Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/2133 E. 2023/200 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2133
KARAR NO : 2023/200

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/10/2016 (Dava) – 10/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/1184 Esas – 2019/875 Karar
DAVA : Maddi-Manevi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 16/02/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/09/2019 tarihli 2016/1184 Esas ve 2019/875 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01.04.2013 tarihinde davalı …’ın sürücüsü ve diğer davalı …’ın maliki olduğu … plakalı araç ile seyir halinde iken araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde yolun sağ tarafından yaya kaldırımında yürümekte bulunan müvekkiline çarparak yaralanmasına neden olduğunu, düzenlenen tespit tutanağında araç sürücüsünün araçların teknik şartlara uygunluğunu düzenleyen KTK madde 30/1-a maddesi gereğince kusurlu bulunup müvekkilinin ise kusursuz bulunduğunu, hastanede düzenlenen adli olgu bildirim belgesinde müvekkilinin sol gözünün altında mor renkte ekimotik ödemli alan olduğunun, kaşın spançla kapatılmış olduğunun, sağ bacağın ve uyluğun alçıda olduğunun, sol el, sol yüzde ekimozlar oluştuğunun belirtildiğini, kaza sonrası davalıların müvekkilinin olduğu hastaneye geldiğini ve gereken her şeyi yapacaklarını söylediğini, ancak müvekkilinin sağlık güvencesi olmadığını belirterek doktorların 15 gün içinde dizinden ameliyat olması gerektiğini söylediğinde, “paramız yok” diyerek müvekkilini geçiştirdiklerini, müvekkilinin kendi iş yerlerinde sigortalı olarak göstermeyi teklif edip feragatname vermesi şartıyla 10.000-TL teklif ettiklerini, müvekkili zor durumda olduğundan ve bir an önce ameliyat olması gerektiğinden karşı tarafa bir feragatname vererek teklif ettikleri koşulları kabul etmek zorunda kaldığını, bu miktarın da parça parça ödemeler halinde ameliyatlar süresince müvekkiline ödendiğini, bu nedenle müvekkilinin ancak üç ay sonra ameliyat olabildiğini, yaşanan gecikmeler yüzünden müvekkilinin dizinin durumunun daha da kötüleştiğini, aldığı bu ödemeyle üç kere ameliyat olduğunu, aylarca fizik tedavi gördüğünü ve ilaç masraflarını karşıladığını, ancak elbette bu tutarın yetersiz kaldığını, uzunca bir süre çalışamadığını, halen Marmaris Devlet Hastanesi’nde fizik tedavi gördüğünü, ayrıca vücudunda kalıcı hasar olduğunu, halen de ameliyatlarının devam ettiğini, sigorta şirketine tüm evraklarla birlikte 21.05.2014 tarihinde tazminat ödemesi için başvurulduğunu ancak, sigorta şirketinin yalnızca 19.371,80-TL kısmi ödeme yaptığını, müvekkilinin ameliyatlar için cebinden birçok kez ödeme yapmak durumunda kaldığını, … Özel Hastanesine ödedikleri teşhis, tedavi ameliyat ve fizik tedavi giderlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiklerini, ayrıca müvekkiline Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Engelli Sağlık Kurulunca verilen raporda vücut fonksiyonlarında ortopedik ve işitsel olarak %14 kayıp olduğunun tespit edildiğini, kulağındaki işitme kaybının da kazada yüzüne almış olduğu darbe nedeniyle oluşmuş olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, yürürken sağ diz eklemindeki ağrı, boşalma ve takılma probleminin de devam ettiğini, müvekkilinin geçirdiği operasyonlar ve vücudundaki engel oranına ilişkin maddi kayıbı tamamen tespit edilemediği için davanın maddi tazminata ilişkin kısmını belirsiz alacak davası olarak ikame ettiklerini, müvekkilinin kaza sonrası psikolojik sorunlar yaşadığını, eski yaşamına dönemediğini, şartlarının çok ağırlaştığını, bunları dile getirmesine rağmen davalıların müvekkiline olumlu bir yaklaşım göstermediklerini belirterek, davalı … tarafından yapılan 10.000-TL ve … Sigorta A.Ş. tarafından yapılan 19.371,80-TL ödemenin güncelleme de yapılmak suretiyle mahsubuyla, belirsiz alacak davası olarak açmış oldukları işbu davada ileride alacağı belirleme hakları saklı kalmak kaydı ile, müvekkilinin geçici ve kalıcı işgöremezlik zararı ile ödenen tedavi giderleri için şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın davalı şahıslar için 01.04.2013, sigorta şirketi için 21.05.2014 tarihinden itibaren yasal faiziyle müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsiline, sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına, SGK kapsamı dışı ödemeler olması nedeni ile tedavi giderlerine ilişkin sorumluluğa sigorta şirketinin de dahil edilmesine, 20.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi 01.04.2013’den itibaren yasal faiziyle davalı şahıslardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile maddi tazminat isteminin 27.967,55-TL’ye çıkarıldığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlığın, Sigorta Tahkim Komisyonunun 2014/4689 E.-2014/3619 K. sayılı ilamı ile kesin hükümle çözümlenip faizi ile de ödendiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı yanın maluliyetinin arttığı iddiasıyla maluliyet, geçici ve tedavi talepli işbu maddi tazminat davasını açtığını, kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde trafik sigortası ile sigortalı olduğunu, sorumluluğun poliçe limiti ile sınırlı (250.000-TL) olduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonunun dosyasında davacının maluliyet tazminat talebinin kabulüne karar verildiğini ve davacı yan avukatının hesabına 10.514-TL ödeme yapıldığını, bundan önce ise hasar dosyasının aktüere gönderilip hesaplanan 19.371,80-TL’nin 21.05.2014 tarihinde mağdur tarafa ödenmiş olduğunu, müvekkili şirketin bakiye bir sorumluluğunun kalmadığını, hesaplamada çıkan tutar ile ödeme arasında afaki bir fark olmaması halinde davanın reddi gerektiğini, fark çıkması halinde ise yapılan ödemenin güncellenmiş değerinin bulunmasını, sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusuru kabul etmediklerini, ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmasını, ayrıca dosyanın Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi’ne gönderilerek davacının meslekte kazanma gücünü daimi olarak ne oranda kaybettiğinin tespitini, yeni yasal düzenlemeler gereği tedavi giderlerinden dolayı müvekkilinin sorumluluğu kalmadığından bu talebin reddi gerektiğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, ödeme yaparak sorumluluğunu yerine getirdiğini, ek ödemeyi gerektiren bir somut durumu destekleyen belge ve bilgilerin dosyaya sunulmadığını, davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin ancak dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu tutulabileceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalıların davaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin sağ arka tekerleğinin yarılması üzerine aracın yolun en sağ şeridine doğru yöneldiği ve 1,5 metre genişliğindeki yaya kaldırımındaki yaya …’e çarparak yaraladığı, kazanın oluşumunda davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı araç sürücüsü davalı …’ın %100 oranında asli ve tam kusurlu olup, davacı yayanın ise kusursuz olduğu, kaza sebebi ile davacıda %14,3 oranında daimi iş gücü kaybı, 9 ay süre ile de geçici iş gücü kaybını doğuracak şekilde yaralanma meydana geldiği, daimi iş gücü kaybından dolayı 64.183,77-TL, geçici iş göremezliğinden kaynaklı olarak, 5.504,01-TL ve SGK sorumluluğunda olmayan belgeli tedavi giderlerinden dolayı da 3.895,09-TL olmak üzere, toplam 73.582,87-TL maddi zararın oluştuğu, davalı sigorta şirketi tarafından ödenen ve güncelleştirilen 41.721,23-TL ile davalı şahıslar tarafından ödenen ve güncelleştirilen 14.587,57-TL’ nin tamamının mahsubu ile davacının bakiye tazminat alacağı miktarının 17.275,14-TL olduğu, oluşan işbu alacağın ZMSS poliçesi limiti ve kapsamı dahilinde kaldığı, yapılan yargılama sırasında davalılardan …’ın vefat etmiş olduğunun anlaşıldığı, davacının işbu davalının mirasçılarının davaya dahili suretiyle davayı takip etmeyeceğini beyan ettiği, bu nedenle davalı … aleyhine açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, yine her ne kadar davacı tarafça davalı … aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılmış ise de, davalı … tarafından dosyaya sunulan ve davacı tarafça da imzası inkar edilmeyen 28/11/2013 tarihli ibranamede, davacının kaza sebebi ile oluşan maddi ve manevi zararından dolayı davalıyı ibra ile işbu kazadan kaynaklı maddi ve manevi tazminat hakları yönünden feragat ettiğinden, davalı … aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasının reddi gerektiği, davacının daimi ve geçici işgücü kaybı ile tedavisi süresince SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı oluşan ve davalı sigorta şirketi ile davalı … tarafından yapılan ödemelerin mahsubu ile tazmin edilemeyen bakiye 17.275,14-TL maddi tazminat alacağı yönünden davalı sigorta şirketi aleyhine açılan davanın kısmen kabulü gerekmekle, sonuç olarak; Davacının davalı … aleyhine açtığı maddi ve manevi tazminat davasının REDDİNE, Davacının ölü davalı … aleyhine açılan DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, davacının davalı … Sigorta AŞ aleyhine açtığı davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacının geçici ve daimi iş gücü kaybı ile SGK sorumluluğunda olmayan tedavi giderlerinden kaynaklı bakiye 17.275,14-TL maddi tazminat alacağının 21/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Sigorta AŞ den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “….Müvekkiline Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Engelli Sağlık Kurulundan verilen sağlık raporunda ortopedik ve işitsel olarak kayıp olduğunun tespit edildiğini, halen fizik tedavi gördüğünü, kulağındaki işitme kaybının kaza öncesinde bulunmayıp kazada yüzüne aldığı darbe nedeniyle oluştuğunu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde düzenlenen adli olgu bildirim belgesinde de yüzde ekimozlar oluştuğunun belirtildiğini, müvekkilinin kazada kafasına ve yüzüne darbe aldığının sabit olduğunu, ayrıca yürürken sağ diz eklemindeki ağrı, boşalma ve takılma probleminin de halen devam ettiğini, ATK raporunda, meslekte kazanma gücü kaybı oranının %14.3 olarak tespit edildiğini, bu oran daha önce %10 olarak belirlendiğinden o oran üzerinden müvekkiline ödeme yapıldığını, meslekte kazanma gücü kaybı oranının %4.3 artmış durumda olduğunu, davanın da müvekkilinin maluliyetinin artması nedeniyle açıldığını ve ATK raporunun bu yönüyle esasen iddialarını ispatladığını, ancak belirtilen %4.3 artış oranının olması gerekenden az olduğunu, ayrıca raporda müvekkilinde %4 oranında işitme kaybı olduğunun, ancak bunun kaza sebebiyle oluştuğunu söylemenin mümkün olmadığının belirtildiğini, raporu bu yönüyle kabul etmeyip itirazlarını ileri sürdüklerini, ancak dikkate alınmadığını, daha önceki ödemelerde de hesaba dahil edilmeyen %4 oranındaki işitme kaybının dikkate alınarak hesaplamaların %18,3 maluliyet oranı üzerinden yapılması gerektiğini, yine tedavi giderleri toplamının 3.895,09-TL olarak hesap edildiğini, bu miktarın da olması gerekenden düşük olduğunu, bu giderler dışında müvekkilinin 2 adet mr çekimi, geçirdiği ameliyatlar sonrası kullanması gereken dizlik ücreti ve kullanması gereken ilaç masrafları olduğunu, ayrıca hastanede yapılan fizik tedavilerden sonra 1 yıldan fazla süre müvekkilinin evinde özel fizyoterapistlerden saati 50-TL karşılığında fizyoterapi aldığını, belgelerinin üzerinden uzun zaman geçmiş olması nedeniyle müvekkilinde bulunmadığını, ancak dizinin halen iyileşememesi, malul kalması göz önüne alındığında olağan masraflar olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve emsal bedellerin hesaplanarak bu masrafların da belirlenen maddi tazminat bedeline dahil edilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda … tarafından yapılan 10.000,00-TL ödemenin geçici işgöremezlik ve sürekli maluliyet tazminatlarından mahsup edildiğini, ancak bu ödemenin tedavi giderleri için ahlaki ödevlerle yapıldığını, davalıların müvekkiline ödedikleri bedelin hesaplanan geçici ve sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminat alacağından mahsup edilmesinin yerinde olmayıp bu şekilde mahsup edilmesinin bakiye tazminat bedelini oldukça düşürdüğünü ve sigorta şirketinin sorumlu olduğu bedeli de etkilediğini, bu bedel yalnızca tedavi masrafları ve olağan olarak yapılan yukarıda belirtilen diğer giderler için kabul edilse idi; bakiye maddi tazminat bedelinin 14.587,50-TL artarak 31.862,64-TL olacak olduğunu, müvekkilinin tedavi geçmişi, buna bağlı aldığı ilaçlar ve gereken fizik tedavi süresinin belli olduğunu, halen iyileşmediğini ve kalıcı sakatlıklarda fizik tedavinin gerekirse ömür boyu devam ettiğini, 04.01.2019 tarihli dilekçelerinde de masrafların açıklandığını, sırf fizyoterapi masraflarının bile kendi başına 20.000-TL’den fazla tuttuğunu, ödenen miktarın müvekkilinin tedavi masraflarını dahi karşılamadığını, maddi tazminat taleplerinin 27.967,55-TL üzerinden kabulünün gerektiğini, tüm bunların dışında, ibraname başlıklı belge hukuken gerekli şartları taşımamasına rağmen geçerli bir ibraname olarak kabul edildiğini ve bu davalı yönünden davanın reddine karar verildiğini, müvekkili zor durumda olduğundan ve bir an önce ameliyat olması gerektiğinden zorla ve iradesini yansıtmayacak şekilde karşı tarafa bu belgeyi kabul etmek zorunda kaldığını, 10.000,00-TL ödemenin de parça parça halinde ameliyatlar süresince yapıldığını, bu nedenle müvekkilinin ancak üç ay sonra ameliyat olabildiğini, gecikmeler yüzünden dizinin durumunun daha da kötüleştiğini, mesleğinden olduğunu ve halen de fizik tedavilere devam ettiğini, ibranamenin geçerli sayılabilmesi için kalem kalem hangi alacak türü için ne kadar ödeme yapıldığının belirtilmesi gerektiğini, bu nedenle sunulan belgeyi ve içinde yer alan beyanları kabul etmediklerini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesinde, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebileceğinin belirtildiğini, ayrıca bu anlaşma imzalandıktan sonra müvekkili tarafından kazaya ilişkin tazminat ödemesi için … Sigorta aleyhine 14.07.2014 tarihli Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulduğunu, burada da bir kısım tazminat alındığını, dolayısı ile aradaki sözleşmenin geçersiz hale geldiğini, kaldı ki müvekkilinin kalıcı işgöremezlik oranının artmış olduğunu, yapılan ödemelerin önceki döneme ilişkin olduğunu, kaza sonrası değişen ve yeni ortaya çıkan durumlar ve zararlar bulunduğunu, bu açıdan da müvekkilinin davalılardan dava konusu alacakları talep etmesine bir engel bulunmadığını, kaza sonrası psikolojik sorunlar yaşadığını, eski yaşamına geri dönemediğini, maddi ve manevi zararının tazmin edilmesinin zorunlu olduğunu, hem davalı … hem de … Sigorta A.Ş. yönünden maddi tazminat taleplerinin ve davalı … yönünden manevi tazminat taleplerinin tam kabulüne karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı yalnızca davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalılardan …’ın dava tarihinden önce vefat ettiğinin anlaşıldığı, ancak davacı tarafça davanın mirasçılarına karşı devam ettirilmeyip 23.05.2017 tarihli celsede davacı vekilinin beyanında bu davalı yönünden davayı takip etmeyeceklerini belirtmiş olduğu, mahkemece de bu davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu hususta tarafların bir istinaf itirazı bulunmadığı anlaşılmıştır.
2-Kusura yönelik olarak da bir itiraz olmadığı ve bu hususun kesinleşmiş olduğu görülmektedir.
3-Davacının, davalı şahıslarla irtibatı sonucu kısmi ödemeler alıp 28.11.2013 tarihli ibranamenin davalı … ile imzalanmış olduğu, ayrıca davalı sigorta şirketinden de kısmi ödeme aldığı, akabinde mevcut maluliyetinin tam karşılanmadığı gerekçesiyle sigorta şirketi aleyhine sigorta tahkim komisyonuna başvurup buradan verilen karar uyarınca sigorta şirketinden bir miktar daha ödeme aldığı, eldeki davada ise “artan-gelişen durum nedeniyle işgöremezlik ve buna bağlı tedavi gideri” talep ettiği görülmüş olup, bu hususlar taraflar arasında ihtilaflı değildir.
4-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının, davacının maluliyeti ve tazminat miktarları etrafında toplandığı görülmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmesi gerekmekte olup, mahkemece ATK 3.İhtisas Kurulundan alınan raporun da bu yönetmeliğe göre düzenlendiği ve %14,3 kalıcı, 9 ay geçici işgöremezlik tespit edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, sözkonusu raporda bu maluliyet oranının önceki tedavi ve raporlara göre “gelişen durum” sonucu mu meydana geldiği, artan bir maluliyet durumu olup olmadığı ve “tedavi sürecinin tamamlanıp tamamlanmadığı” nın açıkça belirtilmediği görülmektedir.
Bilindiği gibi, gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Trafik kazası sonucu yaralanmalar nedeni ile ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacaktır. Gelişen durumun varlığı halinde gelişen durum yönünden yeniden dava açılabilmesi mümkündür. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir. Davacıdaki yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceği gerçek zararın tespiti açısından önemlidir.
Bu kapsamda davacının, “…halen fizik tedavi görmekte olduğu, halen ameliyatlarının devam ettiği, beşe yakın sayıda daha ameliyat olması gerektiği, vücudundaki engel oranının tam olarak tespit edilemediği ve şartlarının ağırlaştığı…” yönündeki beyanları uyarınca, kazada yaralanan “diz”i bakımından artan maluliyete yönelik değerlendirme yapılması gerekmektedir. Zira, davacının bahse konu ödemelerden sonrasında da 11.12.2014 tarihinde dizinden yeniden ameliyat olmuş olduğunun dosyadaki belgelerde görülmekte olduğu, yine olması gereken ameliyatlar olduğuna dair beyanı bulunduğu, bu nedenlerle davacının maluliyetinde gelişen durum olup olmadığının ve tedavisinin bitip bitmediğinin tüm tedavi evrakları eklenerek ATK’dan (gerekirse üst kuruldan) alınacak ayrıntılı rapor ile tespiti, böyle bir durum var ise buna adayalı güncel tedavi masrafları da gözetilerek hesap yapılması gerekmektedir.
Bununla birlikte, davacı vekili her ne kadar davacıdaki işitme kaybının(%4) da maluliyetine eklenmesi gerektiğinden bahisle buna göre hesap yapılmasını talep etmekte ise de, ATK maluliyet raporunda açıkça işitme kaybı ile kaza arasında illiyet bağı kurulamadığının belirtildiği, kaza tarihinde davacının yüz kısmında ekimoz tespit edilmiş ise de, kulak kısmı ve işitme ile bağlantılı bir tespit bulunmadığı gibi, dosyadaki tedavi evraklarında da davacının işitmeye dair bir şikayetinden bahsetmeyip diz ağrılarından dolayı şikayetleri ve tedavilerinin olduğunun görüldüğü, tüm bunlara ilaveten; davacının sigorta şirketine karşı tahkim sigorta komisyonuna başvurusu sonucunda verilen kararda da açıkça işitme kaybına dair belirlenen maluliyet oranının kaza ile illiyet bağının tespit edilemediğinin kabul edilmiş olduğu, davacının bu karara yönelik itiraz ve temyiz yollarına müracaat etmediği, bu haliyle bu hususun davacının da kabulünde olduğu anlaşılmakla, bu yöndeki itirazın reddi ile davacının kaza ile irtibatlandırılabilen maluliyetinin sağ dizden ibaret olduğunun kabulü gerekmiştir.
5-Davalı … ile davacı arasında 28.11.2013 tarihli ibraname düzenlendiği görülmektedir. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca müteselsil sorumluluğun bazı hukuki sonuçları vardır. Müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumludur (TBK 162/1). Borç tamamen ifa edilinceye kadar alacaklıya karşı bütün borçluların sorumluluğu devam eder (TBK 163/2). Alacaklı, borçluların birinden, bir kısmından veya hepsinden alacağını talep etme ve dava açma hakkına sahiptir (TBK163/1). Borçlulardan birinin yaptığı ödeme kadar, müteselsil sorumluların alacaklıya karşı sorumlu oldukları toplam miktar eksilmiş olur (TBK 166/1). Borcun tamamı borçlulardan biri tarafından ödenirse, diğer borçlular da alacaklıya karşı borçtan kurtulur. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra anlaşması, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun borca katılma payı oranında borçtan kurtarır (TBK 166/3). Müteselsil borçlu, alacaklıyı tatmin ettiği oranda diğer müteselsil borçlulara karşı alacaklının halefi olur (TBK 168/1) ve alacaklının hakları ona geçer. Borçlu yalnızca kendi payına düşen kısmı ödemişse, diğer müteselsil borçluya rücu edemez. Bu kapsamda, mahkemenin müteselsil sorumlulardan davalı …’i ibraname nedeniyle borçtan sorumlu tutmayıp diğer davalı sigorta şirketini sorumlu tutmasına yönelik kabulü, anılan hükümler uyarınca yerinde değildir. Bununla birlikte, davalı sigorta şirketinin bu yönde istinafı bulunmamakta ise de, davacı vekilinin davalı …’in de sorumlu tutulması gerektiğine dair istinaf itirazı nedeniyle, mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucunda verilecek kararda bu hususların gözetilmesi gerekecektir.
6-Yine ibraname ve KTK 111.maddedeki 2 yıllık hakdüşürücü süreye ilişkin olarak da, bu sürenin sigorta tahkim komisyonu dosyası ile kesilmesinin yanısıra, yukarıda izah edildiği şekilde alınacak rapor ile davacının maluliyetinde gelişen bir durum olduğu tespit edilir ise, bu durumda davacının gelişen durum için tüm davalılardan talep hakkı bulunduğu da açıktır.
7-Mahkemece aktüer kök ve ek raporları alındığı, ibranamede ayrım yapılmaksızın 10.000-TL’nin maddi ve manevi alacaklar için yapılmış olduğu, bu nedenle ödemeler düşüldükten sonraki bakiye alacağın 17.275,14-TL olduğu bildirildikten sonra, ancak davalı …’in ibranamesindeki 10.000-TL’lik ödemenin tedavi giderleri yönünden yapıldığı mahkemece kabul edilirse, bu durumda bakiye alacağın 27.967,55-TL olacağının bildirildiği, mahkemece verilen kararda bu ödemenin tedavi giderlerine münhasır yapılmadığının kabulü ile 17.275,14-TL üzerinden hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Esasen ibraname içeriğinde 11.000-TL’lik bir ödeme daha açıkça belirtildiği halde yalnızca 10.000-TL’nin ödemenin yeterliliği ve sonrasındaki mahsup aşamasında güncellenmiş değeri değerlendirilip, 11.000-TL’ye dair ek raporda da hesap yapılmamış olduğu görülmekle birlikte, bu husus da istinafa gelen davacı taraf aleyhine bozma nedeni yapılmamıştır. Bununla birlikte, aktüer raporunda PMF 1931 yaşam tablosu esas alınmıştır. TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiş olup Yargıtay uygulaması bu yönde olduğundan; PMF 1931 yaşam tablosunun daha kısa yaşam süreleri belirlemesi nedeniyle, istinafa davacı tarafın gelmesi de gözetilerek, TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve %1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması gerektiğinden, bu yönde yeniden aktüer raporu alınması için de kararın kaldırılması gerekmiştir.
8-Davacının birden fazla ameliyat olduğuna ve bir kısım tedavi giderlerinin karşılanmadığına dair itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; trafik kazalarına bağlı olarak özel hastanelerdeki ameliyat ve tedavi giderlerinin de 6111 S.Yasa kapsamında SGK’nın sorumluluğunda olduğu, alınan doktor aktüer raporunda özel hastanede karşılanmayan tedavi giderlerinin hesap edilmiş olduğu, davacının SGK’nın karşılaması gerekip de karşılanmayan ameliyat giderlerini SGK’dan talep hakkının baki olduğu, evde fizik tedavi aldığına ancak bu konuda belgesi bulunmadığına dair itirazının ise ek raporda karşılanmış olup, belgesiz tedavi masraflarının gerekliliği ispatlanabildiği ölçüde istenebileceği, bu kapsamda davacının evde bu tedaviyi aldığına dair bir belge sunulmamış olmasının yanısıra, evde özel fizik tedavi tedavi alması gerektiğine dair bir hekim önerisi vs. hiçbir belge de sunulamamış olması karşısında, hastanede alınan fizik tedavinin dışında kalan ve ispatlanamayan bu gidere yönelik itirazların da reddi gerekmiştir.
Burada yapılması gereken iş; öncelikle davacının gelişen maluliyetinin bulunup bulunmadığının tespitidir. Buna göre, var ise gelişen maluliyet bakımından (yeni gelişen durumla ilgili tedavi giderleri de dahil edilerek) talebe konu maddi tazminatların hesaplanması, gelişen maluliyet durumu yok ise, yapılan ödemelerin yeterli olup olmadığı gözetilerek değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu durumda ise yapılacak hesaplama; öncelikle ödeme tarihindeki verilere göre yapılmalı, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığı değerlendirilmelidir. Şayet ödenmesi gereken maluliyet tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa, davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, rapor tarihindeki verilere göre hesaplanan tazminat tutarından, yapılan ödemelerin güncellenerek düşülmesi sonucunda oluşan duruma göre (oluşan kazanılmış haklar gözetilerek) karar verilmesi gerekmektedir.
9-Manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede; manevi tazminat takdiri nitelikte olup, davacının imzasını içeren ve kabulündeki ibranamede açıkça manevi tazminat denilmiş olup, miktarı da ayrıca belirtilmiş olmadığından, eldeki davada yeniden bu yönde talepte bulunulması mümkün görülmemiş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1184 Esas – 2019/875 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 16/02/2023