeksizin davacı tarafça dahi itiraz edilmiş olan tespit dosyasından alınan bilirkişi raporundaki emtia hasar miktarı 69.300-TL’nin kabul edildiğini, gerekçeye yer verilmeksizin, eksik inceleme ve değerlendirme ile tanzim edilmiş bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka uyarlık bulunmadığını, mahkemece davacı tarafa talebini açıklamak üzere kesin süre verildiğini ve takiben davacı tarafça sunulan 16.05.2018 tarihli dilekçede, sigorta kapsamında ödenen miktar dışında müvekkilinin asgari 50.000-TL emtia zararının bulunduğunu ve 05.07.2018 tarihli dilekçede ise harçlandırılan 50.000-TL alacak kalemine dair yangında zarar gören halı, kilim, yolluk vs. yanan emtiaya ilişkin beyanlarının yer aldığını, kısacası, davacı tarafça işbu dava ile yalnızca sigortalı işyerinde yangın sebebi ile zarar gören ’emtia hasarının’ tazmininin talep edilip 50.000-TL olarak ıslah edildiğini, emtia hasar miktarını kabul etmemekle birlikte; davacı talebini aşar şekilde emtia hasarı için 69.300-TL sorumluluk tespitinde hukuka uyarlık bulunmadığını, mahkemece emtia hasarı yanında, 10.000,00-TL dekorasyon ve 1.522,64-TL demirbaş hasarı ile 8.088,26-TL iş durma tazminatından müvekkili şirketin sorumluluğunun kabul edildiğini, oysaki davacı tarafça işbu dava ile yalnızca zarar gören ’emtia hasarının’ tazmininin talep edildiğini, mahkemece davacı taleplerini aşar şekilde sorumluluk tespiti yapıldığını, müvekkili şirket tarafından yapılan ödeme ile davacının zararının tazmin edildiğinin açık olduğunu, poliçe yükümlülüklerini eksiksiz ifa ettiğinin ve başkaca sorumluluğunun kalmadığının kabulü gerekirken, hatalı değerlendirme ile talebi aşar şekilde karar tesisinin hukuka uygun olmadığını, poliçe kapsamında mevcut muafiyetlerin somut olayda uygulanmaksızın hüküm kurulmasında da hukuka uyarlık bulunmadığını, sigorta poliçesinde kloza göre; bu sigortanın, %100 sigorta bedelinin %20’si sigortalı üzerinde kalmak kaydıyla müşterek sigorta şeklinde yapıldığını, ayrıca her bir hasarda aynı sigortalıya ait veya aynı riziko adresindeki sigorta teminatının bina ve muhteviyatı (emtia, makine ve teçhizat, demirbaş ve diğer teçhizat) veya birden fazla bina ve muhteviyatı kapsaması halinde bilumum, bina, sabit tesisat ve dekorasyon, emtea, makine teçhizat, demirbaş ve diğer tesisat gruplarının, her birinin üzerinden %2 oranında bulunacak bir tenzili muafiyetin ayrı ayrı uygulanacağını, sigortacının hasarın bu muafiyet miktarını aşan kısımlarından sorumlu olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında bu muafiyetin sadece Grev Lokavt ve Halk Hareketleri için geçerli olduğu yorumu yapılmış ise de, açıkça hataya düşüldüğünü, poliçede bunların yangın hasarı için geçerli olmadığına ilişkin hiçbir ibare bulunmadığını, tüm poliçe hasarlarını kapsadığını, son olarak mahkeme tarafından temerrüt tarihinin 28.09.2017 olarak kabul edilme nedeninin gerekçelendirilmediğini, Yangın Sigortası Genel Şartları md. B.8.1 gereği; ‘Sigortacı kesinleşmiş olan tazminat miktarını en geç bir ay içerisinde sigorta ettirene/sigortalıya ödemek zorundadır” hükmüne uygun olarak 30 günlük süre içerisinde 28.09.2017 tarihinde eksiksiz olarak müvekkili şirket tarafından ödendiğini, bu itibarla müvekkili şirketin yükümlülüklerinin eksiksiz şekilde ifa edildiğini, müvekkili şirketin davacı tarafça ibra edildiğini, sorumluluğunun kabulü halinde de faizin dava tarihinden itibaren kabulünün gerekeceğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, işyerindeki yangın nedeniyle sigortacı şirketten maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Öncelikle, somut uyuşmazlıkta davacının işyerinde daha fazla sayıda ve kalitede halı olduğu iddiası ile bakiye tazminat istediği işbu dava bakımından, tespit raporundaki ya da davalının ekspertizinin düzenlediği rapordaki tutarların alacağı belirgin hale getirdiğinin kabulü mümkün bulunmayıp, halıların yanmış durumdaki fotoğrafları ve diğer bilgi ve belgeler de gözetilerek yargılama sırasında yapılacak inceleme ile davacının gerçek zararı belirlenebileceğinden, mahkemece yargılamanın devamı sırasında 09.05.2018 tarihli ara kararın tesisi sureti ile davanın belirsiz alacak davası olmadığına dair kabul doğru olmamış, davacı vekilinin davanın belirsiz alacak davası olduğuna yönelik istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Bununla birlikte, davacı tarafça mahkemece verilen kesin süre nedeniyle talebin 50.000-TL olarak açıklanıp bu bedel üzerinden harcın ikmal edildiği, ancak fazlaya dair hakların saklı tutulduğu, tüm safahatlardaki beyanlarına göre zararlarının çok daha fazla olduğuna dair iddiaları da gözetildiğinde, davanın reddedilen tutarı bakımından yargılama giderlerinden sorumlu olmayacaklarına dair itirazı ise yerinde görülmemiştir.
2-Davalı sigorta şirketi vekilinin adreslerin farklı olduğuna yönelik itirazının değerlendirilmesinde; davadan önce yapılan başvuru üzerine, davalı sigorta şirketi tarafından hasarın teminat kapsamında kaldığının kabulü ile ödeme yapılmış olduğu ve mutabakatname düzenlenmiş olduğu görülmekle, bu noktada sigorta sözleşmesine konu işyeri ile rizikonun gerçekleştiği adresin aynı olmadığına dair işbu davadaki itirazlarının, kendi benimsemesine ve TMK 2.maddeye göre kabulü mümkün görülmemiştir.
3-Esasa yönelik olarak dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacının başvurusu üzerine davalı sigorta şirketi tarafından 28.09.2017 tarihinde ödeme yapılmış olduğu, davacı tarafından ödenmesi gereken bakiye tutar olduğundan bahisle işbu davanın açıldığı, davalı sigorta şirketinin ise bakiye tazminat talebinin reddi gerektiğini savunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, dosyada mevcut itfaiye yangın raporundaki hasar bedeline dayanarak talepte bulunmuşsa da, sözkonusu rapordaki hasar miktarı bedelinin “tahmini” ve “davacı tarafın beyanına dayalı” olup, kaldı ki itfaiye görevlilerinin bu alanda uzman olmadıkları da açık olmakla, hasar tespit raporunun konusunda uzman kişilerden alınması gerektiği açıktır. Davadan önce davacı tarafça tespit yaptırılarak rapor alındığı, tespit raporuna davacı tarafça itiraz edilmiş olduğu, tespitin taraf gösterilmeksizin yaptırılmış olup bu nedenle tespit raporunun davalıya tebliğ edilmemiş olduğu, davalı tarafça da ekspertiz incelemesi ve araştırma raporu alındığı, yine dosya kapsamında mütalaa raporları bulunduğu görülmektedir. Mahkemece de, beş kişilik uzmandan oluşan heyetten bilirkişi kök ve ek raporları alındığı, raporların her iki tarafça da itiraza uğradığı, yapılan hasar hesabının taraflarca kabul görmediği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin, emtia bedelinin eksik hesaplandığına yönelik itirazlarının değerlendirilmesinde, bu itirazlar yerinde görülmemiştir. Şöyle ki; davacının resmi satış yaptığı tutara, sonradan düzenlenmesi her zaman mümkün bulunan faturalara, özellikle bu faturaların dayanak belgeleri ve sevk irsaliyelerinin, BA-BS formlarının, vergi kayıtlarının sunulmamış olmasına, davacı iddialarının banka hesapları ile teyit edilememiş olmasına, tüm fotoğraflar ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ayrıntılı olarak incelenerek ve mevcut kayıtlar ölçüsünde emtiadaki “gerçek hasar”ın belirlenmiş bulunmasına göre, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının reddine karar verilmiştir. Kaldı ki, davacı vekilinin raporlara itirazlarının süresinde olmadığı da görülmektedir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, davacı tarafça dava konusu edilen talebin açıklandığı ve açıkça “emtia hasarı” denilmek suretiyle sınırlandırıldığı da anlaşılmıştır (16.05.2018 ve 05.07.2018 tarihli iki ayrı dilekçe ile). Bu nedenle, mahkemece bu talep aşılarak, “dekorasyon, demirbaş hasarı ve iş durması tazminatı” na ilişkin hesaplanan tutarların da dahil edilmesiyle hüküm kurulması yerinde görülmemiş, davalı vekilinin bu yöndeki itirazının kabulü gerekmiştir.
Ancak bu husus, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, mahkemece hüküm altına alınan; 10.000,00 TL dekorasyon, 1.522,64 TL demirbaş, 8.088,26 TL iş durma tazminatının hükmedilen tutar olan 6.974,06-TL’den çıkarılması sonucunda, davacının talep edebileceği bakiye bir emtia bedeli kalmadığı anlaşılmakla, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca Dairemizce yerel mahkeme kararının kaldırılarak, “davanın reddi” yönünde yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiş, davanın reddi yönünde hüküm kurulacak olması nedeniyle davalı vekilinin poliçedeki muafiyete ve faize yönelik istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/707 Esas-2019/724 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
a-Davanın REDDİNE,
b-Peşin alınan 868,20-TL’den, alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcının mahsubu ile artan 688,30-TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
c-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
d-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT 13/4.madde hükmü gereği hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e-Davalı tarafından sarfedilen 19,50-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine.
f-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan tutar var ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili olduğu tarafa iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davacı vekili ve davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacıdan alınan 54,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
b-Davalıdan alınan 173,50-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında;
a-Davacı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-Davalı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ve 96,00-TL posta ve tebligat giderinden oluşan toplam 244,60-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 16/02/2023